Yaşam

EDWARD SAİD: YAHUDİLERİN YAŞADIĞI FELAKETİN BEDELİNİ FİLİSTİNLİLER ÖDÜYOR …

Paylaş:

Biz kurbanların kurbanlarıyız!..

Ortadoğu’da nasıl bir atmosferin hüküm sürdüğü konusunda müthiş bir cehalet egemen. Arapların hiçbir zaman birleşik bir enformasyon politikaları olmadı. ABD’deki Araplar, kendilerinden çok daha güçlü, çok daha varlıklı ve daha iyi örgütlenmiş olan Yahudi azınlığa kıyasla küçük bir azınlığı oluşturuyorlardı.

Araplara terörist ve fanatikler gözüyle bakılıyor. Sıradan halkın gözünde İslamiyet, şiddete meyyal bir din. Elbette son birkaç yılda meydana gelen olaylar bu izlenimi pekiştiren bir etki yapıyor. Bu konuda bir izahat çabasına girmenize de hiçbir şekilde müsaade edilmiyor. Islami terörizmin müstakil bir örnek olduğunu kanıtlamayı amaçlayan bu olağandışı kampanyaya balıklama atlayan Christopher Hitchens, Michael Ignatieff ve Michael Walzer gibi eski solcular da bizi bu noktaya zorluyorlar. Onlara kalsa, ‘terörizm İslamiyet’in özünden gelen bir şey.

“İslam-faşizmi.” Propagandaları bu doğrultuda. Buna bağlı olarak, muhalefet etmek ve akılcı bir tartışmaya girmek de fiilen engellenmiş oluyor. Medyada bu saçma iddiaları çürütmeye yönelik herhangi bir izi mumla arasanız bulamazsınız. Sonra da sahne, Clinton yönetiminin eski Ortadoğu banş görüşmecilerinden Dennis Ross gibilerine kalıyor. Ross, makamına gelmeden ve daha sonra oradan ayrılmadan önce İsrail lobisinin maaşlı mensuplarmdandı. Televizyondaki programlardan birine çıkıp, Arapların İsraillilerin yaptığı harika önerilerin hepsini birer birer geri çevirdikleri masalını okudu. İsrail, barışı seven bir devlettir, dedi.

Hal böyle olunca suçlu rolü Araplara düşüyordu. ‘Onlar’, dünyanın yok etmemiz gereken kısmında yer alıyorlar. Özellikle 11 Eylül’den sonra anlaşılabilir bir şekilde yaygınlaşan öfke ve kızgınlık seline kapılan medya, fiilen yapılması gerekenin bu olduğunu vaaz ediyor.
Dünyada 280 milyon Arabın, 1.3 milyar Müslümanın yaşadığı ve bu insanların hepsinin aynı tornadan çıkmamış olup, hepsinin de terörist olmadığı gerçeği tamamen bir tarafa bırakılmış halde. Bazı zamanlar kendinizi birdenbire, bütün İslam dünyasının yanlış yaptığından dem vuran Bernard Lewis gibi seçkin oryantalistlerin incileriyle pekiştirilen bu soyutlamalar ve genellemeler dünyasında buluveriyorsunuz. Öyle ki, sanki Lewis bir ana okuluna girmiş de, kötü davranışlar sergiliyor olup ıslah edilmesi gereken çocuklardan bahsediyor. Dolayısıyla, ABD’nin çıkarlarını ilgilendiren meselelerde akılcı tartışmalar yapılması ihtimal dahilinde bile değil. Böyle bir yola tevessül ederseniz hemen anti-Semitizmle suçlanıyorsunuz. Zaten çoğunlukla bu bakış açısıyla herhangi bir zeminde tartışmaya girecek vakti ve zemini bulmanız mümkün olmuyor. Halk arasında o kadar yaygın bir atalet hakim ki, Ortadoğu’nun terörist kaynayan, bizi öldürmek isteyen kişilerle dolu olan uzaktaki bir ülke olduğunu varsaymak onlara yetiyor. Oysa bu, çoğu kişinin gün geçtikçe biraz daha fazla savaşa, yıkıma ve anti-Amerikancılığa sürüklenmesini hızlandıran bir etken.

“Kalem ve Kılıç” başlıklı eserinde yazdığı sunuş yazısında Ekbal Ahmed, “Filistinlilerin talihsizliği tarihte ender rastlanan bir düşman, fiilen uzun dönemler boyunca acılar çekip zulümler görmüş bir halk tarafından eziliyor olması, ” demişti.

Sık sık vurguladığım üzere, biz kurbanların kurbanlarıyız. İsrail, İkinci Dünya Savaşı’nın ve Holokost’un akabinde kuruldu. Siyonist hareket yola 1890’larda çıkmıştı ve İkinci Dünya Savaşı’ndan önce de Filistin’de yerleşimler olduğu göze çarpıyordu. Hatta, Filistin’e manda düzeni getiren Ingilizlere karşı bir Yahudi terörizminden bahsedilebilirdi. Şimdi bunların hepsi unutuldu. İnsanların -bir dereceye kadar doğru olarak- hatırladıkları, sadece Avrupa Yahudileri ve onların savaşın ertesinde gidecek bir yurtlarının bulunmadığı. Onları Avrupalılar istemedi, Amerikalılar da istemediler. Bence de bu yüzden, onları Filistin’e götüren ve süreç içinde bütün bir halkın yurtlarından kovulup mülklerinin ellerinden alınmasının müsebbibi durumuna sokan Ben-Gurion gibi Siyonistlerin ellerinde oyuncak oldular.

Filistin boş bir ülke değildi. Orada yaşayan bir halk vardı; bu insanların 800 bini 1948’de yurtlarından edildiler. İsrail askeri arşivlerine baktığımızda şimdi bu bilgilere rahatlıkla ulaşabiliyoruz. İsrail son elli dört yıldır, Avrupa’da Yahudilerin başına gelen felaketin AvrupalIlar, Hıristiyanlar ve Amerikalılarda doğurduğu suçluluk duygusundan muazzam derecede faydalanıyor. Ne yazık ki Yahudilerin yaşadığı felaketin bedelini Filistinliler ödüyor. Bize her zaman Yahudi-karşıtı gözüyle bakıyorlar. Bizim dünyanın en güçlü askeri kuruluşlardan birine karşı fiilen bir şey yapmamız mümkün değilken, Yahudi çocuklarını öldürmekten kaçındığımızı dünya görmüyor mu? Onlara göreyse Filistinlileri öldürmekte bir
sorun yok, çünkü onlar Nazi geleneğini devam ettiriyorlar. İsrail başbakanı Begin, 1982’de orduları Lübnan’ı işgal ettiğinde bunu açık bir dille ortaya koydu.

Bir de ahlâki yükümlülükten bahsetmek lazım. Almanya’ya bakalım. Holokost bir Alman fenomeni olduğu için bu bağlamda Almanya’nın çok güç bir durumda olduğunu hepimiz biliyoruz. Almanya’nın İsrail’le ilişkisi son derece hassas. Yine de cesaret, hem Almanya’nın hem de İngiltere’nin (Filistin trajedisinin mimarları olan bu ülkelerin) kendi omuzlarına düşen sorumluluğu kabullenmelerini gerektiriyor. Almanlar Holokost’u işlediklerinde ve İngiltere Filistin’i Siyonistlere bıraktığında, Filistinliler adına büyük bir trajedinin kapısını açtılar. Burası, tartışma götürmeyecek kadar tehlikeli bir mayın sahası. Dolayısıyla, en azından bana göre, bu işin içinden sıyrılmak Filistin’in safında ahlâki bir tutum almayı gerektirmekte. İçimizden birçoğumuz, Avrupa’nın Yahudilere yaptıklarından dolayı kestiği faturayı niçin bizim ödememiz gerektiğini soruyoruz. Tarihsel olarak bakıldığında, Arap ve İslam ülkelerindeki Yahudilerin hayatı Hıristiyan ülkelerine kıyasla çok daha rahattı. Ortadoğu’nun her tarafında yaşamış olan Yahudi topluluklarının köklü bir geçmişi vardır ve Hıristiyanlığın ilk ortaya çıkış dönemlerine kadar uzanır. Yahudiler Irak, Yemen ve Mısır gibi ülkelerde topluluklar halinde yaşıyorlardı.

Bu ülkelerde ‘Filistin’e gidelim de bir Yahudi devleti kuralım’ yönünde somut ve kayda değer bir hareket yoktu. Kendilerini Ortadoğu’daki ırklar ve dinler havuzunun bir parçası sayıyorlardı.
Fakat artık Ortadoğu, mitolojik temellerde ırk saflığı arayan bir bölge haline gelmiştir. İsrail bu yüzden, devletin Yahudi karakterini korumak adına Filistinlilerle savaşmakta ve onlan çoluk çocuk demeden öldürmektedir. Benim kanımca mümkün olan tek çözüm, bu toprakların artık yan yana yaşayan iki halkın ülkesi olduğu­nu kabullenmektir. Zaten umut bağlanabilecek tek yol da, iki halkın ,eşit koşullarda birarada varlığını sürdürmesi ve ikisinden birinin diğerine tabi ya da ondan daha alt statüde olmamasıdır. Ama dediğim gibi, Yahudilerin Batı’nın vicdanı üzerindeki ağırlıkları o kadar etkili sonuçlar doğuruyor ki, Filistinliler açısından kendi haklarımız adına, mülklerimizin elimizden alındığını ve yerimizden yurdumuzdan edildiğimizi ortaya koyarak bu iddiaların karşısına dikilmek gerçekten çok zor.

Edward Said
Kültür ve Direniş

Paylaş:

Sağlık İçin Kızılötesi Karbon Isı Boyası
Canlıların, özellikle de insanların sağlıklı yaşayabilmek için kızılötesi ışınlara ihtiyaçları vardır. Ancak bir aylık bir sürede yoğun bir şekilde alınan güneş ışınlarının depolanması mümkün değildir. On iki ay boyunca alınacak terapi kalitesindeki kızılötesi ışınlar ise sayısız fayda sağlar.

  • Hücre sisteminin yenilenme gücünü artırır,
  • Kan dolaşımını hızlandırır,
  • Kronik yorgunluğu azaltır,
  • Bağışıklık sistemini güçlendirir,
  • Astım, alerjik rinit gibi solunum yolu rahatsızlıkları olan hastalar için en sağlıklı ısıtma sistemidir,
  • Kas ağrıları, sırt ağrıları ve eklem rahatsızlıklarını azaltır,
  • Bazı kanser türlerinin gelişimini engelleme özelliğine sahiptir,
  • Şeker hastalıklarının yan etkilerini azaltır,
  • Fizyoterapi tıp merkezlerinde doğrudan kullanılır.

Tıbbi araştırmalar, uzun dalga boyundaki ışınların terapi etkisi yaptığını, hiçbir zararlı yan etkisinin olmadığını ve insan vücudu için en uygun sıcaklığı sağladığını göstermiştir. Uzun dalga boyunda, terapi kalitesindeki kızılötesi ışınlar ile ısıtma sistemi olarak geliştirilmiş olan SRN  Kızılötesi Isı Boyası, güneşin altında ısınma hissini on iki ay sağlamaktadır. SRN Kızılötesi Isı Boyası, uygulandığı ortamı sadece ısıtmakla kalmaz; aynı zamanda bir fizyoterapi merkezine çevirerek, içinde yaşayanların sağlığına katkıda bulunur.
Uzun dalga kızılötesi, radyan ısıdır; yüzünüzde güneşin veya odun ateşinin sıcaklığını hissetmekle aynı histir. Hatta kendi vücudumuzun da yaydığı ısı türüdür. İnsanlığın bildiği en temel ısınma şeklidir. Önce objeleri ısıttığı, ısınan objelerin de ısı yayarak çevreyi sıcak tuttuğu için binlerce yıldır tercih edilmiştir.
Bugün, yüksek enerji verimliliğine sahip SRN Kızılötesi Isıtma Teknolojisi, estetik ve konforlu bir şekilde radyan ısıyı çevre dostu olarak kolayca tekrar kullanabilmemizi sağlamaktadır.
Geçtiğimiz yüzyılda insanoğlunun konforlu olması sebebiyle tercih ettiği konvansiyonel ısıtma sistemlerinin (petek, klima vb.); yakın gelecekte yerini tekrardan kızılötesi ısıtma sistemlerine bırakması kaçınılmazdır.
SRN KIZILÖTESİ KARBON ISI BOYASI HAKKINDA BAZI BİLGİLER

  • SRN Kızılötesi Isı Boyası havayı kurutmaz ve havayı değil sizi ısıtır.
  • 24 V Elektrik ile çalışan Kızılötesi Isı Boyası sistemi yenilenebilir enerji kaynaklarıyla kombine çalışabilir. (Güneş ve Rüzgar enerjisi)
  • SRN Kızılötesi Isı Boyası Üstüne duvar kağıdı,sıva ve boya gibi ürünler ile uygulanabilir özelliklere sahip bir üründür.
  • SRN Kızılötesi Isı Boyası’nın boyandığı ortamda nem ve küf olmaz.
  • SRN Kızılötesi Isı Boyası mekanik tesisat ve bakım gerektirmeye bir üründür.
  • SRN Kızılötesi Isı Boyası anında ısınma ve homojen ısı dağılımı sağlar.
  • SRN Kızılötesi Isı Boyası sağlıklıdır, nefes hastaları (bronşit vb) için en uygun ısıtma teknolojisidir.
  • Su bazlı karbon kaplamalar ek veya ana ısıtma da mükemmel olarak kullanılabilir.
  • Pars alüminyum tozu,pars bakır tozu,Pars Çinko Tozu,Pars Grafit Tozu,Pars Kurşun Tozu,Pars demir tozu,pars kurşun oksit,pars kurşun oksit sülyen,pars kurşun oksit mürdesenk,pars fire assay flux,pars nitrik asit,pars hidroklorik asit,pars sülfürik asit,pars hidrazin hidrat,pars kaolin,pars sepiyolit,sunsep,sundiyo,sunmag,pars zeolit,pars 67 mangan dioksit,pars85 mangan dioksit,hadjin yılan kovucu,parsvet yara tozu,pars lime sülfür,nanotozlar,yemkat.com,sunshield kaolin,sunshield sıvı kaolin,pars silisyum karbür,silisyum karbür,dmr74 mangan dioksit,pars magnezyum sülfat,pars magnezyum sülfat anhidrat,pars magnezyum sülfat monohidrat,pars magnezyum oksit,pars bakır sülfat,pars demir sülfat monohidrat,pars kalay sökücü,pars nikel sökücü,süren vollastonit tozu,pars volfram  tozu,pars molibden tozu,pars antimon oksit,pars potasyum hidroksit,pars potasyum silikat,kimyadeposu.com,claypacks.com,demsil silikajel,demsil kil paketi,demsil nem alıcı,nemal nem alıcı,pars sodyum metabisülfit,pars sodyum bisülfat,pars magnezyum nitrat,pars sodyum persülfat,pars kalsiyum sülfat,pars kalsiyum sülfat dihitrat,pars hayvan altlığı,pars sodyum lignosülfonat,pars maden tozları,pars metal tozları,pars yem katkıları,pars nanotozlar,pars çinko oksit,sunshield sıvı kaolen,süren titanyum tozu,pars bakır oksit,demsil silikajel,süren otocam çizik giderici,pars seryum oksit,süren ferro vanadyum tozu,pars spekülarit,süren bit-pire kovucu,süren bakır tozu,süren teknoloji,bakır tozu,
  • DMRSÜREN KİMYA LTD.ŞTİ
  • 05523307100-05325466184
  • www.kimyadeposu.com,www.claypacks.com,www.nanotozlar.com,www.netyerim.net
  • www.potasyumsilikat.net,www.kursunoksit.com,www.parsman.com.tr,www.parsgrafit.com.tr
  • www.parox.com.tr,www.sepiyolit.net,

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu