AktüelGüncelSiyasetTürkiye

Babacan:Başkanlık sistemini destekleyici bir tane ifademi göremezsiniz…

Paylaş:

Deva Partisi Genel Başkanı Ali Babacan partisi kurulduktan sonra verdiği ilk gazete mülakatında Cumhuriyet’e çarpıcı açıklamalarda bulundu:

Ak Parti’den tanıdıklarımız gelip, “bir şeyler yapalım” deseydi, bu işe hiç kalkışmazdık..

Türkiye adına hicap duyuyorum. Türkiye trollerle yönetilmeyi hak etmiyor…

Sistem 2023’e kadar dayanamaz. çok büyük bedel ödenir…

Başkanlık sistemini destekleyici bir tane ifademi göremezsiniz…

Hakikate değil kişilere sadakat gösterenler aranıyor..

Dinimizin kutsallarını siyasette araç olarak kullanmayacağız.

O kadar çok Batı düşmanlığı yapıldı ki hükümetin siyaseti dar bir köşeye sıkıştı…

Merkez Bankası Türk Lirası üretiyor ve karşılığında döviz kaynağı yok.

Bu infaz yasası gerçekten içimi burktu. Evrensel hukuk ilkelerine, eşitlik ilkesine, adalet ilkesine aykırı..

Yüzde 35 kadın, yüzde 20 genç kotamız var. Engelli kotamız var. Bunlar tüm siyasi partiler içinde en yüksek oranlar.

– Uzun yıllar AKP’de siyaset yaptınız. Şimdi yeni bir parti kurup, genel başkanlık koltuğuna oturdunuz. Ne oldu da evden ayrıldınız?

En uzun süre, 13 yıl kesintisiz bakanlık yapan kişi oldum. Bu sürede aidiyet kavramı, aile kavramı oluşuyor sahiden. Aynı ailenin sorunlu fertleri olur, yine de ailedendir, o ilişkiyi bozmak, kırmak çok kolay değildir. Hükumette olduğum zamanlarda, 2008-2009’a kadar çok iyi bir dönem yaşadık, hem ekonomide hem de demokraside büyük ilerleme kaydettik. O döneme katkı vermiş olmak benim için hâlâ onur kaynağıdır. Fakat sonraları kuruluş ilkelerine aykırı icraatların başlamasıyla; insan hakları, özgürlükler, çoğulcu demokrasi ve hukukun üstünlüğü gibi değerlerden uzaklaşıldığında, ayrılmak artık benim için hem bir zorunluluk hem de yükümlülük oldu. 

– Hiç “Keşke siyasete girmeseydim” dediğiniz oldu mu?

Hayır olmadı ama siyaseti hep geçici bir görev olarak gördüm. Onun için hep amatör ruh vardı, profesyonel bir siyasetçi gibi hissetmedim kendimi.

– Peki ya şimdi?

Şartlar biraz değişti. Türkiye ciddi olarak sıkıntılı bir dönemde. Türkiye çok iyi yönetilseydi, 2023 hedeflerine ulaşsaydı seve seve kendi işime dönerdim, ki neredeyse dönmüştüm zaten. Gözüm arkada kaldı açıkçası. İşler her geçen gün kötüye gitmeye devam etti. Böyle bir dönemde hiçbir şey yokmuş gibi davranamazdım. Tanıdığımız, tanımadığımız pek çok kişi “Sessiz kalmayın” dedi. Kuruluş öncesi sadece ben, hiç tanımadığım, farklı ideolojilerden, farklı coğrafyadan binden fazla insanla görüştüm.

– AKP’den vazgeçenler miydi, bir zaman AKP ile yol yürüyen liberaller miydi, kimdi bu insanlar?

Sadece Ak Parti’den tanıdıklarımız gelip, “bir şeyler yapalım” deseydi, bu işe hiç kalkışmazdık. Ama tamamen farklı partilere oy vermiş insanların bizi bulup ulaşmaları cesaretlendirdi. Bir Türkiye hareketi olacağını düşünmesem hiç başlamazdım. Kurucular Kurulumuza bakarsanız bunu göreceksiniz zaten. Temsil gücü çok yüksek bir heyet. Yüzde 35 kadın, yüzde 20 genç kotamız var. Engelli kotamız var. Bunlar tüm siyasi partiler içinde en yüksek oranlar.

