Alman iş dünyasından hükümete ‘enerjide darboğaz’ uyarısı

Almanya’da hükümet, son üç nükleer santralin cumartesi günü devre dışı bırakmayı planlarken, Alman iş dünyası, “nükleer santralin kapanması nedeniyle güç arzında yaşanacak darboğazlar” konusunda hükümeti uyardı.

Almanya, Rusya-Ukrayna savaşının sebep olduğu güç krizi nedeniyle daha evvel ertelediği son 3 nükleer santrali kapatma kararını 15 Nisan’da uygulamaya koyacak.

Söz konusu tesisler Bavyera’daki Isar 2, Baden-Württemberg’deki Neckarwestheim 2 ve ülkenin kuzey batısında yer alan Emsland nükleer santralleri, geçen yıl ülkenin muhtaçlığı olan gücün yüzde 6’sını karşılamıştı.

2011’DE NÜKLEERİ TERK ETME KARARI ALINMIŞTI

Japonya’da 2011’de yaşanan Fukuşima nükleer faciası sonrası Almanya, eski Başbakan Angela Merkel hükümeti periyodunda nükleer güç kaynaklı risklerin inançlı bir formda denetim edilemeyeceği gerekçesiyle nükleer enerjiyi terk etme kararı almıştı.

Söz konusu facia sonrası nükleer güçten çıkış yasası uyarınca 2021’de 30 yıldır faal olan 3 nükleer santrali kapatılmış ve faal durumdaki son üç nükleer güç santralinin de 2022 sonuna kadar kapatılacağı duyurulmuştu.

Ancak yaşanan güç krizi Rusya’nın Ukrayna’da başlattığı savaş sonrası derinleşince, hükümet kapatma kararını ertelemişti.

ARZ GÜVENLİĞİ KAYNAKLI RİSKLER DEVAM EDİYOR

Almanya Sanayi ve Ticaret Odaları Birliği (DHIK) Lideri Peter Adrian, Alman hükümetinin nükleerden kademeli olarak vazgeçme planını eleştirerek, güç de arz darboğazları ve yüksek fiyatlar konusunda ihtarda bulundu.

Adrian, “Doğalgaz fiyatlarındaki düşüşe karşın Almanya’daki birçok şirket için güç maliyetleri yüksek olmaya devam ediyor. Birebir vakitte, arz güvenliği kaynaklı riskler hala devam ediyor” dedi.

Söz konusu risklerin yalnızca gelecek kış ayları için değil, uzun vadede de devam ettiğini belirten Adrian, şunları kaydetti:

“Bu nedenle, güç arzını genişletmek için elimizden gelen her şeyi yapmaya devam etmeliyiz ve hiçbir şartta onu daha fazla kısıtlamamalıyız. Almanya mevcut tüm güç kaynaklarına bağımlıdır. Arz darboğazlarını ve önümüzdeki aylarda güç fiyatlarında bir öteki büyük artışı önlemenin yahut en azından azaltmanın tek yolu bu.”

Adrian, güç arzında kopukluk yahut kısıtlama riskinin daha evvel Almanya’da görülmediğini belirterek, “Ancak bu gerçekleşirse endüstrileşmiş bir ülkede hiçbir şeyle telafi edilemeyecek bir lokal dezavantajdır” değerlendirmesinde bulundu.

Ayrıca Adrian, Alman iş dünyasının çoğunluğunun kullanılabilir nükleer santrallerin güç krizi son bulana kadar çalışmasına müsaade verilmesini istediğini de bildirdi.

HİDROJENLE ÇALIŞAN SANTRALLER

Almanya Güç ve Su Yönetimi Birliği (BDEW) Genel Müdürü Kerstin Andreae de Almanya’da kalan son üç nükleer santralin kapatılmasının kömürle çalışan elektrik santrallerine bağımlı kalma riskini artırdığını belirtti.

Andreae, Federal Hükümetin kısa ve uzun vadede inançlı, uygun fiyatlı ve iklim dostu bir güç arzına yönelik gerekli süratli kararları almak için elinden gelen her şeyi yapması gerektiğinin altını çizdi.

Gelecekte devamlı arz güvenliğini garanti edebilmek için, “hidrojenle çalışan” santrallere gereksinim olduğunu söz eden Andreae, “Bu santraller vaktinde devreye alınmaması yüksek sera gazı emisyonlarına neden olur zira kömürle çalışan termik santraller daha uzun mühlet çalışmak zorunda kalır” değerlendirmesinde bulundu.

Tüm bu ikazlara rağmen Almanya İktisat ve İklimi Muhafaza Bakanı Robert Habeck ise son üç nükleer santralin cumartesi günü devre dışı kalacak olmasına karşın Almanya’nın güç arz güvenliğinin garanti altında olduğunu savunuyor.

ENERJİ KRİZİ

Rusya-Ukrayna Savaşı sonrası arz istikametli belirsizlikler ve AB’nin Rus güç eserlerine uyguladığı ithalat ambargoları Almanya’daki güç piyasalarında dengesizliklere yol açmıştı.

Almanya, savaş sonrası Moskova’nın Kuzey Akım 1 doğalgaz boru sınırı üzerinden gaz akışını durdurma kararının tetiklediği sarmal bir güç kriziyle karşı karşıya kaldı.

Ayrıca Batı’nın yaptırımlarıyla ile Alman hükümeti Rusya’dan milyarca dolar fiyatındaki petrol ithalatını da büyük oranda sonlandırmıştı. AB yaptırımları kapsamında, 2023’ten itibaren Rus ham petrolü alımını da büsbütün durduracağını açıklamıştı.

Berlin, Güç Güvenliği Yasası’nda da değişiklik yaparak Rus petrol şirketi Rosneft’in iki yan kuruluşunu kamulaştırmıştı.

Almanya, Rusya-Ukrayna Savaşı ile yaşanan güç krizi karşısında geçmişte soğuk bakılan ve kullanımına son verilmesi planlanan kömüre ve nükleer güce yönelmişti. Ülke 14 termik santral ünitesini tekrar çalıştırırken 3 üniteyi de acil durumlarda faaliyete hazır pozisyona getirmişti.

Berlin, kış mevsiminde muhtemel bir güç derdine karşı daha evvel kapanması planlanan 3 nükleer santralin acil durum rezervi olarak beklemede tutulmasına da karar vermişti.

EN FAZLA KAYNAK AYIRAN ÜLKE OLMUŞTU

Bunlarla birlikte Alman hükümeti, Rusya-Ukrayna savaşıyla birlikte başlayan güç krizinde yüksek doğalgaz ve elektrik faturalarını hafifletmek için fatura dayanağı ve tasarruf üzere çeşitli önlemlerin yanı sıra Almanları mümkün olduğunca fazla güç tasarrufu yapmaya çağırmıştı.
Hükümet, güç krizini daha da hafifletmek için temel güç ve etraf siyasetlerinin birçoğunu gevşetmişti.

Berlin, Rus gazının büsbütün yerini alacak kadar sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) almak için kuzey Almanya limanlarında da yeni terminaller de inşa ediyor.

Brüksel merkezli fikir kuruluşu Bruegel’e nazaran, Almanya, toplam 268,1 milyar Euro ile Avrupa ülkeleri ortasında güç krizine karşı en fazla kaynak ayıran ülke oldu.

Ülke de güç krizine karşı mali önlemlerin ulusal gelire oranı da yüzde 7,5’sine karşılık gelmişti. (AA)