AktüelGüncel

İlker Başbuğ’a Kozmik Oda itirazı:”O apoletleri takmak güzel.Ancak sorumluluğu da o denli büyüktür”

Paylaş:

Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, Hürriyet gazetesine verdiği röportajda, Kozmik Oda’yı açmaması durumunda Ahmet Taner Kışlalı, Necip Hablemitoğlu ve Uğur Mumcu suikastlarının Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) “yıkılacağını”söyledi. Başbuğ, “Gerekeni yaptığımızı düşünüyorum. Bugün olsa yine Kozmik Oda’yı açardım” ifadesini kullandı.

Başbuğ’un bu sözlerine tepkiler geldi. Kozmik Oda aramasında bilirkişi olarak görev yapan Umut Barış Erdoğan, Odatv’de yayımlanan yazısında Başbuğ’un sözlerine itiraz etti.

İlker Başbuğ’un sözlerine bir itiraz da Balyoz kumpası mağduru emekli Kurmay Albay İkrami Özturan’dan geldi. Özturan’ın, Odatv için kaleme aldığı yazı şöyle:

26’ncı Genelkurmay Başkanı Sayın İlker Başbuğ’un “Kozmik Odayı bugün olsa yine açardım” haberini okuduğumda üzüldüm. Çünkü, İlker Başbuğ hala kendi şahsi hatalarıyla, aklın ve tarihin ortaya koyduğu keskin doğruları gölgelemeye devam ettiğine şahit oldum.

İlker Başbuğ, Hürriyet Gazetesine verdiği röportajda, adeta bu ordunun Genelkurmay Başkanlığını yapmış biri değil de, benim gibi TSK’de zurnanın son deliği sayılabilecek bir makamda veya rütbede bunları yaşamış gibi olayları o kadar kısırca değerlendiriyor ki; anlamakta zorluk çektim.

Röportajda 3.Ordu Karargâhında mahkeme kararına rağmen çok daha basit bir savcılık aramasına izin vermeyişini sanki bir kahramanlık gibi göstererek, aslında kendi aczini dile getirdiğinin farkında bile değil.

Yazık, gerçekten çok yazık. Hatta kahredici… Yıllar boyu TSK’de sorgusuz sualsiz tapındığımız, koşulsuz hürmet gösterdiğimiz koca koca komutanların bu ikircikli hallerine hayıflanmamak elde değil.

Zamanın TBMM Başkanına yönelik sözde bir suikast iddiasıyla, Ankara Cumhuriyet Savcılığının istediği arama aslında–bilgi güvenliği gerekçesiyle- doğru bir şekilde üç kez reddedilmişti. İlker Başbuğ daha o zaman şöyle demişti:

“…Kara Kuvvetleri Komutanı ile birlikte Başbakanlıktaki toplantıya katılındı. Durum anlatıldı. Eğer aramaya müsaade edilmesi istenilirse, bizim bu aramadan hiçbir şekilde endişe duymadığımız da belirtildi. Aramanın (Başbakan tarafından) yasalar gereği yapılmasının uygun olacağı bize bildirildi… Eğer aramaya müsaade edilmeseydi, bugün TSK, iddia edilen suikast ve belki de esas istenilen, bazı faili meçhul cinayetlerin delillerini karartmak veya ortadan kaldırmakla suçlanabilirdi…” 

İlker Başbuğ’un sözlerindeki bu yanılgıyı fark etmemek mümkün müdür? Konu sanki gerçekten bir yargı olayıymış ve aramayı yapacak olan FETÖ’cü savcı/hâkim de gerçekten suikast ile ilgili arama yapacakmış şeklinde kabulü ve acziyeti görmemek mümkün müdür? Sanki en mahrem yerimiz olan kozmik büronun iğfal edilmesine müsaade edilince, koruduğunuz TSK’nın itibarına halel gelmedi mi? O TSK’nın masum mensupları cani, katil, bombacı, meçhul cinayetlerin faili olarak suçlanmadı mı? O dönem TSK aleyhine sahte deliller üretenler ortalıkta alenen cirit atarken, sizin kozmik büronuzu açmadığınız için delil karartmakla suçlanmaktan korkmanız niyeydi? Hadi, o zaman koşullar size böyle dikte etti ve açtınız diyelim. Bugün bunca yaşanmışlığın, sizi ve seleflerinizi sınıfta bırakan 15 Temmuz gerçeğinin ardından hala bunun doğru olduğunu nasıl savunabilirsiniz? Bunu “çok abarttılar” diye suçladığınız basına ve kamuoyuna daha açık anlatmak zorundasınız. Kozmik odanın kitabınızı tanıttığınız bir röportajın içerisinde bir cümleyle geçiştirilemeyecek bir konu olduğu, hala beyanat vermenizden anlaşılmaktadır.

Beyanattaki entelektüel yorumlarınızda, üç kez reddettiğiniz aramayı size nasıl kabul ettirdiklerine de yer verseydiniz ne kadar isabetli olurdu. O dönemin haberlerinde yer alan Başbakan’ın bizzat izin verilmesi için size ısrarcı olduğu, hatta “Seni ben bile kurtaramam.” dediği iddiasına da keşke bir açıklık getirseydiniz.

Kaldı ki; Uğur Mumcu’yu, Necip Hablemitoğlu’nu, Ahmet Taner Kışlalı’yı kimlerin öldürdüğünü ve mahrem yerinizi aramak isteyenlerin maksatlarını doğrulukla tahmin edemediniz, verdiğiniz liderlik vaazlarınızın anlamını ve o makamlardaki varlığınızı sorgulamamıza neden olmuyor mu? Sıkça tekrarladığınız “Tarihe not düşüyorum” güzellemelerinizin içeriğindeki samimiyetsizliğin aslında TSK’nın itibarını yere düşüren mahiyette olduğunu sadece bizler mi görebiliyoruz? Neden kamuoyuna karşı samimi değilsiniz?

Saygı duyduğunuz hukuk, hukuk değilse o zaman hukuka saygılı davranmak bir safsataya, yeni hukuksuzluğa, haksızlığa dönüşmez mi? Dönüşür ve nitekim en acı şekilde dönüştü. Hukuka saygı diyerek kozmik büronuzu teslim ettiğiniz hukukçu Savcı Mustafa Bilgili, aylar sonra FETÖ davasından firariyken yakalandığında ve tutuklandığında şunları söylemedi mi? “Genelkurmaydan 2013 yılı başında ‘bölge seferberlikleri kapatılıyor’ şeklinde gelen yazı üzerine harekete geçtiklerini, hard diske el konulmasını istediğini” belirtiyordu. “Peki, devlet sırrı belgelerini neden ayırmadınız?” sorusuna karşılık şöyle önemli bir itirafta bulunmadı mı? “Devlet sırlarını ayıklamak iki-üç ay sürerdi. Kendim kopyaladım. Bilirkişiye öyle teslim ettim.”

Röportajda yer alan “Odada bakılan her şeyin bir adet fotokopisinin Genelkurmay Destek Kıtalarının kasasına koyulduğunu” söylemeniz neyi kurtardı? 2010 yılında bunların dışarı çıkılmasına izin vermeseydiniz, Mart 2013’de hayati önemdeki bu bilgilere bu kadar kolaylıkla erişilebilir miydi? Şimdi suçladığınız Genelkurmay Savcısını oralara kimler getirdi, acaba koltuğunuza oturttuğunuz şanlı orgenerallere sordunuz mu? Hiç mi “Belki benim de günahım var” diye bir düşünce aklınızın bir köşesinden geçmedi?

Ne yazalım, nasıl yazalım? İşte sizin arkasında durduğunuz hukuk! Hard diskteki gizli belgelerin ayıklanması ve sonra inceleme için TÜBİTAK’a verilmesi bir yasa gereğiydi. Bunu sağlayamayacaksanız neden TSK’nin mahremini ellerinizle verdiniz?Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına, HSK’ya ve Yargıtay’a iki sayfalık dilekçe verilerek TSK’ye ait bilgi ve belgelerin mevzuata aykırı şekilde yetkisiz kişilerin eline geçmesine sebebiyet verenler hakkında işlem yapılmasına sebep oldunuz. Biliniz ki tüm bunlar sizlerin pasif tutumunuzun, korkunuzun ve FETÖ’cü hukuka olan saygınızın (!) bir sonucuydu.

İlker Başbuğ’ın Mons/Belçika’daki NATO SHAPE Karargâhına yaptığı ziyarette, NMR (Türkiye Daimi Temsilciliği) personeli ile kışlanın içerisindeki Silver Spoon isimli kafeteryada yaptığı sohbet gizlice dinlenmiş ve internette servis edilmişti. Hatırlayınız orada ne demişti? “İzin vermeseydim nah girerlerdi o odaya?” Hani “Aramanın (Başbakan tarafından) yasalar gereği yapılmasının uygun olacağı size bildirilmişti?” Hani Başbakan’a aramaya müsaade edilmesi istenilirse, kendisinin bu aramadan hiçbir şekilde endişe duymadığını söylemişti?

O zaman bu “nah!” kime? Bu hava niye?

Ergenekon eski savcısı, FETÖ/PDY’den hakkında yakalama kararı çıkarılan firari Zekeriya Öz’ün terfi ettikten sonraki veda konuşmasında söyledikleri de Genelkurmayın hukuk adına yaptıklarının nasıl istismar edildiğini ve nasıl aleyhe dönüştürüldüğünü pek güzel ortaya koymaktaydı. “Bu işleri tek başımıza yapmadık. Bu işin arkasında emniyet güçlerinin de emekleri var, askeri makamların da Merkez Komutanlığının da. Bu kadar iş yapılıyor, askerler de kanunlara saygı duyarak bu işlerin yapılmasına müsaade ettiler…” Elbette bu sözlerle İlker Başbuğ’u kast etmiyoruz ama hukuka saygılı olalım tavrı ekmeğe yağ sürmekti o zaman.

