Doağn Özdemir -Ata Ve Latife
Ata Ve Latife
Hanımefendi
Kitabın Yazarı: Semra Topçu
(Halk Kitabevi, 2017, 256 Sayfa)
Ülkemizin kurtarıcısı ve kurucusu ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün neredeyse tüm yaşamı savaş alanlarında ve bunların tamamlayıcısı olarak siyaset çalışmaları ve aydınlatma çabaları ile geçmiştir. Büyük insan, ülkesi ve halkını kurtarıp çağdaş bir düzeye çıkarmak adına çabalamaktan kendine ait bir özel yaşamı neredeyse hiç olmamış; ya da ona sıra hiç gelmemişti. Bu nedenle tüm yaşamı boyunca tek bir evlilik yapabildi ve o da çok kısa sürdü.
Evliliğin taraflarına bakınca aslında bu duruma pek de şaşırmamak gerektiği ortadadır. Biri, artık kendisini aşan bir üne ve kalan tüm yaşamı ülkesi ve halkına ayrılmış bir ömre sahip tartışılmaz bir liderdir. Diğeri ise o günlere göre son derece çağdaş, birkaç yabancı dil bilen, öğrenimini yurt dışında yapan zengin bir ailenin özgür bir kızıdır. Tam da ulu önderin halkına örnek gösterebileceği özelliklere sahiptir. Ancak bu sadece iki insana ait bireysel özelliklerdir. Evlilik ise iki insanın da bir takım özelliklerinden vazgeçerek ortak bir yaşama ayak uydurmaları ile olacaktır. İşte bu noktada Latife Hanım’ın daha ilk günlerden Atatürk’e “Kemal” diyerek seslenmeye başlayıp onu arkadaşlarının, devlet erkânının bulunduğu ortamlarda bile sadece sözünü geçirebileceği ve kendisine boyun eğeceği bir “koca” olarak görmeye kalkışması bu birlikteliği başlamadan bitirecek kadar ağır davranışlardır. Mutlaka karşılıklı sevgileri vardır ve bunu tartışamayız; ama tüm halka ve dünyaya örnek olacak bazı hareketlerin hiç olmaması gerekirdi diye düşündürmektedir.
Kitabın yazarı bu kitabı neden yazdığını da şöyle anlatmaktadır;
“Aslında Latife Hanım’ı Turgut Özakman’ın senaryosu ve Ziya Öztan’ın yönetmenliğinde Cumhuriyet filminde ilk kez fark etmiştim. Eşine kızgınlıkla seslenen kadını gördüğüm o gün milyonların sevgilisine sevgili olmanın zorluğunu hissetmiştim. Bir yanda belli ki hayalindeki ülkeyi gerçekleştirecek zamanı daha verimli değerlendirmek uğruna eşini ihmal eden bir koca, diğer yanda sevdiğini misyonuyla paylaşmak zorunda kalan âşık bir kadın… İki buçuk yıl süren evliliğinde yaşadıklarını ömür boyunca saklayan ve ömrü boyunca herkesin çok sevdiğini çok seven bir kadın…”
Atatürk tüm halkını olduğu gibi toplumun temeli saydığı kadını da çağdaş görmek istiyordu. Bunun için sürekli özendirici konuşmalar yapmaktaydı. Ama evliliğin ülke yönetmekten zor olduğunu da öğrenecekti;
“Evliliği ile ilgili yorumlarda Atatürk’ün şu sözleri dikkat çekiyor; Orduları idare ettim ama bir kadını idare edemedim!…”
Bunun yanında Latife Hanım ise ölene kadar evliliğiyle ilgili tek bir sır vermediği gibi artık kanserden ölümü beklerken büyük aşkını da şöyle anlatmıştır; “Ben iki kere öldüm. Birisi boşandığım 1925’te, diğeri de 1938’de Kemal öldüğünde…”
4 ana bölümden oluşan kitabın I. Bölümü: “Ailesi, Doğumu, Eğitimi Ve Gençliği” başlığı altında bu konuları ayrıntılı olarak incelemektedir. Latife Hanım’ın 17 Haziran 1898’de İzmir’de Uşakizade Köşkü’nde Muammer-Adviye çiftinin 6 çocuğundan biri olarak doğduğunu okuyoruz. Soylu, aydın, zengin ve tüccar bir ailenin çocuğudur. Önce İsviçre ve sonra Fransa’ya geçen aile kızlarını Sorbonne Üniversitesi’nde hukuk ve siyaset okutacaklardı.
“Ortaokul ve Liseyi İstanbul’da Arnavutköy Amerikan Koleji’nde tamamlayan Latife Hanım burada Halide edip Adıvar’ın öğrencisi oldu. Halid Ziya (Uşaklıgil) ve Tevfik Fikret’ten de özel dersler alarak edebiyat alanında kendini geliştirdi.”
Bu gün müze olarak kullanılmakta olan Uşakizade Köşkü’nde Atatürk ilk kez 14 Eylül 1922’de 16 gün misafir edilecektir. Böylece de Latife Hanım’la da tanışacaklardır. Çok iyi yabancı dilen Latife Hanım dış ülkelerle olan yazışmalarda Atatürk’e yardımcı da olacaktır. Bu arada Atatürk’ün annesi hastadır ve Adapazarı’ndadır. Tedavi amacıyla İzmir’e getirilen Zübeyde Hanım burada Latife Hanım’la da tanışacaktır. Zübeyde hanım’ın oğlunu aynı zamanda üvey kuzeni olan Fikriye Hanım’la evlendirmek istediği, bu nedenle de Latife Hanım’a pek sıcak davranmadığı söylenmektedir.
“Atatürk, İzmir yolunda Eskişehir’deyken 15 Ocak sabahı Salih Bey’in gönderdiği telgrafla annesinin vefat ettiğini öğrenmişti.”“Zübeyde Hanım’ın 14 Ocak 1923’de yaşamını yitirmesi üzerine İzmir’e giden Gazi Mustafa Kemal Paşa, 29 Ocak 1923’de Latife Hanım’la Göztepe’deki köşkte kıyılan nikâhla evleniyor.”“İşte en çok merak edilen konuların başında bu geliyor. Atatürk neden Fikriye Hanım’la değil de Latife Hanım’la evlenmeyi seçmişti?”
Atatürk 4 Ocak’ta eşi ile balayı sayılabilecek kısa bir yurt gezisi için İzmir’den Akhisar- Balıkesir yönüne doğru trenle yola çıkmıştı.
“7 Şubat Cuma günü Mustafa Kemal Balıkesir’in tarihi bir binası olan Zağnos Paşa Cami’sini ziyaret etmişti. Halkla beraber Cuma namazını kılmış ve caminin minberine çıkarak hayatının ilk ve son hutbesini okumuştu.”
Kitapta Atatürk’ün manevi kızı Ülkü Adatepe’nin evlilik konusunda verdiği bir söyleşi de vardır. Kitabın ilerleyen bölümlerinde gittikçe olumsuz görüntüler veren bu evlilik hakkında söylenen ve yaşanan olaylara yer verilmektedir.
“Sonuçta belki yaşının küçük oluşu, belki kıskançlık krizleri ile yaptığı birçok hırçınlık giderek Atatürk’ü yıpratmaya başlamıştı. Bir yandan ülkenin sorunları ile uğraşan Atatürk diğer yandan Latife Hanım’ın hırçınlıklarına muhatap oluyordu.”
Bu tür tatsızlıklar sonunda beklenen sonu getirecekti. Ayrılmaya karar veren Atatürk hemen gereğini de yapacak ve asla geri adım atmayacaktır. Ama konumu gereği bu boşanmanın zorunluluktan kaynaklandığını, ama evliliğe karşı olmadığını söyleyecektir.
“29 Ocak 1923 tarihinde başlayan Mustafa Kemal Atatürk ile Latife Hanım evliliği 5 Ağustos 1925 tarihinde yapılan resmi başvurularla noktalandı.”
Boşandıktan sonra Latife Hanım Atatürk’e verdiği sözde duracak, evlilikleri hakkında hiçbir şey anlatmayacaktır. Yazdığı mektuplar da aradan yıllar geçse de ailesinin de izni olmadığından açıklanmayacaktır.
II. Bölüm: “Atatürk İle Latife Hanım’ın Hatıraları” başlığı altında yukarıdaki konularda yaşananların kısa bir özetini yapıyor. III. Bölüm: “Latife Hanım’ın Bazı Mektupları” adını taşımakta olup yazdığı mektuplardan örnekler sunuluyor. IV. Bölüm: “Atatürk Ve Latife Hanım’ın Resim Galerisinden” başlığı ile o döneme ait resimlerden örneklerden oluşmaktadır.
Bir tabu gibi yazması son derece zor pek az kitap vardır. Bunlardan şimdilik sonuncusu da budur. Her zaman olduğu gibi Atatürk’ü kurtarıcı bir lider olarak kabul edenlerle düşman görenlerin bakış açıları da bu konuda bile terstir. Düşmanları aslı astarı olmayan ve doğrulanmamış belgeleri bile gerçekmiş gibi aleyhine kullanmaya çabalamaktadırlar. Ama ne yaparlarsa yapsınlar; O’nu gerçekten sevenlerle arasına giremeyeceklerdir.
İyi okumalar dileği ile. (5.7.2017)