Bozdağ: Doğu Akdeniz göçmen mezarlığına dönmüş durumda

Bakan Bozdağ, Ankara Ticaret Odası (ATO) Fuar ve Kongre Merkezi’nde düzenlenen ‘Temel Hak ve Özgürlüklerin Daha Aktif Korunması Programı’na katıldı.

Burada konuşan Bozdağ, temel hak ve hürriyetlerin daha aktif kullanılması için birçok düzenleme hayata geçirildiğini belirterek, bu kapsamda çok sayıda kurum ve heyetin oluşturulduğunu söyledi.

“YENİ ÇALIŞMALAR BAŞLATILDI”

En değerli düzenlemelerden birinin Anayasa Mahkemesine ferdî müracaat yapılabilmesinin olduğunu vurgulayan Bozdağ, bu mevzuda bakanlık olarak yeni çalışmalar da başlattıklarını tabir ederek, “Bakanlık olarak çalıştığımız bahisler var. Bu mevzuları da vatandaşlarımızın lehine tahlile kavuşturacağımız halde çalışıyoruz. Şu anda Anayasa Mahkememizde kişisel müracaatta bulunan kimi belgelerin Adalet Bakanlığı Tazminat Komitesine aktarılması konusunda da hazırlığımız var. İnşallah en kısa vakitte Meclisimizin gündemine getirilecektir” diye konuştu.

“HER TARAFTA TERÖR VE SAVAŞ VAR”

Ardından ’10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü’nü hatırlatan Bozdağ, insan haklarının yalnızca bir güne sığacak, sığdırılacak haklar olmadığını belirterek şunları söyledi;

*Ama ne gariptir ki milyarlarca yıl da sürse, asırlar da sürse sorun hala dipdiri yaşanıyor. Bugün dünyanın dört bir yanında temel hak ve hürriyetlerin aktif korunmadığını, tersine faal ihlal edildiğini söylersek abartmış olmayız. Her tarafta terör var, her tarafta savaş var, ayrımcılık var, hak ihlalleri var.

*Pek çok insan haklarıyla bağdaşmayan hadiseler var. Temelinde insanlık tarihi geldiği noktada, Birleşmiş Milletler Üniversal Beyannamesini imzalamış ve Birleşmiş Milletler’i insan hak ve hürriyetlerini muhafaza, hayat hakkı dahil pek çok memleketler arası haksızlığı tedbire konusunda önemli misyonlar yüklemiş.

*Türkiye’de bu muahedeye birinci imza koyan ülkeler ortasındadır. Ancak bugün şunu söylemek lazım; İnsan Hakları Kozmik Beyannamesi bugün bir kağıt kesiminden maalesef öte gidememiştir.

*Sadece yazılı bir evrak olarak ortada durmaktadır. Bırakın aktif uygulanmasını, yanlışsız dürüst müzakeresinin dahi yapılamadığı bir memleketler arası doküman durumundadır.

“DÜNYANIN DÖRT BİR YANINDA KAN VE GÖZYAŞI HAKİM”

*Bugün Doğu Akdeniz adeta büyük bir göçmen mezarlığına dönmüş durumdadır. Ege, Göçmen Mezarlığı’na dönmüş durumdadır. Milyonlarca insan yerinden, yurdundan edilmiştir. Pek birden fazla ailelerini kaybetmiş, ömür hakları ihlal edilmiştir. Aylan bebeğin kıyıya vuran o temiz vücudunu dünya görmedi.

*İnsan Hakları Beyannamesi görmedi. Bu beyannameyi savunanlar görmedi. Kimyasal silahlar Suriye’ye atıldığında yeniden görmediler. Terör, Aybüke öğretmeni vurduğunda, saf çocukları amaç aldığında görmediler.

*Avrupa’nın göbeğinde Bosna Hersek’te 7 bin 500’den fazla suçsuz insan Birleşmiş Milletler’in nezaret ve kontrolü altında olan bir yerde adeta soykırıma uğradığında soykırım bitene kadar kılını kıpırdatmadılar.

