Doğan Özdemir -Corona Günlükleri-52
Corona Günlükleri-52
Dava arkadaşları
Demokrasinin D’sinin, Hukukun H’sinin olduğu ülkelerde “Devlet” ile “Mafya” kelimeleri bir arada kullanılamaz, siyasi partiler mafya örgütleriyle birlikte anılamaz; en hafifinden anında kapatılır! Bir ülkede demokrasinin olduğu, muhalefet partilerinin varlığıyla anlaşılır. Bu nedenle muhalefet partileri iktidar tarafından “Düşman” olarak değil, ancak “Siyasi rakip” olarak görülebilir; onların liderlerine yapılacak hukuk dışı her türlü saldırıya karşı iktidar derhal gerekli önlemlerin alınmasını sağlar. Hukuk ise zaten hiç kimse ve hiçbir kurumdan talimat alamayacağından böyle bir olay ortaya çıktığı anda gereğini kendiliğinden yapar.
Yaşanan son olaylar ülkemiz siyaseti için bir turnusol kâğıdı olmuştur. İktidarın her sıkıştığı anda imdadına yetişen birisi bu kez değişik hesaplar içinde görünmektedir. Daha önce bir cemaatle yaşanan birlikteliğin hazin sonuçları hepimize yaşatanlar, şimdi bambaşka bir güçle karşı karşıya kalmışlardır. Bu güçlerden biri; dosyasında sayfalar dolusu sıralanan suçlamalarda adı geçtiği gibi bir “Çete Lideri”dir; bunun sözlük anlamı da “Mafya”dır.
Bahçeli tarafından dayatılarak çıkartılan affın bu tür kişilerin de kapsama alınmasıyla, gazetecilik görevini yapmaya çalışanlarla partileri adına siyaset yapanlar ısrarla içeride tutulurken, suç çetelerinin salıverilmesinin ne insani, ne hukuki, ne de siyasi bir dayanağı olmadığını gördük.
Ekonomik yönden iyice sıkışan iktidar, işadamlarına ve halen yutacak kadar safları kaldıysa dünyadaki yatırımcılara; “Bakın biz ekonomide hata yapan damadımız bile olsa affetmeyiz; Merkez Bankasını kötü yöneten kişiyi de görevden alıyoruz. Böylece ekonomide yepyeni bir sayfa açıyoruz. Bu zamana kadar süren kötü yönetim son bulacak; bu kez kesin uçacağız; dünya bu sefer kesin bizi kıskanacak!” mesajları vermeye uğraşmaktadır. Hele bir de buna “Hukukta da yepyeni reformlar yapacağız” şatafatlı cümlesini de ekleyince bizi 18 yıldır yöneten başkalarıymış gibi kendilerini sütten çıkmış ak kaşık yapıvermişlerdir. Ama daha sözünün dumanı kalkmadan “halkımızı hain faize ezdirmeyeceğiz!” sözü okkalı bir faiz artırımıyla yok sayılıverdi! Bu ustaca manevra, aslında talimat almadan nefes almaya cesaret edemeyen kişilerin kahramanlığından olamayacağı düşünülünce üstteki mesajı destekleyici bir ataktan başka bir şey değildi! Biz de yuttuk; ama sağ olsunlar, bu demeçlerini duyunca uzun süredir hasret kaldığımız kahkahalara sayelerinde yeniden kavuştuk! Bu arada “O zaman TCMB tarafından 120 milyar neden harcandı?” sorusuna yanıtı olan var mı?
Gelelim hukuk konusuna; her mahkemeye lazım olan son derece yetenekli, en zor kararları anında gözünün yaşına bakmadan çıkarabilen “Seyyar Mahkeme Başkanları”nı öğrenince hukukun ne hallere geldiğine üzüldük!
Bu arada üzerine tüy diker gibi bir mafya babasının Kemal Kılıçdaroğlu’na hakaret ve tehdit dolu 4 sayfalık mektubu bomba gibi gündeme düşüverdi! Elbette bizim gibi demokrasi yanlıları “Devleti devlet yapan kurumlar şimdi ayağa kalkıp adama haddini bildirecektir” diye boşuna bekledik! Evet; bir devlet ayaklandı; ama bu devlet başka devletti! MHP lideri Devlet Bahçeli anında Çakıcı’ya sahip çıktı; “O benim dava arkadaşım, ülküdaşımdır” başlığı altında o da Kılıçdaroğlu’na hakaretlerini sıraladı.
Bu ülkede belli güçlere sırtını dayayanlar bizim gençliğimizde de ülkeyi kan gölüne çevirmişler, “faili meçhul!” mu, yoksa “faili meşhur” mu olduğunu bildiğimiz cinayetler işlemekteydiler. O zaman aynı tetikçiler de ellerine verilen silahlarla kan döküyorlardı. İsimlerini isteyen internetten bulur; ama şimdi bir mafya liderine açık açık destek çıkabilen birinin “suçu ve suçluyu övmekten” çoktan sorgulamaya alınması ve partisinin hakkında kapatılma davası açılması gerekirdi!
Her konuda ortalığa ayar verenlerin halen gıkının çıkmamış olması ise ayrıca düşündürücüdür. Bu kez cemaatten FETÖ doğduğuna tanık olanların mafyacılardan ne doğacağını kara kara düşünmekte olmaları gerekir! Hele bundan kısa bir süre önce “Mahşerin 4 Atlısı”nın resminin aynı karede basına servis edilmesi, olsa olsa bir “Öncü Deprem”di… Şimdi ortağının arkasına hangi güçleri aldığını, devleti nasıl ele geçirmeye çalıştığını, onlara rağmen istediklerini yapabildiklerini görünce herhalde oturup kendi geleceğini düşünmektedir.
At izi it izine karışmış, bilek güreşi başlamıştır. Bu ülkede mafya tetikçilerini “yoldaş, arkadaş, ülküdaş” göstererek gerçek hedefini ve amacını ortaya koyanlar dün de vardı, bu gün de kendilerini tescillediler. Artık yurttaşlarımızın bu ve benzeri gerçekleri görerek yollarını yeniden gözden geçireceklerdir. Gerçekten “ülkücü” olduğunu iddia edenlerin mafya tetikçileri ile aynı ortamda kalıp kalmayacakları kısa zamanda görülecek, yeni bir siyasal dönüşüme geçilecektir.
Demokrasinin olmadığı yerde Kuvvetler Ayrılığı’nın olamayacağı; tek kişiye dayalı yönetimlerin eninde sonunda tıkanacağı; kaba kuvvetin eline silah verilenlerle ömür boyu sürdürülemeyeceği, çünkü o silahların ne zaman hangi tarafa döneceğinin kontrolünün çok zor olduğu açıktır.
Bu ülke, en zor anlarında bile Maraş’larda, Çorum’larda, Sivas’larda bedeller ödese de gericiliğe, faşizme ve onun tetikçilerine teslim olmamıştır! Bundan sonra da olmayacaktır.
Ülkemizde ciddi depremler beklenmektedir. Her sarsıntıdan sonra taşlar yerine oturmaktadır. Biri cemaatlere, öteki tetikçilere dayanan görüşler artık ömürlerini doldurmuş, tarihin çöplüğüne doğru hızla yol almaktadır; tıpkı eskileri gibi… Bu ülke hak ettiği Demokratik, Laik, Sosyal bir Hukuk Devleti olma yolunda hiçbir engel tanımayacak, hak ettiği yere en kısa zamanda ulaşacaktır.
Ne der atasözü: “Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim!”