Güncel

Neo-Con Rubin: “Türkiye’yle nasıl iyi dost oluruz değil, Türkiye’nin çöküşünü nasıl yöneteceğiz olmalıdır.”

Paylaş:

Eski Pentagoncu, American Enterprise Instute (AEI) yazarı Neo-Con yazar Michael Rubin Türkiye hakkında yeni bir yazı yayımladı.

Yazısında Beyaz Saray’ın ve Pentagon’un düşünmesi gereken sorunun “Türkiye’yle nasıl iyi dost oluruz değil, Türkiye’nin çöküşünü nasıl yöneteceğiz olmalıdır.” diyen Rubin “Türkiye’nin bulunduğu yol kaosa, çöküşe ve devletin yıkımına mı uzanıyor? Ne yazık ki, cevap ‘evet’ olabilir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sürüklediği uçurumdan Türkiye tek parça kurtulamayabilir” diye yazdı. Rubin yazısında Türkiye’nin kaosa çok yakın olduğunu ileri sürerek “Hummalı bir aşamaya varmış kindarlık ve hukuk yoluyla ya da seçimler aracılığıyla sorunlarını çözemeyenler nedeniyle, Türkiye karmaşa içerisine süreklenmeye bir kurşun uzaklığında olabilir” ifadelerini kullandı.

Michael Rubin’in yazısının tam metni:

“Başkan Donald Trump, Mayıs ayında Türkiye’yi ‘‘Komünizme karşı Soğuk Savaş’ın temel direği” ve ”Sovyet genişlemesine karşı bir kale” olarak nitelendirirken hatalı değildi. Daha önceki dönemlerde, kara istilalarının büyük bir stratejik endişe olduğu zamanlarda, Türkiye’nin konumu – Doğu Avrupa ve Ortadoğu arasında bulunan – İncirlik Hava Üssü’nü vazgeçilmez bir unsur haline getirmişti. Ayrıca ulusun kendi güçlü ordusu ve Batı’nın liberal değerlerini savunmak için ideolojik bir istekliliği vardı, bu da ABD’yi demokrasi, insan hakları ve iyi yönetim konusundaki periyodik sorulara rağmen Türkiye’yi bir güvenlik ortağı olarak görmeye zorluyordu.

Fakat tüm o cephelerde geçen o günler sona erdi. Cruise füzeleri ve uzun menzilli hava araçlarıyla ABD, bir zamanlar İncirlik yerine Romanya, Ürdün ya da Irak’taki Kürt bölgelerinden bile Suriye’ye ulaşmayı başarabilir. Türkiye’nin demokrasi konusundaki taahhüdü ve Avrupa Birliği’ne üyelik olasılığı konusundaki soruları daha acil bir sorgu ile değiştirdi: Türkiye’nin bulunduğu yol kaosa, çöküşe ve devletin yıkımına mı uzanıyor?

Ne yazık ki, cevap ‘evet’ olabilir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sürüklediği uçurumdan Türkiye tek parça kurtulamayabilir.

Öncelikle, Türkiye’nin siyasi düzenini düşünün. Erdoğan kendini güçlü bir adam olarak görüyor ve yüzeysel bir bakış açısıyla gücünün doruğunda bulunuyor. Mutlak kontrolü elinde bulunduran AKP’yi yerel, parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yedi başarı kazanmaya taşıdı, cumhuriyetin ikonik kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’le neredeyse aynı süre boyunca Türkiye’yi yönetti. 16 Nisan’da yapılan anayasa referandumunun ardından Erdoğan muazzam bir zafer iddia etti. ”Tarihimizdeki en önemli devlet reformunu gerçekleştiriyoruz,” diyerek kendisini destekleyen binlerce kişiyi selamladı. Ucu ucuna kazandığı galibiyetle – ki seçime karışan şaibe Güvenlik Örgütü ve Avrupa İşbirliği gibi uluslararası gözlemciler tarafından adil ve özgür bir seçim olmadığı dikkate alınmış bulunan – gücünün bir kısmını kaybetmiş olmasına rağmen Erdoğan’a yargı ve bürokrasi üzerinde süresiz ve olağanüstü bir kontrole sahip olarak kararnamelerle muhaliflerini mahkum edebilme yetkisi kazandı.

Peki ama Erdoğan göründüğü kadar güçlü mü? Görünüş aldatıcı olabilir. Erdoğan seçim geçmişinde ezici çoğunluğu ancak iki defa elde edebildi, bunların biri 2014’teki cumhurbaşkanlığı seçimi, diğeri ise önceki referandumdu. Erdoğan güçlü bir imaj uyandırmak için medyayı kontrol altına aldı, muhalifleri susturdu, gerçekte ise, Erdoğan’ı destekleyenler olduğu gibi ona muhalif çok sayıda Türk bulunuyor. Erdoğan toplumu tehlikeli bir şekilde kutuplaştırdı.

Bölünmeler her zaman karışıklık çıkarır diyemeyiz, fakat burada tarih konuşuyor. Günümüzde yaşananlar Türkiye’nin 1960’lar ve 1970’lerde yaşadığı kutuplaşmayı anımsatıyor. Grevler, solcu ve sağ kanat çeteler arasındaki sokak savaşları ve siyasi suikastlarla dolu kargaşa dolu yıllardı, bugün DHKP-C ve PKK da dahil olmak üzere halen aktif olan terörist ve isyancı grupların ortaya çıkmalarını sağladı. Bu gruplarla mücadelede 40 binden fazla kişinin hayatını kaybettiği söylenir ve bu sayı artmaktadır…

Aynı çarpıklıklar, Erdoğan’ın karşı karşıya kaldığı darbelerle doruğa ulaştı. Türk generaller ne vakit iktidara el koysalar, hem sağ hem de solda radikal hareketlere karşı önlem aldılar. İslamcı örgütleri baskıladılar. Bu tip müdaheleler kaos olasılığı azaltmış, düzeni sağlamış, ve demokrasiye kalibre ayarı çekmiş (çünkü Türk generaller iktidarı sürekli ellerinde tutmayı asla düşünmemişler); fakat her darbe büyük kayıplar vererek kazanılmış bir zaferdir, askeri müdaheleler İslamcı ve Kürt ayrılıkçıların yeni jenerasyonlarına uygun kılıf sağladı. Darbe dönemlerinde oluşan kindarlığın uzantısı intikam duygusunun fitili ağır ağır yanar. Kaldı ki Kenan Evren bile gerçekleştirdiği darbe için ömür boyu hapis cezasına çarptırılmıştı – Erdoğan’ın kendisi dahi bu konuda iyi bir örnektir: Erdoğan gücünün tüm mekanizmalarını kullanarak başarısızlığa uğrayan darbe girişiminin ardından muhaliflerini hapsederken hareketlerini ve nefretini sadece on yıllarca önce yaşanmış günahları temize çekmek olarak tanımlıyordu.

Erdoğan intikam alma planını gerçekleştirmek için uzun yıllar kan davası sürdürür gibi nefret beslemiş olabilir fakat bunu yaptı: 2007’de, Türk devleti Ergenekon adıyla bilinen, ordu, akademi ve sivil topluma sızmış hükümeti devirmek isteyen seküler Türklerden oluşan bir şebekeyi ortaya çıkarmak için yapılan fantastik bir davayla ilgili soruşturma başlattı. Sanıkların yüzleştikleri suçlamalar saçmalık boyutundaydı, fakat Erdoğan ordu içerisindeki müttefiklerini ve kontrolü altına aldığı medyayı ideolojik muhaliflerini köşeye sıkıştırmak için kullandı. Güvenlik güçleri yüzlerce kişiyi tutukladı, ve yükselmekte olan çok sayıda askeri yetkilinin kariyerleri sona erdi, adli tıp yetkilileri kanıtların sahte olduklarını neredeyse on yıl sonra ortaya çıkardıklarında, ceza alan kimse olmadı. Sonra sırayı ”Balyoz” olayı aldı: 2010 yılında, bir askeri darbeyi haklı çıkarmak için toplumda karışıklık yaratmak adına kapsamlı bir plan hazırladıkları gerekçesi ile, yüzlerce liberal ve laik birey güvenlik güçleri tarafından tutuklandı. Uzmanlar kanıt olarak ortaya sunulan dijital verilerin sahte olduklarını ortaya çıkarana kadar bu kurbanların da hayatları mahvoldu.

Bu davalarla yaratılan şikayetler hiçbir şey, ancak, geçen yaz gerçekleşen darbe kalkışmasıyla karşılaştıracak olursak, hatırlarsanız Erdoğan bu kalkışmayı ‘‘Allah’ın bir lütfu” olarak tanımlamıştı, çünkü politik muhaliflerini baskı altına almasını sağlayacaktı. Bugüne kadar, Erdoğan 140.000 memuru işinden attı, 50.000’in üzerinde insanı hapsetti ve bu sayı her geçen gün artıyor. Bu tasfiye işlemini destekleyen kanıtlar, önceki muhaliflerin tasfiyesini sağlayan kanıtlardan daha sağlam görünmüyor; Aradaki tek fark, Erdoğan’ın yargı bağımsızlığına dair geriye kalan son izleri de ortadan kaldırması ve böylelikle tutsak ettiklerinin sistem tarafından bağışlanmasını engellemiş olmasıdır.

Ailelerin sefil duruma düşmeleri ve çocukların okullarından uzaklaşmaları yüzlerce intikam planını motive edebilir. Hummalı bir aşamaya varmış kindarlık ve hukuk yoluyla ya da seçimler aracılığıyla sorunlarını çözemeyenler nedeniyle, Türkiye karmaşa içerisine süreklenmeye bir kurşun uzaklığında olabilir.

Politik istikrarını kaybetmesi Türkiye’nin karşılaşacağı yegane meydan okuması olmayabilir; ülke aynı zamanda savunmasının en zayıf olduğu anda yenilenmiş terör tehditleri ile karşı karşıya. Pakistan, Suriye ve Suudi Arabistan gibi ülkelerin hepsi radikal İslamcı grupları destekledikten sonra terörist saldırılara maruz kalmaya başladılar, fakat Erdoğan, El-Kaide’ye bağlı grupları aktif biçimde desteklemeye başladığında ve Suriye’ye yabancı savaşçıların transit geçişlerini kolaylaştırmaya başladığında Türkiye’nin bu fenomenden etkilenmeyeceğine inanıyor gibi gözüküyor. Yakın zamana kadar Türkiye’nin desteğini alan radikaller şimdi Türkiye’ye yönelmiş durumdalar.

Bir zamanlar Türk güvenlik birimleri bu saldırıları durdurabilirdi, ancak artık bu mümkün olmayabilir. Sorun, niyet ve yeterliliktir. 30 yılı aşkın süredir teröristler Türkiye’yi hedef alıyorlar, ancak Türk istihbaratı çoğunu sınırda durdurmayı başarmıştır. Şimdi ise, bazı önde gelen Türk gazetecileri bu gerçeği belgelediklerinde hapse atılırken, Türk istihbarat servisi İslamcı radikallerin sınırı geçmelerine yardımcı oluyordu.

Fakat varsayalım ki Türk istihbaratı ikili oynadı, peki ya polis ve askere ne demeli? Erdoğan elini güçlendirene kadar Batı’yı oyunlarına alet etti, Avrupalı ve Amerikalı diplomatlar uzun süredir askerin siyaset üzerindeki etkisinin kaldırılmasından önce sağlam bir alternatif denge inşa edilmediği sürece sonuçların tehlikeli olabileceğini kabullenmiyorlardı. Erdoğan bu tip görüşleri teşvik etti. Demokrasi konusundaki kararlılığını defalarca dile getirdi ve Avrupa Birliği üyelik sürecinin bir parçası olarak, Türkiye’nin generallerinin yerel nüfuzunu zayıflatmak için talep edilen reformları kullandı. Hatta, üst düzey yetkililere (eski Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’a olduğu gibi) şantaj yaptı. Türk askerinin morali düştü. Türk ordusu ve polisi anavatanlarını korumak isteseler de artık yapamazlar. Darbeden sonra yapılan tasfiye, binlerce tecrübeli Türk askerinin ve terörle mücadele polisinin kariyerini sona erdirdi. Bunların yerini almak için ise yeterlilikten ziyade Erdoğan’a sadakat önemsendi.