*Dünyanın dört bir yanında kan ve gözyaşı hakim durumdadır. Myanmar’da o denli, Afganistan’da o denli, işte birebir biçimde Irak’ta, Suriye’de pek çok yerde birebir durum var.

“SESİMİZİ YÜKSELTMEMİZ LAZIM”

*Bugün Avrupa’da ve pek çok ülkede kimileri ‘İslamafobi’ diyor. Fakat ben şahsen ‘İslam düşmanlığı’ diyorum. İslam düşmanlığı adeta toplumlar tarafından benimsenen bir anlayış haline getirilir, her gün beslenir ve büyütülürken; bunun karşısında sesini çıkarmayanlar, yabancı düşmanlığı karşısında sesini çıkarmayanlar, ayrımcılık karşısında sesini çıkarmayanlar, ırkçılık karşısında sesini çıkarmayanlar bir vakit sonra çok pişman olacaklar.

*Çünkü bu hastalıkların yaygınlaşması, insanların birlikte yaşamasını, birlikte memnun olmasını, birbirlerine ve birbirlerinin hak ve hürriyetlerine hürmet duyma anlayışını her geçen gün tahrip etmekte, zayıflatmakta, bir vakit sonra bu türlü devam ederse bu anlayış daha da sıkıntı yaşar hale gelecektir.

*Onun için sesimizi, insan hakları yerine insanların düşmanlığına hakikat yönelten anlayışlara karşı yükseltmemiz lazım. İnsanları ayıran, insanların kimlikleri, inançları, memleketleri, vatandaşlıkları üzerinden hürmete layık olup olmadığını pahalandıran ilkel anlayışlara karşıda yekvücut bir uğraş kaidedir.

*Sadece Türkiye’nin huzurlu olması yetmez. Etrafımızın da bir huzur ve memnunluk çemberi olması lazım ki Türkiye’deki herkes daha rahat etsin. Onun için dünyanın her açıdan âlâ olması, yeterli yaşaması son derece kıymetli.

*Ama görüyoruz ki bugün ‘Müslüman eşittir terörist’ lafını Avrupa’da, Amerikada pek çok yerde olağan bir kavram üzere kullanmaya devam ediyorlar. Fakat biz hiçbir yerde ‘Hristiyan’ tabirini kullanmadık.

“NEREDE BİR MAZLUM VARSA, ORADA TÜRKİYE VAR”

*Türkiye’de ve dünyanın her yerinde her türlü ayrımcılığa karşı, ırkçılığa karşı, insanların dinlerine, lisanlarına, öteki farklılıklarına karşı yapılan düşmanlığa karşı her yerde insan hakları diyenlerin lisanının bir olması, tavrının bir olması, tıpkı duruşu hayata geçirmesi son derece kıymet arz etmektedir.

*Biz Türkiye olarak memleketler arası alanda attığımız her imzanın gerisinde durduk. Nerede bir mazlum, nerede bir mağdur, nerede bir hak ihlali varsa orada Türkiye’nin olduğunu tüm dünya gördü.

*Kim mazlumsa, kim mağdursa onun yanında durmayı görev gören, hakça bir duruşu, insan hak ve hürriyetlerini temel alan insanın hukukunu yücelten bir duruşu Türkiye ortaya koydu, bundan sonra da ortaya koymaya devam edeceğiz. Yalnız kalsak da eleştirilsek de hakça tavrımızı sürdürmek, Türkiye’nin büyüklüğüne, Türk milletinin asaletine yakışan bir tavırdır.

*Her ne kadar vakit zaman bu tavrımız eleştirilse de biz biliyoruz ki bizim binlerce yıllık tarihimiz, süregelen tarihimiz ve ecdadımızın bize bıraktığı miras bu hususlarda bizim daha uygun davranmamızı, insani tavır almamızı, hakça yol yürümemizi bize emrediyor ve biz bu buyruğun gereğini yaptık, yapmaya da devam edeceğiz. (DHA)