Yazarlar

Doğan Özdemir -Kucaklaşmak kazandı

Paylaş:

Kucaklaşmak kazandı

Aynı köyde, aynı mahallede, aynı apartmanda oturanlar bir zamanlar sadece birlikte yaşamakta değil; aynı zamanda kederlerini ve sevinçlerini de paylaşmaktaydılar. Bir işi olduğunda, cenazesinde, düğününde kimse diğerinin ne inancını, ne memleketini, ne siyasetini sorgulardı. Büyükler her zaman büyük ve saygıyı hak eden, küçükler her zaman küçük ve sevgiyi hak edenlerdi. Onlar Ayşe Teyzeler, Veli Amcalardı; ne Sünni, ne alevi; ne Laz, ne Kürt; kimse ne sorar, ne bilirdi.

Ta ki ülke ne zaman “siyasi muhterisler” tarafından cephelere-cemaatlere bölünmeye başladı; o zamandan sonra o birlik ve beraberlik gittikçe kaybolarak halk “bizden olanlar” ve “diğerleri” haline getirildi.

Bir kere bölünmeye gör; artık aynı apartmanda oturduğun kişiye selam vermemen, onu “düşman” görmen için her şey yapılır. Bu, kendi geleceğini senin üzerinden kurmayı planlayan bir avuç “siyasi muhteris” için bir zorunluluktu. Eğer seni “yandaş” haline getiremezse o da olmayacaktır.

Pazar günü daha önce kazanılmış bir İstanbul BŞBB seçimi her şey yok sayılarak yinelendi. Bir taraf karşı tarafa “Zillet, İllet, Terörist, PKK’lı, Hırsız, Arsız, Rum, Pontus…” ağzına geleni söyledi. Kendilerine bu kelimelerin onda birini söyleyenleri hapislere tıkanlar bu söylemi kendilerince demokrasi saydılar! Aynı zamanda onlara terörist derken hapisteki terör elebaşlarından da medet umdular!

Ama halk ne kadar yandaş olursa olsun; içindeki vicdani hislerini yıkıp atamadı. Yapılan haksızlığı gördü ve kabullenemedi. Hangi partiden olursa olsun, seçmen; terbiyesiyle, sıcakkanlılığıyla, dürüstlüğüyle, verdiği sözleri tutacağına olan inancıyla ve en önemlisi “ayrıştırıcı değil birleştirici” davranmasıyla ötekini yeğledi ve hak edene hak ettiği tokadı attı! Halkımızın ne kadar çok kucaklaşabilmeyi özlediğini gözlerimiz yaşararak gördük.

Her şeyin her zaman bir sonu olacaktır; hele siyasette bu son en umulmadık zamanlarda geliverir. Seçilmek kadar seçim kaybetmek de siyasetin özüdür. Halka kendini sevdiren, beğendiren, güvendiren kişiler kolay kolay unutulup gitmez. Ama bir koltuk uğruna sadece halkına değil, ülkesinin geleceğine büyük zararlar verenler de asla unutulmaz!

Siyasette olması gereken açık, dürüst, doğru sözlü olmak; yapacağı her şeyi halkın ve ülkesinin geleceği için yapmaktır. Kendini ve yakınlarını değil ülkesini düşünmektir.

Hele inanç ve etnik köken ile halkın yaşam tarzı asla siyasete alet edilmemelidir. Orduya, eğitime, mahkemelere asla siyaset sokulmamalıdır.

Siyasiler denetlenebilmeli, kararları eleştirilebilmeli, yanlışlarının hesabını da vermelidirler. Bu nedenle Kuvvetler Ayrılığı mutlaka işler durumda olmalıdır. Bir ülkenin kaderi birkaç kişiye, hele bir kişiye değil; çoğulcu demokrasinin işlediği Parlamenter Sisteme verilmelidir.

İşte yapılan bu seçimde yukarıda anlatılanların tamamı vatandaşlarımız tarafından değerlendirilerek hak eden ödüllendirilmiştir. Artık halkı ötekileştirenlere, yalanla, yasa dışılıkla, parmak çokluğuna dayanarak hukuku katletmekle sonuca varmak isteyenlere “dur” denilmiştir.

Bu bir “işaret fişeği” dir. Bundan sonra herkes haddini bilecek, kendine çeki düzen verecektir. Yoksa daha önce yaşandığı gibi “zalimin zulmü varsa” garibin elinde altın değerinde “oyu” olduğunu herkes görecektir. Buna inanmayanlar benzerleri gibi tarih sahnesinden silinecek, eskiler çöplüğündeki yerini alacaktır.

Artık tünelin sonundaki ışık görünmüştür; her şey daha da güzel olmaya devam edecektir.

Paylaş:

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu