Corona Günlükleri-64 – Doğan Özdemir

Corona Günlükleri-64

Aşısız günler

Aşı yok! Olsa dükkân sizin! Aslında “Parayı veren düdüğü mü çalıyordu” yoksa “Aşıyı mı alıyordu” unuttum… Bu durumda tek umut “Yerli ve Milli Aşı.”

Bir salgın hastalıkta mücadelenin temel yollarının biri de ilaç ve aşı üretimidir. Ama aşı üretmek öyle kolayına yapılabilecek bir iş değildir. Ülkemizde genellikle sevgili meslektaşlarımın (Veteriner Hekimler) hep bir adım öne çıktığı aşı üretimi çok uzun süren çalışmalar, hayvan ve insan deneyleri sonuçlarında (Buna “Faz” deniyor) ortalama bir yılı geçen sürelerde ancak olabilir. Yani her şey normal gider, denemelerde sıkıntı çıkmaz, yan etkisi düşük veya yok; koruma süresi yeterli bir aşı üretmek bile yetmeyebilir. Tam o virüs için aşıyı başarıyla üretirsiniz; virüs tutar mutasyon geçirerek güçleniverir, sizin aşı da işe yaramayabilen hale gelebilir.

Tüm bunlara rağmen bizim bilim insanlarımız şu anda başarılı yürüyen çalışmalarını sürdürmektedirler. Bir an önce bitirerek halkımızın sağlığı için kullanıma sunulmasını gönülden dilerim.

Amaaaa; arkadaş; bu ülkenin “eşit” vatandaşları devletin onlara verdiği görev ve sorumlulukları yerine getiriyor mu? Örneğin askere gitmek, vergi vermek, sokağa çıkma denince evinde oturmak gibi… Bu durumda herkesin eşit olarak görevini yerine getirmesi beklenir. Beklenir de; bazıları çürük raporu alıp askere gitmez. Bir kısmı vergi vermediği gibi vergi borçları da affedilir. Ötekiler de pandemide lebalep dolu salonlarda kongre yaparak bununla öğünür. Tamam; hadi bunlar “fazla eşit vatandaş” diyelim; öteki garipler “öpe öpe” denileni yapar, yapmazsa da adama yaptırırlar bir şekilde…

E kardeşim; madem vatandaş görevini yapıyor, o zaman ona o görevi veren devlet ne yapıyor? Onun görevi vatandaşının sağlığını korumaktan başlamıyor mu? Topladığı vergileri bu iş için harcamayacaksa nereye harcıyor? Kaç tane ülke aşı üretti, niye sadece bir kişiden ve aracıyla aşı aldık? Hatta verilen sözlere göre bu aylarda tüm halkımızı aşılayacak kadar aşımız olacak demişlerdi! İyi de aşı nerede? Niye bize bu zamana kadar gerek hastalık sayılarında, gerekse aşı miktarında –yalan demek suç olur da başımıza iş açarız- yanlış bilgi verdiniz?

Bu durumda akla birkaç şey geliyor. İlki “Bu halk enayidir, biz ne derse inanır” diye mi düşünüyorsunuz? İkincisi “Yeni yönetim sistemimizi mademki onayladınız, sonuçlarına katlanacaksınız. Biz bakan olarak sadece gösterdiği yere bakarız, son söz ağanındır” mi diyorsunuz? Bunun peşine de “Valla kasada metelik yok, olsa aşının sözü mü olur abimize” mi demektesiniz?

Bunlar ilk akla gelenler; siz okuyucular ek yapabilirsiniz; telif ücreti de istemem hani… Ancaaaak; şimdi kasada metelik kalmadı şıkkı üzerinde durmak lazım! Daha düne kadar bu kasa hiç tamtakır olmadı! Ülke Kurtuluş Savaşı verip yiyecek ekmeğe bile muhtaç olduğu süreçlerde bu halk ta Osmanlı’dan kalan “Düyun-u Umumi” borçlarını bile son kuruşuna kadar ödedi! Sizin sata sata bitiremediğiniz işlikleri açtı. Bu durumda bile devletin kasasındaki o “Tüyü bitmemi yetimin hakkı” olan “Kefen parasına” asla el sürmedi!

Şimdi görüyoruz ki bazı muhalifler ve elbette başta CeHaPe kalkmış “128 şeye ne şey oldu?” diye sorup duruyor! Biz sizin yukarıdaki ilk şıka soktuğunuz halkın bir yarısından olmadığımız için merak ettik o 128 şeysini… E; o kadar şey el değiştirir ve kasa tamtakır kalmışsa aşıyı neyle alacan bilader? Sen de haklısın…

Sözüm o ki; yumuşak koltuklarda oturup 3-5 maaş almak, itibardan tasarruf etmeyecez diye ayranı olmayanların eylemine kalkışmanın sonu demek böyle oluyor! Hani “O CeHaPe’nin dikili bir ağacı yokkkk” diye bağıranlar var ya; sata sata bitiremeyip belki 80-100 miyar dolarlık özelleştirme mi diyelim, peşkeşleştirme mi diyelim, yok edip kasaya konan o paraları da uçmuş demek… Bu arada “Dünya bizi kıskanıyor” diye kasım kasım kasılırken bizim köylü Kasım da sizi görüp kasılmaya başladı. Neyimizi kıskanıyorlar acaba? “Yap, İşlet, çocuklarımızı yetmez, torunlarımızı da kefil et” sisteminizi mi? Yaptıklarınızın beleşten verilecek garanti paraları ile o işin o sürede en az on tanesi zaten yapılıyorken bir Allah’ın kulu bunu açıklayabilir mi?

İşi Allah’a havale etmeye kalkarsak bu konuda birileriyle baş edebilmek olanaksız! Hem Allah-Kur’an-Peygamber deyip hem de dinin kurallarını kafalarına göre yorumlamak bizi aşar! “Kul hakkı yemeyin, hırsızlık yapmayın, yalan söylemeyin, kibirlenmeyin” gibi temel direkler çatır çatır kırılıyor! Hele ahlak konusu; iç dayanmıyor! Çoluk çocuk, kız-erkek demeden tecavüze uğrarken “bir kereden bir şey olmaz, kızımı dizime oturtursam şehvet duyuyorum, ölünce bil karınıza tecavüz edebilirsiniz” diyebilen sapıklar ortalıkta fink atıyor! Önlerine çıkanın sadece bacak aralarına bakmayı ibadet sananlar ülkemizi neredeyse tecavüzcüler cennetine dönüştürecek! Ama ırz düşmanları iyi hallerden iyiler, bir kapıdan girip ötekinden çıkıyorlar! Yani siyasette olmaması gereken din, iman, etnik köken başka malzeme kalmayınca temel konular olmuş; eh, dinleyeni de var, ver mehteri…

Oysa artık yeter demenin zamanı gelmiş de geçiyor bile… İnsanlar aşısızlıktan, eve kapatarak 14-28 gün tam karantina uygulayamamak yüzünden günde 300-500 kişi ölmeye devam ediyor. Bu insanların vebalini kim ödeyecek?

Çözüm mü? Hiçbir şey çözümsüz değildir. Sadece sorunu saptamak yeter. 128 şeysi bile ortalığı darmadağın etmeye yetti. Sandık geldiğinde bunun yanıtını ve ödülünü göreceğiz. O günler de çok uzak değil.

Bu arada; sevgili dostlar, hastalık ülkemizde bu kafayla asla kontrol edilemeyecek gibi görünüyor. Lütfen tüm kurallara uyalım; uzun süre herkese dargın gibi olup görüşmemeye çabalayalım. Bizim bizden başka dostumuz yok görünüyor! Sağlıklı günler dileğiyle.