Gerçekte, Kürt isyancılar ve İslam Devleti ile mücadele eden askerler ve terörle mücadele polisleri körü körüne çalışıyorlar. Kürtler konusunda, Türk ordusunun hassaslığının yerini gaddarlık aldı, Cizre, Şırnak, Nusaybin ve Sur gibi yerler Suriye’nin Halep’ine dönüştürüldü. Bu arada Güneydoğu’nun bir bölümü Türk devletinin kontrolü dışına çıkmıştı. Türkiye Kürtleri şimdilerde Türkiye’nin sadece iç sınırlarının mı değişeceğini yoksa dış sınırlarının da değişip değişmeyeceğini tartışıyorlar. Üzerinde anlaştıkları yegane konu ise, Erdoğan’ın eylemlerinin yıllar öncesinde kalan barış sürecine dönülmesini imkansız hale getirmiş oluşu.

Bu arada, güçlerini Suriye’ye göndererek – çoğunlukla IŞİD’le değil de Suriye Kürtleri ile savaşmak için – Erdoğan ateşe benzin attı. 1980 ve 1990’lardaki terörle mücadele operasyonları sırasında Türk ordusu, Kürtlerin çoğunlukta olduğu Güneydoğu’daki yüzlerce Kürt kasabasını ve köyünü yerle bir etti. Yerinden olmuş Kürtler Ankara, İstanbul, İzmir gibi büyük ve orta büyüklükteki şehirlere kaçtı. Dolayısıyla, bugün etnik şiddet patlak verdiğinde, Türkiye’nin ekonomik, kültürel ve turistik merkezlerini doğrudan etkiliyor. Suriye’de bir çıkış stratejisinin olmaması nedeniyle uzun vadede Türkiye güvenlik ve ekonomi konularında bir bataklığa batabilir.

Nitekim, Türkiye’nin isyanla mücadele kampanyası ve askeri çarpışma Türkiye ekonomisini kırılma noktasına götürdü. Bu ironiktir çünkü, geçmişten gelen kurulu politik elit, enflasyon ve ekonomik zayıflıklar gibi unsurların sayesinde Erdoğan ve partisi iktidara gelmişti.

Kabaca bakacak olursak, Türkiye’nin ekonomisi sağlam görülüyor. Dünyanın 17. büyük ekonomisi, Türkiye’nin borç / GSYİH oranı, ABD’ninkinden çok daha iyi, yüzde 35 civarında. Erdoğan, bu başarısı sayesinde bir miktar kredi elde etti, ancak buna rağmen sandığı kadar değil: Kendisi hem Türklerin ”yeşil sermaye” dedikleri paradan faydalandı – Katar ve Suudi Arabistan’da bulunan bağışçıların kayıt dışı parası – hem de demografik bölünmeden faydalandı, çalışan sınıfın ise ölüm ve doğum oranları düştü. (Aynı fenomen 1980’li ve 1990’lı yıllarda Doğu Asya’nın büyümesine neden olmuştu.)

Ancak bunların hiçbiri, Türkiye’nin ekonomisinin tepe noktasına geldiği ve geniş bir düşüş ile karşı karşıya kaldığı uyarı işaretlerini maskeleyemez. Son beş yılda, Türkiye’nin para birimi doların değerinin yarısını kaybetti. Enflasyon dokuz yılın en yüksek seviyesinde. Özel borçlar hızla yükseldi ve bankalar riske girdi. Nitekim Uluslararası borç verenler artık Türk bankalarından kaçıyorlar. Bu sorunları çözmek yerine, Erdoğan onlarI reddetmeyi tercih ediyor. Son olarak Standart & Poor’s, Fitch ve son olarak Moody’s Türkiye’nin notunu düşürdüğünde Erdoğan bu durumu önemsiz gördüklerini belirttirken kuruluşları kendilerine komplo düzenlemekle suçladı. AKP trolleri, Türkiye’nin mali durumunu sorgulayan uluslararası analistler ve bankalara karşı kampanyalar başlattı.

