Doğan Özdemir -Corona Günlükleri-41
Corona Günlükleri-41
İhanetin bedeli
İnsanların en affedilmeyen davranışlarından birisi de ihanettir. İhanet; yapılmaması gereken bir eylemin bilinçli olarak diğerine zarar verecek şekilde, salt birinin çıkarları için kullanılmasıdır denebilir. TDK sözlüğünde de “hainlik, kötülük etmek” genel tanımı yanında özelleştirilmiş haliyle “karı-kocanın birbirini aldatması” olarak veriliyor.
Sevgide ihanet, insanların yeterince özgürleşemedikleri, insan ve özellikle kadın haklarını özümseyemediği, dini değerlerin demokrasinin önüne geçtiği ülkelerde en fazla görünenidir. Evli ya da değil, ilişkilerin değişik aşamalarında eşlerden birinin diğerini aldatması sıkça yaşanan olaylardandır. Toplumumuzdaki “Mahalle Baskısı” özellikle erkeklere bağlı ihanetlerin hoş görülmesini, bir de buna dini gerekçeler ekleyerek kadınların boyun bükmesini özendirir. “Namus” kavramı yasalara göre değil inançlara göre algılandığından çoğu zaman cinayetle kadar uzanan olaylarla biter. Bizlerdeki “Ölesiye sevmek” ve “Ya benimsin ya kara toprağın” söylemleri diğer çağdaş ülkelerde iki kişi arasındaki özel ilişki olarak algılanır. Namus kavramını sadece bacak aralarında arayanlarla dolu bir ülkede bu nedenle bol bol cinayetlere tanık oluruz.
Göreve ve güvene ihanet ise herkesi ilgilendirir. Bulunduğu makamı liyakatiyle dolduramayan kişiler sorumluluklarını yeterince yerine getiremeyeceklerinden, makamlardan doğan gücü kişisel çıkarları için kullanacaklarından rüşvet, kayırmacılık, yanlı uygulamalar beklenen eylemleridir. Bu konuya işin ahlaki boyutundan yaklaşırsak, son yıllarda giderek artan oranda kadın ve çocuklara yapılan cinsel saldırılar akla gelecektir. En insanlık dışı ihanet de budur! İşyerlerinde baskı uygulamaları, tacizler, tecavüzler gibi son zamanlarda örneklerine sıkça rastladığımız, sürekli korunan ve üstü örtülmeye çabalanan bu iğrenç olaylar da mesleğe ihanet sınıfında değerlendirilebilir. Hele bu kişiler dini inançlara hizmet ettiği ileri sürülen yerlerde görevli ise emanete ihanetleri katmerli olacaktır.
Olayın çapını biraz daraltırsak, örneğin Partiler, Dernekler gibi STK’larda makama ihanetin daha kolay gözlemlenebildiğini de görürüz. Özellikle işin içine “Yönetim” ve bunun sunacağı bir “Koltuk” giriyorsa, kişilerin iç yüzlerini tanımak için bu durumun bir mihenk taşı olma özelliği taşır. Liyakatin yok sayılmaya başlamasından beri kişiler önlerinde bulunan makamlara bilgi ve becerileriyle gelme şansını gittikçe kaybetmektedir. Bu durum elbette başından sonu belirlenmiş bir yarışa girmek gibi olacağından liyakatine değil, sadakatine güvenilenler yarışları önde bitirmektedirler. İşte o koltuğu gerçekten hak eden kişilerin yerine hak-hukuk tanımaksızın oturmak isteyenlerin en kolay yapabilecekleri eylem ihanet olacaktır. Ortak çıkarları olanlar ortak hareket eder. Amaç sadece koltuğu ele geçirmek olacağından, artık orada oturandan beceri de beklenemez. Sonuç olarak da gittikçe gruplaşmaların olduğu, birlikteliğin ana hedef olması gerekirken ayrıştırmanın artarak süreceği bir yola çıkılmış olur. Yaşananlar, katılımcılarının büyük ideallerle yola çıktığı kurumlarının bu tür kişiler yüzünden hızla güç kaybına uğradığını göstermektedir.
Vatana ihanet, devletleşebilmiş tüm topluluklarda herkesi ilgilendiren bağışlanamaz suçlardandır. Ancak tarihe baktığımızda her toplumda bu tür ihanetlerin her zaman olabildiğini de görmekteyiz. Bu durum da olanların bizlere hiç ders vermediğini anımsatıyor! İçimiz acıyarak adı tescilli hainlerin heykellerinin dikildiği, isimlerinin kurumlara verildiğini görmek bile hainlik konusunda çok üretken bir yerde olduğumuzu göstermeye yetecektir.
Gözlemlediğim kadarıyla eşine-dostuna, makamına-koltuğuna, yetkisine-sorumluluğuna ihanet eden kişiler geceleri rahat uyuyamazlar! Kandırdığını, hakkını yediğini, zarar verdiğini bildiği kişiler hep geceleri rüyasına girecek, hesap soracaktır! Başkalarıyla işbirliği yaparak dostlarına ihanet edenlerin yaşamları, bu kez en yakınlarından aynı ihaneti beklemek korkusuyla geçecektir.
İhanetin çeşidi çok, sınırı yok! Doğaya, çevreye, yaşadığımız dünyaya, eşe-dosta ihanet içinde yaşanan dünyanın birer üyesiyiz. İhanetler insan var oldukça sürecektir. Çünkü insanı insan yapan aklı iken, hırsı ile aklı arasında denge kuramayanlar amaçlarına ulaşabilmek için her şeyi yapmayı sürdüreceklerdir.
Demokratik ülkelerde kişilerin özel yaşamları dışındaki, arkasında yasal kurumların olduğu ve o kurumların gücünü kullanmakta olan kişilerin yaptıkları ihanetler için yasal düzenlemeler konmuştur. Hiçbir suçun cezasız kalmayacağı düşünülür. Ancak asıl olan, yasaların herkese eşit olarak uygulanabileceğine o ülke vatandaşlarının gönülden inanmış olmalarıdır.
İşte sorun da, çözüm de buradadır!