Yazarlar

Bu günler gökten zembille inmedi!…

Paylaş:

Isıtılan su deneyindeki öldüğünün farkına varamayan kurbağalar gibiyiz. Her geçen an bizi biraz daha kaçınılmaz sona doğru götürüyor.

Kurtuluş ve Kuruluş çok büyük acılar verse de tek çıkar yol kabul edildiğinden kurşunlara iman dolu göğsümüzü gererken devrimlere de tüm aklımızı ve yeteneğimizi adayarak sahip çıktık. Aydınlık ve özgür günlerin burada olduğunu görebiliyorduk. Ama savaş sırasında da açık tutulan TBMM’de kendi hainlerimiz doğmaya başlamıştı bile!… Onları ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün ileri siyasi dehası ve delip geçen bakışları ile ya susturduk, ya yok ettik. Çoğu örümcek ağlarıyla kaplı kuytu ve karanlık mağaralarına gizlendiler. Ve bu günlere o saklananlar kendilerine yaratılan uygun ortamlar sayesinde biraz daha güçlenerek ortaya çıktılar.

Her şeyden önce Atatürk ilke ve devrimlerini yeterince anlayamamanın sıkıntılarını çekiyoruz. Ve buna en önemli etken de, bunların çoğumuzun hiçbir bedel ödemeden ve hiç emek vermeden kucağımızda bulmamız oldu… Uğruna yeterince mücadele edilmeden kazanılan değerler, mirasyedilere kalan sürpriz miras gibi har vurup harman savruldu!…

İşin kötüsü bu değerlere gerçekten sahip çıkabilen ve bu gün adına “Sol” denen taraf hep hor görüldü, eleştirildi, sahiplenilmedi. Üstelik “Cumhuriyet-Demokrasi-Laiklik” bağlantılarını yeterince, hatta hiç anlayamayan bazı güruhlar, bunları geleceğin sigortası gören sol gruplara hep saldırdı. Sadece sözlü de değil; silahla can alarak da saldırdılar. Saldırı konusu bu üç tanımın doğru yorumlanması ve anlaşılmasından doğacaktı. Hele bunların olmazsa olmazı olan laiklik, bu güruh tarafından temel düşman görüldü. Tarihleri boyunca da bu düşmanlığı bilinçli olarak doğru kanalından saptırarak yürüttüler.

Haklılardı; bu üç değer olursa onların da bu sosyal hukuk devletinin eşit vatandaşları olmaları gerekiyordu! İşte sorun da buydu; bunlar bırakın eşit vatandaşlığı, karşılarındaki güçlüye “biat ve itaati şart kabul eden kullar” olmaya niyetliydiler!… Bunun için halkı olabildiğince bölüp karşıtlaştırarak iç barışı ve eşitliği bozmak, düşman yaratmak ve yandaşlarıyla kendilerine biat etmeyenleri yok etmeye çalıştılar.

1923’ten günümüze bakınca ne kadar yol aldıkları ortadadır. Artık resmen Laik, Demokratik, Sosyal bir Hukuk Devleti olan Türkiye Cumhuriyeti, aynı zamanda BOP Projesinin de devamı olacak şekilde ilk aşamada anayasası değiştirilerek Tek Adam Devleti yapılmıştır!…

Bu günlere nasıl gelindiğini sorgulamamız zorunludur. İğneyi de sonuna kadar önce kendimize batırmamız gerekir. Biz asla, ne pahasına olursa olsun o istenilen ilk “Sarı Öküzü” vermeyecektik!… Bu küçücük tavizler şimdi kazanılmış hak gibi bize ve cumhuriyete karşı kullanılır oluverdi…

Örneğin Laikliği sonuna kadar hiç taviz vermeden savunmak zorundaydık. Devletin dini olmayacağını, dinin bireysel ve vicdani bir eylem olduğunu yeterince ne biz anladık, ne anlatabildik!… Devletin dinsel konularda hiçbir vatandaşına yandaş ya da karşı olmaması zorunluydu; nötr olacaktı. Bunu da masasında oturan memurunun kılık kıyafetinden davranış şekline kadar tarafsız görüntü ve davranışlarıyla sağlayacaktı. Yani ilk bakışta ne olduğunu anımsatan hal ve hareketler, giysiler asla kullanılmayacaktı. Türban, takke falan olmayacaktı. İşte bu tavizi vererek ilk sarı öküzü de vermiş olduk…

İbadetin bireysel olduğunu, din ve vicdan özgürlüğünün anayasal bir hak olduğunu yeterince anlatamadık. Kimsenin kimseye ibadetini yapma konusunda baskıda bulunamayacağını, devletin asıl görevinin herkesin ibadetini istediği şekilde yapabilmesinde kolaylık sağlamak olduğunu anlatamadık.

