Akademisyen Kudret Çobanlı, siber haklar aktivisti ve akademisyen Prof. Dr. Yaman Akdeniz’in İfade Özgürlüğü Derneği’nde beraber çalıştıkları dönemde kendisine “mobbing” (iş yeri zorbalığı) uyguladığını öne sürdü.
Çobanlı, yazısında “Kendisinin çalışanı olarak geçirdiğim süre çalışma hayatımın en zor dönemi oldu. Söyleyebileceğim ilk şey, birlikte çalıştığımız süre boyunca benimle aşağılamadan veya azarlamadan konuştuğu sadece iki sefer hatırlıyor oluşumdur. Bu aşağılama ya da azarlamaların çok çok azı sizden beklenen işin niteliğiyle ilgiliydi” ifadelerine yer verdi. T24‘ün haberine göre, Prof. Dr. Yaman Akdeniz ise “Yakın zamanda yazılı açıklamayla iddialara yanıt vereceğini” dile getirdi.
Akademisyen Çobanlı, “Toplumsal faydası Yaman Akdeniz’i kurtarır mı” başlığı ile Çatlak Zemin’de kaleme aldığı yazısında, İfade Özgürlüğü Derneği’nin kurucularından olan Prof. Dr. Yaman Akdeniz ile çalıştığı süreci anlattı.
Çobanlı, “Kendisinin çalışanı olarak geçirdiğim süre çalışma hayatımın en zor dönemi oldu. Kişisel tecrübemi tetiklenmeden ve detaylandırmadan anlatmam biraz zor, bunun için hoşgörünüzü dilerim. Söyleyebileceğim ilk şey, birlikte çalıştığımız süre boyunca benimle aşağılamadan veya azarlamadan konuştuğu sadece iki sefer hatırlıyor oluşumdur. ‘Benimle’ diyorum ama dernekte çalışan başkalarına da sık sık sesini yükseltmesi ve onları ezilmişlik duygusu içerisinde bırakması çalışma arkadaşlarımla sohbetlerimizin ana konusuydu. Söylemem gerekiyor ki, bu aşağılama ya da azarlamaların çok çok azı sizden beklenen işin niteliğiyle ilgiliydi. Sürekli aşağılanmak ve azarlanmak bir süre sonra kendi kendimden şüphe etmeme de sebep oldu. Hem duygusal olarak, içime tam sindiremediğim yönde davranmaya kendimi ikna etmek hem de yaptığım işten bir türlü emin olamamak gibi…” şeklinde yazdı.
ÇOBANLI’NIN YAZISINDA DEĞİNDİKLERİ ŞU ŞEKİLDE:
“Derneğin adı İfade Özgürlüğü Derneği idi ama mesleğine hevesle başlamış genç arkadaşlarımın masalarının üzerinde ne bulunacağına kadar derneğin yöneticisi karar veriyordu. Kısacası dernekte çalıştığım süre boyunca, size alan bırakan, kendinizi ve fikirlerinizi ortaya koymanıza imkan veren bir hak savunucusuyla beraber değil; kendisinden habersiz neredeyse nefes alamayacağınız bir “patron” ile çalıştığımı söyleyebilirim.
“GERİLİMLE KARŞILAŞIYORSUNUZ”
En çok gerildiğim ve başkası adına utandığım anlar ise Yaman Akdeniz’in bana diğer çalışma arkadaşlarımı kötülediği, gündelik alışkanlıklarına ve özel yaşamlarına kadar bilgi paylaşıp kendisine bu “sohbet”te eşlik etmemi beklediği anlardı. Eğer siz açıkça tepkinizi koyar, bu sohbeti devam ettirmek istemezseniz, gerilimle karşılaşıyordunuz.
“FEMİNİST OLMAMIN BÜYÜN ETKİSİ OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUM”
Çalışma ortamına dair söyleyebileceğim bir başka şey, iş yerinin bir “erkekler kulübü” olmasıydı. Toplumsal cinsiyet eşitliğiyle ilgili hassasiyetlerinizi dile getirdiğinizde alay edilebiliyor, hatta dernekteki diğer erkek çalışanlar da sizinle dalga geçmeye davet edilebiliyordu. Zaten her ne kadar çevresindeki hemen herkes nasibini alsa da Akdeniz’in bana yönelen öfkesinde genç bir kadın olmamın, özellikle de her söylenilene katılmadığını belli eden, kimi zaman şerhler ve itirazlar yükselten bir feminist olmamın büyük etkisi olduğunu düşünüyorum.
“İŞTEN KOVULMAMLA SONUÇLANDI”
Toplumsal cinsiyet eşitliği konusundaki uçurumumuz bizi işten kovulmamla sonuçlanan son ve fakat belki de en önemli olaya götürdü. Bu olayı bütün detaylarıyla anlatmak istiyorum. Belirttiğim gibi, dernekte çalışmaya başlamam derneğin kurulduğu zamana rastlıyordu ve ofisin tadilat işlerini yapmak için bir usta ile anlaşılmıştı. Tadilat işleri bitip ofisin temizliğini yaptırmak gerektiği gün, bu ustanın yanında bir kadın arkadaşla çıkageldiğini gördüm.
Tadilat işlerini yapan usta, mahallesinden bir kadını temizlik işleri için getirmişti. Biz ustaya temizlik işi için 400 TL verecek, kadınla konuşmalarımdan ortaya çıktığı üzere bunun ancak 250 TL’si usta tarafından kadına verilecekti. Ben bir feminist olarak bunu kabul edemeyeceğimi, ücretin tamamını doğrudan kadına vermemiz gerektiğini derneğin başkan yardımcısı aracılığıyla ilettiğimde, “İstersen karışma Kudret,” cevabıyla karşılaştım ve mecburen geri çekildim.
“ORTALIĞI BİRBİRİNE KATTI”
Birkaç gün sonra, bu ustanın eve dönüş yolunda genç kadını taciz ettiği duyumunu aldım. Bu şüphenin doğması üzerine ustayla ilişkimizi diğer çalışma arkadaşlarımla da konuşarak, Yaman Akdeniz yurtdışından dönene kadar askıya aldık. Akdeniz, ofise girer girmez neden bazı işlerin yarım bırakıldığını sorarak –deyim yerindeyse- ortalığı birbirine kattı. O kadar bağırıyordu ki, bir taciz şüphesi üzerine ustayla irtibat kurulmadığı bilgisi ancak bir odaya çekilerek kendisine iletilebildi.
Buna rağmen, toplantı odasına dönen Akdeniz’in tepkisi bilgisayarını masaya savurup, bana dönerek “Burada bu kadar hukukçu var, sen mi bileceksin tacizin ne olduğunu?” bağırışı oldu. Yarattığı şiddet ortamı, orada bulunan ve olaydan haberi olmayan kimselerin de “Nedir bu taciz olayı?” diye sor(a)mamasıyla sonuçlandı. Bunlar üzerine kendisine sakinleşmesi gerektiğini hatırlattığımda, “Beğenmiyorsan gidersin Kudret,” diye bir kez daha bağırdı.
Kendisiyle son konuşmam budur, birkaç gün sonra da önce beni derneğin iletişim grubundan, sonra da işten çıkardı. İki buçuk yıl sonra hatırlayabildiğim vurucu anlar bunlar…
“DEĞİŞMESİ GEREKEN BELKİ DE İLK ŞEY…”
Peki bunları anlatmakla ne bekliyorum, ne öneriyorum? Daha önce söylediğim gibi bu metni yazmaktaki amacım bireysel bir iç dökme, faille hesaplaşma ve kesinlikle failden pişmanlık ifadesi duymak değil. Bu metnin muhatabı da hiçbir şekilde iş yeri zorbaları değil, oradan dönüşüm umudum ne yazık ki pek yok. Ama hak temelli savunuculuk yaptığı iddiasındaki kurumlarda böylesine şiddet tezahürleri ve çalışan hakları ihlallerinin daha fazla sürüp gitmesini istemiyorsak yapabileceğimiz ve değiştirmemiz gereken bir şeyler olduğuna inanıyorum. Değişmesi gereken belki de ilk şey, yaşananlara şahit olanların tutumları. Yukarıda aktardığım olaylar yaşanırken, gerek birlikte çalıştığımız gerekse aynı sosyal çevrede bulunduğumuz insanlarla yaşanan sorunları hep konuştum.
