İmamoğlu, 19 Mayıs töreninde gördüğü manzaraya çok kızdı: Ayıptır, yazıktır

İstanbul Büyükşehir Belediye Lideri ve Millet İttifakı cumhurbaşkanı yardımcısı adayı Ekrem İmamoğlu, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı’nın 104’üncü yıl kutlamaları kapsamında Taksim Cumhuriyet Anıtı’nda düzenlenen resmi merasime oğlu Semih İmamoğlu ile birlikte katıldı.

İMAMOĞLU’NDAN MERASİM TEPKİSİ

Törenin akabinde açıklamalarda bulunan İBB Lideri İmamoğlu, ulusal bayramlar için yapılan merasimlerin sıradanlaştırıldığını ve devletin üzerine düşeni yapmadığını belirtti.

İmamoğlu’nun açıklamalarından satırbaşları şu formda;

“Milli bayramlarımız, bizi bir ortaya getiren, ulusal hislerimizi en üst düzeye taşıyan en özel anlar. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramımız, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramımız, 30 Ağustos Zafer Bayramımız…

“BU ANLARIN MANEVİYATI YÜKSEK”

Bu anların bizim için maneviyatı, kutsallığı çok yüksek. Geçmişte bu ülkeye hizmet etmiş insanlarımızı anmak, şehitlerimizi, gazilerimizi anmak için büyük fırsat. Lakin tıpkı vakitte ülkemizin kuruluş uğraşının, kurtuluş gayretinin nasıl verildiği noktasında bugünü aydınlatmak ve geleceğe de bu manada çağa yakışır bir biçimde ışık tutma günleri. 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı yahut Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, aslında çocuklara, gençlere dünyada emanet edilmiş ve onlara ikram edilmiş bayram noktasında da olmayan iki örnek.

“GENÇLERLE BULUNMANIN ONURUNU YAŞIYORUM”

Bugün 19 Mayıs. Yani aslında 38 yaşında ülkenin kurtuluşu için Samsun’a ayak basan Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarıyla milletçe bir uyanışın sonrasında da büyük bir zafere ve akabinde da o tarihte şimdi dünyada cumhuriyetin, demokrasinin daha isminin anılmadığı günlerde nadide örneklerinden birisi olarak bu ülkeye Cumhuriyeti emanet etmiş, armağan etmiş bir sürecin başlangıcı.

Ve bunu yapan insan, 38 yaşında, gencecik bir insan. Hasebiyle gençlere emanet edilmesi kadar çok özel bir davranış herhalde çok az bulunur. Bu manada burada gençlerle, öğrencilerle, atletlerle bulunmanın onurunu yaşıyorum.

BASİT BİR MERASİM DÜZENLEMESİNE REAKSİYON GÖSTERDİ

“Ülkemizde 2011-2012’den itibaren, ulusal bayramların nizamı noktasında, ne yazık ki hani aşağıya çekme, sıradanlaştırma konusunda bir süreç işletiliyor. Tekraren söyledim bu meydanda, tekrar söylemeye devam edeceğim. Bayramların niteliği, bayramların hoşluğu, coşkusu paylaştıkça güzelleşi rve artar. Ve böylesi bayramlar hissedilir, hissedilmek zorunda. Geleceğe dair ümitlerimizi, umutlarımızı büyütme konusunda ve gençlerimizi motive etme konusunda bunlar kıymetli fırsatlar. Natürel ki birçok kurum, kuruluşumuz, belediyelerimiz bunu kıymetlendirerek, insanlarımızı daha coşkulu bir ortaya getirmek, manalı bir biçimde merasimleri yapma konusunda çaba içindeler. Fakat devletimizin resmi merasimlerinin akışı konusunda… Ben hiçbir kurumu, hiçbir makamı küçümsemiyorum asla. Elinden geleni yapan kurum yöneticileri var.

İşte İstanbul Gençlik ve Spor Vilayet Müdürlüğü, bu bayramın hamisi. Olmaz. Yani İstanbul’da, İstanbul Gençlik Spor Vilayet Müdürlüğü bu işin hamisi. Ya da Ankara merkezde, Gençlik ve Spor Bakanlığı bu işin hamisi olmaz. Olamaz. Yani bir ülke zirveden tırnağa bu bayramı hissetmiyor ve bunun manasını yaşamıyorsa, burada büyük bir eksiklik vardır.

FETÖ VURGUSU

Bakın, o devirde bu işin FETÖ’cü anlayışla devlete dayatıldığı konusunda net tespitler var. Fakat sonrasında bu işi düzeltmek yerine, bayramların manalı bir biçimde yaşatılması konusunda insanlarımızın daha üst düzeyde, devletin en zirvesinden, hepimiz de içinde kol kola, omuz omuza olma hissini yaratma ismine, statükocu bir başla, statükocu bir anlayışla bayramları kısırlaştırmak, sadeleştirmek, hatta neredeyse ‘Öylesine işte bir çelenk merasimi yapalım, Spor vilayet müdürü çelenk koysun, gidelim sonra bir yerde girelim bir salona, 3-4 okul şov yapsın ve kalkalım.’ Bu değil.

Milli bayramlar, Diyarbakır’da da gençleri bir ortaya getirecek, Trabzon’da da bir ortaya getirecek. Adana’da da bir ortaya getirecek. Eskişehir’de, Aydın’da, Edirne’de herkes bunu hissedecek. Ancak hissederken geçmişi yaşayacak, hissedecek.

Atatürk’ü, silah arkadaşlarını, hepimizin dedesini, ninesini, o bayanların çabasını hatırlayacak. Nasıl kurtuluş olduğunu hatırlayacak. 21. yüzyılda gereğini yapacak. Gençler ‘Bilimde, teknolojide, eğitimde, sanatta, sporda, en düzeyde kabiliyetlerini nasıl ortaya koyarım’ diye moral motivasyon bulacak.

“PESPAYE DÜZEN”

Ama biz, bayramları sıradanlaştırıyoruz. Sırası geldiğinde hisleri en üst düzeyde taşıyan birtakım atakları yaparken, hamasi cümlelerle süreci tanımlarken, en büyük varlığımız…Bakın bu milletin çok değerli iki dini bayramı vardır.

Çok değerli dört ulusal bayramı vardır. Ve milletin neredeyse yüzde 90’ını, 99’unu kapsar. Böylesi kapsayıcı merasimlerin, bu halde hala düzeltilmeden devam etmesini kasıtlı buluyorum, anlamsız buluyorum. Bu, pespaye bir sistemdir. Bunun düzeltilmesi kaidedir.

“KORSAN MERASİM DÜZENLİYORUZ”

Şu anda devletin Spor Vilayet Müdürlüğü’nün çelenk merasimi sonrasında, bizim koyduğumuz çelenklerin korsan olduğunu biliyor musunuz? Korsan çelenk merasimi yapıyoruz. Yani devletin hiçbir misyon talimatında yok. Sunucumuz, burada korsan duyuru yapıyor Büyükşehir Belediyesi olmamızdan ötürü. Daha evvel bu da yoktu.

Ondan sonra kurumlar, zaten getiriyor çelenklerini ancak siyasi partiler fakat sivil toplum kuruluşları; korsan merasim yapıyoruz. Biz bu merasimi yaparken 3-4 sene hırpalandık. Çelenklerimiz koyulmadı. Sonra baktılar ki bunlar direniyor, vazgeçmiyor, artık korsan yapmamıza dönük bir atılım yapılmıyor. Yalnızca izleniliyor.

Devletimizin birtakım kurum vazifeleri de gördüğünüz üzere merasimden sonra çekilip gidiyorlar, biz kalıp devam ediyoruz. Ayıptır. Yazıktır. Lafa gelince diğer türlü, uygulamaya gelince öbür türlü davranışı bu millet teraziye koyar ve tartar. Lakin biz tartsın da istemiyoruz. Bu düzelsin istiyoruz. Ben doya doya gençlerle, evlatlarımızla, Çocuk Bayramı’nı, ulusal bayramların bu kentte, bu ülkede yaşamaya devam edilmesini istiyorum. İstanbul’da bunu yapıyoruz. Lakin bu iş bir anlayışın, bir siyasi kavramın işi olmamalı. Devletin işi olmalı.”