Günlerden bugün

Çok şükür bu sabahta sağlıklı, sıhhatli mis gibi güneşli bahar sabahında uyandım. Kalktım evde yapılması gerekli tüm işlerimi yapıp evden çıktım. Ve yine şükürler olsun sağ salim iş yerime vardım. Omuzdaşlarımı gördüm, onlarda sağ salim işe gelmişlerdi. Patronumuzla esenleştik, kahvelerimizi içtik, ya Allah bismillah dalya dedikten sonra, masamın başına geçtim. Dünden tasarladığım ve acizane yazmaya çalışacağım bir şeyler kafamdaydı ama vazgeçtim.
Nedir beni bu kadar şükretmeye zorlayan diye düşünmeye başladım. Farkına vardım ki o kadar basit ve olması gereken şeylere şükretmeye başlamışım ki, o zaman kafamda bir sürü cevapsız sorular uçuşmaya başladı. Ben çok mu dindar biriyim ya da ne biliyim şükrünü unutmuş birimiydim de ne oldu da bana bu kadar olması gereken şeylere bile şükür diyen biri oldum. Ya bende ya da yaşadığım toplumda abudik kubidik bir şeyler oluyor. Baştan sona bir kritik yaptım, sorunun benden kaynaklı olmadığını anladım, sorun toplumsaldı, yaşadıklarım, gördüklerim beni bu kadar şükürcü yapmıştı ki.
Baksanıza basında çıkan haberlere her gün şehit haberleri, güzel yurdumun güzel insanları, gencecik bedenler şehit oluyor. Bir sürü aile evlatlarını, babalarını eşlerini kaybetmenin travmasını yaşıyor. Evimize sağ salim gireceğimiz belli değil, nerde bir kalabalık görsek patlama olur mu korkusu ile evden çıkmaz durumdayız, yolumuzu, güzergahımızı değiştirdik , korku ülkesi olduk. Namusumuz, iffetimiz Allah’a emanet, köşe başında tacize uğramak bir yana, suçlunun tespit edilmesi yakalanması ayrı bir sorun. Suçlunun yakalandıktan sonra, asıl suçlu tacize uğrayan mı , taciz eden mi o da ayrı bir sorun.Düşünmek doğrumu değil mi, eleştirelim mi fikrimizi söyleyelim mi yada sadece susup oturalım mı, bilmiyorum.
Sadece bugünü yaşayıp yarını düşünmeyelim mi.
Bu nedenle sadece şükrediyorum!