ANKARA (AA) – Atatürk, 1881’de Selanik’te dünyaya geldi. Annesi Zübeyde Hanım’ın arzusu doğrultusunda ilköğrenimine Hafız Mehmet Efendi’nin mahalle mektebinde başlayan Mustafa Kemal, daha sonra babası Ali Rıza Efendi’nin isteği üzerine geçtiği Şemsi Efendi Mektebinde ilkokulu tamamladı.
Ortaokul eğitimi için gittiği Selanik Mülkiye Rüştiyesinden kendi isteğiyle ayrılan Mustafa Kemal, öğrenimini Selanik Askeri Rüştiyesinde sürdürdü, ardından Manastır Askeri İdadisi’nden ikincilikle mezun oldu. Askeri öğreniminin yanında yabancı dil eğitimi de devam eden Atatürk, yazları izinli döndüğü Selanik’te Fransızca dersleri aldı.
Daha sonra İstanbul’a gelerek 1899’da girdiği Harp Okulu’nu 1902’de teğmen rütbesiyle tamamlayan Atatürk, Harp Akademisi’nden de 1905’te kurmay yüzbaşı rütbesiyle mezun oldu.
Mustafa Kemal, kurmaylık stajı için 1905’te Şam’da 5. Ordu emrine atandı, Suriye bölgesindeki üstün hizmetleri dolayısıyla Beşinci Rütbe’den Mecidi Nişanı verildi. Merkezi Makedonya’nın Manastır şehrindeki 3. Ordu Karargahı’na 1907’de atanan Mustafa Kemal, Selanik’teki kurmay şubede görevlendirildi.
Mustafa Kemal, Manastır ve Selanik’te görevliyken 1909’da İstanbul’daki 31 Mart Vakasını bastıran Hareket Ordusu’nda görev yaptı. Arnavutluk’taki isyanı bastırmak için 1910’da düzenlenen harekatta da görevlendirilen Mustafa Kemal, İtalya’nın 1911’de Trablusgarp’a asker çıkarması üzerine Tobruk’a gönderildi, Tobruk ve Derne’de Türk kuvvetlerini başarıyla yönetti ve İtalyanlara karşı Tobruk Savaşı’nı kazandı.
Derne Komutanlığına 6 Mart 1912’de atanan Mustafa Kemal, Ekim 1912’de Balkan Savaşı başlayınca Gelibolu ve Bolayır’daki birliklerle savaşa katıldı ve Dimetoka ile Edirne’nin geri alınışında etkili oldu.
“Anafartalar Kahramanı”
Mustafa Kemal, 1913’te Balkan Harbi’nden sonra Sofya ataşemiliterliğine atandı. Ataşemiliter olarak görev yaptığı sırada Birinci Dünya Savaşı’nın başlaması üzerine Mustafa Kemal, Başkomutanlık Vekaleti’ne müracaat ederek cephede görev almak istedi.
Kendisine “Sizin için orduda her zaman bir görev vardır. Ancak Sofya Ataşemiliterliğini daha önemli gördüğümüzden sizi orada bırakıyoruz.” cevabının verilmesi üzerine Büyük Önder, Başkomutan Vekili Enver Paşa’ya şu mektubu yazdı:
“Vatanın müdafaasına ait faal vazifelerden daha mühim ve yüce bir vazife olamaz. Arkadaşlarım muharebe cephelerinde, ateş hatlarında bulunurken ben, Sofya’da ataşemiliterlik yapamam. Eğer birinci sınıf subay olmak liyakatinden mahrumsam, kanaatiniz bu ise lütfen açık söyleyiniz.”
Bunun üzerine Mustafa Kemal, 1915’te Esat Paşa komutasındaki 3. Kolordu’ya bağlı Tekirdağ’da oluşturulacak 19’uncu Tümen Komutanlığına atandı.
Gelibolu Yarımadası’na asker çıkaran ve Conkbayırı’na ilerleyen düşman kuvvetleri, Atatürk’ün komutasındaki 19’uncu Tümen kuvvetlerinin taarruzuyla geri çekildi. Mustafa Kemal Paşa, cephanesi biten Türk askerine “Cephaneniz yoksa süngünüz” var diyerek, moral ve güven verdi.
