
HABERTURK.COM
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM Başkanı İsmail Kahraman ve Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’in de katıldığı, Bilkent Otel’deki, “15 Temmuz Darbe Girişimi ve Din İstismarına Karşı Birlik, Dayanışma ve Gelecek Perspektifi” gündemi ile toplanacak Olağanüstü Din Şurası’nın açılışında konuşuyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasının satırbaşları şöyle:
“Bilindiği gibi ülkemiz son 3 yıldır çok önemli gelişmelere sahne oluyor. 15 Temmuz gecesi yaşadığımız silahlı darbe girişimi bu sürecin en kanlı, en cüretli boyutunu teşkil etmiştir. Devlet ve millet olarak bekaamızı yakından ilgilendiren bu olayın odağında yer alan FETÖ, kendisini bir dini yapı, bir cemaat, bir eğtim-öğretim hizmetinde bulunan bir yapı olarak göstermesiydi. Bu hain yapının 40 yıldır toplumumuz içinde toplumumuz içinde virüs gibi yaşayabilmesi işte bu dini değerleri öne çıkaran kimliğiyle olmuştur.
‘Bunlar silahlı bir örgüt değil’ diye duyardık. Biz ‘Yanlış tespit içindesiniz. Bunlar silahı vakti geldiğinde en iyi kullabilecek örgüttü’ diyorduk. Silahlı kuvvetler içinde örgütlenmiş, oradaki silahları millete doğrultabilecek bir örgüttür. İnanmıyordu. Bunu kalkıp meydanlarda söyleyebilecek noktada değildik. Özel toplantılarda yaptığımız görüşmelerdi. Şimdi o dostlar ‘Haklıymışsın’ demeye başladılar.
Milletimiz meşrebi ne olursa olsun, Allah diyen, peygamber diyen, hayır için çalışan herkesi, her grubu bu yapıya hüsniyye ile yaklaşmıştır. Tek parti döneminden itibaren irtica paranoyasıyla dini cemaatlerin üzerine gidildiği dönemde, bu yapı da milletimizin kolları, kanatları altında varlığını sürdürmüştür.
Özel, Demirel, Ecevit ve bizler, farklı görüşten siyasetçiler olmamıza rağmen bu yapıya destek olduk. Ben de katılmadığım pek çok yönleri olmamıza rağmen herkesim gibi yardımcı oldum. Bu kesimin de istifade etmesini sağladık. Yapının başındaki kişi üzerindeki tereddütlerimize rağmen, eğitim, yardım, dayanışma faaliyetleri için müsamaha gösterdik. Allah dedikleri için müsamaha gösterdik. Bir ortak yanımız var dedik. Aslında bu yapının bambaşka niyetleri, aracı, örtüsü olduğunu uzun süre görmedik, göremedik.
Asılına bakılırsa 2010 yılından itibaren bu tespiti paylaştığım üst kademe yöneticisi arkadaşlarım oldu. Tavrımız değişti. 2012 yılından sonra rezervlerimizi çok açık koymuştuk. Bu dönemde hızlanan TSK’ya yönelik operasyonlar ve davalarla ilgili ciddi şüphelerim oluştu. Uzun yıllar birlikte çalıştığım komutanlara yönelik suçlamalar beni ikna etmiyordu. Meseleyi kendi arkadaşlarımıza dahi anlatmakta güçlük çekiyorduk.
17-25 Aralık darbe girişimi bu örgütün yüzünü ortaya koyan hamle oldu. Her şey ortadayken, en başına şahsımı, altıma Binali Bey, aynı şekilde Enerji Bakanımız, aynı şekilde oğlum, birkaç tane işadamı bu örgütün çatısında görülen isimler oldu. Bunu dahi anlatırken, birçok arkadaşlarımız yine inanmıyordu. ‘Bunlar böyle şey içinde girmez. Etmeyin.’ Hala inanmayanların da olduğunu biliyorum. Hala maalesef bakıyor ama görmüyor olanları da görüyorum. Bu noktadan sonra artık şüphe dönemi bitti, mücadele dönemi başladı.
Şayet 17-25 Aralık sonrası aldığımız önlemler olmasaydı, özellikle yargıdaki önlemlerimiz olmasaydı, bu darbe girişimi TSK içindeki bir grup silahlı teröristin değil, polisin, yargının katılımıyla çok daha büyük bir tehdit olarak karşımıza çıkacaktı.
Bu hain örgütün yüzünü ortaya dökememenin üzüntüsü içindeyim. Hem Rabbime, hem milletimize verecek hesabımız olduğunu biliyorum. Rabbim de, milletim de bizi affetsin.
15 Temmuz milletçe maruz kaldığımız yakın tarihimizin en büyük sıkıntılarından biriydi. 79 milyon hep birlikte cesaretle, metanetle, dirayetle yürüttüğümüz mücadele ile bu sıkıntıyı defettik. 15 Temmuz gecesi ne kadar kara başladıysa, sabahı da o derece aydınlık sonuçlanmıştır. Artık bir yandan ülkemize ve milletimize yönelen bunların müsebbiblerinde hesap sorma zamanıdır.
Şimdi sözde profesör diyor ya ‘Sokağa çıkmazlar’ diye. Onlar bu milleti tanımamış. Ama ben milletime inanmıştım. Milletime inandığım için de meydanlara, havalimanlarına davet etmiştim. Rodos adasına gidrerek değil, sizin içinizde olarak demiştim.