Doç. Dr. Necip Hablemitoğlu cinayetine ilişkin yıllar sonra açılan davada aralarında MİT operasyonuyla Türkiye’ye getirilen tutuklu 6 sanık geçen celse Ankara 28. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından tahliye edildi. Tahliye kararı büyük yankı uyandırmıştı çünkü dosyadaki sanıklar arasında yer alan Bozkır ve Levent Göktaş firari konumdayken Türkiye’ye getirilmişlerdi.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı bu tahliye kararına itiraz etti. Başsavcılık adına tahliyelere itiraz eden davanın savcısı Zafer Ergün; tutuklu sanıklar Nuri Gökhan Bozkır ile Levent Göktaş’ın yeniden yurt dışına kaçabileceklerine dair kuvvetli şüpheler bulunduğunu belirterek tekrar tutuklanmalarını istemişti. Ancak bu itiraz reddedildi.
CEZA VERİLDİ BOZKIR ORTADA YOK
Nuri Gökhan Bozkır bu dava dışında Şanlıurfa 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen ‘Soğan Tırları’ davasında da yargılanıyordu. Bu davada hapis cezasına çarptırılan Bozkır’ın kayıplara karıştığı ortaya çıktı.
MAHKEME YOĞUN ELEŞTİRİLERİ ALTINDA
Bozkır’ın kayıplara karışması gözlerin tahliye kararını veren Ankara 28. Ağır Ceza Mahkemesi’ne çevirdi. Mahkeme verdiği kararla yargı camiasında eleştirilerin hedefi haline geldi. Mahkeme dün gece apar topar yeni bir karar verdi. Sanık Nuri Gökhan Bozkır’ın adli kontrol tedbirlerini ihlal ettiğini belirten mahkeme tutuklamaya yönelik yakalama kararı çıkardı.
‘MAHKEME HEYETİ DAVADAN ÇEKİLMELİ’
Hablemitoğlu ailesinin Avukatı Ersan Barkın konuya ilişkin halktv.com.tr’ye konuştu. Barkın mahkemenin tahliye kararına isyan ederek şunları söyledi: “Hablemitoğlu dosyasına bakan 28. Ağır Ceza Mahkemesi, MİT operasyonuyla, yakalandıktan 3 yıl sonra Türkiye’ye getirilebilen sanığı ‘kaçma şüphesi olmadığı’ gerekçesiyle ‘il dışına çıkmama’ tedbiriyle tahliye etmişti. Sonra gördük ki, yargılandığı başka bir mahkemenin hükmüne karşı firari duruma düşmüş. Bunun üzerine 2 ay önce tahliye kararı veren mahkeme, adli kontrolün ihlali nedeniyle yeniden tutuklama kararı veriyor. Hablemitoğlu davasına bakan mahkeme, verdiği tahliye kararının isabetsizliğini kendisi ortaya koymuştur. Kaldı ki, mahkemenin geçen celse verdiği tahliye kararlarının içeriği neredeyse beraat kararı biçiminde kalem alınmıştı ve ‘ihsası rey’ içeriyordu. O dakikadan itibaren, mahkemenin yapacağı yargılamanın bir değeri de kalmamıştı. Hatta neredeye soruşturmayı baştan başlatacak biçimde ara kararlar kurmuştu. Bu haliyle Mahkeme heyetinin, 10 Temmuz pazartesi günü başlayan duruşmalardan önce, derhal davaya bakmaktan çekinmesi gerekmektedir. Aksi halde, yargılama, bir tarihi belgesel çekiminden öte anlam taşımaz.”