– Aileden kopmanıza neden olan kırılma noktasını sormak isterim. Eşinize “Yok, artık yapamayacağım” dediğiniz ana gidelim…

2009 yerel seçimlerinin ertesi günü. Dört sayfalık gerekçeli bir istifa mektubuyla ilk o gün ayrılmak istedim. Ama ülkenin şartları buna izin vermedi, ayrılmam 2019 yerel seçiminden sonra fiilen mümkün oldu.

– 10 yıl istemeye istemeye, kerhen mi kaldınız?

2009 yerel seçimine giden dönemde Dışişleri Bakanı’ydım. O dönemde sıkıntılar görmeye başladım. Önceleri her şey kötüyken, hep beraber omuz omuza problem çözmeye çalışıyorduk. Başarılı da oluyorduk. Ne zaman ki Türkiye biraz ayakları üzerinde durup güçlendi, o zaman toplu ve ortak hedefler değil de şahsi hedefler gündeme gelmeye başladı. O an benim için kırılma noktası oldu. Fakat dediler ki, “Ekonomide küresel bir kriz var, Dışişlerine birini buluruz, bunu aşmak için ekonominin başına geç”. Gerçekten de 2009’un ilk çeyreğindeki işsizlik oranında ciddi bir artış oldu, ekonomi yüzde 14.4 daraldı. Bir şeyler yapmak gerekiyordu. Nasıl bırakıp gidersin? Başbakan Yardımcısı olarak Ekonomi Koordinasyon Kurulu’nun da başkanı oldum ve yeniden çalışmaya başladık. 2010-2011 iki yıl Türkiye’nin olağanüstü büyüme dönemi oldu. O krizden çok hızlı çıktık. Bütün dünya Türkiye’yi konuşur hale geldi. Akıl veren durumdaydık açıkçası. Hatta o dönem Dünya Bankası Türkiye’nin yaptığı reformlardan hareketle bir reform kitapçık serisi bile oluşturdu.

– Sonra 2011 seçimleri yapıldı…

Büyük bir başarı elde etti AK Parti. Aşırı özgüven bir miktar ayakları yerden kesmeye başladı. Tekrar şahsi gündemler oluştu.

– Şahsi gündem derken, şahsi çıkar mı demek istiyorsunuz?

Şahsi, siyasi ve maddi çıkardan bahsediyorum. Bir karar alırken ülkeye mi yoksa bir kişi veya gruba mı faydalı olsun diye alıyorsunuz? Şahsi olmaması için istişare ile gitmesi ve herkesin yetkin olması lazım. Yetkin olmayan, zayıf noktaları, korkuları olan bir istişare heyetiniz varsa, bunlarla gerçek istişare yapamazsınız.

– Bütün partiler ‘Türkiye sevdası’yla yola çıkıyor. Ne oluyor da iktidar olunca ‘ben sevdası’na dönüşüyor?

Evrensel bir gerçektir; mutlak güç mutlaka yozlaştırıyor. Her ülkenin binlerce yıllık tarihinde de bugünün Türkiye’sinde de bu var maalesef. Bunu engellemek için, gücün kurallar ve sürelerle kısıtlanması lazım.

– Tayyip Erdoğan’ı otoriter lider olmakla eleştirenler, Kemal Kılıçdaroğlu’na yıllarca “İsveç’te olsa çok iyi başbakan olur” dediler. Şimdi aynı eleştirileri sizin için duyuyoruz. Pasif kaldığınızı söyleyenlere cevabınız ne olur?

Çok farklı liderlik türleri vardır. Kabaca ikiye ayırırsak; bir otokratik bir de demokratik liderlik var. İkisi arasındaki en önemli fark şu: Demokratik liderlikte amaç öncelikle memlekettir. İkincisi yakın çalıştığınız ekiptir, kendiniz üçüncü sıradasınızdır. Otokratik liderlik sıralaması tam tersidir. Önce ben; sonra ekibim, ailem, yakın çevrem; sonra da memleket. Bizim partimiz demokratik liderlik üzerine kuruldu.

– AKP ile yola çıktığınızda size göre, Tayyip Erdoğan otokratik lider miydi, demokratik lider mi?

