Doğan Özdemir -Şiddet şiddeti çağırır
Demokrasi; yönetimler içinde “kötülerin iyisidir.” Hiçbir idari yönetim şekli tam olarak kusursuz olamaz. Hele toplum değişik etnik köken ve dini inançlardan oluşuyorsa herkesi eşit derecede mutlu edebilmek neredeyse olanaksızdır. Buna bir de cahilliği eklediğinizde ne yapılsa yetersiz olacaktır.
Bu nedenle demokrasi tüm sistemler içinde bir adım öne çıkar. Demokratik rejim bunları yapabilmek için, tüm özgürlük ve örgütlenmeleri içinde barındırarak Laik, Demokratik bir Sosyal Devlet olmanın temeli olarak Kuvvetler Ayrılığı, Hukukun üstünlüğü, Yargı bağımsızlığı, yönetenlerin hesap verebilmesi kurallarına sıkıca sarılır.
Ancak “İktidar” insanın hırslarını aklının önüne geçirdiğinden siyasal kazanımlar “Kazanılmış hak” haline çevrilir. Oturulan koltuk, babadan miras kalmış gibi görünür. En önemlisi iktidar insanları koltuğunu korumaya, yerini, rütbesini, makamını ve gücünü kaybetmemeye zorlar. Bunun yöntemi de demokratik kurum ve yasalara uymak değil, tam tersine uymamayı getirecektir. Demokrasiden uzaklaşıldıkça temel hak ve özgürlükler teker teker görmezden gelinmeye, yok sayılmaya başlanacak; idareci koltuğunda oturabilmek demokratik yasalarla değil, yasa dışı yollarla ve kaba kuvvetle desteklenmeye başlanacaktır. Yasadışılık arttıkça halk, haklarını geri isterken demokratik direniş haklarını kullanmak isteyecek; bu durumda idareciler sıkıştıkça yasa dışı yollara başvuracak; “şiddet” kullanmaya başlayacaktır. Yasaklar arttıkça direniş, direniş arttıkça da şiddet çoğalacaktır.
Siyasette şiddet demokrasiyle bağdaşmaz. Totaliter rejimlerin vazgeçilmezi olsa da şiddet her zaman uygulayanın aleyhine gelişecektir. Şu ünlü kedi örneği gibi; en uysal kediyi bile bir köşeye kıstırıp şiddet uygularsanız yüzünüze atılır. “Ölümden öte köy yok” demeye başlandığında şiddet geri tepmeye başlamıştır.
Şiddetin en kötüsü “Devlet destekli” olanıdır. Burada devletin bizzat şiddet uyguladığı totaliter faşist rejimler örneği yanında, devlet kurum ve yetkililerinin hiçbir şey yapmayarak, hukuku çalıştırmayarak, suçluları görmezden gelerek, en hafif şekilde cezalandırarak, adeta suça özendirir, suçluları korur gibi davranması demokrasinin sonu olacaktır.
Siyasette herkesin ayrı ideolojileri benimsemeleri normaldir. Ancak Hukuk her türlü siyasi görüş ve ideolojinin üstünde tam bağımsız ve tarafsız olmalıdır. Eğer bir ülkede Hukuk beklenen kararları, tam ve zamanında, kişi ayrımı gözetmeksizin eşit ve tarafsız, halkın kafasında en ufak bir kuşku bırakmadan Anayasa, Yasalar, Uluslararası teamüller ve yargıcın her şeyden bağımsız vicdanı ile veremiyorsa o ülkede demokrasiden söz edilemez. En büyük tehlike hukukun siyasileşmesidir. Bunun uzun vadede kimseye yararı olmayacağı da kesindir. En faşizan rejimler bile kendi kanlarında boğulup, halka yaptıkları zalimliklerin ateşinde yanıp günü geldiğinde o koltukları bırakmak zorunda kalıyorsa, tarih bunların örnekleriyle doluysa, bugün de sonuç aynı olacaktır. O koltukların gücü ile hukuku maşa olarak kullananlar, sonunda yine o hukuk içinde yargılanacaklardır! Ama olan halkıma olacaktır! Bunlar yüzünden onlarca yıl geriye gitmiş, işi, aşı, huzuru, geleceği, güvencesi kalmamış hale geleceklerdir.
Bu nedenle son günlerde yaşamakta olduğumuz muhaliflere yapılan mafyavari ve faşizan saldırılar belki bazı canları fazlasıyla yakacaktır. Bu ülke yıllardır hainlerin, teröristlerin, işbirlikçilerin saldırıları sonucu birçok vatan evladını, yurtseverini kaybetmiştir. Tarih onları öldürerek bitirememiştir; bu günkü çapulcuların da buna gücü yetmeyecektir. Sokaklar, kendileri gibi düşünmeyen kişileri korkutarak, şiddet uygulayarak, tehdit ederek yok etmek isteyen mafya bozuntularıyla dolmaya başlamıştır. Yaşananlar, bir partinin yıllar önceki siyasi yöntemi olan silahlı ve sopalı saldırılara geri döndüğünü, “davadan döneni vurmaya” başladığını gösteriyor! Kendi gibi düşünmeyenleri hain, terörist gösterme sevdası, hızla ayaklarının altından kayan zemini durduramayacak, adım adım hak ettikleri yere doğru yuvarlanmaya devam edeceklerdir.
Bu nedenle giderayak kalan bir parçacık hukuka bari saygılı olmalarını, mahkemelere baskı ve tavsiyede, hele hele savcı ve hâkimlere açık tehditlerde bulunmamalarını öneririm. Sonuçta bu ülke bizim; yarın yine yüz yüze bakacağız. Hiç değilse muhalefette insan içine çıkacak yüzünüz kalsın!