Doğan Özdemir – Corona Günlükleri-63 Bize ikincilik yakışmadı!
Bize ikincilik yakışmadı!
Ve sonunda Sinop olarak liderliği kıl payı kaçırarak ancak 2. olabildik! Samsun bizim önümüzde lider oldu; ne yapalım, artık biraz daha fazla gayret eder, önümüzdeki hafta liderliği kaparız… Haydi hemşerilerim, göreyim sizi!
Şakası bile ağır olan bu konuyu sonunda biz de yaşadık; Corona salgınında hastalanma oranıyla ikinci sıraya yükseldik. Birkaç gün önce okuduğum bir haberde şaşkınlığı ve kızgınlığı aynı anda yaşamıştım. Haberde yaşlı bir teyzemizin kocası öldüğünde ve kendisi de hastalanınca tüm köy halkının büyük bir “İyilikseverlikle!” teyzemizi ziyaret etmeleri, hatta konuk etmeleri sonucu iki yüze yakın kişiye Corona bulaştığıydı.
Böyle bir hatanın, hatta neredeyse kastın nasıl yapılabildiğini anlamak gerçekten çok güç! Bir yıldır bu pandemiyi yaşamaktayız. Şimdi evlerimizde eskiden olmasa da buzdolabı ve TV bile var! O TV’lerde her gün güler yüzüyle bakan çıkıp gözümüze baka baka bize hastalıkla ilgili beyaz yalanlar söylüyor. Köylerimizde her halde sadece bu yandaş kanallar izleniyor olmalı ki ülkemizde pandemiden eser yok, hatta Sinop’a hiç uğramamış olsun… Bu kadar mı safız? Bu kadar mı vurdumduymazız? Nasıl böyle bir hata yapılabilir, anlaşılır gibi değil! Gerçekleri anlamak için ara sıra da muhalif kanalları izleyin bari…
Eğer hava güzelse memleketimde –ki bu yıl mevsimler de şaşırdı, hava umulduğundan çok fazla ve tehlikeli olarak güzeldi- sokaklar çok kalabalıktı. Pazar yeri de öyle… Bir gözlemci olarak baktığımda birçoğunun köydeki teyze ve köylülerinden farkı yoktu! O maskeler ağızda süs gibi duruyor; hatta durmuyor, çeneye indirilmiş haldeydi. Bahaneler de hazırdı; maskeden nefes alamıyor, sigara ya da su içiyordu halkımız! Gezi alanlarındaki küçük banklarda bir şey olmamış gibi sırt sırta oturanlar bol miktardaydı.
Arada devriye gezen polislerin yan yana yürüdüğümüz süreçte en az 10 kişiyi maske konusunda uyarmaları şaşırtıcıydı. Yani ceza yazılsa elli-atmış adım yolda bu kadar kişi yüklüce ceza alabilecekti. O an için gariban insanların bu parayı ödemede güçlük çekeceğini düşünerek üzülmüş olmaktan hızla vazgeçtim; kim olursa olsun bu kurala uymayan kişiler yüzünden sadece ilimizde değil, tüm ülke ve dünyada bu hastalık gittikçe artar hale geliyordu. Bu nedenle o kişiler yüzünden bizler de sıkıntı çekmek zorunda kalıyorduk.
Bu arada ülkemizde yaklaşık on milyon kadar aşı yapıldığını öğreniyoruz. Aslı 7-8 milyon ya, neyse… Güler yüzlü bize bakanımızın ve niçin o koltuklarda oturduklarını tam olarak anlayamadığımız Bilim Kurulunun yapmadıkları açıklamalardan ancak bu kadarını öğrenebiliyorduk! Örneğin bundan sonra ne zaman ve ne kadar daha aşı gelecekti? Bu hızla gidersek aşılamanın tüm ülkemizde bir yıldan çok daha uzun süreceği ortadaydı!
Ya bir milyon ücretsiz verilen aşıya niçin devlet para ödedi? Açıklamalara ben hiç inanmadım! İşin en güzeli de her zamanki gibi günah keçisi yine Kılıçtaroğlu oluverdi… Onun yüzünden başka ülkelerden aşı almamız tehlikeye girmiş dedi o bakan… Gülsem mi, ağlasam mı karar veremedim!
Aramızda kalsın, son duyduğum; Kılıçtaroğlu ve yandaşları aslında uzun zamandır “CeHaPeVax” diye bir aşı üretmiş, onu el altından piyasaya süreceklerinden hükümetin aşı siparişi vereceği ülkeleri caydırıyorlarmış! E, tabi; o zaman adamlar bize aşı verirler miydi yani? Hem de keş paramız elde olsa bile!
Anlaşılan 6 aydır piyasaya çıkacak olan “Milli Aşıyı” bekliyoruz! Malum; Merkez Bankasında metelik kalmadı, üstelik borçlu bile… Hani para olsa dükkân sizin de yok işte! Bu nedenle aşı almada zorlanacağımız belli. En kolay savunma hücum olacağından vurun abalıya; nasıl olsa muhalefete her türlü hakaret, aşağılama, küfür, iftira serbest! Ama muhaliflerin yerinde zıplaması bile yasak!
Sevgili Sinoplu hemşerilerim; bizi bu güne kadar bize yakışmayacak şekilde davranmanın cezasını çekiyoruz. Aklımızı başımıza almak, duyarlı davranmak ve asla hastalığı küçümsememek zorundayız. Bu güne kadar iktidar bu pandemiyi sağlıklı olarak yönetemedi, bundan sonra da yönetebilmesi olanaksız görünüyor. Ha; inanmak isteyen inanır, ama dün yapılanlar bu güne yeterince ışık tutuyor! Bu nedenle bize yakışanı yapalım, hem kendimizi, hem çevremizi, hem de ilimizin itibarını koruyalım, bir an önce rengimizi -bize çok yakışsa da- kırmızıdan maviye çevirelim! Bakın, yaz geldi! Biz deniz kenarlarında kahvelerde oturmadan rahat edemeyiz! Hiç değilse bunu unutmayalım.
“Kurtuluş yok tek başına; ya hep beraber, ya hiç birimiz!”