İmamoğlu: 5 yıldır benim TRT’de çıkmış bir tek haberim yok

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Lideri Ekrem İmamoğlu, “Dünya Radyo Günü”nde Eyüpsultan’daki Artİstanbul Feshane’de radyocularla buluştu. Baskı ve sansür uygulamalarının tarafsız haberciliği de etkilediğine dikkat çeken İmamoğlu, Bu durumun ülkenin demokrasi sürecini olumsuz etkilediğinin altını çizdi. İmamoğlu, “Haber alma özgürlüğünün ya da gazeteciliğin hak ve hukukunun korunduğu bir yerin, fakat ve fakat Türkiye’yi manalı bir demokrasiye kavuşturabileceğini biliyorum. Bu manada, bu stil baskıların tümden karşısındayız” diye konuştu.

“TÜRKİYE AÇISINDAN GARİP BİR DÖNEM”

İmamoğlu, yaklaşık 1 saat boyunca, radyocuların basın kartı alamamaktan iş tariflerine, yaşadıkları baskılardan medya içerisindeki pozisyonlarına, seçim sonuç varsayımlarından sarsıntı ve kentsel dönüşüm çalışmalarına kadar farklı mevzulardaki sıkıntılarını ve sorularını dinledi.

Radyocuların yaşadığı zahmetlerin farklı meslek kollarında, farklı biçimlerde yaşandığını belirten İmamoğlu, şunları söyledi:

*Yani ‘Bu da yapılır mı’ diyeceğimiz o kadar çok şey yaşadım ki; artık trajikomik bir biçimde bunun kitabını yazacak durumdayız, diyebilir. Hani ‘Bu da yapılmaz ki’ ya da ‘Bu da atılmaz ki’, ‘Bu da verilmez ki’, ‘Bu da satılmaz ki’ diyeceğimiz çok şey yaşattılar.

*Türkiye açısından garip bir periyot. Bence dünya siyaseti açısından da garip bir devir. Nitekim bu sistem herhalde çalışıyor diye, bu türlü bir şey tutturdular ve bu gelenekten yürüyorlar.

*Yani işte radyocuların bir gazeteci kimliği ya da öbür bir tarifle, daha özel bir hatta oluşturulabilir. Ya da sarı basın kartı probleminin çözülmemesi, çok garip bir durum yani. Ben bunu yıllardır sizden duyuyorum. Garipsenecek bir durum.

*Bu ve buna benzeri mevzular, çok çarçabuk çözülebilir. Ne bileyim, kurul tarafından tartışılabilir. Oradan bir sonuçla buna tahlil bulunabilir. Ancak bu türlü bir uğraş olmayınca, sıkıntılar çözülmeden ya öylesine duruyor ya da daha da berbat duruma gidebiliyor.

“İNSAN HAKLARI, HAK, HUKUK…”

“İnsanların hak ve hukuku, özgürlükleri üzere birçok hususta, aslında daima bu türlü yapılıyor” diyen İmamoğlu, kelamlarını şöyle sürdürdü;

*Benim kaygım bu ülke ismine, birçok mevzuda güya bu ülkenin milyonlarca maharetli insanı yokmuş üzere, her hususta bir insanın maharetine teslim olmuş üzereyiz. Bu türlü bir şey yok. Ben koca kenti yönetirken, bu milletin çok maharetli evlatları olduğuna şahidim.

*Çünkü birçok yaptığımız hoş işin gerisinde, yaklaşık 90 bin çalışanımız var ve hakikaten yüzlerce, binlerce, farklı noktalarda, farklı yetenekleriyle bize katkı sunan beşerler var. Bu yalnızca İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde olandan bahsediyorum.

*Dolayısıyla, kâfi ki insanlarımıza maharetlerini sergileyebilecekleri, yeteneklerini ortaya koyabilecekleri ortam sağlansın. Bunun sağlanmasını istememek, diye bir durumla karşı karşıyayız.

*Çünkü her şeyin, her düzgün şeyin kendinden olduğunu toplu hissetsin diye isteniyor. Ve bu türlü bir algı yönetiliyor. Bu, büyük bir çaresizlik. Halbuki mensubu bulunduğumuz sistem, yani Cumhuriyet, demokrasi; her bireyin güçlü olduğu bir sistem olmayı gerektirir.

“BÖYLE ÇALIŞAN BİRİNİ BİR GÜN YANIMDA TUTMAM”

“Bu manada bir kayıp dönemindeyiz” diyen İmamoğlu, şunları söyledi:

*İstanbul’da biz, bu tarafıyla çok farklı bir periyot var ettiğimizi düşünüyorum, yaşattığımızı düşünüyorum. Ben çok şahidiyim. Çok kolay bir imza…

*Böyle bir amirin, memurun önünde durur ve ona imza atmaz. Ben çok şahidim buna. Nasıl şahidim? Bir iş insanı olarak şahidim. Bir belediye lideri olarak şahidim. Yani koca bir ilçeyi yönetirken de bu kurumdan bir evrakın yıllarca nasıl imzalanmadığını, bir kente hizmetin bilerek nasıl engellendiğine şahidim.

*Allah şahit ki ve daima bu türlü bir şeyi yapan bir kişi olsa benimle çalışan, bir gün onu yanımda tutmam yani. Benimle çalışamaz. Ve bugün vazifeye talip olanların da bu cins reflekslerine şahidim.

*O bakımdan tabi olunan ve bir iradenin kararı altında süreç yönetilmesi, bu kentin kaldırabileceği bir şey değil. Çok net. Bu kent de bu ülke de demokrasinin o güçlü kodlarının sonuna kadar âlâ kullanan bir ortamı hak ediyor. Bizim insanımız da hak ediyor.

“ACABA HER AKŞAM DUŞUNA MI GİRİYORUM”

“Bütün hizmetlerimizle, yaptıklarımızla; bütün kirletilmeye, bütün yok sayılmaya karşın halkımızı ikna ederek, büyük çarpışmalara karşın, her konuşmasında beni hatırladığı için teşekkür ederim Sayın Cumhurbaşkanına” diyen İmamoğlu, şunları söyledi;

*Endişe ederim ki, sanki her akşam hayaline mı giriyorum diye. Bu kadar hafızasında olmamıza karşın, biz halkımıza hizmet etmeyi ve insanlarımıza doğruları anlatmayı başarmaya uğraş ediyoruz. Bu noktada yaptıklarımızla birlikte, yapacaklarımızın İstanbul için çok hoş işler olduğuna inanıyoruz. Ve burada bulunmamızın bir diğer değerli tarafı da var. Bu kente muhafızlık yapıyoruz.

*Bu kenti koruyoruz biz. Hatta korurken, bir yandan da güzelleştiriyoruz” sözlerini kullandı. Kendi devirlerinde parsel bazlı tek bir imar artışına müsaade vermediklerini kaydeden İmamoğlu, “O bakımdan biz, bu kenti tıpkı vakitte koruyan tarafıyla da güçlü bir idareyiz.

*Bu kenti muhafazanın kazanımı çok yüksek. Aksi takdirde, kentin sağını solunu çekiştirerek, makus bir görüntüyü da bir anda bu kente verebiliyorlar. Bu istikametiyle, yeni devirdeki misyona güçlü bir biçimde talibiz.

TRT İSYANI

Bu manada basın kuruluşlarının kendilerini anlatımlarına muhtaçlık duyduklarını belirten İmamoğlu, konuşmasında şu tabirlere yer verdi:

*5 yıldır benim TRT’de çıkmış bir tek haberim yok. Bir tek İstanbul Büyükşehir Belediyesi haberi… Mesela birkaç projemiz… Belediyecilik tarihinde daha büyük proje yok. Mesela katı atık yakma tesisi.

*Yaklaşık 550 milyon Euro. Yani bir metro çizgimiz mesela, 600 milyon Euro’ya yakın. Yani bunlar büyük işler. Bunu iki dakika geçirirsin ya da otuz saniye. Yok. Çok acı bir şey yani. Bu devletin kanalı.

*Ben kendi gözlerimle denk geldim. TRT’de gördüm. Yani ilçe belediye liderinin bir projesini anlattığı ya da yağlı ballı bir şölenin, bir aktifliğin önünde anlatırken falan filan… Yani bu türlü garip bir durum. Devletin televizyonu olduğu için söylüyorum. Bizim vergilerimiz de dönüyor o çark.

*Yani benim paramdan döndüğü için. ‘Beni versin’ demiyorum esasen. ‘İstanbul’da bir metro açıldı’ dersin ya. Lakin otobüs yandı mı gösteriyor. Çok garip bir durum yani. Ve bu türlü allandıra ballandıra. Enteresan.