Daha da kötüsü Erdoğan’ın kişisel intikam hırsını kanunların üzerinde görmesi. 1500’den fazla Maliye Bakanlığı yetkilisini tasfiye etti ve siyasi muhaliflerin sahip olduğu bankaları ve işletmeleri ele aldı ve onları aile bireylerine ya da arkadaşlarına yok pahasına sattı. Gerçekte, Erdoğan, Hugo Chavez’in İslamcı versiyonu haline geldi, Chavez, Güney Amerika’nın en zengin ülkesi olan Venezuella’yı alıp ekonomik anlamda dibe batırmıştı. Türkler ekonomilerinin tek adam tarafından harabeye dönüştürülemeyecek kadar güçlü olduğunu düşünüyorlarsa, kendilerine Venezuellalı’ların da bir zamanlar aynı yanılgıya sahip olduklarını anımsatmalı.

Türkiye bugün istikrarlı gibi görünebilir ancak bunun altı çürüktür. Yaklaşık 15 yıldır iktidarda kalan Erdoğan’ın mirası, Türkiye’nin istikrarının temelini attı. Ve iktidarın konsolide edilmesi ile, ölmesi ya da görevden ayrılması durumunda onun yerini almaya hazır hiç kimseyi bırakmadı.

Erdoğan’ın gürlemesi gücüyle ters orantılıdır. Tabanını sağlamlaştırmak için Amerikan karşıtlığı yapıyor, ve açıkça Türkiye’nin avantajına olacağını düşünerek Rusya’yı ABD’ye karşı kullanabileceğine inanıyor. Fakat şunu anlayamıyor ki, Rus lideri Vladimir Putin öyle donanımlı birisidir ki, Erdoğan onunla oynayacağına Putin Erdoğan’la oynayacaktır. Her iki durumda da böyle bir strateji Türkiye için kaçınılmaz bir kayıba yol açacaktır. Beyaz Saray’ın ve Pentagon’un düşünmesi gereken soru, Türkiye’yle nasıl iyi dost oluruz değil, Türkiye’nin çöküşünü nasıl yöneteceğiz olmalıdır.

Michael Rubin”

Şıvan Okcuoğlu/odatv

jurnalci.com

Paylaş:

Sağlık İçin Kızılötesi Karbon Isı Boyası
Canlıların, özellikle de insanların sağlıklı yaşayabilmek için kızılötesi ışınlara ihtiyaçları vardır. Ancak bir aylık bir sürede yoğun bir şekilde alınan güneş ışınlarının depolanması mümkün değildir. On iki ay boyunca alınacak terapi kalitesindeki kızılötesi ışınlar ise sayısız fayda sağlar.

  • Hücre sisteminin yenilenme gücünü artırır,
  • Kan dolaşımını hızlandırır,
  • Kronik yorgunluğu azaltır,
  • Bağışıklık sistemini güçlendirir,
  • Astım, alerjik rinit gibi solunum yolu rahatsızlıkları olan hastalar için en sağlıklı ısıtma sistemidir,
  • Kas ağrıları, sırt ağrıları ve eklem rahatsızlıklarını azaltır,
  • Bazı kanser türlerinin gelişimini engelleme özelliğine sahiptir,
  • Şeker hastalıklarının yan etkilerini azaltır,
  • Fizyoterapi tıp merkezlerinde doğrudan kullanılır.

Tıbbi araştırmalar, uzun dalga boyundaki ışınların terapi etkisi yaptığını, hiçbir zararlı yan etkisinin olmadığını ve insan vücudu için en uygun sıcaklığı sağladığını göstermiştir. Uzun dalga boyunda, terapi kalitesindeki kızılötesi ışınlar ile ısıtma sistemi olarak geliştirilmiş olan SRN  Kızılötesi Isı Boyası, güneşin altında ısınma hissini on iki ay sağlamaktadır. SRN Kızılötesi Isı Boyası, uygulandığı ortamı sadece ısıtmakla kalmaz; aynı zamanda bir fizyoterapi merkezine çevirerek, içinde yaşayanların sağlığına katkıda bulunur.
Uzun dalga kızılötesi, radyan ısıdır; yüzünüzde güneşin veya odun ateşinin sıcaklığını hissetmekle aynı histir. Hatta kendi vücudumuzun da yaydığı ısı türüdür. İnsanlığın bildiği en temel ısınma şeklidir. Önce objeleri ısıttığı, ısınan objelerin de ısı yayarak çevreyi sıcak tuttuğu için binlerce yıldır tercih edilmiştir.
Bugün, yüksek enerji verimliliğine sahip SRN Kızılötesi Isıtma Teknolojisi, estetik ve konforlu bir şekilde radyan ısıyı çevre dostu olarak kolayca tekrar kullanabilmemizi sağlamaktadır.
Geçtiğimiz yüzyılda insanoğlunun konforlu olması sebebiyle tercih ettiği konvansiyonel ısıtma sistemlerinin (petek, klima vb.); yakın gelecekte yerini tekrardan kızılötesi ısıtma sistemlerine bırakması kaçınılmazdır.
SRN KIZILÖTESİ KARBON ISI BOYASI HAKKINDA BAZI BİLGİLER

  • SRN Kızılötesi Isı Boyası havayı kurutmaz ve havayı değil sizi ısıtır.
  • 24 V Elektrik ile çalışan Kızılötesi Isı Boyası sistemi yenilenebilir enerji kaynaklarıyla kombine çalışabilir. (Güneş ve Rüzgar enerjisi)
  • SRN Kızılötesi Isı Boyası Üstüne duvar kağıdı,sıva ve boya gibi ürünler ile uygulanabilir özelliklere sahip bir üründür.
  • SRN Kızılötesi Isı Boyası’nın boyandığı ortamda nem ve küf olmaz.
  • SRN Kızılötesi Isı Boyası mekanik tesisat ve bakım gerektirmeye bir üründür.
  • SRN Kızılötesi Isı Boyası anında ısınma ve homojen ısı dağılımı sağlar.
  • SRN Kızılötesi Isı Boyası sağlıklıdır, nefes hastaları (bronşit vb) için en uygun ısıtma teknolojisidir.
  • Su bazlı karbon kaplamalar ek veya ana ısıtma da mükemmel olarak kullanılabilir.
  • Pars alüminyum tozu,pars bakır tozu,Pars Çinko Tozu,Pars Grafit Tozu,Pars Kurşun Tozu,Pars demir tozu,pars kurşun oksit,pars kurşun oksit sülyen,pars kurşun oksit mürdesenk,pars fire assay flux,pars nitrik asit,pars hidroklorik asit,pars sülfürik asit,pars hidrazin hidrat,pars kaolin,pars sepiyolit,sunsep,sundiyo,sunmag,pars zeolit,pars 67 mangan dioksit,pars85 mangan dioksit,hadjin yılan kovucu,parsvet yara tozu,pars lime sülfür,nanotozlar,yemkat.com,sunshield kaolin,sunshield sıvı kaolin,pars silisyum karbür,silisyum karbür,dmr74 mangan dioksit,pars magnezyum sülfat,pars magnezyum sülfat anhidrat,pars magnezyum sülfat monohidrat,pars magnezyum oksit,pars bakır sülfat,pars demir sülfat monohidrat,pars kalay sökücü,pars nikel sökücü,süren vollastonit tozu,pars volfram  tozu,pars molibden tozu,pars antimon oksit,pars potasyum hidroksit,pars potasyum silikat,kimyadeposu.com,claypacks.com,demsil silikajel,demsil kil paketi,demsil nem alıcı,nemal nem alıcı,pars sodyum metabisülfit,pars sodyum bisülfat,pars magnezyum nitrat,pars sodyum persülfat,pars kalsiyum sülfat,pars kalsiyum sülfat dihitrat,pars hayvan altlığı,pars sodyum lignosülfonat,pars maden tozları,pars metal tozları,pars yem katkıları,pars nanotozlar,pars çinko oksit,sunshield sıvı kaolen,süren titanyum tozu,pars bakır oksit,demsil silikajel,süren otocam çizik giderici,pars seryum oksit,süren ferro vanadyum tozu,pars spekülarit,süren bit-pire kovucu,süren bakır tozu,süren teknoloji,bakır tozu,
  • DMRSÜREN KİMYA LTD.ŞTİ
  • 05523307100-05325466184
  • www.kimyadeposu.com,www.claypacks.com,www.nanotozlar.com,www.netyerim.net
  • www.potasyumsilikat.net,www.kursunoksit.com,www.parsman.com.tr,www.parsgrafit.com.tr
  • www.parox.com.tr,www.sepiyolit.net,

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu