Bir Egeli ve İzmirli olarak Efes Antik Şehri’ni gezmeyenimiz yok denecek kadar azdır diyebilirim. Bizler için bu tapınak yol üstü, kolay ulaşılabilir bir güzergâhta bulunması nedeniyle sık sık ziyaret edilirken; Dünyanın Yedi Harikası’ndan biri olması sebebiyle dünyanın her bir köşesinden sanatı, tarihi, gezmeyi, görmeyi seven birçok turist tarafından ziyaret edilir.
Peki kimdir bu Tanrıça Artemis dediğinizi duyar gibiyim..
Artemis; Eski Yunan dininde, vahşi hayvanlar, av, bereket, ergenlik ve doğurganlık tanrıçasıdır. Batıda Diana olarak adlandıran bu Tanrıçanın doğum yerinin Efes olduğuna inanılmaktadır. Kendisi baş Tanrı Zeus ve Leto’nun kızı, Apollon’un ikiz kardeşidir. Kardeşi Apollon güneşin, şiirin, sanatın tanrısı iken; kendisi ayı, avcılığı,bereketi en çok bekareti temsil etmesiyle anılır. Annesinin kendisini doğururken kadınların çektiği acılardan etkilenmiş ve ömür boyu bakire kalma yemini etmiştir. Ama konu aşk olunca bu kadar da büyük konuşmaması gerektiği konusunda ağzının payını almıştır.
Mitolojiye göre; günün birinde Tanrıça Artemis tarafından avlanırken görülen Orion, yakışıklılığı ve cazibesiyle güzel tanrıçayı kendine hayran bırakır. İlk görüşte Orion’a âşık olan Artemis, kendi kendine aldığı evlenmeme kararını hiçe sayacak kadar bu adamın büyüsüne kapılır. Fakat Artemis’in ikiz kardeşi Apollon, kız kardeşinin bu iri cüsseli mahlûkla evlenmesini istemez. Çünkü Apollon’un gözünde bu adam kardeşine layık biri değildir. Orion bir gün denizde yüzer ve kıyıdan oldukça uzaktadır, kardeşi Apollon onun küçücük gölge kadar görüntüsünüz fırsat bilir yanına Artemis’i çağırır. Görünen bu kara noktayı işaret ederek, “Okunu oraya kadar fırlatabilir misin?” diye sorar. Heyecanlanan Artemis, o kara noktanın sevdiği adam olduğundan bihaber yayıyla okunu hazırlamaya koyulur ve oku hedefe doğru gönderir. Ok tam hedefe isabet eder. Artemis farkında olmadan sevdiği adamın ölümüne neden olur. Bu ölüm, Artemis’i kahreder ve yaşamla olan bağı günden güne kopmaya başlar. Artemis, Orion’un cansız bedenini gümüşten yapılmış ay arabasına koyar ve kendi elleriyle gökyüzüne koyar. Büyük aşkının gökyüzündeki en parlak yıldız olabilmesi için en karanlık yeri seçer ve gecelerce onu seyreder.
Bu güzel kadına adanan Artemis Tapınağı neden bu denli önemli?
Bu tapınağın miadı eskilere dayanır. Hatta Amazonlara evet doğru duydunuz Amazonlar, Attika’ya giderken buraya uğrayıp Artemis Tapınağı’nda yolda Diana’ya yani Artemis’e kurbanlar adarlarmış. Çünkü bulunan “Diana Kültü”nün bu amazonlar tarafından getirildiği iddiaları varsa da halk tarafından Jüpiter gezegeninden geldiği genel olarak kabul edilmişti. Yani çok eski bir döneme ait olduğu anlatılan bu heykelin dünya dışı bir ürün olduğunu kabul ediyor.
Tanrıçanın varlığı, gerçekliğinin ve inananlar için bu gerçekliğin kabulünün en vurucu kanıtı, olasılıkla, insanların rüyalarında kendini göstermesidir. Artemis Tapınağı mermerden inşa edilmiş ilk tapınak olmakla beraber temelleri M.Ö. 7.yy’a kadar uzanmaktadır. Yapımı Lidya Kralı Kreisos tarafından başlatılmıştır.Yapımı 120 yıllık bir zaman alan bronz işlemelerle kaplı tapınak dönemin en büyük heykeltıraşlarıyla yapılmıştır. Bu yapı hem bir Pazar yeri hem bir dini müessese konumundadır. Artemis Tapınağı M.Ö. 21 Temmuz 356’da adını ölümsüzleştirmek isteyen Herostratus adında bir Yunan tarafından yakılmıştır. Tapınağın yakıldığı gece Büyük İskender doğmuştur. Büyük İskender,Anadolu’yu fethettiğinde Artemis Tapınağı’nın yeniden düzenlenmesini teklif etmiş fakat bu teklifi geri çevrilmiştir. Bu tapınakla ilgili kazı çalışmaları British Museum adına J.T. Wood tarafından 1869 yılında başladı. Bölgedeki ilk kazılara 1895’te başlayan Avusturyalılar, günümüzde de çalışmalarını sürdürüyor. Bu tapınak birçoğumuzun bildiği üzere dünyanın yedi harikasından biri sayılmaktadır.
Dünyanın yedi harikasından Artemis Tapınağını ülkemizde hala görmeyenler elbette var geç kalınmış bile olsa güzel bir kültür rotası olabilir. Ayrıca dönüşte yakın civarda yer alan Şirince’yi de görmeyi unutmayın derim.
Demet SELVİ
Başa dön tuşu