Magazin

Bütün Kötülüklerin Hesabı Bir Gün Sorulacak!

Paylaş:

Sevilen sanatçı Levent Üzümcü, ‘Anlatılan Senin Hikâyendir’ adlı yeni tiyatro oyunuyla sanatseverlerle buluşuyor.

Vatan sevgisinden toplumsal olaylara duyarlı tavırlarına, sanat aşkından oyunculuk serüvenine dik duruşundan asla taviz vermeyen sanatçı Levent Üzümcü,
‘Anlatılan Senin Hikâyendir’ adlı yeni tiyatro oyunuyla sanatseverlerle buluşuyor.

‘Anlatılan Senin Hikâyendir’ adlı tek kişilik oyunun günümüze dair söylenmesi gerekenlerin dillendirilmesi açısından da uygun olduğunu belirten Levent Üzümcü, tiyatro başta olmak üzere merak ettiğimiz her konuda sorularımıza cevap verdi.

‘Anlatılan Senin Hikâyendir’ adlı yeni oyununuz hayırlı olsun. Bu tek kişilik oyunu sahneye koymaya karar verirken hangi kriterleri göz önüne aldınız?

Öncelikle oyunun içeriğinin anlaşılabilir olması ve halka ulaşması benim için çok önemli. Bazı tiyatro metinleri ortalamayı tutturmaktan uzakta kalabiliyor. Ya çok entellektüel ya da basit olabiliyor. ‘Anlatılan Senin Hikâyendir’in konusu ve anlatım biçimi hem oyunculukta beni zorlayacak yeni bir pencere açacak hem de günümüze dair söylenmesi gereken şeylerin dillendirilmesi için uygun bir oyun.

Hikâye alışverişi yapıyoruz

Oyunda anlatılan üç öykü var. Bu öykülerin ortak noktası ne?

Oyundaki öykülerin ortak noktası mübadele. Mübadelede parçalanan hayatlar, insanların vatanlarından koparılmış olması. Bu sadece Anadolu’dan Yunanistan’a giden Hıristiyanlar için değil aynı zamanda Balkanlar’dan ve Ege Adaları’ndan Anadolu’ya gelen Müslümanlar için de söz konusuydu. Korkunç bir depremdi ve herkes etkilendi. Kimi üstesinden gelebildi ya da geldiğini düşündü, kimi ise gelemedi.

Oyunda sizi en çok etkileyen ne oldu?

Ben de bir mübadil torunuyum. Oyunla kurmuş olduğum ilişki de çok özel haliyle çünkü bu benim ailemin hayatı. Ne diyoruz oyunda; “Bir insanı tanımak demek onun hikâyesini bilmek” demektir. Ben de hikâyemi paylaşıyorum insanlarla. Bu bir hikâye alışverişi. Beni en çok etkileyen de insanların oyundan etkilenişleri oldu.

Cengiz Toraman’la yollarınız nasıl kesişti? Projeyi ortaya koyarken uyum sağlamakta zorlandığınız bir nokta oldu mu?

Cengiz’le yollarımız kesişeli uzun zaman oldu; 1992’den beri arkadaşız. Konservatuarda bir alt sınıfımda okuyordu. Cengiz uzun yıllar Eskişehir’de, mezun olduğumuz konservatuarda hocalık yaptı. Ondan sonra İstanbul’da dizilerde oynadı, seslendirme yaptı. Sonra bir tercih yaptı ve devlet tiyatrosuna girdi. Devlet tiyatrosunun Erzurum Sahnesi’nde ‘Anlatılan Senin Hikâyendir’in ilk gösterimine gitmiştim, onu yalnız bırakmak istememiştim. Oyunu izlediğimde “Bu oyunu ben de oynamalıyım” dedim. Ne Tiyatro İstanbul ayağında, ne yazar yönetmen ayağında, ne de oyuncu ayağında zorlandığımız bir nokta olmadı. Belki Cengiz’in ailesinden ayrı kalması. Çünkü onlar İzmir’de yaşıyor. Biraz yorucu bir oyun ama işimizi severek yapıyoruz.

Sahne bulmakta bazen zorlanıyoruz

Oyunla konuk olacağınız iller hangileri?

Gidebildiğimiz her yerde oyunumuzu sahnelemeye çalışıyoruz. Ancak Türkiye’nin içinde bulunduğu şartlar nedeniyle maalesef sahne almakta zorlandığımız şehirler de oluyor. Bazı belediyeler ne yazık ki bize sahne vermiyor. Bu tür durumlarda biz de başka sahneler arıyoruz. Tiyatro İstanbul’un facebook sayfasından programımızı takip edebilirler.

Oyununuz daha çok yeni ama gerek tiyatro gerek sinema açısından yeni bir proje söz konusu mu?

Bir sinema filmim var; birçok proje de geliyor. Onları değerlendiriyorum ama henüz çok hoşuma giden bir proje yok. Dizi konusunda da çok seçici davranıyorum. O yüzden şu anda bir televizyon projem yok.

