Haluk Levent Halk TV’ye konuştu: Yaraları sardıktan sonra benimle uğraşanlarla uğraşırım

6 Şubat’ta meydana gelen depremlerin ardından yıkıma uğrayan kentlerde ilk günden itibaren aktif bir şekilde çalışmalar yürüterek halkın güvenini kazanan Ahbap’ın kurucusu ve başkanı Haluk Levent, son zamanlarda kendisini ve Ahbap’ı hedef alanlar için, “Bu kişilerin kendilerine alan açmak için böyle davrandıklarını düşünüyorum” dedi.

Halk TV’de Seda Selek moderatörlüğündeki Perdenin Önü Arkası’na telefonla bağlanan Levent, son haftalarda kendisini ve Ahbap’ı hedef alanlara ilişkin açıklamalarda bulundu. Levent, konuya dair şu sözleri dile getirdi:

“Ahbap Başkanı olarak, Haluk Levent olarak politik tartışmaların hep uzağındayım. Bazı yanlış anlaşılmalar olabilir. Özellikle Ahbap’a gelen bağışlardan sonra birtakım insanlar bundan rahatsızlık duymuş olabilir. Doğaldır. Fakat geçtiğimiz günlerde devletin bütün kurumlarıyla görüştüm.

‘Troller kendilerine yer açmak için iftira atıyor’

Özellikle sahada biraz yavaşlama söz konusuydu. Bu yavaşlamadan dolayı devletin kurumlarına, ‘Eğer bu arkadaşlar bu şekilde işgüzarlık yaparsa bizler yardımlarda bulunamayacağız. Halkımız bize bağış gönderdi ve biz bu bağışları dağıtamayacağız’ dedik. Gerçekten de yardımcı oldular. Valisiyle bakanlarıyla yardımcı oldular diyebilirim. Ben şu anda ‘Hükümet karşı tarafta benimle uğraşıyor’ diyemiyorum. Neden diyemiyorum? Çünkü diyaloglara bakıyorum, hiçbir problem yok. Sorun, kendine alan açmak isteyen herhangi bir trolün, yazarın çizerin ya da başka alanda olan birinin rahatça konforlu bir yere gelebilmek için, ‘Bakın ben sizi ne kadar çok savunuyorum’ cümlelerinin üstüne yeni linçler, iftiralar atarak yukarıya alan açma gayreti diye düşünüyorum.

‘Halka hesap verelim, sonra benimle uğraşanlarla uğraşmaya gelirim’

Ama bu bize işlemeyecek tabii. Üzüyor, yoruyor, artık takipçilerime dedim ki: Arkadaşlar kendilerine göre bir ekip kurulmuş. Bize haberi geliyor. Bunlar 15 yıl önce davası bitmiş, sıkıntıları bitmiş, her gün konserlerdeyim, hiçbir sorun yokken, gazetelerde hiçbir yerde çıkmamışken bir anda 15 yıl öncesini yaşıyormuşuz gibi belgeler çıkartıp, insanları toplayıp, kandırıp bir şey yapacaklar. Çıkarsalar da problem yok. Çünkü ben 15 sene önce yargılanmış ve beraat etmişim. Hayatımın son 7 yılını da Ahbap’a adayarak geçirmişim.

O nedenle Twitter’ı artık sadece deprem çalışmaları için kullanma kararı aldım. Çünkü duygusal bir insanım, cevap vermek durumunda kalıyorum. O yüzden Twitter’ı benim Ahbap ekibim yönetecek. Ben sahada çalışırken, çalışmaları atacağım onlar da yayınlayacak. Nereye kadar? Şu deprem yaraları sarılsın, paralar harcanana kadar. Paralar harcansın, biz halka hesap verelim. Ondan sonra benimle uğraşanlarla ben uğraşmaya gelirim. Şimdi uğraşırsam, depreme ayıracağım zamandan çalmış olacağım. Bu çok kötü bir şey.”

Gazeteci İsmail Saymaz‘ın “Bu şahısları bu kadar öfkelendiren ne yaptınız?” sorusuna Levent şu ifadelerle yanıt verdi:

“Ben deprem ve yardımlar konusunda tecrübeliyim. Çünkü ben 1999 depreminde çadır kent kuran bir insanım. Düzce’de, Kocaeli’nde, Gölcük’te çadır kentlerim vardı 1999’da. Bu çadır kentler konusunda da tecrübeliyim. Hatta ‘Çadır kent kurduğum için çok pişmanım. Şimdi olsa yapmam’ demiştim. Çünkü çadır kenti geçici olarak kurmalıydım. Kalıcı çözüm prefabrik ev ya da konteynerlar olmalıydı demiştim.

‘Gönüllülerimizin birçoğu enkaz altındaydı’

Şu anda da aynısını yaşıyoruz. Depremin olduğu gün ben zaten Hatay’daydım. Maalesef çok acı bir manzarayla karşılaştım. Şimdiye kadar gördüğüm depremlerden çok başkaydı. Her yeri yıkılmıştı, hiçbir şey kalmamıştı. Bir kere yollar kapalıydı. Bazı yerlere araba bulup da gidemiyorduk.

Bütün şehirlerde bizim gönüllü gruplarımız vardı. Ama enteresan bir şey oldu. Gönüllü gruplarımızın arasından birçoğu da enkaz altında kaldı. Hatay, Gaziantep, Kahramanmaraş, Adana Ahbapları… Onların ailelerinden birçoğu da enkaz altındaydı. Ama buna rağmen hayattakiler ve hemen o bölgeye giden gönüllü arkadaşlarımız çok önemli bir şey yaptı. Bir tweet attım ve dedim ki, ‘Bu tweetin altına kimin yakını enkaz altındaysa yazsın’ dedim. İlk yaptığım iş buydu ve çok yararlı bir işti. O adreslerin altını okuyan Ahbaplar ve bizim yönlendirdiğimiz Afad’daki arkadaşlar hep beraber ne yapabiliriz diye mücadele etmeye başladı. Tek tek adreslere bakmaya başladı. Bütün adreslere bakamadık, çok fazlaydı.

‘Bir haftada 240 milyon TL harcadık’

Bizim yaptığımız iş aslında örgütlü bir iş. Temelde depremde Ahbaplar geri destekte bulunurlar, ne yapabiliriz diye bakarlar. Biz enkazı kaldıramayabiliriz, ama en azından depremzedelere destekte bulunabiliriz. O çocuklarımız ne yapabilirlerse yapmaya çalıştılar. Bizim asıl işimiz geri destektir.

Bir haftada 240 milyon TL harcadık, harcamaya devam ediyoruz. Bunların hesabı tek tek veriliyor zaten. Yaptığımız çalışmalar içerisinde çok kalem var. Bütün bölgelerde ihtiyaç olan ne varsa elimizden geldiğince yapmaya çalıştık. Mesela 2 çadır kent kurduk, 4 konteyner alanına konteyner satın aldık, yola çıktılar birkaç güne bölgede olurlar. Aklınıza gelebilecek jeneratörler, yiyecek içeceklere kadar, battaniyelerden yataklara kadar kalem kalem harcama yaptık.

‘Artık çadır kent kurmama kararı aldık’

Karşımıza başka bir manzara çıktı. Artık çadır kent kurmama kararı aldık. Çünkü insanlar evlerine yakın olmak istiyorlar. Evlerinde eşyaları var ve yağmalanmasından korktukları için çadırları apartmanların, kaldıkları evlerin yakınında olsun istiyorlar. Konteyner kent yapıyoruz ama artık yeni çadır kent yapmama kararı aldık. İnsanlara çadır dağıtma kararı aldık. Şimdi 12 bin çadır, yarın ve öteki gün gelmeye başlayacak. 5 bini Hatay, 3 bini Maraş, 2 bini Adana bölgesinde dağlara, köylere ve apartman önlerindeki insanlara dağıtma kararı aldık. Çünkü onları çadır kentlere getiremiyoruz. Yemesi içmesi bizden diyoruz. Ama gelmiyorlar. Çünkü evlerinde kalmak istiyorlar.”

Deniz Akkaya‘nın kendisine yönelik sözlerine ilişkin Levent, “Ben yardım amaçlı konser verdim. Bugün olsa yine aynısını yaparım. Bir hayırsever ‘Ben bu 5 ailenin ihtiyacını karşılarım, gel konser ver’ dese veririm yani sorun yok” cevabını verdi.