Mustafa Kemal, Conkbayırı taarruzu sırasında göğsüne isabet eden şarapnel parçasının cebindeki saati parçalayarak dönmesi sonucu mutlak ölümden kurtuldu. Mustafa Kemal Paşa, sadece Gelibolu Yarımadası Kuzey Bölgesi Muharebelerinin değil, aynı zamanda Çanakkale Boğazı’nın, Çanakkale Cephesi’nin, İstanbul’un da kaderini tayin etti ve böylece Çanakkale Savaşları’nda Mustafa Kemal Paşa “Anafartalar Kahramanı” olarak ün kazandı.
Çanakkale’den sonra Doğu Cephesi’nde 16’ncı Kolordu Komutanlığına atanan Mustafa Kemal, 1916’da Rus saldırılarını durdurarak Bitlis ve Muş’u düşmandan geri aldı ve bu cephede generalliğe terfi etti.
Ülkenin işgali ile Samsun’a hareket etti
Filistin ve Suriye’de görevli 7’nci Ordu Komutanlığına 1917 Temmuz ayında atanan Mustafa Kemal Paşa, bir süre sonra 2. Ordu Komutanlığına tayin olsa da, görevi kabul etmeyerek Genel Karargah emrinde İstanbul’da kaldı. Aynı yıl Veliaht Vahdettin ile Almanya’ya giderek Alman Genel Karargahı ve Alman savaş cephelerinde incelemelerde bulundu.
Suriye cephesinde 1918’de yeniden görevlendirilen Mustafa Kemal, 7’nci Ordu Komutanı olarak görev yaptı ve bu sırada İngilizlerin asıl amaçlarının İskenderun’u işgal edip, kuzeye çekilmekte olan 7. Ordu’yu abluka altına almak olduğunu İstanbul’a bildirdi.
İngilizlerin İskenderun’u dirençle karşılaşmadan 9 Kasım 1918’de teslim alması üzerine Mustafa Kemal Paşa, hükumet merkezi ile yaptığı telgraf görüşmelerinde, İngilizlere verilen tavizleri tenkit etti. “Böyle giderse memleketin binbir türlü entrika ve istilaya maruz kalacağını” izah etmeye çalışan Mustafa Kemal Paşa’ya, Yıldırım Orduları Grup Kumandanlığı ve 7. Ordu’nun lağvedildiği bildirildi.
Paşa, bu acziyetin tamamen ortadan kaldırılmasını istiyordu ve emrindeki birliklerin komutasını 2. Ordu Komutanı Nihat Paşa’ya bırakarak aynı gün akşamı Adana’dan trenle İstanbul’a hareket etti.
İstanbul’da, 13 Kasım 1918’den 16 Mayıs 1919’a kadar kalarak memleketin genel durumunu yakın arkadaşlarıyla kritik eden Mustafa Kemal Paşa, ülkesinin kaderini değiştirecek Samsun yolculuğuna çıktı ve İstiklal Mücadelesi’ni başlattı. Ülkeyi düşman işgalinden kurtarmak amacını gizli tutarak, Ordu Müfettişliği görevi ile İstanbul’dan ayrıldı.
“Sevr Antlaşması bizce mevcut değildir”
Karadeniz yoluyla 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkan Mustafa Kemal, 22 Haziran 1919’da Amasya Genelgesi’ni yayımladı. Türk milletine, “Vatanın bütünlüğünün ve milletin bağımsızlığının tehlikede olduğunu, azim ve kararlılıkla vatanın kurtarılması için Sivas’ta bir kongre toplanacağını” bildirdi.
Ayrıca Osmanlı Hükümetinin verdiği görevden ve askerlikten istifa ederek, 23 Temmuz 1919’da Erzurum’da, 4 Eylül 1919’da Sivas’ta toplanan kongrelerin başkanlığını yaptı.
Bu kongrelerde alınan, “Düşman işgaline karşı milletin vatanı savunacağı, bu amaçla geçici bir hükümetin kurulacağı ve bir milli meclisin toplanacağı, manda ve himayenin kabul edilmeyeceği” kararlarıyla Büyük Millet Meclisi’nin de temelleri atıldı.