Aydınlık bir yarın için…

Oyunculuğunuz kadar ülkenin sağduyulu bir sanatçısı olarak, Türkiye gerçeklerine sessiz kalmayışınız anlamında da farklı bir yerdesiniz. Bu konuda ne söylemek istersiniz?

Ben kahve köşelerinde inandığım dünyayı, özlediğim ülkeyi tartışacak ya da anlatacak biri değilim. Sonuçta oyuncuyum ve hayata dair belli görüşleri olan da bir insanım. Ailemin ve ülkemin geleceğiyle ilgili daha güzel, aydınlık bir yarın diliyorum. Aydınlık yarınları getirecek her türlü iyiliğin içerisinde olmaya çalışıyorum. Sessiz kalmıyorum ve meslektaşlarım içerisinde sessiz kalanlara da çok üzülüyorum. Benimle birebir konuşmalarında mangalda kül bırakmayan, atan tutan ama kendilerine mikrofon uzatıldığında sessiz kalan sanatçılarımız farkında değiller ama içinde bulunduğumuz bu korkunç durum sadece bugünümüzü yakmakla kalmıyor, aynı zamanda çocuklarımızın gelecek güzel günlerini de yakıyor. Ben buna izin vermek istemiyorum.

Bizi ortak bilinç kurtaracak

Meclis çatısı altında sizin gibi cesur isimler daha çok olsaydı bugünün Türkiye’sinde ne çok daha farklı olurdu?

Şu an Meclis’te gayet cesur, vatanını seven insanlar ve duyarlı kişiler var. Maalesef bu sayı çok az. Bu ülkede iki lafı bir araya getiren insanlara kin duyan, kıyafetinden dolayı birbirine düşman çok insan var. Öylesine garip uçurumlar girdi ki aramıza artık bunu değiştirebilecek olan şeyin bu sahte demokrasi ve parlamenter sistem olduğunu düşünmüyorum. İnsanların bilinçlenmesi lazım.

Dik duruşunuzla pek çok kişinin sevgisini kazandınız fakat bir o kadar da tepki aldığınız. Bu zorlu süreçte ailenize zarar geleceğini düşündüğünüz oldu mu?

Oluyor çünkü benim varlığımdan hoşlanmayan insanlar korkunç tehditlerle saldırıyor. Herkesin tabii ki bir dayanma limiti var ama bakıyorum ki bu insanlar iki lafı bir araya getiremeyen, kendi çok sevdiği ırkının dilini doğru düzgün konuşamayan, yazamayan, seni yolda görse merhaba diyemeyecek kapasitede çeşitli vaat veya teminatlarla kandırılmış insanlar. Elbette ki bu kötülükler bir gün bitecek ve bunların hesabı bir gün sorulacak. Tek umudumuz bu.

Kalbimiz nasır tuttu

Bir sanatçı olarak sizi bu hayatta en çok endişelendiren nedir?

İçinde olduğumuz savaş ve insanların ölmesi. Sokakta her gün patlayan bombalarla birlikte bu vahşetin vaka-ı adiyeden bir hale gelmesi. Çok üzülüyorum. Artık kalbimiz nasırlaşıyor, içimiz soğuyor, kahrımızdan ölme noktasına geliyoruz. Çünkü öyle bir kitleyle karşı karşıyayız ki terörü lanetleyen kişiye “Sen teröristsin” diyor. Yani hiç bir şekilde konuşulamayan, anlaşılamayan ve asla bağlantıya geçemeyeceğiniz bir kitle bu ülkenin siyasetini domine ediyor ve bu umurlarında değil. Onlar bir at gözlüğü takmışlar ve öyle devam ediyorlar hayatlarına. Bu ilgisiz, bilinçsiz, işe yaramaz kalabalık beni çok endişelendiriyor.

Bütün yaşadıklarınızın ardından sizi sahnede duygusal yönünüzle görüyoruz. Bu hassasiyet içinde neler barındırıyor?

Bugünkü ve dünkü acıları, atalarımın acılarını barındırıyor. Umarım başka insanlar sahneye çıktıklarında bu kadar çok acıyla sahneye çıkmazlar.

Cesur duruşunuzu daima destekleyen bir eşiniz var. Eşinizin yeni oyununu izlediniz mi?

Böyle bir zamanda, kötülüğün, vicdansızlığın, onursuzluğun yoğun olduğu, tüm kötülüklerin üstümüze dalga gibi çöktüğü bu zamanda Ebru’nun benim yanımda hiç kıpırdamadan duruşu, beni on kaplan gücünde yaptı. Bunun için ona çok teşekkür ediyorum. Ebru’nun yaptığı yeni bir proje var. Kadınları bilinçlendirmeye, kadınların farkındalığını geliştirmeye yönelik bir gösteri: ‘Kadının Adı Var’. Banu Tozluyurt ve Özge Uzun ile yapıyorlar bu gösteriyi. Ben de elimden geldiğince onu desteklemeye çalışıyorum. Gözlerinde görmelisiniz gösteri sırasındaki enerjilerini ve onları dinleyen kadınların enerjilerini. Çok güzel, çok çok özel bir iş yapıyorlar. Onları takdir ediyorum.

Kaynak: Sözcü

Paylaş:

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu