Yazarlar

Bu ne sabırsızlık? – Can Baydarol

Paylaş:

Bu ne sabırsızlık?

Can Baydarol

Önümüzdeki hafta Türkiye için çok önemli. 23/24 Mart günleri gerçekleşecek AB Zirvesi, Türkiye-AB ilişkileri açısından tarihi bir dönüm noktası oluşturabilir. Şu anda Türkiye’nin içinde bulunduğu belirsizlik ortamından kurtulması için önemli bir çıkış fırsatı sunabilir. Yine dış politikada içinde bulunduğumuz mutlak yalnızlıklardan kurtulmak için belki de son şans olabilir.

Sürecin baltalanması için tek dış politika stratejisi, Türkiye ile kendisi arasındaki sorunları Türkiye ile Batı sorunları haline getirmek olan, hatta son dönemlerde bu stratejiye Türkiye ile sorunları olan Arap ülkelerini de katan Yunanistan’ın son günlerdeki tahriklerini hep beraber izledik. Tahriklere kapılmaya çok hevesli bazı dostlarımıza, “AB’nin ortak dış politika ve güvenlik politikasının kağıt üstünde kaldığını, Yunanistan’ın bu manevralarının pek de işe yaramayacağını, sonuçta AB Zirvesinden büyük olasılıkla pozitif gündem çıkacağını” dilimiz döndüğünce anlatmaya çalıştık. Hatta Yunanistan böyle gider de silahlanmaya devam ederse, ödeyemeyeceği yeni borçlanma yükü nedeniyle yeniden iflas noktasına gideceğini, bunun da sırf Yunanistan’a değil, bütün diğer AB ülkelerine ekonomik bir tehdit olarak yansıyacağının da altını çizmeye çalıştık.

Ama AB meseleleriyle ilgilenmeye başladığım 1984 yılının Eylül ayından bu yana geçen kah amatör, kah profesyonel meslek hayatımın bana öğrettiği basit gerçeği galiba unutmuşum. Ne zaman Türkiye ile AB arasında biraz olsun normalleşmeye geçiş olsa, diğer ifadesiyle ilişkiler rayına otursa ortaya kutsal bir ittifak çıkar. O ittifak AB’de Türkiye’yi istemeyenler ile, Türkiye’de AB’yi istemeyenler arasındaki kutsal ittifaktır. Galibe bugün yeniden aynı senaryoyu izlemeye başladık.

Anlaşıldığı kadarıyla, Adalet ve Kalkınma Partisi, tek çıkar yolun AB ile ilişkileri rayına oturtmaktan geçtiğini gördü. Pek inandırıcı olmasa da “insan hakları eylem planı”, “ekonomik reform paketi”, yumuşayan söylemler, kulağı büyük abileri tarafından çekildiği anlaşılan Fransa devlet başkanı Macron ile yapılan video konferans, vs. AB kanadının pozitif gündemi başlatmak için beklediği kuvvetli mesajın oluşturulması çabasının temel taşlarıydı. AB kanadından gelen açıklamalarda da bu kuvvetli mesajın kabul edildiğini hissettik.

Peki arada ne oldu. İktidarın küçük ortağı Milliyetçi Hareket Partisi ya da iktidarın içindeki muhalefet, HDP’nin kapatılması için uzun süredir ciddi bir kampanya içinde. Son olarak kapatma başvurusunu yaptıklarını da anlıyoruz. Yine biliyoruz ki, başta sayın Erdoğan olmak üzere AKP parti kapatmaya karşı. Bunun gelinen süreçte bırakın AKP’nin kapatılması serüveninden nasıl zor kurtulup, parti kapatmayı güçleştiren anayasal değişikliklerdeki günlerin anımsattıklarını, genelde Batı dünyası, özelde AB ile ilişkileri nasıl bir açmaza sürükleyeceği sorusu herhalde sorgulanıyordur. Galiba bu durumda tek ve en iyi çıkar yol olarak, HDP’li kurbanlar seçip, işi parti kapatmaya vardırmadan muhalif ortağı tatmin etmek yaklaşımı benimsendi.

Dolayısı ile bu tatmini sağlamak için Anayasa Mahkemesi kararını beklemeksizin, Gergerlioğlu hakkındaki mahkeme kararını TBMM’nde okutmak zorunda kalan AKP iradesine tanıklık ettik. Bu durumun MHP’yi ne kadar tatmin ettiğini bilemem. Ama Gergerlioğlu’nun TBMM’den ihracının AB içinde Türkiye’yi sevmeyenlerin eline nasıl bir koz verdiğini tahmin etmek çok zor değil. Herhalde bu karardan en mutlu olan kişi Yunanistan Başbakanı Miçotakis olsa gerek.

Hani ister istemez “bu aceleniz neydi? Bu akıl dışı karar okumasını yapmak için bari bir hafta bekleseydiniz!.. Türkiye’ye düşmanlığınız ne?” diye sormaktan da geri duramıyorum.

Evet kutsal ittifakın ayak seslerini duyar gibiyim. Umarım 23/24 Mart AB Zirvesi bu ittifakın tekerine çomak sokar.

Paylaş:

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu