İki hakimin onur savaşı… Verdikleri karar sonrası rüşvetle suçlandılar

Diyarbakır’da 27 yıldan beri hükümlü bulunan ve cezasının bitmesine 2,5 yıl kalan Gülazer Akın isimli bayanı, tahliye edilen Hizbullah tetikçileriyle emsal teşkil ettiği için infazını durduran Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi Lideri Selçuk Temizel ile tıpkı mahkemenin üye hakimi Bahar Geçkil Ergüden, meslekten ihraç edilip haklarında “Rüşvet” aldıkları teziyle dava açılmış, Yargıtay 5. Ceza Dairesi ise iki hakim hakkında beraat kararı vermişti.

Yargıtay, verdiği beraat kararının münasebetlerini 34 sayfada topladı. Yargıtay, iki yargıcın infazını durdurdukları Gülazer Akın isimli bayanla ilgili kıymetlendirme yaparken yasal takdir hakkını mı kullandıkları, bu takdir hakkını kullanırken kusur mı yaptıkları, kusur yapmış iseler taammüden mi yaptıkları konularının öncelikle tartışılması gerektiğine dikkat çekti.

RÜŞVET BİR MÜSABAKA HATASIDIR FAKAT KARŞI TARAF YOK

Soruşturma etabında iki hakimin de mal varlıklarına yönelik yapılan araştırma ve alınan uzman raporlarında aksi bir orantısızlığa ve kaynağı belirli olmayan bir bedel artışına rastlanmadığı tabir edildi. Rüşvet cürmünün bir müsabaka cürmü olduğunu belirten Yargıtay, bir tarafta rüşvet verenin, öteki tarafta ise rüşveti alan kamu görevlisinin yer aldığı nazara alındığında argümana mevzu menfaati verdiği belirtilen kişi ya da bireylerin tespit edilememiş olması ve sanıkların atılı suçlamayı kabul etmemeleri karşısında, belge kapsamındaki ispat durumuna nazaran bu argümanın çürüdüğüne vurgu yapıldı.

ŞABLON KARAR ÜZERİNDE DEĞİŞİKLİK VAR SAHTECİLİK YOK

Ceza yargılamasında mahkûmiyet kararı verilebilmesi için hata oluşturan fiilin fail tarafından işlendiğinin hiç bir kuşkuya yer bırakmayacak, herkesi inandıracak biçimde kanıtlanması ve kuşkunun masumiyet karinesinin gereği fail lehine kıymetlendirilmesi gerektiği söz edildi. Yargıtay iki yargıcın da mahkûmiyetlerine kâfi, her türlü kuşkudan uzak, kesin ve inandırıcı kanıt bulunmadığını belirtti.

Yargıtay, iki hakimin rüşvetin yanı sıra resmi evrakta sahtecilik hatasını işlediği de tez edilmiş olsa da, kararın ilgili zabıt katibine verilen talimat üzerine hazırlanmış bir şablon karar metni üzerinde değişiklik yapılarak yazıldığını, hasebiyle resmi dokümanda sahtecilik hatasının da oluşmadığından her iki kabahat tarafından haklarında beraat kararı verilmesi gerektiğinin altını çizdi.

MESLEĞE İADE TALEBİYLE DANIŞTAY’A BAŞVURDULAR

Ağır Ceza Lideri Selçuk Temizel ile üye hakim Bahar Geçkil Ergüden gerekçeli kararın yazılmasından sonra haklarındaki ihraç kararlarının kaldırılarak mesleğe kabullerinin yapılması için Danıştay’a sürecin iptali tarafında dava açtı.

İKİ HAKİMİN İHRAÇ SÜRECİ

İki hakimi ihraç ve yargılanmalarına götüren süreç şöyle yaşanmıştı. 27 yıldan beri tutuklu bulunan PKK mahkumu Gülazer Akın, ağırlaştırılmış müebbet mahpus mahkumu 300 Hizbullahçının “Yeniden yargılama” ile tahliye edilmelerini kendine emsal gösterdi. Akın, aldığı ağırlaştırılmış müebbet mahpus cezasının karşılığı olan 30 yıllık mahpus cezasını tamamlamasına 2,5 yıl kaldığını, Hizbullah mahkumlarının tahliyelerine münasebet gösterilen DGM’lerde askeri yargıç bulundurulması, uzun gözaltı mühleti, adil yargılanma hakkının ihlali, gözaltında azap ve makus muamele üzere tüm kriterlerin kendisine de uygulanmasını talep etti.

Yargılandığı 5. Ağır Ceza Mahkemesi 100’ü aşkın Hizbullah mahkumu hakkında tahliye kararı vermesine karşın hükümlü bayanın talebini kaideleri oluşmadığı gerekçesiyle reddetti. Hükümlü bayan üst mahkemeye itirazda bulundu. Selçuk Temizel başkanlığında üye hakim Bahar Geçkil Ergüden’in de oy çokluğuyla Hizbullah tahliyeleriyle emsal teşkil ettiği münasebetine de dayanılarak Gülazer Akın hakkında yargılamanın yenilenmesi ve infazın durdurulmasıyla birlikte bayan hakkında yurtdışına çıkış yasağı ve isimli denetim kararı da uygulanmasına hükmetti.

İŞKENCE RAPORU VAR, AVUKATSIZ YARGILANDI

Mahkeme, bayanın yakalandıktan sonra iki sefer gözaltında avukatsız tabirinin alındığını, gözaltına alındığında alınan tabip raporunda bedeninde rastgele bir azap, darp izi bulunmazken, gözaltından savcılığa çıkarıldığında alınan ikinci raporda sol spakula kemiğinde sıyrıklar ve morluklar bulunduğu ve bu raporun mahkumun gözaltında azap gördüğü argümanını desteklediği, hakim huzurunda alınan tabirinde gözaltında baskı ve azap ile alınan sözünü kabul etmemesine karşın hakkında mahkumiyet kararı kurularak bu durumun Yargıtay tarafından da dikkate alınmadığı için yargılamanın yenilenmesi gerektiğine hükmetti.

BAŞSAVCILIK İHBAR EDİNCE İKİSİ DE İHRAÇ EDİLDİ

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı cezaevi ile irtibata geçip kararın yanlış olduğu için mahkumun tahliye edilmemesi gerektiğini bildirince infaz durdurma kararı “Sehven” yazıldığı gerekçesiyle geri alındı ve bayan tahliye edilmedi. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı HSK’ya ihbarda bulundu. Kapalı bir ihbarcı olduğu ve bayanın tahliyesi karşılığında 7 milyon lira rüşvet alındığı tez edildi. Lider ve üye hakim açığa alındı.

Hakimler Savcılar Kurulu’nca görevlendirilen müfettişlerin hazırladığı 42 sayfalık raporda, kapalı ihbarcı olmadığı, alınan şahit tabirleri ve yürütülen soruşturma bir bütün olarak değerlendirildiğinde rüşvet ve maddi menfaat temin edildiğine dair hesap hareketleri dahi incelendiğinde orantısız bir gelir sarfiyat durumu olmadığı ve somut hiçbir kanıt elde edilemediği bilgisi yer aldı. Buna karşın Selçuk Temizel ve Bahar Geçkil Ergüden hakkında dava açıldı ve ikisi de dava sonucu beklenmeden HSK 2’inci Dairesi’nce meslekten ihraç edildi.

İKİ TETİKÇİNİN TAHLİYESİNE 3 KERE RET

Selçuk Temizel’in başkanlığını yaptığı, Bahar Geçkil Ergüden’in de heyette yer aldığı Mahkeme, Hizbullah mahkumları Melek Sain ile Abdullah Kaya’nın üç defa tahliye talebini yordam ve yasaya alışılmamış olduğu gerekçesiyle reddetmişti. Kısa mühlet sonra hükümlü Gülazer Akın ile ilgili verilen infaz durdurma kararının akabinde “Rüşvet” teziyle suçlanan iki isim evvel açığa alınmış, akabinde da ihraç edilmişti.

“300 HİZBULLAHÇININ TAHLİYESİ BU DAVAYA EMSALDİR”

İdare Mahkemesine iptal davası açan hakim Bahar Geçkil Ergüden’in avukatı Velat Alan ise Sözcü’ye yaptığı değerlendirmede, “Farazi dedikodularla müvekkilim mesleğinden ihraç edildi. Halbuki aldıkları kararın Hizbullah mahkumlarına uygulanan infaz durdurma kararından hiçbir farkı yoktur. Şayet bu karar adaba tersse o halde Hizbullah kararlarının tümü hukuka ters ve geçersizdir. Kalkı ki, Hizbullah tahliyelerine karşı gelen kimi mahkemeler kanun faydasına bozma istemiyle Adalet Bakanlığına başvurdu, lakin bakanlık bu başvuruyu reddedip tahliye kararlarının yanlışsız olduğunu onayladı. Üstelik infazını tamamlamasına 2,5 yıl kalan biri neden 7 milyon lira rüşvet versin? Vermiş olsaydı 27 yıl mahpus yatmadan evvel verirdi. Bu hükümlü yargılandığı tarihte avukat tutacak parası olmadığı için mahkeme yine yargılama kararı almıştır. Avukat parası bulamayan biri 27 yıl mahpus yattıktan sonra 7 milyonu cezaevinde nereden buldu da verdi. Buna kargalar bile güler. Bu ülkenin en yüksek yargı makamı olan Yargıtay kararıyla iki yargıcımız da beraat kararıyla aklanmıştır. Mağduriyetleri daha fazla uzamadan derhal vazifelerine iade edilmelidirler” diye konuştu.