Böyle olması gereken devlet verilen tavizlerle bir dinin bir mezhebinin temsilcisi oluverdi!… Diğer dinleri bırakalım; aynı dinin diğer mezheplerini bile yok saydı! Ve artık bu bölünmüşlük din olmaktan çıkıp dincilerin yarattığı yepyeni bir din denemesi haline geldi!… Bundan en çok rahatsız olması gereken gerçek laik dindarların ise beyinleri yerine duygularını çalıştırmaları sonucu laikliğin din düşmanlığı olduğu hızla yayıldı. Zaten ömrünü biat ve itaate adamış dincilerin buna inanmaları normaldi; ya geri kalan aklı başındakilere ne denecekti? İşte onlar ilk sarı öküzü verenlerdi!…

Menderes’le patlayan bu din tüccarlığı, bilerek-isteyerek laikliği, inancı yanlış yorumlama ve dine sığınarak dinci bir sınıf yaratma hezeyanı o kadar hızla gelişti ki, adeta bir tsunami gibi ülkeyi bir ucundan diğer ucuna boğdu geçti!… Zamanın solcuları bile dini çıkarlarına kullandıklarını bildikleri dincilere karşı yeterince direnemediler. Halk bizi dinsiz-imansız sanmasın korkusuyla ilk sarı öküzü verenlerden oldular. Şimdi neden bu günlere geldiğimizi daha iyi anladınız mı? O sarı öküzden sonra o kadar çok renkte öküzler kurban verildi ki şimdi çiftliklerde verecek öküz de kalmadı! Artık bizim canımızı istiyorlar!…

Tekrar Kurtuluş mu? Atatürk ilke ve devrimlerinin statik/donmuş değil sürekli kendini yenileyen çağdaş yol göstericiler olduğunu yeniden anlamak zorundayız. Ve asla bir daha din üzerinden siyaset yapılmasına izin vermeden, bir daha dincilere sarı öküz değil, onun tırnağını bile göstermeden canımız pahasına Cumhuriyet-Demokrasi-Laiklik ve Sosyal Hukuk Devletini savunacağız!…

Tek yol budur!

Paylaş:

Sağlık İçin Kızılötesi Karbon Isı Boyası
Canlıların, özellikle de insanların sağlıklı yaşayabilmek için kızılötesi ışınlara ihtiyaçları vardır. Ancak bir aylık bir sürede yoğun bir şekilde alınan güneş ışınlarının depolanması mümkün değildir. On iki ay boyunca alınacak terapi kalitesindeki kızılötesi ışınlar ise sayısız fayda sağlar.

  • Hücre sisteminin yenilenme gücünü artırır,
  • Kan dolaşımını hızlandırır,
  • Kronik yorgunluğu azaltır,
  • Bağışıklık sistemini güçlendirir,
  • Astım, alerjik rinit gibi solunum yolu rahatsızlıkları olan hastalar için en sağlıklı ısıtma sistemidir,
  • Kas ağrıları, sırt ağrıları ve eklem rahatsızlıklarını azaltır,
  • Bazı kanser türlerinin gelişimini engelleme özelliğine sahiptir,
  • Şeker hastalıklarının yan etkilerini azaltır,
  • Fizyoterapi tıp merkezlerinde doğrudan kullanılır.

Tıbbi araştırmalar, uzun dalga boyundaki ışınların terapi etkisi yaptığını, hiçbir zararlı yan etkisinin olmadığını ve insan vücudu için en uygun sıcaklığı sağladığını göstermiştir. Uzun dalga boyunda, terapi kalitesindeki kızılötesi ışınlar ile ısıtma sistemi olarak geliştirilmiş olan SRN  Kızılötesi Isı Boyası, güneşin altında ısınma hissini on iki ay sağlamaktadır. SRN Kızılötesi Isı Boyası, uygulandığı ortamı sadece ısıtmakla kalmaz; aynı zamanda bir fizyoterapi merkezine çevirerek, içinde yaşayanların sağlığına katkıda bulunur.
Uzun dalga kızılötesi, radyan ısıdır; yüzünüzde güneşin veya odun ateşinin sıcaklığını hissetmekle aynı histir. Hatta kendi vücudumuzun da yaydığı ısı türüdür. İnsanlığın bildiği en temel ısınma şeklidir. Önce objeleri ısıttığı, ısınan objelerin de ısı yayarak çevreyi sıcak tuttuğu için binlerce yıldır tercih edilmiştir.
Bugün, yüksek enerji verimliliğine sahip SRN Kızılötesi Isıtma Teknolojisi, estetik ve konforlu bir şekilde radyan ısıyı çevre dostu olarak kolayca tekrar kullanabilmemizi sağlamaktadır.
Geçtiğimiz yüzyılda insanoğlunun konforlu olması sebebiyle tercih ettiği konvansiyonel ısıtma sistemlerinin (petek, klima vb.); yakın gelecekte yerini tekrardan kızılötesi ısıtma sistemlerine bırakması kaçınılmazdır.
SRN KIZILÖTESİ KARBON ISI BOYASI HAKKINDA BAZI BİLGİLER

  • SRN Kızılötesi Isı Boyası havayı kurutmaz ve havayı değil sizi ısıtır.
  • 24 V Elektrik ile çalışan Kızılötesi Isı Boyası sistemi yenilenebilir enerji kaynaklarıyla kombine çalışabilir. (Güneş ve Rüzgar enerjisi)
  • SRN Kızılötesi Isı Boyası Üstüne duvar kağıdı,sıva ve boya gibi ürünler ile uygulanabilir özelliklere sahip bir üründür.
  • SRN Kızılötesi Isı Boyası’nın boyandığı ortamda nem ve küf olmaz.
  • SRN Kızılötesi Isı Boyası mekanik tesisat ve bakım gerektirmeye bir üründür.
  • SRN Kızılötesi Isı Boyası anında ısınma ve homojen ısı dağılımı sağlar.
  • SRN Kızılötesi Isı Boyası sağlıklıdır, nefes hastaları (bronşit vb) için en uygun ısıtma teknolojisidir.
  • Su bazlı karbon kaplamalar ek veya ana ısıtma da mükemmel olarak kullanılabilir.
  • Pars alüminyum tozu,pars bakır tozu,Pars Çinko Tozu,Pars Grafit Tozu,Pars Kurşun Tozu,Pars demir tozu,pars kurşun oksit,pars kurşun oksit sülyen,pars kurşun oksit mürdesenk,pars fire assay flux,pars nitrik asit,pars hidroklorik asit,pars sülfürik asit,pars hidrazin hidrat,pars kaolin,pars sepiyolit,sunsep,sundiyo,sunmag,pars zeolit,pars 67 mangan dioksit,pars85 mangan dioksit,hadjin yılan kovucu,parsvet yara tozu,pars lime sülfür,nanotozlar,yemkat.com,sunshield kaolin,sunshield sıvı kaolin,pars silisyum karbür,silisyum karbür,dmr74 mangan dioksit,pars magnezyum sülfat,pars magnezyum sülfat anhidrat,pars magnezyum sülfat monohidrat,pars magnezyum oksit,pars bakır sülfat,pars demir sülfat monohidrat,pars kalay sökücü,pars nikel sökücü,süren vollastonit tozu,pars volfram  tozu,pars molibden tozu,pars antimon oksit,pars potasyum hidroksit,pars potasyum silikat,kimyadeposu.com,claypacks.com,demsil silikajel,demsil kil paketi,demsil nem alıcı,nemal nem alıcı,pars sodyum metabisülfit,pars sodyum bisülfat,pars magnezyum nitrat,pars sodyum persülfat,pars kalsiyum sülfat,pars kalsiyum sülfat dihitrat,pars hayvan altlığı,pars sodyum lignosülfonat,pars maden tozları,pars metal tozları,pars yem katkıları,pars nanotozlar,pars çinko oksit,sunshield sıvı kaolen,süren titanyum tozu,pars bakır oksit,demsil silikajel,süren otocam çizik giderici,pars seryum oksit,süren ferro vanadyum tozu,pars spekülarit,süren bit-pire kovucu,süren bakır tozu,süren teknoloji,bakır tozu,
  • DMRSÜREN KİMYA LTD.ŞTİ
  • 05523307100-05325466184
  • www.kimyadeposu.com,www.claypacks.com,www.nanotozlar.com,www.netyerim.net
  • www.potasyumsilikat.net,www.kursunoksit.com,www.parsman.com.tr,www.parsgrafit.com.tr
  • www.parox.com.tr,www.sepiyolit.net,

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu