Yazarlar

Doğan Özdemir-Afetlerle Yaşamak

Paylaş:

 

Dünya ve üzerindeki canlılar var olduğundan beri doğa, kendi koyduğu yasalara uymamız gerektiğini bizlere her defasında biraz daha ağır sonuçlara katlanmak zorunda kalarak hep anımsatmış; “benimle uyumlu yaşayın” notunu adeta beynimize kazımıştır.

Sonuçta canlılar da kaçınılamaz evrim süregittiğinden beyinlerini kullanmayı, gözlemlemeyi, düşünmeyi ve yorumlamayı öğrenmeye başlamışlar, bilgi edindikleri konularda fikir de üreterek doğal afetlerle birlikte yaşamanın yollarını öğrenmeye çalışmışlardır.

Evrim öyle bir mekanizmadır ki, ona ayak uyduramayanlar eşdeğerlerinden geride kalmaya ve zamanla yok olmaya mahkûmdurlar. Bu nedenle düşünme yetilerini yeterince geliştiremeyenler taaa ilkçağlardan beri doğa yasalarını hiç anlayamamışlar, onları ya bir Tanrı olarak görüp kurbanlar sunmuşlar, ya da onunla inatlaşmaya kalkarak can vermişlerdir.

Milyonlarca yılda oluşmuş, adeta dişiyle tırnağıyla kendine akacak bir yol bulmuş derelerin, ırmakların yatağına insan yapısı engeller koyup buralara yerleşmeye kalkan ilkel düşünce, doğanın gücü karşısında gelen seller önünde bir çöp parçası gibi sürüklenip canlar verdiğinde, çaresiz suçu dine-imana bırakıp kendini aklamaya çabalamış, sonuçta kendi yarattığı “kader” düşüncesine teslim olmuştur!

Aynı şekilde yüzyıllardır deprem kırıklarının geçtiği bilinen yerlere yerleşenler de kaçınılmayacak deprem gelip derme-çatma evlerini başlarına yıkıp canlarını alınca aynı duruma sığınmışlardır!

Hele çok daha basit, ama kaçınılmaz, son derece yerel, dar bir alanda oluşacağı binen çığ olaylarına bile önlem alamayan evrim yetersizleri göz göre göre “ey çığ, gel tepeme düş!” dercesine ölüme gidilmesine seyirci kalarak canların heba edilmesini de sıkışınca “felaket, kader ve fıtrata” yamayabileceklerdir.

Hava alanları yapılırken uyulması gereken temel ana kurallara uymayanlar, yol yaparken su yollarını görmezden gelen, taşıyabileceği trafik yükünü hesaplamadan yolu sadece toprağı betonla örtmek sananlar, evleri deprem kırılma yolları üzerine ve olması gereken gibi yapmayanlar, yeşil alanları yok ederek nefes alacak yerleri yok edenler; sonra bunları uzaylılar yapmış gibi doğal afetler gelip enselerine vurunca acaba neden şaşırmış gibi yaparlar? Bunlar evrime ayak uyduramayanlar mıdır?

Doğa yasalarını kadere bağlama alışkanlığı belki insanları az da olsa ruhen rahatlatabilir; ama ölümlerin önüne geçemez! Asıl olan doğa yasalarının kader değil bir gerçek olduğunu, okumayla-üflemeyle yok edilemeyeceği ve engellenemeyeceğini kabul ederek ona göre davranmaktır!

Evet; evrim engellenemez halde sürüyor; uyum sağlayamayanlar milyonlarca yıllık tarihi süreçte olduğu gibi yok olup gidecekler. Ama bu süreç bizlerin gözle izleyemeyeceği kadar uzun sürecektir. Bu nedenle boşuna doğaya direnmek yerine akılcı davranarak onunla iyi geçinmek zorundayız. Atacağımız her adımı bilimsel olarak değerlendirip bilimin gereklerine göre hareket etmeliyiz.

Bu nedenle özellikle yetkili makamlarda olanların beyinlerinin yeterince evrimleşmiş, bilim ve akla önem verir kişilerden olup, kaçınılmaz olan bu doğal afetlerden önce de, sonra da yeterli önlemleri alabilecek, afetlerden sonraki telaş ve panik yerine olayı yönetebilecek kapasitede olmaları beklenir. Tıpkı günümüzde olduğu gibi!…

Afet deyince bazılarının aklına doğal afetler değil de “cinsel” doğal afetler(!) gelebilir; aman karıştırmayın! Onlar günübirlik afetlerdir; gelir-geçerler. Ama asıl tepemize örümcek ağı gibi çöreklenmiş doğal afetlere dikkat etmeli, o çağdışı kafalardan, aklın ve bilimin dışına düşen evrimi geriye doğru yaşayanlardan uzak durmalıyız.

Evrim engellenemeyen tek doğal yönlendirmedir; kim ne derse desin! Ve doğal afetler de doğa yasalarıdır; okumayla-üflemeyle değil; akıl ve bilimle mücadele edilebilir!

Ha; ille de ilk şıkta ısrar edecekler varsa; ülkenin her tarafı “kerameti kendinden menkul(!)” şeyhlerle-dincilerle doluyken neden bu afetlere engel olamıyorlar diye sorarlar adama!

 

Paylaş:

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu