Nazan Bozan – 40 yıllık hatır!
40 yıllık hatır!
Hafta sonu gireceğim Süper vizyon sınavlarım için eve kapanmış, kahve- sigara kardeşliği desteğinde PC başında sürekli çalışırken birden kahvenin o baş döndürücü kokusuyla kapanmakta olan göz kapaklarım kendini toparlıyor.
“Ne güzel bir içeceksin sen” diye düşünürken yakalıyorum kendimi…
Simyacı beni ne kadar filtre kahveye alıştırsa da Türk kahvesinin o taze çekilmiş kokusunu ve lezzetini başka bir içecekte
bulmanın zorluğu ile gülümsüyorum…
Bizim kültürümüzde apayrı bir yeri olan bu içecek aynı zamanda bir sosyalleşme şeklimizdir bizim.
“Hadi bir sabah kahvesine bekliyorum” ile başlayan dostluklarımızdır.
Yorucu bir günün ardından. “Bir kahve içelim soluklanalım” ile başlayan cafe sohbetlerimizdir.
Minik dedikodularımızın dilsiz kulak misafiridir.
Kız istemeye gittiğimizde yarenlik edenimiz, nişan da damadın sabrını ölçen göstergemiz, ders çalışırken “Dur bir kahve
yapayım sana” diyen anne seslenişimiz, yemek sonrası ritüellerimiz, “Şurada güzel bir cafe var, bir kahve içebilir miyiz”
diye ilişki başlatma bahanemiz, en keyifli ikramlarımız, en mutlu “Günaydınnnnn” mesajlarımız, güne başlarken ki ayılma
şeklimiz, gittiğimiz restoran da yemeğin sonunda “Kahvenizi nasıl alırsınız” sorumuzdur.
Sevmeyenimiz var mıdır bilemem, ben kendi adıma kahve ile AŞK yaşayanlardanım.
Osmanlı‘dan beri süregelen bu güzelim içecek ve sosyalleşme şekli öyle bir hayatımıza girmiştir ki dilimizde “kahvaltı”
sözcüğünün “kahve altı” olarak yerleşmesine sebep olmuş, şarkılarımıza ilham kaynağı olarak geçmiş “Bir fincan kahve
olsam kırk yıl hatırım vardı” diye nağme olmuştur.
Neden bunca severiz bu büyülü içeceği hiç düşündünüz mü?
Neden başka hiçbir içecekte olmayan “kırk yıllık hatır” bu içecektedir.
Rivayet odur ki bu söz Üsküdar’lı Bilge Yusuf ile Rum balıkçı Stelyo‘ nun hikayesine dayanır.
1895 Eminönü Yemiş İskelesi, balıkçı kahvesine giren Osmanlı zabıtı;
“Bre Yusuf , herkese benden okkalı bir kahve , ama şurada oturan Rum palikaryasına yok.. Ona , kahvem de akçem de
haramdır “… der
Bilge Yusuf kahveleri ikram eder, bir kahve de Palikarya Stelyo’nun önüne koyar
Zabıt adeta kükrer..“Ben, ona haramdır demedim mi Yusuf ?”
Bilge Yusuf, hiç istifini bozmaz
“Komutan, o kahve benden, ona da helaldir.” der..
Stelyo minnetle bakar Yusuf’a..
1905 olur, Samos (Sisam) arasında Rum isyanı başlar.. Damat Ferit Paşa adaya asker çıkarır.. Bilge Yusuf da askerdir ve
adaya çıkan askerler arasındadır. Ancak ilk çatışmada esir düşer..
2 yıl yatar Samos zindanlarında.. 2 yıl sonunda Rum çeteciler, esir pazarında satışa çıkarır Yusuf’u.
Mezatda 5 para – 7 para sesleri arasından bir ses yükselir.
“- O Türk’e benden 5 kuruş, hemen alıyorum..”
Sessizlik hakim olur, Rum alır Yusuf’u arabasına köyün dışına çıkarır. Denize yakın bir yerde arabasını durdurur, döner Yusuf’a
“ -Serbestsin Bilge Yusuf “ der.
Yusuf inanamaz duruma , Rum un ellerine kapanır..
“- Beyim, kimsin necisin, beni neden özgür bırakırsın” der.
Rum döner Yusuf’a
“- Ben balıkçı Stelyo” der..
Yusuf çözemez durumu, adamı tanımaz bile..
Rum, uzun uzun anlatır, 12 yıl öncesine, Yemiş iskelesine döner, detaylarıyla o günü anlatır ve;
“İşte ben, bir fincan kahveyi helal ettiğin balıkçı Stelyo” der.
Göz yaşları sel olur. Sarmaş dolar olurlar.
Stelyo, Yusuf’u, kaçak yoldan İstanbul’a gönderir.
Bu dostluk 35 yıl devam eder.
Her yıl birbirlerini ziyaret ederler.
Her ziyarette bir fincan kahve mutlaka vardır.
Çocuklarına, torunlarına anlatırlar dostluklarını ve
“Bu kahvenin 40 yıl hatırı var” derler.
İşte böylesi güzel bir içecektir kahve!
Pandemi bizi ne kadar birbirimizden ayrı yaşatsa da, artık kapı önünde karşılaştığımız komşumuza “Gel bir kahve içelim”
derken çekinsek de, birlikte dışarı çıktığımız gecelerin sonu uzun kahve sohbetleri ile bir süre hayatımızın virgüllerine takılacak
gibi gözükse de yaşam bizi sevdiklerimizden ayrı tutmak için büyük savaşlar verse de siz bu sabah kocaman bir kahve yapın
kendinize.
O eşsiz kokuyu o doyumsuz lezzeti damla damla yudumlayın sonra yaslanın arkanıza 40 yıllıklarınızı arayın.
Bir dost sesi kadar kahve ile bütünleşen mutluluğun tadına varın.