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM), Atatürk’ün öncülüğünde 23 Nisan 1920’de Ankara’da tarihi görevine başladı, Mustafa Kemal Atatürk, Meclis ve Hükümet Başkanı seçildi.
Milli Mücadele ve Kurtuluş Savaşı’nın tanığı Anadolu Ajansını kurdu
TBMM açılmadan 17 gün önce, 6 Nisan 1920’de, Mustafa Kemal Atatürk’ün talimatıyla Anadolu Ajansı (AA) kuruldu. “Milli Mücadele’nin sesini dünyaya duyurmak” amacıyla kurulan AA, TBMM’nin çıkardığı ilk yasaları duyurdu, Milli Mücadele’nin ve Kurtuluş Savaşı’nın her aşamasına tanıklık etti.
TBMM açılarak milli bir hükümet kurulmasına rağmen Osmanlı Hükümeti ile İtilaf Devletleri arasında 10 Ağustos 1920’de Sevr Antlaşması imzalandı.
Atatürk, United Telegraph gazetesi muhabirine yaptığı açıklamada, Sevr Antlaşması’nı tanımadıklarını vurgulayarak, “Siyasi, adli, iktisadi ve mali bağımsızlığımızı imhaya ve neticede yaşama hakkımızı inkara ve kaldırmaya yöneltilmiş Sevr Antlaşması bizce mevcut değildir.” dedi. TBMM tarafından Osmanlı Hükümeti ile İtilaf Devletleri arasında imzalanan Sevr Antlaşması’nın kabul edilmediği dünyaya duyuruldu.
“Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz”
İtilaf Devletleri’nin yardımıyla İzmir’i işgal eden Yunan kuvvetlerinin ilerlemesi, 1921’de Birinci ve İkinci İnönü savaşlarıyla durduruldu.
Yunan ordusunun 23 Ağustos 1921’de yeniden taarruz etmesiyle Sakarya Meydan Muharebesi başladı. Atatürk, birliklere, “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır. Vatanın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça terk olunamaz.” diyerek tarihe geçen emrini verdi.
“Mareşal” rütbesi ve “Gazi” unvanı
Başkomutan Mustafa Kemal Paşa’nın yönettiği Türk ordusu, Yunan ordusunu bozguna uğrattı, Sakarya Meydan Muharebesi’ni zaferle sonuçlandırdı. 22 gün süren savaşta Yunan ordusu ağır kayıplara uğratıldı. Bu zafer dolayısıyla Mustafa Kemal Atatürk’e TBMM tarafından “Mareşal” rütbesi ve “Gazi” unvanı verildi.
Sakarya Zaferi’nin ardından 13 Ekim 1921’de Kafkas Cumhuriyetleri ile Kars Antlaşması, 20 Ekim 1921’de Fransızlarla Hatay haricinde bugünkü Türkiye sınırının çizildiği Ankara Antlaşması imzalandı.
Atatürk’ün komutanlığında Türk ordusu, vatanı düşman işgalinden kurtarmak için 26 Ağustos 1922’de karşı saldırıya geçerek Büyük Taarruz’u başlattı.
Mustafa Kemal Paşa’nın yönettiği 30 Ağustos 1922’deki Dumlupınar (Başkomutan) Meydan Muharebesi’nde Türk ordusu, Yunan ordusunun bozguna uğrattı. Kaçan düşman kuvvetlerini izleyen Türk ordusu, 9 Eylül 1922’de İzmir’e girdi.
Anadolu’yu düşman istilasından kurtaran büyük askeri zaferlerin ardından 11 Ekim 1922’de Mudanya Ateşkes Antlaşması imzalandı ve İtilaf Devletleri, işgal ettikleri Türk topraklarından çekildi.
Kurtuluş Savaşı, ülkenin kaderinin değiştiği, Türk milletinin dünyaya meydan okuduğu, kahramanlık destanlarının yazıldığı savaş olarak tarihe geçti.
Lozan Antlaşması
İsmet İnönü başkanlığındaki Türkiye heyeti ile İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya ve Yugoslavya arasında 24 Temmuz 1923’te Lozan Antlaşması imzalandı.
Büyük Önder, Lozan Antlaşması’na ilişkin, “Bu antlaşma, Türk milleti aleyhine, asırlardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması’yla tamamlandığı zannedilmiş büyük bir suikastın yıkılışını ifade eder bir vesikadır.” değerlendirmesinde bulundu.
Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı
Atatürk, Fransa’da ihtilal ile kurulan cumhuriyeti, demokrasiyi ve yönetim şeklini inceledi ancak bunun aynısının Türkiye’de uygulanamayacağını öngördü.
Ülkenin siyasal, sosyolojik ve ekonomik yapısını çok iyi bildiğinden, demokrasinin sadece Cumhuriyet ile toplumun tüm kesimlerince içselleştireceğini biliyordu.
Atatürk’ün yakın arkadaşlarından, usta gazeteci ve yazar Falih Rıfkı Atay, “Çankaya” adlı eserinde, Cumhuriyet’e giden süreci ve Mustafa Kemal’in görüşlerini ana hatlarıyla şu cümlelerle kaleme aldı:
“Rejimdeki olağanüstü olmayan durumların çözümlenmesi zorunluluğu ortaya çıktı. Çünkü Türkiye’nin devlet şekli henüz belirlenmemişti. Kanun-i Esasi’de yeni hükümet şeklini açıkça belirlemek gerekiyordu. Çünkü padişahlık ve hilafet taraftarları hala vardı.”
Atatürk, Cumhuriyet ilan edilene kadar Cumhuriyet fikrini muhalefet olur düşüncesiyle gizli tuttu ama yeni yönetim şeklinin çabuk kabul edilmesi için çalışmalar yürüttüğünü Nutuk’ta “Devlet yönetimini, Cumhuriyet’ten söz etmeksizin, ulusal egemenlik ilkeleri çerçevesinde, her an Cumhuriyet’e doğru yürüyen şekilde toparlamaya çalışıyorduk.” sözleriyle kaleme aldı.
TBMM tarafından 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan edildi ve Mustafa Kemal Atatürk de Cumhurbaşkanı seçildi. 1938’de vefatına dek arka arkaya 4 kez Cumhurbaşkanı seçilen Atatürk, bu görevi en uzun süre yürüten Cumhurbaşkanı oldu.
Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’e yönelik 14 Haziran 1926’da suikast girişimi engellendi, elebaşları İzmir’de tutuklandı. Büyük Önder, suikast girişimine ilişkin Anadolu Ajansına yaptığı açıklamada, “Alçak girişimin benim şahsımdan ziyade mukaddes Cumhuriyet’imize ve onun dayandığı yüksek ilkelerimize yönelmiş bulunduğuna şüphe yoktur. Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.” değerlendirmesinde bulundu.
Gazi Mustafa Kemal’e 24 Kasım 1934’te 2587 sayılı Kanunla “Atatürk” soyadı verildi ve bu soyadının başkaları tarafından kullanılması yasaklandı.
Ekonomi, dış politika ve tarımdaki hamleler
Mustafa Kemal Atatürk, 1929 Dünya Ekonomik Bunalımı’nın etkilerini hafifletmek ve ülkenin kalkınmasını hızlandırmak amacıyla 1933’te Beş Yıllık Sanayi Planı’nı başlattı. Aynı dönemde dış politikada da önemli adımlar atıldı. Milletler Cemiyeti’ne girilmesi, Balkan Antantının imzalanması, Montrö Boğazlar Sözleşmesi ve Sadabat Paktı başta olmak üzere bölgesel ve uluslararası adımlar, Türkiye’nin bölgesinde ve dünyada etkili bir aktör olarak öne çıkmasına katkıda bulundu.
Tarıma ve çiftçiye değer veren Atatürk, çiftliklerde 1925’ten başlayarak 13 yıl süre ile planlı ve ciddi bir şekilde çalışmalar yaptırdı, ürüne elverişli uygun olmayan topraklarda çiftlikler kurarak bu toprakları ziraate elverişli hale getirdi.
“Hatay, benim şahsi meselemdir”
Atatürk, ulusal meseleden ziyade, “Benim şahsi meselemdir” dediği Hatay’ın anavatana katılması için yoğun çaba sarf etti ve hedefi vefatının ardından 1939’da gerçekleşti.
Mustafa Kemal Atatürk, 57 yıl süren yaşamında, milletinin ve vatanının bağımsızlığı için yılmadan çalıştı ve girdiği her mücadeleden zaferle çıktı.
Askeri ve siyasi dehasıyla saygınlığını koruyan devlet adamı Mustafa Kemal Atatürk, 10 Kasım 1938’de 57 yaşındayken Dolmabahçe Sarayı’nda saat 09.05’te hayata gözlerini yumdu.
Atatürk’ün vefatı yalnız Türkiye’de değil bütün dünyada büyük üzüntüyle karşılandı.
Ata’nın cenazesinin Anıtkabir yolculuğu
Atatürk’ün naaşı 16 Kasım’da Dolmabahçe Sarayı tören salonunda katafalka konuldu. 19 Kasım günü cenaze büyük bir kalabalık tarafından Yavuz Zırhlısı ile İzmit’e oradan da aynı günün akşamı tüm yurt gezilerinde kullandığı tren ile Ankara’ya uğurlandı.
Ankara’da 20 Kasım’da devlet erkanı ve yabancı devlet adamları tarafından karşılanan cenaze, TBMM önünde katafalka konuldu. Büyük bir cenaze töreni ile 21 Kasım 1938’de Ankara Etnografya Müzesi’ndeki geçici kabrine konulan Atatürk’ün naaşı, ebedi istirahatgahı Anıtkabir’e taşındığı 10 Kasım 1953’e kadar burada kaldı.
AA, arşivindeki 100 Atatürk fotoğrafını dijital restorasyonla iyileştirdi
Gazi Mustafa Kemal Atatürk tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi açılmadan 17 gün önce kurulan Anadolu Ajansı da arşivindeki Atatürk fotoğraflarıyla özel bir çalışmaya imza attı.
AA, dijital restorasyon teknikleriyle iyileştirmeler yapılan Atatürk fotoğraflarıyla “100 Fotoğrafla Atatürk” başlıklı koleksiyon hazırladı.
Muhabir: Yasemin Kalyoncuoğlu
Sağlık İçin Kızılötesi Karbon Isı Boyası
Canlıların, özellikle de insanların sağlıklı yaşayabilmek için kızılötesi ışınlara ihtiyaçları vardır. Ancak bir aylık bir sürede yoğun bir şekilde alınan güneş ışınlarının depolanması mümkün değildir. On iki ay boyunca alınacak terapi kalitesindeki kızılötesi ışınlar ise sayısız fayda sağlar.
- Hücre sisteminin yenilenme gücünü artırır,
- Kan dolaşımını hızlandırır,
- Kronik yorgunluğu azaltır,
- Bağışıklık sistemini güçlendirir,
- Astım, alerjik rinit gibi solunum yolu rahatsızlıkları olan hastalar için en sağlıklı ısıtma sistemidir,
- Kas ağrıları, sırt ağrıları ve eklem rahatsızlıklarını azaltır,
- Bazı kanser türlerinin gelişimini engelleme özelliğine sahiptir,
- Şeker hastalıklarının yan etkilerini azaltır,
- Fizyoterapi tıp merkezlerinde doğrudan kullanılır.
Tıbbi araştırmalar, uzun dalga boyundaki ışınların terapi etkisi yaptığını, hiçbir zararlı yan etkisinin olmadığını ve insan vücudu için en uygun sıcaklığı sağladığını göstermiştir. Uzun dalga boyunda, terapi kalitesindeki kızılötesi ışınlar ile ısıtma sistemi olarak geliştirilmiş olan SRN Kızılötesi Isı Boyası, güneşin altında ısınma hissini on iki ay sağlamaktadır. SRN Kızılötesi Isı Boyası, uygulandığı ortamı sadece ısıtmakla kalmaz; aynı zamanda bir fizyoterapi merkezine çevirerek, içinde yaşayanların sağlığına katkıda bulunur.
Uzun dalga kızılötesi, radyan ısıdır; yüzünüzde güneşin veya odun ateşinin sıcaklığını hissetmekle aynı histir. Hatta kendi vücudumuzun da yaydığı ısı türüdür. İnsanlığın bildiği en temel ısınma şeklidir. Önce objeleri ısıttığı, ısınan objelerin de ısı yayarak çevreyi sıcak tuttuğu için binlerce yıldır tercih edilmiştir.
Bugün, yüksek enerji verimliliğine sahip SRN Kızılötesi Isıtma Teknolojisi, estetik ve konforlu bir şekilde radyan ısıyı çevre dostu olarak kolayca tekrar kullanabilmemizi sağlamaktadır.
Geçtiğimiz yüzyılda insanoğlunun konforlu olması sebebiyle tercih ettiği konvansiyonel ısıtma sistemlerinin (petek, klima vb.); yakın gelecekte yerini tekrardan kızılötesi ısıtma sistemlerine bırakması kaçınılmazdır.
SRN KIZILÖTESİ KARBON ISI BOYASI HAKKINDA BAZI BİLGİLER
- SRN Kızılötesi Isı Boyası havayı kurutmaz ve havayı değil sizi ısıtır.
- 24 V Elektrik ile çalışan Kızılötesi Isı Boyası sistemi yenilenebilir enerji kaynaklarıyla kombine çalışabilir. (Güneş ve Rüzgar enerjisi)
- SRN Kızılötesi Isı Boyası Üstüne duvar kağıdı,sıva ve boya gibi ürünler ile uygulanabilir özelliklere sahip bir üründür.
- SRN Kızılötesi Isı Boyası’nın boyandığı ortamda nem ve küf olmaz.
- SRN Kızılötesi Isı Boyası mekanik tesisat ve bakım gerektirmeye bir üründür.
- SRN Kızılötesi Isı Boyası anında ısınma ve homojen ısı dağılımı sağlar.
- SRN Kızılötesi Isı Boyası sağlıklıdır, nefes hastaları (bronşit vb) için en uygun ısıtma teknolojisidir.
- Su bazlı karbon kaplamalar ek veya ana ısıtma da mükemmel olarak kullanılabilir.
- Pars alüminyum tozu,pars bakır tozu,Pars Çinko Tozu,Pars Grafit Tozu,Pars Kurşun Tozu,Pars demir tozu,pars kurşun oksit,pars kurşun oksit sülyen,pars kurşun oksit mürdesenk,pars fire assay flux,pars nitrik asit,pars hidroklorik asit,pars sülfürik asit,pars hidrazin hidrat,pars kaolin,pars sepiyolit,sunsep,sundiyo,sunmag,pars zeolit,pars 67 mangan dioksit,pars85 mangan dioksit,hadjin yılan kovucu,parsvet yara tozu,pars lime sülfür,nanotozlar,yemkat.com,sunshield kaolin,sunshield sıvı kaolin,pars silisyum karbür,silisyum karbür,dmr74 mangan dioksit,pars magnezyum sülfat,pars magnezyum sülfat anhidrat,pars magnezyum sülfat monohidrat,pars magnezyum oksit,pars bakır sülfat,pars demir sülfat monohidrat,pars kalay sökücü,pars nikel sökücü,süren vollastonit tozu,pars volfram tozu,pars molibden tozu,pars antimon oksit,pars potasyum hidroksit,pars potasyum silikat,kimyadeposu.com,claypacks.com,demsil silikajel,demsil kil paketi,demsil nem alıcı,nemal nem alıcı,pars sodyum metabisülfit,pars sodyum bisülfat,pars magnezyum nitrat,pars sodyum persülfat,pars kalsiyum sülfat,pars kalsiyum sülfat dihitrat,pars hayvan altlığı,pars sodyum lignosülfonat,pars maden tozları,pars metal tozları,pars yem katkıları,pars nanotozlar,pars çinko oksit,sunshield sıvı kaolen,süren titanyum tozu,pars bakır oksit,demsil silikajel,süren otocam çizik giderici,pars seryum oksit,süren ferro vanadyum tozu,pars spekülarit,süren bit-pire kovucu,süren bakır tozu,süren teknoloji,bakır tozu,
- DMRSÜREN KİMYA LTD.ŞTİ
- 05523307100-05325466184
- www.kimyadeposu.com,www.claypacks.com,www.nanotozlar.com,www.netyerim.net
- www.potasyumsilikat.net,www.kursunoksit.com,www.parsman.com.tr,www.parsgrafit.com.tr
- www.parox.com.tr,www.sepiyolit.net,