“BEN ‘SESSİZLİK ÇEMBERİ’ DİYORUM”
Farklı insanlardan değişik versiyonlarını aldığım bir cevabı hiç unutamıyorum: ‘Haklısın, ben de farkındayım ama adamın toplumsal faydası var.’ Beni tüm yaşananlardan daha çok kıran ve sonrasında yaşadığım depresyonda etkisi olan ise yine bu aynı çevrede bulunduğumuz ve yakın arkadaş saydığım kişilerin bile, kurulu ilişkilerinin zedelenmesini göze alamayarak beni arayıp sormaktan çekinmeleriydi. Dolayısıyla, gerek benim tecrübemde gerekse çalışan haklarının ihlallerine dair duyduğumuz diğer hadiselerde yaşananların başkaları tarafından bilinmediğini değil, bilinip de susulduğunu hatta şiddet uygulayan insanların neredeyse korunduğunu üzülerek söyleyeceğim. Yaşanan sorunların farkında olan ve şu veya bu nedenle işyeri zorbalığını önemsiz gören, “toplumsal fayda” kisvesiyle sessiz kalan insanlara ben “sessizlik çemberi” diyorum ve buraya hitaben birkaç söz söyleme ihtiyacı duyuyorum. Öncelikle taciz, mobbing, yıldırma gibi zorbalıkların temelinde güç kavramının yattığını bir kez daha hatırlamamız gerek. Zira bu insanların tüm bu edimlerine ses çıkarılmayacağını düşünme sebepleri sahip oldukları itibar/güçle alakalı. Başka bir deyişle, sevgili sessizlik çemberi, verdiğiniz itibar, iktidar da veriyor. Eğer, hak savunuculuğuna, dayandığımız kavramlara, mücadelemize ve toplumsal faydaya gerçekten zarar gelmesin istiyorsak; bu insanların yaptıklarına sessiz kalmamız değil, onlara addettiğimiz itibar ve gücü geri almamız gerekiyor. Eşitsiz iktidar ilişkileri ve şiddete ancak “biz”den uzakta nüksettiğinde eleştirel olabilmek bir tür konformizm. Dahası, bunların gerçekten insanların az buçuk idealistlikle çalıştığı, bunca zorluğa rağmen var olmaya çalıştığı alanlarda iyi dünya tahayyülümüz çiğnenerek yaşanması çok daha sorunlu. Yıllar önce gönüllü emeğin sömürüsünü ortaya koymayı amaçlayan bir ifşa metninde yöneltilen şu soruyu tekrarlamak istiyorum: “Küçücük bir ofiste en basit demokratik teamüllerin yerleşmesine tahammül edilemezken Türkiye’yi demokratikleştirmek iddiasında bulunulabilir mi?” (Ya da İFÖD özelinde: Çalışanın sakinleşme telkinine “beğenmiyorsan gidersin” diye cevap verilen ve bunun hiç sorunsallaştırılmadığı bir STÖ’nün ifade özgürlüğünü savunması mümkün müdür?)
AKDENİZ KONUŞTU
Yaman Akdeniz ise söz konusu yazıdan haberdar olduğunu belirterek şunları söyledi:
“Toparladığım zaman bir cevap yazacağım. Dolayısıyla o zaman zaten siz de görürsünüz. İkinci aşıyı olduktan sonra fenalaştım, toparlayamadım. Cevap yazacağım.
Hemen bugün yazıp paylaşacağım bir şey değil ama cevapsız kalmayacak. Şu anda bu şekilde sözlü olarak bir açıklama yapmak istemiyorum. Cevabı netleştirip, detaylı bir cevap yazacağım.”
COŞTURAN POTASYUM SİLİKAT
* Bitki bünyesindeki suyu ayarlar, meyvede çatlamayı % 80 oranında durdurur.
• Bitkinin mantar patojenlere direnci arttırır. Mantar kökenli hastalıkları, maytları kontrol eder. Beyaz sineği ve diğer böcekleri önler. Yapraklara sprey olarak haşere kontrol amacıyla uygulanabilir.
* Bitkilerin besinleri taşıma özelliğini arttırır. Hücre duvarını güçlendirir. Kök hücreleri yeniler. Daha iyi sağlıklı meyve,çiçek ve sebze oluşumunu sağlar.
* Kan pıhtılaştırıcı gibi enfeksiyonlu bölgeyi silikonla sararak bitkiyi patojenlere karşı korur. Hücre duvarını kalınlaştırıp hücreyi büyüterek de koruma sağlar.
• Dikenlerin gelişmesini, yapraklarda mineral konsantrasyonunun artmasını sağlar.
• Hasatın kalitesini, rengini kokusunu arttırır.
• Bitkiler için gerekli besin mineralleri ve çinkonun alınımı nı kolaylaştırır.
• Fosfor metabolizmasını ayırarak bitkinin soğuğa karşı dayanıklılığını arttırır (Don’a karşı koruyucu etki sağlar).
* Bitkinin abiotik strese direncini arttırır.
• Bitkideki hastalık baskısını azaltır
• Bitkide büyüme ve verimi arttırır.
• Bitkinin kuraklılık ve mevsim şartlarına direnci arttırır.
Costuran’ın etkilerinden bazı örnekler
* Kirazda ve üzümde tane iriliğinde artış sağlar.
* Nar ağacında gün yanığını önler,yaprakların üzerini kaplayarak güneşe karşı yaprağın yanmasını önler,ayrıca meyve üzerinde film oluşturarak çatlamaları da önler.
• Çeltikte ve buğdayda dikliği sağlar. Çeltik ekilen topraklar, çeltiğin silisi alması nedeniyle zamanla silis bakımından fakirleşiyor, potasyum silikat sulama suyuna veya bitkiye yapraktan verilerek silis ihtiyacını da dengeliyor.
* Büyümekte olan dolmalık kabağa verildiğinde verimini, boyutunu, ağırlığını, sayısını attırır.
• Kabaktaki uygulamalarda bitkiye matlık yapan(gümüşleme) de etkili sonuçlar verir.
• Yüksek tuzluluk durumunda domatesin canlılığını korumasını sağlar.
KULLANIM ŞEKLİ
-
Gerek topraktan seyreltilmiş çözelti halinde veya yapraktan püskürtme suretiyle uygulanır. Yaprak dozu; 150-300 cc/100 lt su..
• Diğer gübrelemelerin öncesinde veya sonrasında verilmelidir.
• Bitki ekiminden önce toprak düzenleyici ve zenginleştirici olarakta kullanılır.
KARIŞABİLİRLİK
-
Coşturan’ın pH değeri 11-12 arasındadır ve asitli gübrelerle karışmaması gerekir, yoksa çözünmüş silisten dolayı jellenme problemi olabilir.
Potasyum silikat,pars lime sülfür,grafit,çinko tozu,hadjin yılan kovucu,bakır sülfat,magnezyum sülfat,magnezyum oksit,sodyum metabisülfit,alüminyum hidroksit,tutkal,pva,mangan dioksit,manganez dioksit,mangan sülfat,çinko sülfat,çinko oksit,sodyum ligno sülfonat,potasyum ligno sülfonat,aripad hayvan altlığı,pirinç tozu,bakır tozu,alüminyum tozu,kurşun oksit,sülyen,mürdesenk,zeolit,sepiyolit,parsvet yara tozu,badimon yara tozu
Dmrsüren kimya ltd.şti-0216 4421200-05523307100
www.kimyadeposu.com
Jurnalci.com
Sağlık İçin Kızılötesi Karbon Isı Boyası
Canlıların, özellikle de insanların sağlıklı yaşayabilmek için kızılötesi ışınlara ihtiyaçları vardır. Ancak bir aylık bir sürede yoğun bir şekilde alınan güneş ışınlarının depolanması mümkün değildir. On iki ay boyunca alınacak terapi kalitesindeki kızılötesi ışınlar ise sayısız fayda sağlar.
- Hücre sisteminin yenilenme gücünü artırır,
- Kan dolaşımını hızlandırır,
- Kronik yorgunluğu azaltır,
- Bağışıklık sistemini güçlendirir,
- Astım, alerjik rinit gibi solunum yolu rahatsızlıkları olan hastalar için en sağlıklı ısıtma sistemidir,
- Kas ağrıları, sırt ağrıları ve eklem rahatsızlıklarını azaltır,
- Bazı kanser türlerinin gelişimini engelleme özelliğine sahiptir,
- Şeker hastalıklarının yan etkilerini azaltır,
- Fizyoterapi tıp merkezlerinde doğrudan kullanılır.
Tıbbi araştırmalar, uzun dalga boyundaki ışınların terapi etkisi yaptığını, hiçbir zararlı yan etkisinin olmadığını ve insan vücudu için en uygun sıcaklığı sağladığını göstermiştir. Uzun dalga boyunda, terapi kalitesindeki kızılötesi ışınlar ile ısıtma sistemi olarak geliştirilmiş olan SRN Kızılötesi Isı Boyası, güneşin altında ısınma hissini on iki ay sağlamaktadır. SRN Kızılötesi Isı Boyası, uygulandığı ortamı sadece ısıtmakla kalmaz; aynı zamanda bir fizyoterapi merkezine çevirerek, içinde yaşayanların sağlığına katkıda bulunur.
Uzun dalga kızılötesi, radyan ısıdır; yüzünüzde güneşin veya odun ateşinin sıcaklığını hissetmekle aynı histir. Hatta kendi vücudumuzun da yaydığı ısı türüdür. İnsanlığın bildiği en temel ısınma şeklidir. Önce objeleri ısıttığı, ısınan objelerin de ısı yayarak çevreyi sıcak tuttuğu için binlerce yıldır tercih edilmiştir.
Bugün, yüksek enerji verimliliğine sahip SRN Kızılötesi Isıtma Teknolojisi, estetik ve konforlu bir şekilde radyan ısıyı çevre dostu olarak kolayca tekrar kullanabilmemizi sağlamaktadır.
Geçtiğimiz yüzyılda insanoğlunun konforlu olması sebebiyle tercih ettiği konvansiyonel ısıtma sistemlerinin (petek, klima vb.); yakın gelecekte yerini tekrardan kızılötesi ısıtma sistemlerine bırakması kaçınılmazdır.
SRN KIZILÖTESİ KARBON ISI BOYASI HAKKINDA BAZI BİLGİLER
- SRN Kızılötesi Isı Boyası havayı kurutmaz ve havayı değil sizi ısıtır.
- 24 V Elektrik ile çalışan Kızılötesi Isı Boyası sistemi yenilenebilir enerji kaynaklarıyla kombine çalışabilir. (Güneş ve Rüzgar enerjisi)
- SRN Kızılötesi Isı Boyası Üstüne duvar kağıdı,sıva ve boya gibi ürünler ile uygulanabilir özelliklere sahip bir üründür.
- SRN Kızılötesi Isı Boyası’nın boyandığı ortamda nem ve küf olmaz.
- SRN Kızılötesi Isı Boyası mekanik tesisat ve bakım gerektirmeye bir üründür.
- SRN Kızılötesi Isı Boyası anında ısınma ve homojen ısı dağılımı sağlar.
- SRN Kızılötesi Isı Boyası sağlıklıdır, nefes hastaları (bronşit vb) için en uygun ısıtma teknolojisidir.
- Su bazlı karbon kaplamalar ek veya ana ısıtma da mükemmel olarak kullanılabilir.
- Pars alüminyum tozu,pars bakır tozu,Pars Çinko Tozu,Pars Grafit Tozu,Pars Kurşun Tozu,Pars demir tozu,pars kurşun oksit,pars kurşun oksit sülyen,pars kurşun oksit mürdesenk,pars fire assay flux,pars nitrik asit,pars hidroklorik asit,pars sülfürik asit,pars hidrazin hidrat,pars kaolin,pars sepiyolit,sunsep,sundiyo,sunmag,pars zeolit,pars 67 mangan dioksit,pars85 mangan dioksit,hadjin yılan kovucu,parsvet yara tozu,pars lime sülfür,nanotozlar,yemkat.com,sunshield kaolin,sunshield sıvı kaolin,pars silisyum karbür,silisyum karbür,dmr74 mangan dioksit,pars magnezyum sülfat,pars magnezyum sülfat anhidrat,pars magnezyum sülfat monohidrat,pars magnezyum oksit,pars bakır sülfat,pars demir sülfat monohidrat,pars kalay sökücü,pars nikel sökücü,süren vollastonit tozu,pars volfram tozu,pars molibden tozu,pars antimon oksit,pars potasyum hidroksit,pars potasyum silikat,kimyadeposu.com,claypacks.com,demsil silikajel,demsil kil paketi,demsil nem alıcı,nemal nem alıcı,pars sodyum metabisülfit,pars sodyum bisülfat,pars magnezyum nitrat,pars sodyum persülfat,pars kalsiyum sülfat,pars kalsiyum sülfat dihitrat,pars hayvan altlığı,pars sodyum lignosülfonat,pars maden tozları,pars metal tozları,pars yem katkıları,pars nanotozlar,pars çinko oksit,sunshield sıvı kaolen,süren titanyum tozu,pars bakır oksit,demsil silikajel,süren otocam çizik giderici,pars seryum oksit,süren ferro vanadyum tozu,pars spekülarit,süren bit-pire kovucu,süren bakır tozu,süren teknoloji,bakır tozu,
- DMRSÜREN KİMYA LTD.ŞTİ
- 05523307100-05325466184
- www.kimyadeposu.com,www.claypacks.com,www.nanotozlar.com,www.netyerim.net
- www.potasyumsilikat.net,www.kursunoksit.com,www.parsman.com.tr,www.parsgrafit.com.tr
- www.parox.com.tr,www.sepiyolit.net,