OKYANUS VE ŞARAP KOKULU MEMLEKET: PORTEKİZ

Avrupa’nın en batısında yer alan bu ülke için kıtanın unutulmuş, ama bundan çok şikayetçi olmayan, kendi başına evin bir köşesinde eğlenen çocuğu diyebiliriz. Belki de bu özelliği buranın kendine has kalmasına neden olmuştur.
Portekiz denilince akla gelecekleri sıralamaya kalkarsak buradan Porto’ya yol olur sanırım. Okyanusundan şarabına, eğlence kültüründen güzelim havasına, sıcacık insanlarından tramvaylarına Portekiz tam anlamıyla gidilip görülmeden ölünmemesi gerekilen yerlerden biri.
3F İLE PORTEKİZ
Bu ülkeyi António de OliveiraSalazar’ın “3F” kuralıyla tanımlamaya başlamamız daha rahat hayal etmemize yardımcı olabilir diye düşünüyorum. Peki nedir bu ünlü Portekizli diktatör Salazar’ın “3F” kuralı? Salazar’a 36 sene boyunca nasıl iktidarda kaldığı sorulunca verdiği cevap; “3F ile. Futbol, Fado, Fatima.” olmuştur. Gerçekten de Portekiz denilince akla gelecek olan ilk 3 kelime de bunlar olmalıdır.
Futbol, Portekiz için tahmin edebileceğiniz gibi çok önemli bir yere sahiptir. Zira futbolla ilgili bir olay olduğunda bu insanlar pür dikkat kesilip tek yürek olup sadece ona odaklanabiliyorlar. Anlayacağınız Portekiz’de bir futbol maçı olsun veya Ronaldo ile ilgili bir gelişme olsun ve o sırada dünyada tufan çıksın hiçbir Portekizlinin umurunda olmayız.
Fado; bu güzelim ülkenin güzel ezgili, tam olarak çevirisi olmasa da “kader” veya “alın yazısı” anlamına gelebilecek halk müziğidir. Tabi eğlenmeyi pek seven bir ülkeden bahsediyorsak Fado’nun çaldığı anda akan suların duracağını bilmemiz gerek.
Fatima ise tüm Katolikler için kutsal kabul edilen Portekiz’de yer alan bir yerdir. Özellikle Brezilya ve Portekiz’den her yıl binlerce Katolik buraya hac turizmi amaçlı gelmekte. Buranın kutsal toprak olarak sayılmasının sebebine gelecek olursak, 1917 yılında Fatima’da, Meryem Ana’nın 3 çoban çocuğa görünmesi ve sonrasında buradaki binlerce kişiye mesaj vermesi olarak biliniyor. Eh pek tabi bu nedenle Portekizliler için bu toprakların anlamı çok büyük.
MUTLAKA YAPIN…
Görülmesi gereken başlıca yerlerine gelecek olursak; Lizbon, Porto, Coimbra ve eğer yaz tatilinde gidiyorsanız Aveiro ve Algarve kesinlikle uğranmadan bu ülke terk edilmemelidir.
COIMBRA
AVEIRO
Eşsiz tarihi ve mimari yapısıyla baş başa kalmak istiyorsanız; Lizbon’un her köşesinde, aaa burası aynı İstanbul diyebileceğiniz, sokaklarında kaybolmanız yeterli olacaktır. Zira İstanbul gibi 7 tepe üzerine kurulmuş olan sokaklarında bacak eriten rampaları çıkarken rastlayacağınız nostaljik tramvay ve sokak sanatçılarıyla veya 25 Nisan Köprüsü’ne, burası bizim Boğaz değil mi ya?, diyerek baktığınızda aslında Lizbon’a çok da yabancılık çekmediğinizi anlayacaksınız.
CAFÉ A BRASILEIRA
Lizbon’daki müze, tarihi anıtları ve sokaklarını gezerken yorgunluğunuzu atmak için ünlü Café A Brasileira’da Portekiz’e özgü Galão dedikleri aslında sütlü kahveden hiçbir farkı olmayan kahvenizi sokak sanatçılarının müzikleri eşliğinde yudumlamak gibisi yok.
PASÉIS DE BELÉM
Lizbon’dan Porto’ya geçmeden önce mutlaka ünlü ve tarifi 1837’den beri sır olarak saklanan Pastéis de Belém tatlısını yemelisiniz.
E o kadar yola düşüp bu minnak ülkeye gelmişken şaraplarıyla meşhur Porto’ya da gitmek lazım. Şarap diyarı Porto’ya Lizbon’dan geçmek çok zor değil. Aralarında 300 km var ve otobüsle 3,5 saat sürüyor. Porto; Portekiz’in Lizbon’dan sonraki ikinci en büyük şehri. Aman ha bizim İstanbul, Ankara, İzmirle sakın kıyaslamaya kalkmayın bu şehirleri. Büyük dediysek aklınıza bizimkiler gelmesin. Porto’yu 1 bilemedin 2 günde gezip bitirebilirsiniz.
Ancak benim naçizane fikrime göre en az 3 gün ayırılmalıdır bu şirin, eğlenceli aynı zamanda huzur dolu büyük ama küçük şehre. Çünkü bir gittiniz mi ayrılmak istemeyeceksiniz. Douro Nehri’nin kuzeyinde yer alan ve şehrin asıl merkezini oluşturan müze ve tarihi yerleri gezdikten sonra güneyine geçip sıra sıra yer alan şarap evlerinden birine girip nehre karşı tatlı, içtikçe içmek isteyeceğiniz Porto şaraplarını tadın. Porto’nun romantizmi ve huzuruna işte o zaman erişeceksiniz. Yavaş yavaş akşam çökmeye ve karınlar zil çalmaya başladığında kuzey tarafına tekrar geçip Porto’ya özgü olan şehrin en iyi Francesinhasını yapan Verso em Pedra restoranını mutlaka deneyin. Ve evet Portekiz yemeği olan Francesinha’nın Fransa’yla bir alakası var. Francesinha Portekizcede, Fransız kızı anlamına geliyor. Yemeğin lezzetini düşününce Fransız kızlarının meşhur güzelliğinden dolayı bu ismi tercih ettiklerini anlayabiliyoruz.
Karnımızı doyurduktan sonra geceleri Porto’nun kalbinin attığı RuaGaleria de Paris ve RuaCândidodos Reis’e geçerken sokakta birileri sizi durdurup, “Turist misin? Takıl bize.” diyebilir. Hırlı mıdır, hırsız mıdır?, diye düşünmenize hiç gerek yok. İşte onlar bahsettiğim sıcak, samimi ve güzel Portekizliler. Belki bir daha elinize geçemeyecek bu fırsatı değerlendirin ve okyanus kokulu Portekiz’in tadını çıkarın. İnanın pişman olmayacaksınız…
DOURO NEHRİ
Haber: F. Deniz Polat
Görsel: Ece Gökcek