Kuvvetli tarih verdi, Akşener açıklayacak

İYİ Parti Sözcüsü ve Medya Bağlantıları Lideri Prof. Dr. Kürşad Güçlü, Başkanlık Divanı toplantısı akabinde genel merkez binasında basın mensuplarının karşısına geçti.

İYİ Parti’nin kuruluş yıldönümü programının 21 Ekim Cumartesi günü, Ankara (Ulus) Atatürk Spor Salonu’nda gerçekleşeceğini belirten Şiddetli, Genel Lider Meral Akşener’in “Demokratik Ulusal Yükseliş Beyannamesi”ni paylaşacağını söyledi.

Zorlu, “Geride kalan altı yıl içerisinde her türlü engellemelere ve imkansızlıklara karşın ortaya koyduğumuz çaba, milletimizin bizden beklediği hür ve müstakil siyaset anlayışımızdaki kararlılık ile geleceğe taşınacaktır.” dedi.

Filistin’de Hamas ve İsrail ortasında devam eden çatışmaları dertle izlediklerini kaydeden Kuvvetli, “Ortadoğu’yu uzun sürebilecek kanlı bir çatışmanın ve krizin içerisine sokacak gelişmelerle karşı uyanık olmak durumundayız. Çünkü tarafların itidal davetlerine karşılık vermemesi durumunda ortaya çıkacak kaos, yalnızca iki tarafı değil, bölgesel istikrarsızlığı da tetikleyecektir.” halinde konuştu.

Söz konusu gelişmenin Ortadoğu’da, başta Suriye olmak üzere öteki ülkelerdeki yeni çatışma dalgalarını etkilemesinden tasa duyduklarını belirten Şiddetli, “Irak, Suriye ve Lübnan’ı da içine alabilecek bir çatışma alanının oluşması bölgede ağır sonuçlara neden olabilecektir. Biz YETERLİ Parti olarak dış politikayı ulusal bir sorun olarak görüyoruz. Ulusal sorunlarda yanlışsız bulduğumuz siyasetlerden da takviyemizi esirgemiyoruz. Ama bölgemiz bir ateş çemberi haline gelmişken Suriye, Irak, İsrail, Filistin problemleri Türkiye’yi direkt ilgilendiriyorken siyasi iktidarın muhalefet partilerini, özellikle TBMM’yi bilgilendirmemesini de yadırgıyoruz. Türkiye’nin mevzuyu çok boyutlu değerlendirmesi gerektiğini düşünüyoruz.” sözünü kullandı.

“Son çatışmaların nasıl başladığı, sebepleri, sivillere yönelik atakların boyutları ve olayların ardında var ise 3. ülkelerin tesiri dikkatle izlenmeli ve irdelenmelidir” diyen Güçlü, “Türkiye’yi içerisine çekecek bir kriz senaryosuyla karşı karşıya kalmamak için son derece istikrarlı ve proaktif bir formda hareket etmek gerekmektedir. Türkiye’nin bölgesel seviyede uyguladığı siyasetler tekrar gözden geçirilmeli ve gerek saha gerçekleri ile gerekse ülkemizin güvenlik dertleriyle örtüşen siyasetler üretilmelidir.” formunda konuştu.

ÇATIŞMA DURUMU BİR AN EVVEL SONA ERDİRİLMELİ

Filistin halkının varlık gayreti ne kadar haklı ise sivillerin çatışmalardan ve şiddetten korunmasının da bir o kadar vazgeçilmez olduğunu vurgulayan Güçlü, “Siviller savaşın tarafı değildir ve rastgele bir pazarlığa bahis edilmelidir. Çatışma durumunun devam etmesinin Filistin’de kalıcı bir barışın tesis edilmesine yarar sağlaması mümkün değildir. Çatışma durumu bir an evvel sona erdirilmelidir” davetini yaptı.

Kudüs’ün statüsü ve Birleşmiş Milletler kararlarının uygulanması bakımından, tarafların kesinlikle masada olması gerektiğinin altını çizen Güçlü, “Güçlünün hukukunun değil hukukun gücünün hakim olduğu bir tahlili daima birlikte yüksek sesle konuşma vaktidir. Bu kapsamda çatışmaların ve sivillere yönelik taarruzların son bulması, Doğu Kudüs’ün Filistin’in başşehri olacağı iki devletli adil ve sürdürülebilir bir barış ortamının tesisi için bölgedeki ülkelerin ikili ve çok taraflı müzakereye odaklanması gereklidir. Türkiye’nin aranılan arabuluculuk sistemini işletmesi beklenirdi. Bizim davetimiz, hassasiyetimiz, mevcut siyasi iktidara tenkitlerimiz biraz da bu noktada toplanmalıdır. Daima birlikte bunun arayışında olmalıyız.” diye ekledi.

SINIRLARIMIZA YÖNELİK GÖÇ HAREKETİ BAŞLAYABİLİR

Türkiye’nin Suriye ve Irak’ta, PKK-YPG terör örgütüne karşı yürüttüğü operasyonların devam ettiğine işaret eden Kuvvetli, “Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ve kahraman Mehmetçik’in elbette yanındayız. Lakin bir mevzuda kamuoyunu bilgilendirmek istiyoruz. Son bir haftadır Suriye’de İdlib alanında Rusya’nın havadan ve rejim güçlerinin de karadan ağır atışlarının olduğu ve sonlarımıza yönelik bir göç hareketliliği tetikleyebileceği gözlenmektedir.” tabirini kullandı.

Bu sürecin önleyici bir anlayış ile irdelenmesinin hayati bir kıymete sahip olduğunu lisana getiren Şiddetli, “Zira gelinen noktada hudut güvenliğinin sağlanması konusu bugün ulusal güvenliğimiz açısından bir tercih değil zorunluluktur. Milyonlarca kaçak göçmenin hudutlarımızı geçerek ülkeye yayılması terör örgütleriyle verdiğimiz uğraşın kesintisiz ve çok istikametli icrası bakımından da kritik bir değere sahiptir. Bu mevzuları partiler üstü bir sıkıntı olarak görüyoruz ve ikazlarımızı yapıyoruz. Milletimizi ismine siyasi iktidardan da bu yaklaşımı bekliyoruz.” dedi.

VERDİKLERİ ARTIRIM ZAM DEĞİL

Vatandaşların yaşadığı geçim ve gelecek derdinin giderek arttığını söyleyen Güçlü, “Siyasi iktidar ekonomiyi o denli bir çıkmaza soktu ki, çabucak her kesim bu girdabın içine sürükleniyor. Bu ümitsizliğin pençesinde bilhassa milyonlarca emeklimizin haklı feryadı duyulmak istenmiyor.” değerlendirmesini yaptı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, “Memura artırım gelirken emekliye gelmemesi olacak şey değil” biçimindeki kelamlarını hatırlatan Güçlü, “Evet Sayın Erdoğan memur artırımının açıklanmasının akabinde kendisi de birebir bizim üzere şaşırmıştı. Buradan tekrar hatırlatalım; Sayın Erdoğan, memura da emekliye de artırımı siz yapıyorsunuz. Ancak insanların çalışma hayatı sonrası hak ettiği insanca yaşama hakkını bilerek ve isteyerek görmezden geliniyor.” formunda konuştu.

Zorlu şöyle devam etti:

“Bu hafta, öbür hafta, ekim ayı derken artık de topu yıl sonuna attılar. Pekala neden yıl sonuna? Bakın Nisan ayında seyyanen artırım ile en düşük emekli maaşını 7500 TL seviyesine getirmişlerdi. Sonra Temmuz ayında yaptıkları artırım ile en düşük emekli maaşı yeniden 7500 TL’yi geçemedi. Bu büyük bir muvaffakiyet. Halbuki Nisan ayında açlık hududu 10.135 TL iken, 13.334 TL’ye yükseldi. Yani emeklinin cebindeki parayla yalnızca karnını doyurmak için harcayacağı bütçede son beş ayda yüzde 30’luk bir artış yaşanmış. Birebir formda enflasyon da geçen 5 aylık süreçte yüzde 30 artmış. O denli anlaşılıyor ki yıl sonuna gelindiğinde de halkın gerçekleriyle değil, yaklaşan seçimin zoruyla lütfedermiş üzere emeklimize bir artırım oranı açıklayacaklar. Bu da geri dönük erimiş olacak. Anlayacağınız ne verdikleri artırım zam değil; ne verdikleri kelam söz değil!”

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Son 21 yıldır enflasyona ezdirmediğimiz emekçi, memur ve emeklilerimize inşallah önümüzdeki periyotta yeni muştular vermeye devam edeceğiz” biçimindeki açıklamasına da değinen Şiddetli, “İnanmak hakikaten sıkıntı. Hayat pahalılığı vatandaşımızın üzerinden asfalt silindiri üzere geçiyor, onlar hala ezdirmeyeceğiz diyorlar.” diye konuştu.

Türkiye’nin Arjantin’le birlikte G20 ülkeleri ortasında yüzde 10’un üzerinde yıllık enflasyonun konuşulduğu iki ülkeden biri olduğuna işaret eden Kuvvetli, “Yeni iktisat idaresinin olağanlaşma ismi altında, daha evvel yapılan siyaset kusurlarından birer bir geri adım atması elbette kıymetli, lakin neden biz bu yanlışların sonucunu vatandaşlar olarak çekmek durumunda kaldık sorusunu daima sormamız lazım.” dedi.

HAYAT TÜFE’YE NAZARAN AKMIYOR

“Vatandaşlar acı reçeteyi ödemeye devam ediyor. Fiyat artışları vatandaşımızın ömür şartlarını asla yansıtmıyor.” diyen Şiddetli, “Maaşlar TÜFE’ye nazaran artıyor lakin hayat TÜFE’ye nazaran akmıyor. Mesela Temmuz itibariyle ülkemizdeki kiralık konut ilanlarının ortalama metrekare fiyatı 121 TL olmuş. Tıpkı paha İstanbul’da 161 TL. Yani 100 metrekare büyüklükte kiralık konut arayan vatandaş ülke ortalamasında 12.110 TL, İstanbul ortalamasında ise 16.120 TL kira ile karşı karşıya. Sonra da neredeyse ortalama fiyat haline gelen ve 11.402 TL olan taban fiyata, en düşük emekli aylığı olan 7500 TL’ye vatandaşların istek göstermesini bekliyor.” biçiminde konuştu.

ÜRETİM YERİNE RANT İKTİSADINI ÖNCELİYOR

Tarım ve Orman Bakanlığı’nın, geçtiğimiz yıl 1.400 TL olan şeker pancarı alım fiyatını bu yıl yüzde 28 artırımla 1.855 TL biçiminde açıkladığını hatırlatan Güçlü, çiftçinin tohum maliyeti ve mazotuna ise yaklaşık yüzde 45 artırım geldiğine dikkat çekti.

“Siz bu sayılarla nasıl oluyor da üretimi destekliyorsunuz?” diye soran Güçlü, “Lafa gelince üreticiye ‘21 yılda şöyle yaptık bu türlü yaptık’ diye övünen siyasi iktidar, nedense bu vatandaşlarımıza gerekli nakliye takviyesini ulaştıramıyor. Pancara verdiğiniz fiyatla mısır, fasulye üzere başka eserlerin fiyat istikrarını de bozuyorsunuz. Üretimi bu kadar zahmetli olan pancar üreticisinin emeklerini heba ediyor, güya enflasyonu yükseltmemek için de bunun acısını çiftçiden çıkarıyorsunuz.” tabirini kullandı.

Fiyatlar açıklandıktan sonra bilhassa Afyonkarahisar ve Çorum vilayetlerindeki çiftçilerden ağır şikayetler aldıklarını aktaran Kuvvetli, “Maalesef mevcut iktidar üretim yerine rant iktisadını öncelemektedir. Üstelik ülkemizin en pahalı kuruluşlarını peyder pey güya büyük iş başarmışçasına satarak bununla da övünüyorlar” dedi.

Cumhuriyet tarihi boyunca devlete ilişkin 33 şeker fabrikası kurulduğunu, bugün bu sayının 15’e gerilediğini tabir eden Kuvvetli, “İlginçtir ki Türkiye’de şeker pancarının en çok üretildiği vilayetlerin başında Konya, Eskişehir ve Yozgat gelirken, satılan fabrikaların olduğu vilayetler ortasında Yozgat ve Konya da var. Anlayacağınız bugün ziyan ettiği gerekçesiyle satılan Cumhuriyet pahası bu fabrikalar, liyakatten uzak takımlar sayesinde bir bir elimizden çıkmaya devam ediyor.” diye ekledi. Kuvvetli, basın toplantısının sonunda gazetecilerin sorularını yanıtladı.

PARTİMİZİN GELECEĞİ İÇİN HAYATİDİR

Faruk Köylüoğlu’nun, Ankara Vilayet Başkanlığı misyonundan istifası ve sonrasında bir gazeteye yaptığı açıklama sorulan Güçlü, “Bir siyasi parti için temel olan, o partinin hükmî kişiliği ve yetkili organlarının kararlarıdır. Bu durum, bu sistem bireylerin üzerindedir. Biz hür ve müstakil olarak bu seçimlerde yarış kararımızı, Genel Yönetim Heyeti’nde, partimizin en yüksek organında aldık. Bu karara itiraz eden kimi arkadaşlarımız oldu. 5 bireylerdi, biz bunları da açıkladık da. Lakin onlar misyonlarına devam ediyorlar. Partimizin bu ortak kararının ardında duracaklarını da beyan ettiler. Zira gayret demek, bu demek. Cesurlar hareketinin attığı bu tohumun, geleceğe yönelik sonuç vermesini sağlayacak sonuncu duruş budur. Bu bakımdan Sayın Köylüoğlu’nun istifası bizi açımızdan yerinde ve hakikat bir karar olmuştur. Çünkü ortak kararımızın, siyasi partimizin geleceğe yönelik bu kritik kararının daima birlikte inanarak sürdürülmesi, partimizin geleceği için hayatidir.” dedi.

TBMM’de görüşülecek olan Suriye ve Irak tezkerelerine ait partisinin hali sorulan Güçlü, “Biz ulusal bir sıkıntı olarak dış politikayı görüyoruz ve bu bağlamda ulusal menfaatleri korumak için elimizden geleni yapıyoruz. Bu tezkere tasarıları da TBMM gündemine gelir gelmez bununla ilgili olarak her türlü tahlili ve değerlendirmeyi yapacağımıza kuşku yok. Parti olarak dış politikayı, milletimizin menfaatleri doğrultusunda ele alıyoruz ve gerektiğinde dayanak, gerektiğinde tenkit yapmaktan çekinmiyoruz. Bizim için öncelik, Türkiye’nin güvenliği ve ulusal menfaatleridir. Bu doğrultuda hareket ederiz.” biçiminde konuştu.

“Demokratik Ulusal Yükseliş Beyannamesi”ne ait bir soru üzerine Kuvvetli, “Bu beyannameyi Genel Liderimiz açıklayacak. Bu, partimizin gelecek devirde izleyeceği siyasetleri, amaçlarını ve vizyonunu belirleyen bir evrak olacak. Şu etapta daha fazla detay veremem, lakin bu beyanname, partimizin Türkiye’nin geleceği için ne yapmak istediğini ve nasıl bir Türkiye hayal ettiğini ortaya koyacak kıymetli bir doküman olacak.” dedi.