Başlangıçta, 2002-2007 arasında istişare mekanizmalarının oldukça iyi çalıştığını düşünüyorum. O günkü meclis grubu 363 kişiydi. Neredeyse Meclis’in üçte ikisi. 363 kişilik grupla her hafta toplanırdık, herkes çıkıp özgürce konuşurdu. Tayyip Bey’i, bakanları eleştirirler, feryat ederlerdi. Hatalardan dönülürdü.

– Sonra ne oldu?

Farklı görüşlerini söyleyenler, açıkça eleştiri getirebilen insanlar teker teker sistem dışı kaldı. Ya kişisel baskıyla insanlar ayrılma noktasına geldi ya da ayrılmaları istendi. Ya da insanlar “Yeter” dedi. Her bir uzaklaşma ya da uzaklaştırılma geride kalanları sıkı bir çerçeveye soktu. “Bak geçen gün MYK toplantısında şu arkadaş biraz eleştirel konuşmuştu, bu arkadaş gitti…” Biraz da uygulamadan hareketle otokontrol çok arttı. Maalesef şu andaki noktaya gelindi.

– O döneme ait kişisel ‘keşke’leriniz var mı, “Keşke sesimi çıkarsaydım, itiraz etseydim” dediğiniz bir şey?

Eğer mesele memleket meselesiyse, kendi kararlarımla ilgili çok istişare ederim. Onun için bazen hakkımda “Çok temkinli” diye konuşulur. Geçmişte de her kararımı istişare ile aldım. “Keşke” diyeceğim bir şey göremiyorum. Ben kendi adıma inandığım mücadelemi verdim. Başarılı olduğumuz alanlar oldu, başarısız olduğumuz alanlar oldu. Bazen bunu kamuoyu önüne taşacak şekilde de tartıştım. 2011-2012 yıllarına bakın. Tayyip Bey’in bana karşı taraf olduğu zamanlar yaşandı. Örneğin Mali Kural çalışmamız oldu hatırlarsanız. Mali Kural ile Türkiye’nin bütçe açığını ve borç stokunu kalıcı olarak kontrol altına alıp öngörülebilir hale getirmeyi amaçlamıştık. O gün Mali Kuralı koyabilseydik bugün Türkiye sapasağlam olurdu. Ki Almanya yaptı, şu anda bu krizde bile devlet harcamasını en çok arttıran ülke oldu. Mali kural olmasa yapamazdı… Çok mücadelesini verdim ama başka fikirde olan arkadaşlar “Devlet çok para harcasın, büyük projelere kaynak aktarılsın, çok ihale yapalım” diyerek engel oldu. Mali Kural komisyondan oybirliğiyle geçti. Genel Kurul’da iki saat kala döndü.

– Niçin karşı çıktılar size?

O günlerde bütçe sağlam, ekonomi sağlam. Bir an önce yatırım yapalım diye düşündüler. Tamam yapalım, ama rasyonalitesine bakalım. Bir de bu yatırımlar siyasi kaygılarla mı yoksa memleketin ihtiyacı olduğu için mi yapılıyor? O mali kuralın bir şekilde devlet harcamalarını kısıtlayacağını düşündüler. Tayyip Bey’i de ikna ettiler. Şimdi ise “Parayı nereden bulacağız” diye kıvranıyorlar. İkinci bir örnek, inşaat ve sanayi dengesinin bozulması konusu. Bunun vaktinde uyarısını yaptım, hepsi kayıtlarda. “Bakın denge bozuluyor, inşaat sektöründe imar planı ve emsal değişiklikleriyle büyük rant oluşuyor, bu rant kayıt dışı, paylaşılıyor. Kısa vadede herkes kazanıyor gibi görünüyor ama sanayi yatırımı olmuyor. İnşaat sektörümüz çok önemli bir sektör, ancak, Türkiye’nin kaynakları sadece inşaat sektörüne aktarılırsa bu ekonomiyi tıkayacak” diye defalarca uyardım. Fakat benzer lobiler yine devreye girdi. Bugün Türkiye’nin her yerinde boş binalar var. Sistem tıkandı çünkü. Zaten Koronavirüs salgını öncesinde de Türkiye ekonomisinde ciddi sorunlar vardı. Üçüncü bir örnek, Başkanlık sistemi konusu da öyle. Bir tane destekleyici ifademi göremezsiniz. Referandum öncesi benim için mitingler, televizyon programları planlamışlar. “Bir dakika: Ne mitingi ne televizyon programı, hiçbirini yapmam. Çıkmamı isterseniz, çıkayım anlatayım, beni dinleyen ‘hayır’a oy verir” dedim.

