GüncelGündem

Diyanet’in Cuma hutbesinde tekrar Atatürk yok

Paylaş:

Son 8 yıldır 23 Nisan, 19 Mayıs, 30 Ağustos ve 29 Ekim’de kutladığımız ulusal bayramlarda ve 10 Kasım’a denk gelen Cuma hutbelerinde Atatürk’ü yok sayan Diyanet İşleri Başkanlığı, 10 Kasım 2023 günü okunacak Cuma hutbesinde yeniden Atatürk’e yer vermedi. Diyanetin Cuma Hutbesi şöyle:

“Peygamber Efendimiz (s.a.s), bütün insanlığı, bir olan Allah’a inanmaya ve yalnızca O’na kul olmaya çağırdı. Mekkeli müşrikler, onun bu davetine icabet etmediler. Dahası ona cephe aldılar, düşmanlık ettiler. Her türlü zulüm ve baskıyı ona reva gördüler. Allah Resûlü (s.a.s) ise hiçbir vakit davasından vazgeçmedi.

İnancını, azmini ve uğraşını asla yitirmedi. Zira onun bir gayesi vardı. O gaye, yeryüzünün en kıymetli varlığı olan insanoğluna başıboş bırakılmadığını, sorumluluklarının olduğunu hatırlatmaktı. Aziz Müminler! Bugün, Müslümanların içinde bulunduğu meşakkatlerin temel sebebi, inandıkları dava uğrunda gereğince azim ve çabalarını gösterememeleridir. Bu uğurda, ahlaklı, dürüst, prensipli ve disiplinli çalışma alışkanlıklarına gereken ehemmiyeti verememeleridir.

Sevgili Peygamberimiz (s.a.s), bir hadisinde şöyle buyurmaktadır: “Allah Teâlâ, sizden birinin yaptığı işi en hoş biçimde yapmasından mutlu kalır.”1 Değerli Müslümanlar! Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in ümmeti olarak bize düşen, İslam davası uğruna azim ve uğraş sahibi bir mümin olabilmektir. Azim, İslam’ın hayat veren iletilerine bağlı kalma kararlılığıdır. Samimi bir niyetle düzgüne ve hoşa ulaşma dileğidir. Bütün problemlere karşın morali yüksek, ümidi canlı tutma iradesidir.

Gayret ise azmedilen şeyleri hayata aktarma uğraşıdır. Maddi ve manevi bütün sebeplere sarıldıktan sonra sabırla gayeye yürümektir. Her daim yeterliliğin ve hayrın yayılması için gayret etmektir. Berbatların kötülüklerine karşın uygun kalabilme ve uygunluğu hâkim kılabilmektir. Zalimlerin zulmüne karşın hak ve hakikatten ayrılmamaktır. Bu yolda asla yılgınlığa kapılmamak, âcizlik göstermemektir.

Allah, ihmalkârlık ve gevşeklikten hoşlanmaz.” buyurmaktadır. Bunun içindir ki Müslüman, hayatının hiçbir anında gevşeklik göstermez, rehavete kapılmaz. Vazgeçmez, çabayı bırakmaz. Nemelazımcılık, vurdumduymazlık ve boş vermişlik mümine yakışmaz. Müslüman, tembellikten uzak durur. O, çalışmadan kazanamayacağını, emek vermeden ve alın teri dökmeden muvaffakiyet elde edemeyeceğini bilir.

Peygamber Efendimiz (s.a.s)’in dualarından biri ْde şöyledir, “Allah’ım! Acizlikten ve tembellikten sana sığınırım.”3 Onun bu duasına gönülden “Âmin!” diyen müminler olarak, azim ve uğraşa sarılıp insanlığı haksızlık ve zulümlerden kurtaracak olan bizleriz. İmanımızdan aldığımız güçle insanlığın barış ve huzuru için çalışacak olan biziz. Bizlerin azim ve uğraşıyla başta Filistin’deki kardeşlerimiz olmak üzere bütün mazlumların yüzü gülecektir; hüzün, yerini sevince bırakacaktır. Çünkü inancımız, bize bu misyonu yüklemekte; insanlık, bizden bunu beklemekte; tarihimiz, bizi buna davet etmektedir.

İlmin, irfanın ve bilimin ışığında çalışmalarımıza sürat verelim. Yeryüzünün imarı, inançlı bir geleceğin inşası için sorumluluklarımızı yerine getirelim. Yaptığımız her işin hakkını verelim; en sağlam, en gerçek ve en hoşunu yapmaya gayret gösterelim. Hakikaten bu türlü bir sorumluluk şuuruyla çalışan ulu ecdadımız, aziz şehitlerimiz ve kahraman gazilerimiz, bu toprakları bize vatan kılmak için var gücüyle çaba gösterdiler.

Nice muvaffakiyetler elde ettiler. Her birini rahmet ve minnetle yâd ediyoruz. Yerleri cennet, makamları âlî olsun. Unutmayalım ki, Rabbimiz, azim ve uğraşla çalışan hiçbir kulunun emeğini asla zayi etmeyecektir. Hutbemi Kehf müddeti otuzuncu ayetin mealiyle bitiriyorum: “İman edip dünya ve ahiret için faydalı işler yapanlar bilmelidirler ki, biz hoş iş yapanların ecrini asla zayi etmeyiz.”

Paylaş:

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu