GüncelGündem

Ümit Kocasakal ”Zeytinimizi savunmak vatan savunmasıdır”

Paylaş:

Önce tarımı ve hayvancılığı çökerttiler. Bir zamanlar dünyada tarımsal üretimde kendi kendine yeten yedi ülkeden biri olarak gösterilen Türkiye’yi; buğdayı, samanı, mercimeği, nohutu, fasulyeyi ve daha bir çok tarımsal ve hayvansal ürünü (üstelik GDO’lu) ithal eden, gıdada ve tohumda başkalarına muhtaç bir ülke konumuna getirdiler. Son 10-15 yıl içinde Türkiye yaklaşık Belçika büyüklüğünde tarım alanını yitirdi. Köylüyü, çiftçiyi perişan ettiler, üretimi bırakmaya zorladılar. Bizi rejim kavgaları ve kaygılarıyla, yapay sorunlarla, “Yeni Osmanlıcılık” ve “Güçlü Türkiye” masalları ile oyalarlarken ülkeyi  hızla açlığa sürüklediler. Türkiye’yi planlayan ve üreten bir ülke olmaktan çıkarıp, üretmeden tüketen, kaynağı belirsiz veya kuşkulu “sıcak para” üzerinde (o da şimdilik) ayakta durabilen bir ülke haline getirdiler. Bir habere göre Toprak Mahsulleri Ofisi 2017-2018 hububat sezonuna tarihimizin en düşük rekoltesi ile giriyor. Gıdada alarm zilleri çalıyor. Son 15 yılda açılan, üretime katılan neredeyse tek bir fabrika veya tesis kurmaksızın var olanları, Cumhuriyetin tüm birikimini yabancı ve yerli işbirlikçilerine, yandaşlarına peşkeş çektiler. Yıllarca betonu, inşaatı ekonomik gelişme diye yutturdular ve halen de bu yalanlarına devam etmekteler. Dolar “yeşili” dışında yeşile düşman, betonu kutsayan bir anlayışla ülkenin doğasını, merasını, tarlasını, kıyılarını katlettiler, yok ettiler, talan ettiler, peşkeş çektiler. Doğa katledilirken ve fakirleşirken yaşam “katillerini” zengin ve ihya ettiler. Yurttaşımızı temel gıdada dışarıya bağımlı hale getirdiler. Bu yalanın ve talanın üzerini de, içi boş ve kof sözde milliyetçilikle, hamasetle, Osmanlıcılık oyunlarıyla, din sömürüsüyle, etnikçilik ve mezhepçilikle, sürekli düşmanlık ve karşıtlıklar üreterek örttüler.

Oysa bilinmektedir ki geleceğin en stratejik maddesi halen gıdadır ve öyle olacaktır. Elbette sanayi önemlidir. Ancak insanoğlunun biyolojik yapısı gereği öncelik gıdada, yani tarım ve hayvancılıktadır. Bu nedenle gıdada gelecek nesillerin güvence altına alınması, bu alanda Türkiye’nin yeniden, dışa bağımlı ve muhtaç olmaksızın kendi kendine yetebilen bir ülke haline getirilmesi hayati önemde milli bir görevdir. Acıkıldığında cıvata, yedek parça veya cep telefonu yenilemez! Susandığında da petrol içilemez!

Bu gerçeği o eşsiz dehası ile çok önceden gören ulu önder Mustafa Kemal Atatürk, 1 Kasım 1937 tarihinde, TBMM’nin 3.yasama yılı açılışında şunları söylüyor: “Ben ekonomik yaşam denince tarım, ticaret, sanayi faaliyetlerini ve bütün bayındırlık işlerini, birbirinden ayrı düşünülmesi doğru olmayan bir bütün sayarım… Milli ekonominin temeli tarımdır. İşte bu nedenle tarımda kalkınmaya önem vermekteyiz. Köylere kadar yayılacak programlı ve pratik çalışmalar bu amaca erişmeyi kolaylaştıracaktır. Fakat bu önemli isteği uygun bir biçimde amacına ulaştırabilmek için ilk önce ciddi çalışmalara dayalı bir tarım politikası belirlemek ve onun için de, her köylünün ve bütün vatandaşların kolayca kavrayabileceği ve severek uygulayabileceği bir tarım rejimi kurmak gereklidir… Ülkede topraksız çiftçi bırakılmamalıdır…

“GIDAYI KONTROL EDEN YARINI KONTROL EDER”

Görüldüğü gibi ulu Önder tarımın önemi daha o yıllarda görmüştü. Nitekim Henry Kissinger da bu gerçeği şu şekilde ifade etmiştir: “Enerjiyi kontrol eden bugünü, gıdayı kontrol eden yarını kontrol eder!” Türkiye’nin acilen kamu spotları ile yetinmeyecek şekilde gerçek anlamda somut bir planlama ve uygulamayla tarım ve hayvancılık seferberliğine girişmesi, bu sektörleri ayağa kaldırması, köylüyü ve çiftçiyi yeniden “milletin efendisi” yapması gerekirken var olanlar da mahvedilmek istenmektedir. Tarım ve hayvancılığı bu şekilde bitirmek, meraları yapılaşmaya açmak, ormanları yok edip doğayı katletmek, Türkiye’nin geleceğini karartmaktır.

Şimdi  bu sistematik talanda sıranın bir kez daha, Türkiye’nin doğal bitki örtüsü olan, ekmeğimize katık yapıp, iftarımızı açtığımız zeytine, “kutsal” zeytin ağaçlarına, zeytinciliğimize geldiği anlaşılıyor. Daha önce altı kez teşebbüs edilip başarılamayan zeytinciliği bir takım “özel” çıkarlar uğruna yok etme girişimi yine sahnede. Anlaşılan o ki iktidar, bazı iç ve dış “karanlık” lobilerin, küresel güçlerin de etkisiyle, hazır ülkede OHAL koşulları varken, toplum sindirilmişken ve özellikle yargı da tamamen devre dışı bırakılmışken fırsattan istifade bu kez zeytinciliğe nihai darbeyi vurmaya hazırlanıyor. “Sanayinin desteklenmesi ve üretimin geliştirilmesi” kandırmacası altında, bu başlığa tamamen zıt düşecek şekilde  zeytinlik alanlar maden ve sanayi yatırımlarına açılarak, sözde ve komik “yaptırım”larla, zeytinin ve zeytinciliğin ölüm fermanı hazırlanıyor. Oyun açık: “Kamu yararı” kılıfı altında kurul kararını al yahut parayı bastır, zeytin ağacını kes, üzerine tesisi kondur! Bu planlı saldırının arkasında hangi küresel güçler, tekeller var acaba? İş bununla da bitmiyor, aynı tasarı ile meralar ve kıyılar da her türlü talana açılıyor.

Oysa uzmanların ifadelerine göre zeytin, dünyaya Türkiye’den yayılmış olan “yerli” bir ağaç. Ulusal Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Tan uyarıyor: “Zeytin başlı başına bir kültür. BM raporlarında 2025 yılında dünyanın açlık tehlikesiyle karşı karşıya kalacağı belirtiliyor. 2 bin yıldan fazla yaşayan, kökleri 8-10 bin yıla varan Anadolu’da yerleşik bu ağacın kesilip buradan uzaklaştırılması, kendi vatanında sürgüne gönderilmesi kabul edilemez. Çünkü zeytin ağacı kıtlığın olacağı yıllarda en fazla değer kazanacak, bir çok madenin ve endüstriyel yatırımın önünde olabilecek bir ağaç. Aslında Türkiye’yi petrol zengini ülkelerden çok daha zengin yapabilecek bir ürünü kendi ellerimizle yok etmeye çalışıyoruz… Biz zeytin ağacının başlangıcıyız… Bu ağaçları onlar mı dikti ki söküyorlar ? Böyle bir hakları var mı?

Hayır yok! Bu çığlığı herkes duymalı ve gereğini yapmalı. Bu katliam girişimine direnen, mücadele eden kişi ve kurumlar yalnız bırakılmamalı. Bunun yanı sıra yerli üretimi, geleneksel tarımımızı korumak, teşvik etmek adına GDO’lu, dış menşeli tarım ürünü tüketmemek gibi ciddi kampanyalar düşünülmeli.

Görüldüğü gibi zeytin sadece bir “ağaç” olmayıp büyük bir nimet, zenginlik ve kültür. Tükenmeyen bir “maden”, bir tür “kara elmas” Zeytinin ve zeytinyağının insan sağlığı açısından değeri belli. Böyle bir zenginlik, hiç bir gerekçeyle feda edilemez, betona teslim edilemez. Elbette ki sanayi de önemlidir ve geliştirilmelidir. Ancak bu, doğaya ve doğal zenginliklere zarar verilmeden yapılmalı. Doğru bir planlamayla bu mümkün. Oysa kesilen ağaç kolayca geri gelmez. Kesilecek her bir zeytin ağacı ile birlikte aslında bizi geleceğe bağlayacak hayat damarlarımız kesilecek.

BU TASARIYA DESTEK VERMEK VATANA İHANETTİR

Ülkemizin önemli bir zenginliği ve kültürü olan, bir çok aileyi geçindiren, sağlıkta önemli bir yer tutan, tüm topluma ve gelecek nesillere ait zeytinlikleri katledecek, onu kişisel çıkarlara ve betona feda edecek, zeytinciliğe ve zeytinyağı üretimine büyük darbe vuracak, bu alanda Türkiye’yi aktör olmaktan çıkaracak olan tasarı açıkça bir “ihanet tasarısı“dır. Bu tasarıya onay ve destek vermek, yasalaşmasına evet demek de apaçık vatana ihanettir. Bu ihanete, tek bir zeytin ağacının dahi kesilmesine izin verilemez.

Sadece bir takım işaret ve ritüellerle, “Osmanlıcılık” oynamakla, gerçeklikten uzak dizilerle, güya tarih canlandırması adı altında sırmalı kıyafetler giyip fes takarak, tarihi çarpıtıp karikatürize ederek, “millet” sözcüğünü sıkça kullanarak, gelecek nesillere ait zenginlikleri bazı dış ve iç lobilerin dayatmasıyla katledip birilerine peşkeş çekerek, bu gibi girişimlere sessiz kalarak milliyetçi ve vatansever olunmaz. Milliyetçilik ve vatanseverlik öncelikle ülkesinin doğasına, kıyılarına, zeytin gibi tarımsal zenginliklerine sahip çıkarak, koruyarak, bu zenginlikleri gelecek nesillere ulaştırmayı gerektirir. Şu halde, yinelemekte fayda vardır ki bunun aksine davranış gayrı milli bir tavırdır, Türkiye’ye, Türk Milletine ihanettir.

ZEYTİNİMİZİ SAVUNMAK VATAN SAVUNMASIDIR

Bu konu çok ama çok önemli ve siyaset üstüdür. Ülkemiz ve geleceğimiz, çocuklarımız, ileriki nesiller adına tüm toplum olarak ne pahasına olursa olsun gerekli toplumsal-demokratik tepkiyi göstermek; tarım alanlarımıza, doğamıza, meralarımıza, açık ve yakın tehlike kapsamında özellikle zeytinimize, zeytinliklerimize sahip çıkmak, siper olmak, bu katliam girişimine direnerek bu saldırıyı bir kez daha püskürtmek zorundayız. Bu konuda başta barolar olmak üzere tüm sivil toplum kuruluşlarına, tek tek tüm yurttaşlara büyük görev düşmektedir, herkes sesini yükseltmelidir. Başbakanın ifadesinin aksine, hepimiz zeytinin “hamisi” kesilmek, bu konudaki duyarlılığımızı, kararlılığımızı göstermek, “hepimiz zeytinin hamisi ve sahibiyiz” diye haykırmak durumundayız. Kendilerinin kimlerin, hangi küresel güçlerin “hamisi” olduğu da ortadadır! Doğamızı, zeytinimizi korumak vatan savunmasıdır! Bu hepimizin yurttaşlık görevi, gelecek kuşaklara karşı tarihi sorumluluğumuzdur. Bunun için ödenecek hiç bir bedel, kaybedeceklerimizden daha fazla ve ağır olamaz. Üstelik ne acıdır ki artık bu değerlerimizi koruyabilecek, sadece hukuka ve Türk milleti adına karar verebilecek  bağımsız ve tarafsız bir yargımız da yoktur!

O halde Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın kamu spotunda söylendiği gibi :

Çocuklarımıza yaşanabilir bir dünya bırakmak için haydi Türkiye!

Ümit Kocasakal/Odatv

Paylaş:

Sağlık İçin Kızılötesi Karbon Isı Boyası
Canlıların, özellikle de insanların sağlıklı yaşayabilmek için kızılötesi ışınlara ihtiyaçları vardır. Ancak bir aylık bir sürede yoğun bir şekilde alınan güneş ışınlarının depolanması mümkün değildir. On iki ay boyunca alınacak terapi kalitesindeki kızılötesi ışınlar ise sayısız fayda sağlar.

  • Hücre sisteminin yenilenme gücünü artırır,
  • Kan dolaşımını hızlandırır,
  • Kronik yorgunluğu azaltır,
  • Bağışıklık sistemini güçlendirir,
  • Astım, alerjik rinit gibi solunum yolu rahatsızlıkları olan hastalar için en sağlıklı ısıtma sistemidir,
  • Kas ağrıları, sırt ağrıları ve eklem rahatsızlıklarını azaltır,
  • Bazı kanser türlerinin gelişimini engelleme özelliğine sahiptir,
  • Şeker hastalıklarının yan etkilerini azaltır,
  • Fizyoterapi tıp merkezlerinde doğrudan kullanılır.

Tıbbi araştırmalar, uzun dalga boyundaki ışınların terapi etkisi yaptığını, hiçbir zararlı yan etkisinin olmadığını ve insan vücudu için en uygun sıcaklığı sağladığını göstermiştir. Uzun dalga boyunda, terapi kalitesindeki kızılötesi ışınlar ile ısıtma sistemi olarak geliştirilmiş olan SRN  Kızılötesi Isı Boyası, güneşin altında ısınma hissini on iki ay sağlamaktadır. SRN Kızılötesi Isı Boyası, uygulandığı ortamı sadece ısıtmakla kalmaz; aynı zamanda bir fizyoterapi merkezine çevirerek, içinde yaşayanların sağlığına katkıda bulunur.
Uzun dalga kızılötesi, radyan ısıdır; yüzünüzde güneşin veya odun ateşinin sıcaklığını hissetmekle aynı histir. Hatta kendi vücudumuzun da yaydığı ısı türüdür. İnsanlığın bildiği en temel ısınma şeklidir. Önce objeleri ısıttığı, ısınan objelerin de ısı yayarak çevreyi sıcak tuttuğu için binlerce yıldır tercih edilmiştir.
Bugün, yüksek enerji verimliliğine sahip SRN Kızılötesi Isıtma Teknolojisi, estetik ve konforlu bir şekilde radyan ısıyı çevre dostu olarak kolayca tekrar kullanabilmemizi sağlamaktadır.
Geçtiğimiz yüzyılda insanoğlunun konforlu olması sebebiyle tercih ettiği konvansiyonel ısıtma sistemlerinin (petek, klima vb.); yakın gelecekte yerini tekrardan kızılötesi ısıtma sistemlerine bırakması kaçınılmazdır.
SRN KIZILÖTESİ KARBON ISI BOYASI HAKKINDA BAZI BİLGİLER

  • SRN Kızılötesi Isı Boyası havayı kurutmaz ve havayı değil sizi ısıtır.
  • 24 V Elektrik ile çalışan Kızılötesi Isı Boyası sistemi yenilenebilir enerji kaynaklarıyla kombine çalışabilir. (Güneş ve Rüzgar enerjisi)
  • SRN Kızılötesi Isı Boyası Üstüne duvar kağıdı,sıva ve boya gibi ürünler ile uygulanabilir özelliklere sahip bir üründür.
  • SRN Kızılötesi Isı Boyası’nın boyandığı ortamda nem ve küf olmaz.
  • SRN Kızılötesi Isı Boyası mekanik tesisat ve bakım gerektirmeye bir üründür.
  • SRN Kızılötesi Isı Boyası anında ısınma ve homojen ısı dağılımı sağlar.
  • SRN Kızılötesi Isı Boyası sağlıklıdır, nefes hastaları (bronşit vb) için en uygun ısıtma teknolojisidir.
  • Su bazlı karbon kaplamalar ek veya ana ısıtma da mükemmel olarak kullanılabilir.
  • Pars alüminyum tozu,pars bakır tozu,Pars Çinko Tozu,Pars Grafit Tozu,Pars Kurşun Tozu,Pars demir tozu,pars kurşun oksit,pars kurşun oksit sülyen,pars kurşun oksit mürdesenk,pars fire assay flux,pars nitrik asit,pars hidroklorik asit,pars sülfürik asit,pars hidrazin hidrat,pars kaolin,pars sepiyolit,sunsep,sundiyo,sunmag,pars zeolit,pars 67 mangan dioksit,pars85 mangan dioksit,hadjin yılan kovucu,parsvet yara tozu,pars lime sülfür,nanotozlar,yemkat.com,sunshield kaolin,sunshield sıvı kaolin,pars silisyum karbür,silisyum karbür,dmr74 mangan dioksit,pars magnezyum sülfat,pars magnezyum sülfat anhidrat,pars magnezyum sülfat monohidrat,pars magnezyum oksit,pars bakır sülfat,pars demir sülfat monohidrat,pars kalay sökücü,pars nikel sökücü,süren vollastonit tozu,pars volfram  tozu,pars molibden tozu,pars antimon oksit,pars potasyum hidroksit,pars potasyum silikat,kimyadeposu.com,claypacks.com,demsil silikajel,demsil kil paketi,demsil nem alıcı,nemal nem alıcı,pars sodyum metabisülfit,pars sodyum bisülfat,pars magnezyum nitrat,pars sodyum persülfat,pars kalsiyum sülfat,pars kalsiyum sülfat dihitrat,pars hayvan altlığı,pars sodyum lignosülfonat,pars maden tozları,pars metal tozları,pars yem katkıları,pars nanotozlar,pars çinko oksit,sunshield sıvı kaolen,süren titanyum tozu,pars bakır oksit,demsil silikajel,süren otocam çizik giderici,pars seryum oksit,süren ferro vanadyum tozu,pars spekülarit,süren bit-pire kovucu,süren bakır tozu,süren teknoloji,bakır tozu,
  • DMRSÜREN KİMYA LTD.ŞTİ
  • 05523307100-05325466184
  • www.kimyadeposu.com,www.claypacks.com,www.nanotozlar.com,www.netyerim.net
  • www.potasyumsilikat.net,www.kursunoksit.com,www.parsman.com.tr,www.parsgrafit.com.tr
  • www.parox.com.tr,www.sepiyolit.net,

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu