Ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün halkı kulluktan kurtarıp vatandaş yaptığı, dünyanın pek çok ülkesinde daha “kadının adı yok” iken kadına seçme ve seçilme hakkı verdiği Cumhuriyetimizin kuruluşundan sonra girdiğimiz onlarca seçimden birine daha giriyoruz.
Her ülkede uzun süren iktidarlar zamanla yıpranır, yüzleri eskir ve demokratik yöntemlerle yenilenir. Bu durum, halkın gözünde geleceğini test etmek gibidir.
Elbette bu söylendiği gibi kolaylıkla oluvermez. Eğer o koltuklara oturmak “demokratik” yöntemlerle olmamışsa, sahipleri oralardan inmemek için kendilerine yeni bir “gelecek planlaması” yapacaktır. Ellerindeki olanakları “nalıncı keseri” gibi kendine yontarak kullanıp geleceklerini garantiye almaya uğraşacaklardır.
Yok, eğer onları o koltuklara getiren sadece kendileri olmayıp bunda “başkalarının” da katkısı varsa zaten tek başlarına karar veremeyecekler; kendilerine biçilen gömleği giyeceklerdir.
“Hırs”ın aklın önüne geçtiği durumlarda artık demokrasiden de söz edilemeyecektir. Çünkü artık koltuk ana hedef olmuştur. İktidarın yumuşak koltuğu alışkanlık yapacak, oradan, bırakın demokrasiyi, her türlü yasal zorlamalarda bile inmemeye çaba gösterilecektir.
Ülkemizde bir “Yerel Seçim” yaşayacağız. Dolayısıyla her hangi bir ilin-ilçenin belediye başkanının şu ya da bu partiden olmasının, ne ülkenin geleceği ile ne de rejimi ile ilgisi olabilir. Ülkeyi 17 yıldır yönetmekte olanların bu seçimleri “Devletin beka sorunu” olarak göstermelerinin anlaşılabilir bir yanı yoktur!
Hele iki ana blok oluşmasına neden olup bunlardan birine “vatanı kurtaracak ittifak” derken, diğerine “hain, bölücü, terörist, hırsız vb” aşağılayıcı damgaların vurulmasına ne denebilir?
İktidar olmanın ya da seçilebilmenin yolu herkesten oy alabilmekten geçer. Bu durumda ortadan bölüp ağza alınmayacak kelimelerle suçlanan kesimden ne yüzle oy istenecektir? Bu nasıl bir iki yüzlülüktür?
Onlarca seçim yaşadık, daha da yaşayacağız. Hiç bu kadar düzeysiz hale getirildiğini görmemiştik; onu da görüyoruz. Bu durum ülkemize yakışmıyor! Seçimden sonra hangi yüzle hakaretler yağdırdığımız karşı tarafın yüzüne bakabileceğiz; doğrusu aklım almıyor!
Ekonomik olarak dibe vurmuş, neredeyse dış borçlarımızı ödeyemeyecek hale gelmiş bütçe artık saklanamıyor. Elbirliği ile bu durumdan çıkış yolu aramak yerine bu zamana kadar yapılan hataların tekrarı sadece biraz daha batmamıza neden olacaktır. Cumhuriyetin, tüyü bitmemiş yetimlerinin hakkıyla kurdukları tüm fabrikaları eşe-dosta peşkeş çekenlerin, devleti ve halkını zenginleştirmek yerine yakınlarını kollamayı yeğleyenlerin, yasal olarak Sayıştay’ı bile hesap sormaktan men edenlerin, bu güne kadar bir tek işçi çalışabilecek işyeri yapmayıp olanları da yok ettiklerini gördük.
Şimdi “Beka Sorunu” dedikleri de her halde yapılanların yasal olarak hesabını verememek korkusu gibi algılanıyor! Doğrudur; adalet bir gün herkese gerekecektir!…
Seçmenlerimizin tüm bunları düşünerek oy kullanacağından şüphem yok. Sonuçta ülkemizde sadece bazı belediye başkanlıkları el değiştirecektir.
Ama korku dağları bekliyor!… Bu gün “çıkar ve güç” için birilerinin ayaklarına yapışanlar, unutulmasın ki en ufak bir zayıflıkta bu kez onların ayaklarına dolaşacaklardır!
Martın sonunun bahar olacağından şüphemiz yoktur!
Başa dön tuşu