Yaşım gereği onlarca seçime girdim, defalarca sandık başkanlığı yaptım. O sandıkların başında nelerin yapılacağını ve nelerin yapılamayacağını da iyi bilirim. Eğer ensene silah(!) dayanmamışsa, çok büyük bir baskı ortamı yoksa, sandıkta görevli partili yetkililer satın alınamamışsa sayımların yanlış sonuçlanması beklenemez.
Ülkemizin terör ile anılan bölgelerinde ve siyasi terör ile baskı altında tutulabildiği yerlerde doğru sonuç almak zor olabilir. Sandık kurulu üyelerinin canı ve geleceği ciddi tehdit altındaysa “önce can, sonra canan” gelecektir. Bunun sandığa yansımaları da “sırıtacak(!) derecede açıkça görülecektir. Örneğin; o bölgede hiç oy potansiyeli olmayan bir partiye silme oy çıkabilir; ya da belli oranda oy alması beklenen başka bir parti sıfır çekebilir. Seçmen listesindeki 350 kadar seçmenin tamamının oy kullanmış olması pek olağan değildir; ama yüzlerce sandıkta tam oy kullanılmış olması düşündürücüdür!
Korku sadece canla-malla-gelecekle ilgili olmayabilir. Kişiler satın alınabilir. Ama bunların sayısı da çok az olur. Yani sonuca etki etmez. Hainlik, kendini çıkarı için satma son yılların geçerli modası olmuştur garip ülkemde!…
Bir de her şeyin normal olduğu bir ortamda bazı maddi yanlışlar yapılabilir. Bu, genellikle tam olarak hangi parti ya da kişiye verildiğine karar verilemeyen, oy pusulasında görülecek maddi hatalar nedeniyle oy birliği ile karar verilemeyip genellikle geçersiz sayılan oylarda görülür. Bu durum da sonucu etkilemez.
Tüm bunlara bakıldığında; demokratik bir ülkede zaten görevin kötüye kullanılması beklenemediği gibi diğer parti görevlileri de yanlış yapılmasına izin vermez. İleri demokratik ülkelerde ise;
–Sandık başındakilerin -muhalif partilerin üyeleri hariç- kalanları iktidar tarafından belirlendiğinden;
–YSK üyelerinin –sanırım- bir önceki seçimlerde gösterdiği üstün başarıdan dolayı biten görev süreleri yasalara rağmen uzatılmış ve bu seçimde de aynı başarı beklendiğinden;
–İktidarın devletin kurumlarının tümünü elinde tutup sorumsuzca kullanıyor olmasından;
–Tek taraflı propaganda ve manevi baskının tehdide kadar döndürülmesinin olağan sayılmasından dolayı, sandıklarda iktidarın aleyhine yanlış yapılmasın beklenemez!… Yapılacak olan da üçü beşi geçmeyecek maddi hatalardır.
Geçen seçimlerden ciddi bir ders alan muhalefet, özellikle CHP, dersini çok iyi çalışarak bu kez işin temeli olan “Islak imzalı tutanakları” elden alınca zaten hile yapılacaksa da önü kesilmiş oldu. Bunun, seçim akşamı AA denen, vergilerimizle maaş alıp iktidara hizmet eden devlet memuru kişiler tarafından nasıl sabote edildiğini gördük. İki-üç saatte AKP’nin %70’lerde olduğunu izletip sonra mecburen doğru verileri girince farkın nasıl tersine döndüğünü, CHP’nin galibiyetini vermemek için %98,8’de sayımın dondurulduğunu ibretle izledik!… Bu bizlere, geçen seçimlerden bazılarında 1-2 saatlik veri akışı kesildiğinde nasıl muhalefetin “kazandık” dediği seçimleri kaybettiğini de anımsattı!
Yasa açıktır; tüm itirazlar öncelikle sandık başında yapılır. Tüm üyelerin imzalı tutanaklarıyla kayıt altına alınır. Sonra Seçim Kurullarına itiraz edilir.
Şimdi ise, geçen seçimde aynı durumda CHP’nin Ankara için yaptığı itirazı reddeden aynı seçim kurulunun, bu kez elde maddi kanıt, yani sandıklarda yapılmış bir itiraz olmadığı halde bu kez AKP’nin itirazını kabul ettiğini; sayılan oylarda istedikleri sonuç çıkmayınca tekrar sayım kararı almalarını, geçersizlerin peşinden tüm oyların tekrar sayılması gibi abes isteklerinin derhal yerine getirildiğini ibretle izliyoruz!… Küçük bir örnek olsa da bir ilçede sadece 2 oy farkıyla seçimi kaybedenin yeniden sayım gibi çok mantıklı ve haklı isteğinin ise kabul edilmemesi çifte standardın en önemli göstergesi olmaktadır!
Amaç nedir? Aslında İstanbul gibi ekonominin kalbi, paranın musluğu olan, yıllardan beri har vurup harman savunulan ve hesabı sorulmayan bir ilin CHP’ye geçmesi, 25 yıllın tüm kirli çamaşırlarının ortaya dökülmesine ve bazı yasal hesapların verilemeyecek olması düşüncesidir. On binlerce “bankamatik” memurunun varsa kanıtların yok edilmesi, halen transfer edilebilecek metaların elden çıkarılması için zaman kazanmaktan başka bir şeyi akla getirmiyor!
Bu arada her zaman olduğu gibi gündem başarıyla değiştiriliyor; yaşanan pahalılık ve gelen zamlar da dikkatten kaçırılıyor! Ancak ne yaparlarsa yapsınlar işleri çok zor! “Aşağıdan yukarıdan” yolun sonu görünüyor!
Bizi tüm dünya da izliyor ve biz bunu hak etmiyoruz!
Başa dön tuşu