Yazarlar

Doğan Özdemir -Cinayet, Taciz ve Tecavüzler

Paylaş:

Ülkemizde son zamanlarda akıl almaz, vicdanlara sığmaz bir şekilde artan taciz, tecavüz ve kadın cinayetleri dayanılamayacak boyutlara ulaştı. Çağdaşlıktan bu derece nasıl uzaklaşabildik? Nasıl gözü kapalı caniler haline gelebildik? Bunun sorgulanması gerekmez mi? Öyleyse;

Kendilerini “Türkçü” olarak kabullenenlerin tarihi geçmişlerine bakışlarına göre Türk töresinde kadın, Han’ın hemen yanı başında dokunulmazlığı ve tüm karar aşamalarında katılımı ile vazgeçilmez bir yere sahiptir. Tüm kararlar Han ve Hatun tarafından alınıp yürürlüğe konur. Hatunun olmadığı bir toplantı düşünülemez. Ancak sonrasında Türklük ve İslam arasındaki “sentez” bu konuda oldukça kafaları karıştırmış görünmektedir. Türkken Hatun’a verilen önem, İslamken neredeyse tamamen ortadan kalkmış gibi midir? Kadının değeri, örneğin şahitlikte “iki kadın eşittir bir erkek” şeklini alması, miras hukukunda da olduğu gibi yarıya düşmesi ya da yok sayılması ile şimdi ortadan kalkmakta mıdır?

Kendilerini “İslamcı” gören tarikatlara ve cemaatlerde ise kadın, erkeğin her zaman arkasında kalıp kendine söz hakkı tanınmayan, görevi sadece erkekleri mutlu etmek olan bir cinsel meta, şeytanla eş tutulan bir varlıktır artık…

Demokrasiye inananlarda ise kadın ve erkek eşittir. Bazen törelere takılsa da yine de hanede ikisi de söz sahibidir. Birlikte üretir, birlikte tüketirler. Kararları genellikle birlikte alırlar; çünkü yaşam ikisinin de sırtlarındadır.

Bunları bilip kavramadan bu olayların tam olarak anlaşılması beklenemez!

İlkel toplumlarda yasalar değil, kimin tarafından belirlendiği ve günümüze uyup uymadığı bile sorgulanamayan töreler her şeyin önündedir. Çağdaşlıktan uzaklaştıkça ilkellik kendini “töre, adet, gelenek, görenek ve mahalle baskısı” olarak kendini gösterecektir.

Tüm bunların toplamında toplumumuzda “kadının ve çocuğun yeri” çok ciddi bir tartışma konusu olmaktadır. Allah tarafından hem erkek ve hem kadın, kendi eliyle yaratılan iki temel canlı olarak düşünüldüğünde, bunlardan birinin diğerine kesin üstünlüğü nasıl kabul edilebilir? O zaman “İlahi eşitlik” tartışılmaz mı? Ailenin temeli olan bu iki canlı ancak el ele, omuz omuz verdiklerinde daha kuvvetli, daha sağlıklı ayakta duramaz mı?

Son yıllarda ülkemizi uzun süredir belli bir iktidar yönetmektedir. Bunlarla birlikte ülkemizde önce “idari anlayış şekli” değişmiş, sonra “dini değerler” siyasetin en önemli malzemesi haline getirildiğinden dini inanç ve dine saygı karmaşası yaşanmaktadır.

Özellikle bu olayların cemaatlerin mekânlarında, Kur’an Kurslarında ve hatta rezilce camilerde yapılıyor olması çok düşündürücüdür. Israrla gizlenmeye çalışılan bu rezillikler bazı gözü kara “insanseverler” tarafından çok kötü şeyleri göze alabilerek ortaya çıkarılmış; bunlar da ya görsel basında gizlenmiş, ya da yasaklarla örtülmüştür.

Tanrının verdiği canı alabilme yetkisini kendinde gören insansıların mahkemelerde bile “iyi halden(!)” ceza indirimi almaları ancak bunlara sahip çıkıldığın ve korunduğunun göstergesi sayılabilir! Hele tecavüz ve tacizlerde “çocuğun rızası vardır!” diyebilmenin ne hukuka ne de insanlığa sığması düşünülemez!…

Tüm bunlar rastgele ortaya çıkmamıştır. Annesinin dizlerini görüp şehvet duyan, kız çocuğunu kucağında oturtunca tecavüz etmek isteyen, 6-7 yaşındaki çocukların bile evlendirilebileceğini söyleyen, üstüne üstlük kendilerini dini cemaat lideri görebilen; bunlara inanan müritleri olan, ruh sağlığı bozuk, insan içinde dolaşması tehlikeli yaratıkların günden güne artması, toplumda itibar sahibi yapılması, korunup kollanması bu sonuçların doğmasının en büyük nedeni değil midir?

Günümüzde gittikçe artan derecede çocuk tacizi, tecavüzü ve kadınlara uygulanan ölümcül şiddet yaşanmaktadır. Bunun anlaşılabilir, izah edilebilir ve kabul edilebilir bir yönü asla yoktur! Tüm bunlar en adice yapılmış taciz, tecavüz ve öldürme olaylarıdır.

Toplum ne yapmaktadır? Neredeyse tüm insani değerlerini yitirmiş gibi sessiz, üç maymunu oynayan, kişiliklerini yitirmiş bireyler haline mi gelmiştir? Bunu kabul edebilmek olası mıdır?

Bunların arkasında hangi siyasi görüşler ve inançlar olabilir? Hangi yok edilmiş insani değerler bulunabilir? Bunun gerçek sorumlusu ve çözüm yeri ülkeyi yönetenler değil midir?

Soru çok! Ancak yanıt belli; yasa mı yetersiz? Soruşturmaya bir engel mi var? Birileri bunları belli bir inanca dayanarak mı yapıyor? Neden bunları yapanlar “iyi hal indirimi(!)” alabiliyor? Tüm bu ve benzeri onlarca sorun yanıtını verecek olan sadece ve sadece bizi yönetenlerdir! Eğer onlar gerçekten görevini tam olarak yapsalardı bu gün bu dine-imana, insanlığa sığmayan cinayetleri yaşamak zorunda kalmazdık!

Ey İnsanlık! Bir elmanın yarısı olan; hatta onlar olmasa biz erkeklerin de olamayacağı bir dünyada sırf üç beş dincinin fetvalarına, birkaç töre denen saçmalığa uyup kadın katliamlarına seyirci mi kalacağız? Çocukken karnında, karısıyken koynunda yattığımız kadınlarımıza sahip çıkmayacak mıyız? Bu zulmün kaynağını daha ne kadar görmezden geleceğiz?

Kadına ve çocuklara uzanan eller kırılsın!

Paylaş:

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu