Torun Nilhan Osmanoğlu’nun Atatürk’e saygısı ailesinden aldığı adaptanmış..

Konuşmasında Osmanlı dönemiyle günümüz Türkiye’sinin eğitim sistemini karşılaştıran Osmanoğlu’na, öğrenciler’de çeşitli sorular sordular.
Bir öğrencinin “Sultan Abdülhamit Han döneminde baskıcı bir dönem ön plandaydı. Neden böyle bir baskı yapma gereği duymuş?” şeklindeki sorusuna, “O şekilde lanse edildi; diktatör, aynı bugün olduğu gibi. Bir kere özgürlüğün tanımını iyi biliyor olmak lazım. Ne kadar özgürsünüz, basın ne kadar özgür? Yani şimdi şunu iyi anlıyor olmak gerekiyor, o dönemde de eli kalem tutanlar, hep Sultan Abdülhamit Han’ın okuttuğu insanlar onu taşlamıştır zaten. Bu dönemde de olduğu gibi. Aslında aydın dediğimiz kesim hep onları, hükümeti sonuçta kötüleyenler. Şunu anlamak gerekiyor. Ne derecede özgürsünüz başkasının özgürlüğünün başladığı yerde siz özgür değilsiniz. Dolayısıyla toplumun bazı gelenek görenekleri örf adetleri, bu çerçevede özgürsünüz. Devletin çıkarlarının başladığı yerde basın özgürlüğü bitmiştir. Sultan Abdülhamit Han da bu politikayı izlemiştir. Dolayısıyla bundan dolayı eğer diktatör deniliyorsa o şekilde lanse ediliyorsa bugün de o şekilde bahsediliyorsa doğru bir politikadır izlediği” diye yanıt verdi.
Nilhan Osmanoğlu, başka bir öğrencinin ‘sansür ve baskı’ ile ilgili sorusuna ise, “Biraz önce söylediğim gibi biz eleştiriyle hakaretin arasındaki çizgiyi bilmiyoruz. Söylediğim gibi biz hepimiz küçük birer siyasetçi, hepimiz küçük birer alim, hepimiz en iyi bileniz. Bu ülkede maalesef kaybettiğimiz değerlerin bir tanesi de bu. Tevazu sahibi değiliz . Başkasını incitmemenin ne kadar önemli olduğunu bilmiyoruz. Dolayısıyla, hep incinen biz oluyoruz. Biraz önce de söylediğim gibi devletin çıkarının başladığı yerde basının özgürlüğü bitmiştir. Bu devlet içindir. Bu eleştirmeyecektir anlamına gelmiyor. Bakın bu ülkede ‘diktatörlük var’ diyorlar ama ben bir kitapçıya girdiğimde; Can Dündar’ın da kitabını görüyorum, komünist birinin de kitabını görüyorum. Birçok düşüncede olan kitap görüyorum, yanımda Cumhurbaşkanımızın kitabını yazan birini de onun şahsını yazan birini de görüyorum. Dolayısıyla bu şekilde bunu görünce nasıl ‘diktatör’ deniliyor, buna şaşırıyorum. Asıl özgürlükler ve medeniyetlerin ülkesinde yaşıyoruz. Gerçekten biz hep batıyı bu şekilde bilirdik medeniyetler ülkesi; işte insan haklarının gözetirler, vesaire… Şu anda bütün maskeleri düştü.” şeklinde yanıtladı.
Başka bir öğrencinin, “Bir Osmanlı Hanedan üyesi olarak, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile ilgili ne düşünüyorsunuz?” sorusuna, Osmanlı Hanedanı adına cevap veremeyeceğini fakat şahsi düşüncesini söyleyeceğini belirterek cevap veren Osmanoğlu, “Ben her zaman söylüyorum. Tarihimi her zaman ailem olarak görüyorum. İyisiyle, kötüsüyle, hatasıyla, yanlışıyla ailem olarak görüyorum. Düşünün ki, ailenizde bir hata olmuş. Bir Paşa yüzünden veya nasıl söyleyeyim, Osmanlı döneminde devşirmelere laf söylerler. Neticede Mimar Sinan da, Merzifonlu Kara Mustafa Paşa da çok sağlam devşirmelerdir. Sonrasında gelen Paşalar yüzünden ihanete uğramışlar. Yani bu Paşalar da bizim paşalarımızdı. Dolayısıyla ben iyisiyle kötüsüyle, sahip çıkma taraftarıyım. Seviyor muyum, sevmiyor muyum? Bu beni ilgilendirir. Kimse kimseyi sevmek zorunda değil ama herkes herkese saygı göstermek zorunda. Yani buna zorunda olduğunuzu hiçbir zaman unutmayın. Kimse kimseyi sevmek zorunda değil ama saygı göstermek zorundadır. Dolayısıyla, Mustafa Kemal Atatürk benim aileme saygı göstermemiş olabilir ama ben ailemden aldığım adaptan ötürü kendisine saygı gösteriyorum” ifadelerini kullandı.