– Susmak da desteklemek değil mi, çıkıp da neden “Bu işin böyle böyle zararları var” demediniz?

Bana özel soran herkese görüşlerimi anlattım. Ama siyasi partiler yasasında ve siyasi parti tüzüklerinde disiplin denilen bir gerçek var. Parti bir karar aldıysa onun dışına çıkarak parti üyeliği yapamazsınız. Üstelik parti içindeyken, hataları elimdeki imkanlarla parti çatısı altında düzeltmeye çalıştım. Televizyonda, halka kendi partisini şikayet ediyor gibi görünmekten daha etkili bir yöntemdi. Maalesef bazı konularda etkim sınırlı kaldı. Ancak, her istişarede doğru bildiğimi savundum. O dönem Türkiye için olağanüstü bir dönemdi. Bu kadar önemli bir sistem değişikliği, 15 Temmuz darbe girişiminden hemen sonra ülkenin OHAL ile yönetildiği dönemde getirildi, “fırsat bu fırsat” dercesine… Parti içinde istişare edilmedi. Şuna üzüldüm, bire bir konuştuğunuzda “Bu çok yanlış olacak” diyen arkadaşlarımızın bir kısmı çıktılar, bunu televizyonlarda savundular. Her şeyi konuşmak zorunda değilsiniz ama konuştuğunuz her şey doğru olmalı.

– Bugünü görmüş müydünüz o zaman?

Elbette. Bakın ne diyorlardı “Koalisyon dönemi bitecek”… Ne bitmesi ittifak dönemi başladı. Basın önemli ölçüde sınırlandırıldığı ve özgürlüğü olmadığı için tutarlılık testi de yapamıyor. Şunu da vurgulamam gerekir ki, bütün suçu sisteme yüklememek lazım. Bu sistem değişmeden önce de Türkiye’de yönetim tarzı oldukça otoriterleşmişti.

Devamını okumak için…

Jurnalci.com

Paylaş:

Sağlık İçin Kızılötesi Karbon Isı Boyası
Canlıların, özellikle de insanların sağlıklı yaşayabilmek için kızılötesi ışınlara ihtiyaçları vardır. Ancak bir aylık bir sürede yoğun bir şekilde alınan güneş ışınlarının depolanması mümkün değildir. On iki ay boyunca alınacak terapi kalitesindeki kızılötesi ışınlar ise sayısız fayda sağlar.

  • Hücre sisteminin yenilenme gücünü artırır,
  • Kan dolaşımını hızlandırır,
  • Kronik yorgunluğu azaltır,
  • Bağışıklık sistemini güçlendirir,
  • Astım, alerjik rinit gibi solunum yolu rahatsızlıkları olan hastalar için en sağlıklı ısıtma sistemidir,
  • Kas ağrıları, sırt ağrıları ve eklem rahatsızlıklarını azaltır,
  • Bazı kanser türlerinin gelişimini engelleme özelliğine sahiptir,
  • Şeker hastalıklarının yan etkilerini azaltır,
  • Fizyoterapi tıp merkezlerinde doğrudan kullanılır.

Tıbbi araştırmalar, uzun dalga boyundaki ışınların terapi etkisi yaptığını, hiçbir zararlı yan etkisinin olmadığını ve insan vücudu için en uygun sıcaklığı sağladığını göstermiştir. Uzun dalga boyunda, terapi kalitesindeki kızılötesi ışınlar ile ısıtma sistemi olarak geliştirilmiş olan SRN  Kızılötesi Isı Boyası, güneşin altında ısınma hissini on iki ay sağlamaktadır. SRN Kızılötesi Isı Boyası, uygulandığı ortamı sadece ısıtmakla kalmaz; aynı zamanda bir fizyoterapi merkezine çevirerek, içinde yaşayanların sağlığına katkıda bulunur.
Uzun dalga kızılötesi, radyan ısıdır; yüzünüzde güneşin veya odun ateşinin sıcaklığını hissetmekle aynı histir. Hatta kendi vücudumuzun da yaydığı ısı türüdür. İnsanlığın bildiği en temel ısınma şeklidir. Önce objeleri ısıttığı, ısınan objelerin de ısı yayarak çevreyi sıcak tuttuğu için binlerce yıldır tercih edilmiştir.
Bugün, yüksek enerji verimliliğine sahip SRN Kızılötesi Isıtma Teknolojisi, estetik ve konforlu bir şekilde radyan ısıyı çevre dostu olarak kolayca tekrar kullanabilmemizi sağlamaktadır.
Geçtiğimiz yüzyılda insanoğlunun konforlu olması sebebiyle tercih ettiği konvansiyonel ısıtma sistemlerinin (petek, klima vb.); yakın gelecekte yerini tekrardan kızılötesi ısıtma sistemlerine bırakması kaçınılmazdır.
SRN KIZILÖTESİ KARBON ISI BOYASI HAKKINDA BAZI BİLGİLER

  • SRN Kızılötesi Isı Boyası havayı kurutmaz ve havayı değil sizi ısıtır.
  • 24 V Elektrik ile çalışan Kızılötesi Isı Boyası sistemi yenilenebilir enerji kaynaklarıyla kombine çalışabilir. (Güneş ve Rüzgar enerjisi)
  • SRN Kızılötesi Isı Boyası Üstüne duvar kağıdı,sıva ve boya gibi ürünler ile uygulanabilir özelliklere sahip bir üründür.
  • SRN Kızılötesi Isı Boyası’nın boyandığı ortamda nem ve küf olmaz.
  • SRN Kızılötesi Isı Boyası mekanik tesisat ve bakım gerektirmeye bir üründür.
  • SRN Kızılötesi Isı Boyası anında ısınma ve homojen ısı dağılımı sağlar.
  • SRN Kızılötesi Isı Boyası sağlıklıdır, nefes hastaları (bronşit vb) için en uygun ısıtma teknolojisidir.
  • Su bazlı karbon kaplamalar ek veya ana ısıtma da mükemmel olarak kullanılabilir.
  • Pars alüminyum tozu,pars bakır tozu,Pars Çinko Tozu,Pars Grafit Tozu,Pars Kurşun Tozu,Pars demir tozu,pars kurşun oksit,pars kurşun oksit sülyen,pars kurşun oksit mürdesenk,pars fire assay flux,pars nitrik asit,pars hidroklorik asit,pars sülfürik asit,pars hidrazin hidrat,pars kaolin,pars sepiyolit,sunsep,sundiyo,sunmag,pars zeolit,pars 67 mangan dioksit,pars85 mangan dioksit,hadjin yılan kovucu,parsvet yara tozu,pars lime sülfür,nanotozlar,yemkat.com,sunshield kaolin,sunshield sıvı kaolin,pars silisyum karbür,silisyum karbür,dmr74 mangan dioksit,pars magnezyum sülfat,pars magnezyum sülfat anhidrat,pars magnezyum sülfat monohidrat,pars magnezyum oksit,pars bakır sülfat,pars demir sülfat monohidrat,pars kalay sökücü,pars nikel sökücü,süren vollastonit tozu,pars volfram  tozu,pars molibden tozu,pars antimon oksit,pars potasyum hidroksit,pars potasyum silikat,kimyadeposu.com,claypacks.com,demsil silikajel,demsil kil paketi,demsil nem alıcı,nemal nem alıcı,pars sodyum metabisülfit,pars sodyum bisülfat,pars magnezyum nitrat,pars sodyum persülfat,pars kalsiyum sülfat,pars kalsiyum sülfat dihitrat,pars hayvan altlığı,pars sodyum lignosülfonat,pars maden tozları,pars metal tozları,pars yem katkıları,pars nanotozlar,pars çinko oksit,sunshield sıvı kaolen,süren titanyum tozu,pars bakır oksit,demsil silikajel,süren otocam çizik giderici,pars seryum oksit,süren ferro vanadyum tozu,pars spekülarit,süren bit-pire kovucu,süren bakır tozu,süren teknoloji,bakır tozu,
  • DMRSÜREN KİMYA LTD.ŞTİ
  • 05523307100-05325466184
  • www.kimyadeposu.com,www.claypacks.com,www.nanotozlar.com,www.netyerim.net
  • www.potasyumsilikat.net,www.kursunoksit.com,www.parsman.com.tr,www.parsgrafit.com.tr
  • www.parox.com.tr,www.sepiyolit.net,

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu