Zafer Partisi’nden Erdoğan’a davet

Zafer Partisi, İsrail-Gazze savaşı ve dış siyasetlerle ilgili açıklamada bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’a da davette bulunulan açıklamada şu sözlere yer verildi;

*Gazze’de başlayan soykırım-savaşın bir bölgesel ve sonra global savaşa dönüşmesi ihtimali gitgide yükseliyor. İsrail’i yöneten takım kelamda ilahi bildiriler ile hareket ettiklerine inanan fanatikler. Netanyahu’nun savaşı yalnızca Gazze’de soykırım ile hudutlu tutmayıp Ortadoğu’nun sonlarını tekrar çizeceklerini açıklaması, Suriye, Lübnan, Ürdün ve Mısır’ı kışkırtması savaşın her an bölgesel nitelik kazanacağını göstermektedir.

*Netanyahu’nun İsrail’in Yeşaya Kehanetine dayandırdığını açıklaması İsrail dini fanatizminin dünyamızı yok oluşa sürükleyebilecek bir dünya savaşı çıkarma potansiyeli taşıdığını göstermektedir.

“GAZZE ÖTESİNDE BİR ÇATIŞMA…”

*Rusya’nın nükleer güç tatbikatı yapması aslında nasıl bir bıçak sırtında bölgede ve dünyada yaşadığımızı göstermektedir. Keza ABD’nin bölge ülkelerine hava savunma sistemleri yerleştirmesi Gazze ötesinde bir çatışmaya hazırlandığını gösteriyor.

*Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın “gelişmeler büyük bir savaş yahut büyük bir barış ile neticelenebilir” açıklaması da ülkemizin karşı karşıya olduğu durumun vehametini anlatmaktadır.

*Öte yandan ABD lideri Biden, ülkemizi Amerikan çıkarları için ağır tehdit olarak nitelendirmekte, Erdoğan ise ABD’nin Türkiye’yi Yunanistan ve Suriye’deki üsleri aracılığı ile kuşattığını haklı olarak söylemektedir. Türk-ABD bağlarında durum bu kadar ağır suçlamalar noktasında iken Hakan Fidan’ın Türkiye’nin Irak ve Suriye’de PKK/YPG amaçlarına yönelik hava taaruzu öncesinde 3. Tarafları yani ABD’yi uyarmasına karşın ABD’nin Türk SİHA’sını vurması kolay bir Amerikan üssünü/askerini savunma değil ABD ve PKK’nın TSK’ya karşı birinci ortak askeri savunma hareketidir.

*Tehdit yalnızca Ortadoğu’da değildir. Batı Kafkasya’da yenilen Ermenistan’ı tekrar savaşa hazırlamaktadırlar. Özetle, Türkiye, çıkabilecek bölgesel ve global savaşın merkez üssündedir. Bölgemiz ve dünya bir savaşın eşiğinde bulunurken, ulusal birliğin ülke savunması için en gerekli olduğu bir devirde Türk toplumu dehşetli bir bölünmüşlük içindedir.

*Erdoğan, ulusal birliği sağlamak ile öncelikle sorumlu iken Cumhuriyetimizin 100. Yılını kutlamayarak, AK Parti milletvekillerine aziz Cumhuriyetimize “100 yıllık narkoz dönemi” dedirterek, toplumsal bölünmüşlüğü derinleştirmektedir.

*Bu yapılabilecek en büyük yanlıştır. Ayrıyeten ülkemizde yaşayan ve iç savaş travmalı milyonlarca sığınmacı ve kaçağın varlığı, bunların içine sızmış emperyalizmin güdümlediği terör örgütlerinin uyuyan hücreleri ülkemizin karşı karşıya olduğu riski daha da artırmaktadır. Buradan Erdoğan’a sesleniyoruz; Cumhurbaşkanı olarak vazifesinin gereği, ülkemiz ve insanlık için son derece kritik bu süreçte artık bu usul bölüştürücü tavırlarına son verip süratle ulusal birlik ve beraberliği ve topyekûn mücaadeleyi sağlayacak teşebbüslerde bulunmasını, istiyoruz. Yapılması gereken süratle ulusal birliği sağlayacak adımların atılmasıdır.

8 UNSUR SIRALADILAR

*Bunun için, 1)100.Yıl kutlamaları Cumhuriyetimizin 100. Yılına yakışır biçimde yapılmalı ve 10 Kasım’a kadar sürmelidir. Bu kapsamda Ankara’da bir 100. Yıl Anıtı inşası duyurulmalıdır.

2)Gazze’de katliam devam ettiği sürece İncirlik üssünün faaliyetlerinin askıya alınacağı ve Kürecik radarının İsrail ile bilgi paylaşımının durdurulacağı yahut büsbütün faaliyetlerinin durdurulacağının taraflara bildirilmesi,

3)S 400’lerin etkinleştirilmesi ve konumlandırılmasının sağlanması,

4) Askeri Sıhhat Sisteminin kurulması, Askeri hastanelerin açılması için gereken yasa tasarısı ve askeri yargı yasa tasarısının TBMM’ye sevk edilmesi,

5) İç güvenlik zaaflarının ortadan kaldırılması için gereken hazırlıkların süratle yapılması,

6) Hudut güvenliği için ek tedbirlerin alınması,

7) İsveç’in NATO üyeliğinin TBMM’de onayının ertelenmesi,

8) Birleşmiş Milletler Genel Heyeti, Güvenlik Kurulu Daimi üyesi 5 ülke anlaşamadıkları için kilitlenmiş, karar alamaz duruma gelmiştir. Bu durum, dünyayı 1930’larda güvenlik ve barış hususlarında büsbütün etkisizleşen Milletler Cemiyeti’nin 2. Dünya Savaşına giden yolun açılışına yaptığı ‘katkıyı'(!) anımsatmaktadır.

Bu durum karşısında Kore Savaşı sırasında 1950’de Barış İçin Birleşme Kararı (Uniting for Peace Resolution) gibisi bir kararla Genel Heyetin kendisini barış ve güvenlik bahislerinde yetkili kılması gerekmektedir.

Bu mevzuda Türk Dışişleri Bakanlığının BM’de yeni bir teşebbüsü başlatması yerinde olacaktır. Bu teşebbüs “Dünya 5’ten büyüktür” siyasetinin hakikat ve yerinde bir açılımla yaşama geçmesini sağlayacaktır.

Zafer Partisi bu teklifleri bu teklifleri ger türlü günlük siyasi rekabet ve kıymetlendirme üzerinde büyük Türk Milleti’nin yüksek menfaatlerini savunmak için yapmaktadır.