Yazarlar

Doğan Özdemir – Corona Günlükleri-24

Paylaş:

Corona Günlükleri-24

Doğayla oyun oynanmaz!

Kurşun atsanız geçmeyecek maddeleri yüzyıllar boyunca üzerine düzenli olarak damlayan sadece bir damlacık suyun nasıl oyduğunu görünce işi anlamamız gerekiyordu! Peribacalarını izlerken onların oralara yerden insan eliyle dikilmediğini, yüzlerce-binlerce yıldır yağmurlarla, rüzgârlarla yukarıdan aşağı eritilip aşındırılarak bu hale geldiğini düşünmemiz gerekiyordu. Ya da bir ortamdaki kedilerin “şeytan” diyerek tamamının yakılması sonucu meydanı boş bulan farelerin ve elbette fare avcılarının hızla çoğalarak doğal dengeyi nasıl yaşanmaz hale getirdiğini, farelerin taşıdığı veba salgını ile yüz binlerce kişinin nasıl öldüğünü unutmamamız gerekiyordu.

Doğa, milyonlarca yıldır kendi dengelerini kurmaya çabalarken şimdi insan eliyle bunu bozmaya, yıkmaya, yok saymaya kalkmamızın bir hesabı olmayacak mıydı? Elbette olacaktı, oluyor da!

Sibirya denince akla soğuk iklim gelirdi; ama bu yaz dünyanın en soğuk ikliminin yaşandığı bu bölgede sıcaklık nasıl 38 dereceye çıkıverdi acaba? Ya da çok değil, bundan 20-30 yıl önceki dünya iklim haritalarına bakıp bu günkülerle kıyasladığımızda kutup bölgesindeki devasa buzulların örttüğü alanın şimdi neden bir avuç kaldığını görmüyor muyuz? Dünya sıcaklığının hızla yükselmekte olmasından neden hiç korkmuyoruz? Ozon tabakasının insanların güzellikleri için ürettikleri başta olmak üzere bazı gazlar yüzünden delinmiş olduğunu da anlamıyor muyuz?

O zaman bunun sonuçlarına hep birlikte katlanacağız! Çağımızın teknolojisinde artık uzak diye bir kavramın kalmadığını da düşünerek “Teee bilmem neredeki ülkede buzullar eriyorsa bana ne?” diyemeyeceğimizi, evimizi heyelana, sele, fırtınaya, hortuma verdiğimizde mi anlayacağız?

Dünya milyonlarca yılda bu hale geldi; şimdi bizim için vazgeçilemez olan yuvamızı el birliği ile yok ediyoruz. Bunun akla mantığa sığan bir tarafı var mı? Doğa yüzlerce yıl süren evrim ile kendi içinde dayanıksız türleri yok ederken güçlü olanların yaşamasına izin veriyor. Biz insanoğulları ise, milyonlarca yıldır süren bu yaşam mücadelesini teknoloji kullanarak yıllar içinde bazı türleri yok ediveriyoruz! Bilimsel incelemeler bize binlerce türün bu nedenlerle yok olacağını; yaşanacak doğal afetler sonucu da milyarlarca insanın yaşadığı ortamlardan göç edeceğini gösteriyor. Bu bile dehşet verici değil mi?

Dünyayı yönetenler bilimden uzaklaştıkça doğayı hedef aldıkça bunları yaşamamız kaçınılmaz olacaktır. İktidardakiler eğer insan dâhil tüm canlıların yaşam haklarına saygı göstermezse onların anası olan doğa eninde-sonunda bizlerden intikamını alacaktır, daha önce aldığı gibi!

Örneğin; Paris İklim Anlaşmasını 10 yıldır imzalamadık; bunu açıklayabilecek, inandırıcı bir gerekçe sunabilecek kimse var mı acaba? Canlılar için vazgeçilemez olan havanın oksijenini üreten ormanlarımızı üç-beş kişiye maden aranması için peşkeş çekilmesini, o canım ormanların kapkara toprak alana dönüşmesini içimize sindirebiliyor muyuz? Dere yataklarını yapılaşmaya açmanın, çayların-derelerin HES yoluyla sularının yüzyıllardır akmakta oldukları yataklardan çekilip alınması ve onların beslediği alanların kuraklığa mahkûm edilmesinin vicdana sığar yanı var mıdır? Yeşil alanların betonlaştırılması yoluyla yağan yağmurların toprak tarafından geri emilememesinin ve her yanı üç-beş dakikada sel basmasının, toplu taşıma yerine deniz yolları ve demir yollarının yok sayılarak ulaşımın tamamıyla kara taşımacılığına özendirilmesinin ve her yanı egzoz zehrine mahkûm etmenin izahı olur mu? Benzeri çok fazla örnekler verebileceğimiz doğaya karşı vahşi saldırıların bilimsel, mantıklı, anlaşılabilir bir yanı var mıdır?

Aşağı-yukarı yüz yılda bir bize ders olacak şekilde yaşattığı afetlerden ders almak yerine, bir avuç kişinin/doğa düşmanının hırsı yüzünden doğa ile savaşmayı sürdürecek miyiz? Üstelik bu kavgada asla bizler kazanacak tarafta olamayacağız! İşte şimdi yaşadığımız Corona salgınında olduğu gibi… Güneşe gitmeye kalkan insanoğlunun halen doğa karşısında ne kadar çaresiz olduğunu daha anlamadık mı?

Doğa kimsenin babasından kalan miras değildir; tüm canlıların ortak yaşam alanıdır. Bu nedenle kişilerin ya da bazı ülkelerin tün canlıların yaşam hakkını gasp etmesine asla izin vermeyelim.

Corona’lı günlerin bir an önce bitmesi dileğiyle.

 

Paylaş:

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu