Genel sekreteri çarşafla kaçırıp, domuz bağıyla öldürmüşlerdi! Onlar da serbest…

Dicle Üniversitesi eski Tıp Fakültesi Genel Sekreteri İbrahim Sarı üniversite köprüsü üzerinde 1999 yılında Hizbullah tetikçileri tarafından aracı durdurulduktan sonra kara çarşaf giydirilerek bayan kılığında kaçırılmıştı.

Sarı, Diyarbakır’ın Mardinkapı Semtindeki Savaş Mahallesi Küçükkavas Sokaktaki 11 nolu iki katlı meskende sorgulandıktan sonra domuz bağıyla boğularak öldürülmüştü. Yakalanan itirafçıların yer göstermesiyle mezar konutun bahçesinde yapılan polis hafriyatında, Sarı ile birlikte 13 kişinin cesedi, üzerine beton dökülerek gömüldükleri yerden çıkarılmıştı.

İbrahim Sarı’nın çürümüş cesedini ailesi kolundaki metal platinden teşhis etmişti. Sarı, Diyarbakır’da bir lokal televizyon kanalında dini programlar yapıyordu ve terör örgütü Hizbullah’ın fikirlerine karşı çıktığı için kaçırılarak öldürülmüştü.

Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi eski Genel Sekreteri İbrahim Sarı, domuz bağıyla öldürülüp bu meskenin bahçesine gömülmüştü.

6 KİŞİYİ ÖLDÜRMEKTEN AĞIRLAŞTIRILMIŞ MÜEBBET HAPİS

Sarı’yı kaçıran tetikçilerden Muhammet Ömer Faruk Aydın ile birlikte yakalanan Mehmet Emin Can, Feysel Gürses, Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandı.

Üç Hizbullahçı, İbrahim Sarı, Sadık Sezer, Muzaffer Altın, Mehmet Aktaş, Abdulselam Akgül, Burhanettin Arat’ın öldürülmesi, başı açık dolaştığı için Vasfiye Süren’in yüzüne kezzap atılarak yaralanması, İdris Ercan’ın yaralanmasına katıldıkları için ağırlaştırılmış müebbet mahpusla cezalandırıldı.

Yargıtay, sanıkların cürümlerini itiraf etmelerine, belge içinde toplanan mevcut kanıt durumuna nazaran işlenen cinayetlerin sabit olduğunu belirterek “Anayasal tertibi bozmak, vahim nitelikli hareketlerde bulunmak” kabahatinden verilen ağırlaştırılmış müebbet mahpus cezalarını oy birliğiyle onadı.

14 KİŞİNİN KATİLİ

Batman’da da Mehmet Beşir Duygun, Hikmet Bal, Dündar Çelebioğlu, Teğmen Demir, Mehmet Can Seçkin, Çetin Gidici, Mehmet Raci Değirmenci, İsmet Demir, Metin Demir, Vasıf Çetin, Halit Arslangiray, Mehmet Sevecen Karabay ve Mehmet Şerif Gök’ün öldürülmesi, Nazlıhan İnatçı isimli bayanın açık ve dekolte giyindiği için satırla baş ve bedeninden yaralanması başta olmak üzere 28 kişinin de yaralanması hareketlerine katılan tetikçi Nurettin Irmak da ağırlaştırılmış müebbet mahpusla cezalandırıldı. Bu mahkûmiyet kararı da Yargıtay tarafından onanarak katılaştı.

4’Ü DE ÖZGÜR KALDI

HÜDA-PAR ile AKP yakınlaşmasının 24 Haziran 2018 seçimlerinden sonra başlamasıyla tetikçilere de tahliye yolu açılınca, bu cinayetleri işleyen hükümlü Hizbullahçılar hakkında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) normları, uzun tutukluluk mühleti, azap ve avukatsız yargılama üzere nedenlerle yargılamanın yenilenmesi kararı alındı. Bu kararla birlikte cinayetleri işleyen bu 4 tetikçi hakkında infaz durdurma kararı verilerek, tümü tahliye edildi.

BİR GÜN BİLE TUTUKLANMADAN HÜR KALDI

Hizbullah terör örgütü ismine iki kişinin öldürülmesi, iki kişinin de kaçırılması hareketlerine katıldığı gerekçesiyle hakkında ağırlaştırılmış müebbet mahpus cezası istemiyle dava evrakı bulunan, terör örgütünün köylerde fahri imamlığını yapan Siraç Ulu da 25 yıldan beri aranıyordu.

Şanlı, Hizbullah tetikçilerinin toplu tahliyelerini, yakalananların kısa müddet sonra hür bırakıldıklarını duyunca, kendi isteğiyle adliyeye gelerek teslim oldu. Tabiri alınan Ulu, bir gün bile tutuklu kalmadan hür bırakıldı. Yüce’nin, 2’si Gaffar Okkan suikastının faili olan 3 kardeşi de terör örgütü Hizbullah’ın askeri kanat yapılanmasında yer alıyordu.

Bunlardan Okkan suikastı zanlısı Necmettin Ulu ile Kemalettin Ulu hala aranırken, Veysi Ulu ise suikast sonrası yakalanıp bir müddet tutuklu yargılandıktan sonra tahliye edilmişti.

HİZBULLAH FAALİYETLERİNE KARŞI ÇIKAN KORUCULARA İNFAZ

Hizbullah ismine köylerde fahri imamlık yapan ve kendisine bağlı askeri kanat yapılanmasında yer alan tetikçilere aksiyon talimatları verdiği ileri sürülen Ulu’nun 1991 yılından itibaren Güleçoba Köyü Hatuni mezrasında ders halkaları oluşturup, küçük çocuklara ders ismi altında örgütsel propagandalar yaptığı, Diyarbakır’a bağlı Dökmetaş ve Cumhuriyet köylerinde de örgütsel faaliyetler yürüttüğü, fitre zekat topladığı, vermek istemeyenleri kaçırıp sorguladıktan sonra öldürdükleri bildirildi.

Hizbullah’ın köydeki faaliyetlerine karşı çıkan Güleçoba Köyü korucularının vefat buyruğunu, birebir vakitte Gaffar Okkan suikastından mahkum olan Bedran Salamboğa, Servet Yoldaş’a verdiği, bu üç tetikçinin Siraç Ulu’nun talimatı üzerine Diyarbakır’a alışveriş için gelen korucular Adem ve Yılmaz Keser’i takip ederek Gazi Caddesi’ndeki Sipahi Pazarı’nda çapraz ateşe alarak öldürdükleri kaydedildi.

Siraç Ulu’nun verdiği bu infaz buyruğunu yerine getiren üç tetikçinin olay yerinden kaçtıkları bildirildi. Ulu’nun Davut ve Sedat Ekinci isimli bireylerin de kaçırılıp sorgulanarak öldürülmesi talimatını verdiği, bu talimat üzerine kendilerine polis süsü veren tetikçilerin iki kişiyi kaçırıp sığınağa zincirledikleri, bu şahısların daha sonra kendi imkânlarıyla bağlı oldukları zinciri kırıp kaçtıkları için infaz edilmekten son anda kurtuldukları kaydedildi.

TALİMAT VERDİĞİ TETİKÇİLERİ TANIMADIĞINI SÖYLEDİ

Toplu tahliye kararlarını duyunca 25 yıl sonra kendi isteğiyle Adliye’ye gelerek teslim olan Siraç Ulu, kendisi aleyhine yüzlerce sayfalık söz veren, korucuların öldürülmesi için talimat verdiği tetikçileri tanımadığını söyledi.

Mahkeme, hakkında birleştirme kararı verilen üç başka dava belgesi bulunan, yakalanan tetikçilerin teşhis ve tabirlerinde aleyhine yüzlerce sayfalık söz olan Siraç Ulu hakkındaki yakalama kararını, 11 Şubat 2020 günü kaldırıp özgür bırakılmasına karar verdi.

Tek bir gün bile tutuklu kalmayan Ulu, ağırlaştırılmış müebbet mahpus cezası istemiyle tutuksuz yargılanıyor.