Doğan Özdemir -Corona Günlükleri-17
Corona Günlükleri-17
Yeni bir kitap doğuyor
Şu garibim Corona’ya gelen vurdu, giden vurdu… Herkes hep zararlı ve kötü yanlarını öne çıkardı; “Vurun abalıya” dedi. Hâlbuki bize “Hapishane Yaşamını” , haksız yerde oralarda kapatılanlarla duygudaşlık kurmayı öğretti. Evde kaldığımız bu zorunlu sürede bazı birikmiş, yarın yaparım diye ertelenmiş bazı işlerimizle uğraşabilme ve tamamlama fırsatı verdi. Bizi yönetenlerin “geliyorum” diye bağır bağır bağıran bir doğal afet karşısında ne kadar çaresiz kaldığını ve süreci yönetemediklerini de gösterdi. Daha ne yapacaktı yani?
İşte böyle, bazı ufak tefek yararları da olmadı değil! Bu nedenle olaya Polianna tarafından bakalım ve işimize yarar bir şeyler bulalım.
Örneğin ben, yaklaşık bir yıl kadar önce ilk kitabımı yazmıştım. Böylece “kitapsızlar” sınıfından kurtulmuştum! İki cilt üzerinden planladığım bu kitabımın ilk cildi olan “Acısıyla Tatlısıyla /Avucumuzdan Akıveren Anılar-1)”i siz okuyucu arkadaşlarıma ulaştırmaya çalışmıştım. O zaman da söylediğim gibi kitabı yazmaktan daha zor olanın onu okuyucuya ulaştırabilmek olduğunu canım acıyarak öğrenmiştim.
Evet; aylarca-yıllarca kafanızı yorup bir konu tasarlarsınız, üzerinde uzun uzun çalışırsınız, sonunda ortaya bir “eser” çıkar. O büyük emeklerin karşılığı bu ufacık kitaptır! Aslında o ufacık kitap ne doğum sancıları yaşatır yazarına… Sonunda onu elleri arasına alıp mürekkep kokusunu içine çektiğinde tüm yorgunluklar bitecektir.
Bitecektir de; bu kez de işin ekonomik gerçeği çarpıcı olarak karşınıza dikilir! Kitabınızı ya kendi olanaklarınızla bastırır ve yine kendi olanaklarınızla dağıtıp paraya çevirirsiniz ki en zor olanı budur! Yüzlerce arkadaşınız olduğunu bildiğinizden “hiç değilse 300-400 arkadaşım alsa bana yeter de artar bile” düşünceniz hızla “revize” olarak yarıya, hatta daha da aşağılara doğru düşünce epeyce şaşırır, yumruk yemiş boksör gibi olursunuz. Hem ekonomik kaybınıza, hem de sayısal olarak size ulaşabilen arkadaşlarınızın azlığına -ne derseniz deyin- içiniz epeyce yanacaktır.
İkinci yöntem de kitabınızı “profesyonel matbaalara” bastırmanızdır. Bu durumda türüne göre buralar sizden kitap başına değişen fiyatlar isterken, size de yine pazarlık yöntemiyle kitap verir. Eğer kitabınız birden çok baskı yaparsa bunları sözleşmeyle sizden peşinen alır, %10 kadar “telif hakkı” vereceğini söyleyerek elinizi-ayağınızı bağlar. Bu durumda internet üzerinden çok sayıda kitapçıda kitabınız satılıyor olacaktır; ama size ekonomik olarak neredeyse hiçbir şey dönmeyecektir!
Yani dostlar; bizim gibi amatörce bu işe gönül veren kişiler bu açıkladığım nedenlerden dolayı beyinlerindeki düşüncelerini sizlere ulaştıramamaktadır. Böylece belki de bir sürü büyük sanatçı doğmadan ölüyordur! Bu arada “büyük sanatçı” sözünü kendim için kullanmadım yani…
Neyse; işte böyle… Ben bu Corona yasaklarında evde kapalı kalmanın acısını mı diyeyim, desteğiyle mi diyeyim; kitabımın 2. Cildini yazmayı başardım. Şu anda üzerinde yapacağım birkaç düzeltmeden sonra bastırmayı ve sizlere ulaştırmayı hedefliyorum.
Corona sayesinde evde oturanların daha çok kitap okuma alışkanlığının arttığı da görüldüğünden umarım kitabımın 2. Cildi daha çok okuyucuya ulaşır!
Adını, ne zaman basıldığını, fiyatını ve nasıl edinebileceğinizi yakında sizlere bildireceğim. Destekleriniz için şimdiden teşekkürler…
Yani Corona aslında çok da kötü değilmiş mi desek? Derler ya; “her şerden (kötülükten) bir hayır (iyilik) doğar” diye… En azından ben öyle değerlendireceğim.
Coronasız günler dileğiyle.