Ankara Garı’nda katledilenler Kadıköy’de anıldı

10 Ekim Ankara Gar Katliamı’nda hayatını yitirenler, katliamın 8. yılında İstanbul Kadıköy’de anıldı. Anmaya geçen pazar günü yapılan kongrede CHP İstanbul Vilayet Başkanlığına seçilen Özgür Çelik, siyasi parti temsilcileri, DİSK, Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve birçok sivil toplum kuruluşundan temsilciler katıldı.  Patlamada hayatını kaybeden Dicle Deli’nin babası Faik Meczup, 10 Ekim Barış Derneği ismine yaptığı açıklamada şunları söyledi:

“KATLİAM ADIM ADIM GELMİŞ”

*8 yıldır adalet peşindeyiz, barış istiyoruz. Bugün, pek çok kentte 10 Ekim 2015 Gar Katliamı anması yapılıyor. Kaybettiklerimiz anılıyor. Adalet ve barış talebimiz tekrarlanıyor. Bilineni tekrarlamak istiyoruz.

*8 sene evvel IŞİD’li 2 canlı bomba bütün denetimlerden geçerek, ellerini kollarını sallayarak başşehrin göbeğine kadar gelip kendilerini patlattı. 104 canımız hayatını kaybetti. 500 den fazla kişi yaralandı. Yargılama sürecinde ortaya çıktı ki, Marguez’in Kırmızı Pazartesi kitabında anlatıldığı üzere, devletin güvenlikle ilgili bütün kurumlarının bilgisi olduğu katliam adım adım gelmiş.

*Bir devlet düşünün ki, kendi insanına karşı yapılan katliama sessiz kalsın. Sessiz kalmayı bırakın katillere yol versin, sırtlarını sıvazlasın. Yargılama sürecinde hakikat ortaya çıksın, adalet gerçek manada tesis edilsin diye uğraş gösterdik. Hala da gösteriyoruz.

*Avukatlarımızın bin bir zahmetle ortaya koyduğu kanıtlar yok sayıldı. Katliamı aydınlatabilecek nitelik taşıyan devletin kendi soruşturmaları, istihbarat raporları görmezden gelindi. Emniyet müdürlüğü mahkemenin kendisinden istediği bilgiler için ‘yok’ demeye bile tenezzül etmedi, yanıt vermedi.

*Katliamın olduğu yere bir anıt yapılsın, bu anıt bizim yasımız olsun, toplumsal hafızamızda 10 Ekim Katliamını unutturmasın istedik. Bırakın anıt yapılmasını, meydan düzenlemesini Belediye Meclisinin bu hususta almış olduğu karar bile saklandı, uygulanmadı. İşte 8 yıl bu türlü geçti.

*Bu 8 yıl devlet ve siyasi iktidar tarafından bizim taleplerimizi yok saymakla, katliamın üstünü örtme uğraşıyla geçti. Bizim açımızdan ise adalet arayışıyla, barış isteğiyle geçti. Biliyoruz, Türkiye’de adaletin tesisinin ne kadar sıkıntı olduğunu. Savaş çığlıklarının çoğaldığı devirlerde “barış” diye haykırmanın nelere mal olduğunu biliyoruz. Sesimizi çoğaltmaktan, dayanışmayı örgütlemekten öbür bir yolumuz yok.

*Şenyaşar ailesinin adalet haykırışı ile 10 Ekim Ailelerinin haykırışı birebirdir, birdir. Madımak aileleri ile Suruç ailelerinin sesi birebirdir, birdir. Roboski ailelerinin çığlığı bizim de çığlığımızdır.5 Haziran 2013de Diyarbakır’da bizde öldük.

*Gözaltına alınan, tutuklanan gazetecilerin devlet nezdindeki hatalarından biri de bizim yanımızda olmaları, bize ses olmalarıdır.

*Muktedirlerin, demokratik siyasetin tabanını, yükselen baskıcı otoriter faşizan bir rejimle kaplama niyet ve fikirleri bizim sesimizi boğmaya yöneliktir, biliyoruz.

“BİZE DE BİR İHTARDIR”

*Madımak Katliamı suçlularının türlü münasebetlerle af edilmeleri, davanın zamanaşımı gerekçesiyle düşürülmesi tıpkı vakitte bize de bir ihtardır. Soma’da madenci yakınına atılan tekme tıpkı vakitte bize de atılmıştır. İş cinayetlerine dönüşen iş kazaları sesimiz kısılsın diyedir.

*Bu toprakların bütün zenginliğini yağmaya açanlar, bir avuç şirkete, sermaye kümesine peşkeş çekenler talan edenler, ekokırım yapanlar adalet arayışımıza, barış isteğimize kulak asmayanlardır.

*Bütünbunlar bize gösteriyor ki, 10 Ekim 2015 Gar Katliamı bitmedi devam ediyor. Yargılama süreciyle devam ediyor. Anıt Meydan için projelerimize müsaade vermemekle devam ediyor. Her yıldönümü anmasında bize çıkarılan zorluk ve pürüzlerle devam ediyor. Bizi zulümle, baskıyla, hatta vefatla korkutmak, terbiye etmek isteyenler bilsinler ki, bizim yaşadığımız hayat, Soma’da katledilen madenci kardeşlerimizden kalan ömürdür. Madımakta yakılan Koray Kaya’dan kalan ömürdür.

*Şenyaşar ailesinin katledilen fertlerinden kalan ömürdür. Bu meydanda katledilen 104 kardeşimizden kalan ömürdür. Katledilen kardeşlerimiz, anne babalarımız, çocuklarımız, yoldaşlarımız bu ömürlerini bize borç olarak bıraktılar.

*Bu borç adalet uğraşımızla, barış çabamızla, eşitlik, kardeşlik gayretimizle ödenebilecek bir borçtur. Bu borcu ödemekte kararlıyız. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın. Bu meydan barış meydanı oluncaya kadar, bu meydana bu katliamı hatırlatacak anıt yapılana kadar buradayız.

Ortak basın açıklamasını DİSK İstanbul Bölge Temsilcisi Asalettin Arslanoğlu okudu. Ortak açıklama şöyle

“BU FATURAYI ÖDEYENLER HALKLARDIR”

*10 Ekim Ankara katliamını unutmadık. Unutturmayacağız, katilleri biliyoruz. Aklatmayacağız, hesap soracağız. Yaşadığımız coğrafyada kimi şeylerin bırakın icra edilmesi, hayal edilmesi, söylenmesi dahi epeyce zordur.

*İşte bunlardan birisi de barış demek, barış istemektir. Türkiye’nin en uzun süren siyasal düşünsel davalarından birisinin ismi da Barış Derneği davasıdır. 12 Eylül cuntasının büyükelçi tabip avukat, mimar, mühendis, çizer demeden tutukladığı, yargıladığı ve yıllar süren davalar sonunda beraat eden insanlarımızın yaşadıkları tüm topluma bir ibret vesikai olarak sallanmaya devam ediyor.

*Biz barış dedikçe saldıranlar Ukrayna’da, Libya’da, Sudan’da, Lübnan’da, Afganistan’da, İran’da, Irak’ta, Suriye’de ve Filistin’de yaşanan ve kimileri hala devam eden savaşların ağır ekonomik faturalarının emekçiler, işçiler tarafından nasıl ödendiğini de gizlemek isteyenlerdir. Her savaşın bir faturası vardır.

*Her savaşın kazananları ve kaybedenleri vardır. Savaşların kazananları muhakkak. Silah tüccarları, silah satıcıları, onlarla iş birliği yapanlar kazanırken her ne hikmetse dünyanın neresinde olursa olsun bu faturayı ödeyenler de çocuklar, bayanlar, işçiler yani halklardır. Dünyaya ve coğrafyamıza hakim olan bu heyeti sistemden beslenenler 10 Ekim 2015’te Ankara’da biz KESK TMMOB ve Türk Tabipler Birliği tarafından düzenlenen Emek Barış ve Demokrasi Mitingini kana buladılar.

*104 canımız yoldaşımız, arkadaşımız, eşimiz, dostumuz, çocuğumuz her yaştan onlarca insan vahşice, hunharca, zalimce katledildi.

“HESAP VERMEDİ”

*Katliamın akabinde bugüne kadar hiçbir sorumlu mahkemelerde hesap vermedi. Tek bir kişi bile istifa etmedi. Dava avukatların somut kanıtların ortaya koyduğu halde. katliamın sorumlusu olmasına rağmen kimliği tespit edildiği sav edilen fotoğrafları ve görüntüleri apaçık görünen ve X,Y diye kodlanan bireyler hakkındaki belgede hiçbir şey tek bir süreç bile yapılmadı. Temaslı oldukları tespit edilen ve açık kimlikleri bilinen IŞİD militanları, caniler hakkında hiçbir süreç yapılmadığı üzere bütün evraklar, avukatlar tarafından mahkemeye sunulmasına rağmen savcılığın aldığı kısıtlı kararıyla belge gizlenmeye çalışıldı.

*Katliamın planlayıcısı şahıs ihbar edildiği katliamdan bir gün evvel kimlik bilgileri tespit edildiği halde hakkında hiçbir süreç yapılmayan ve yargılama boyunca kanıtları gizleyerek evrak göndermekten imtina ederek vazifesini yapmayan kamu vazifelileri hakkında da tek bir süreç yapılmadı. Katliamın direkt faili olan şahıslar hakkında vazifelerini yapmayan ve hakkında kabahat duyurusunda bulunulan Gaziantep Emniyet’i hakkında soruşturma dahi açılmadı.

“ENGEL OLMAYA DEVAM EDİYOR”

*Katliama ait misyonlarını ve sorumluluklarını yerine getirmeyen Ankara Emniyet çalışanı hakkındaki kabahat duyurusunda ise süratle ve hiçbir inceleme yapılmaksızın belgeyi bir an evvel belgeyi kapatmayı arzulayan bir mahkeme karşısında 8 yıl boyunca süren davada avukatlar ısrarla sordular, ‘Neyi gizliyorsunuz, kimi koruyorsunuz’ diye.

*Siyasi iktidar ve onun mahkemesi buna yanıt vermedi, veremedi. Üstelik davada daima hale gelen heyet değişikliği, dava evrakının geç kalmasına neden olduğu ve katliamın aydınlanmasına mani olmaya devam ediyor. 10 Ekim katliamı davasında 8 yıldır adalet çabası veren avukatların gerçekliği kimi taraflarıyla apaçık ortaya sermiş olmasına rağmen siyasi iktidar hala gerçekleri ve gerçek failleri gizlemenin örtbas etmenin telaşı içerisinde.

*Çünkü bütün hataları, sorumlulukları ve hata ortaklarıyla birlikte yakalandılar. Ne yaparlarsa yapsınlar saltanatları bir gün kesinlikle yıkılacak. Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Kalleşçe vurarak, öldürerek bizi barıştan vazgeçireceğini sananlar bilsin ki ağıtlarımız, gözyaşlarımız, acılarımız ve öfkelerimizle birleşmeye devam edeceğiz. Kalplerimizin özgür, demokratik ve adil bir ülke için birlikte atıyor olmasını engelleyemeyecekler. (ANKA)