Pekâlâ, biz de tarihe bir not düşelim ve diyelim ki; ölüme göndermek üzere namusu üzerine yemin ettirdiği kendi personeline güvenmeyen, onların masumiyetlerini ispatlamak için yetersiz kalan İlker Başbuğ, 15 Temmuz sonrası “Aslında ne olduklarını biliyorduk…” dedikleri FETÖ’cü Hukukçulara ve onların sahte hukukuna güvenmeyi tercih etmiş(veya etmek zorunda bırakılmış) ve harim-i ismetini elleriyle teslim etmiştir.

Tarih en büyük yargıçtır. Herkes kendi sınavını vermektedir. Neyin ne olduğunu yüce Allah bilir. Ancak bilinen o ki; bu yazıda tartışılan konuların hepsi bu karanlık süreçte doğrudan veya dolaylı olarak çeşitli hassasiyetler, hukuksuzluklar, haksızlıklar ve mağduriyetler yaratmıştır. TSK’nin yaşadığı tüm kumpas davalarda elbirliğiyle yüzlerce masum insanın hakkı yenmiş, vebali alınmıştır. Beraatlar, verilmese de bir kısmı karara bağlanan devlet tazminatları bunun en büyük ispatıdır.

Hele ki doğru ise devlet için büyük vebal olacak bir konu var ki, hala birçok insanın beynini kemirmektedir. Avukatı İlkay Sezer tarafından zorunlu basın açıklamasıyla böyle bir beyanatı olmadığı bildirilmiştir. Ancak, bugüne kadar doğrulanmayan ve tartışılmayan bu iddianın kaynağı Gazeteci/Yazar Sabahattin Önkibar günlük yazısında çok önemli bir konuya yer vermiştir: “Önceki Genelkurmay Başkanlarımızdan Orgeneral İlker Başbuğ’un bu ifşası duymazdan gelindi: ‘Kozmik Oda’ya girildikten sonra devletimizin yurtdışındaki yabancı istihbarat servisleri ile terör örgütlerine yerleştirdiği (sızdırdığı) 813 yurtsever görevlimizin tamamına yakını şehit edildi’. Evet, Türkiye kamuoyu bu dehşet ifade ve hakikati birileri şahsen zarar görmesin diye gündem bile yapamadı…”

Evet, doğruysa bu yurtseverleri kaybetmek veballerinin büyüğüdür. Vebal de, vicdan da taşınması zor yüklerdir. O şehit yakınlarının, o gazilerin, tasfiyelerine neden olduğunuz o masum meslektaşlarınızın ahları da tüm sebep olanların beyninin bir köşesini kemirecektir.

Son röportajında, İlker Başbuğ 15 Temmuzla ilgili olarak, “Bu süreçte sorumluluğu olan kurumlar –ki bu kurumlardan birisi de TSK- şapkalarını önüne koyup bir özeleştiri yapması lazım.” buyurmuş. TSK dediğiniz siz ve sizden sonrakiler değil midir? Sizden sonraki demezler mi, “Siz yaptınız mı ki, biz yapalım?” Bence böyle derlerse haklıdırlar. Öncelik kıdemlinindir, komutanındır, büyüğündür. Ama bugüne kadar okuyabildiğim kitaplarda ben kendisinin yaptığı özeleştiri adına tek bir kelime görmedim, okumadım, duymadım. Benim gördüğüm fotoğraf/röntgen çekmekten öteye gitmeyen ağdalı, akademik tavırlı değerlendirmeler ki bunlar da hiçbir zaman kamuoyunu tatmin etmemiştir. Bugün vatanını, ordusunu, bayrağını seven her duyarlı vatandaş az veya çok sorunların ne olduğu konusunda olayların röntgenini çekebilmektedir. Oysa piramidin en tepesine gelerek kutsanmış İlker Başbuğ’unki farklı olmalıdır. Kumpas davaların kotarıldığı 2008-2016 döneminin başlangıcı olan 2008-2010 yıllarında, TSK’nın baraj kapakları İlker Başbuğ döneminde açılmış ve ordu iftiraya boğulmuştur. Elbette TSK birçok aktör tarafından elbirliğiyle bu hale getirilmiştir. Bu konuda günahı olan çoktur. Ancak bu tarihi dönemin Genelkurmay Başkanı olarak maalesef en büyük hisse kendisine düşmektedir. Türkiye’de bir adet dikilen ve benzeri olmayan o elbiseyi giymek, o apoletleri takmak güzel. Ancak onu giymenin sorumluluğu da o denli büyüktür.

Sonuç olarak benim Sayın İlker Başbuğ’a bir sorum, bir de önerim olacak.

Sorum şu; Suya sabuna dokunmayan, tek bir özeleştiri kırıntısı içermeyen konuşmalarınızda kendi tabirinizle “tarihe not düşmekten” vazgeçmeyecek misiniz?

Önerim de âcizane şöyle: Madem kozmik oda konusunda günahınızı kabul etmiyor, “bugün de olsa açarım” diyorsunuz. Bu konuda değişen bir şey yok. O halde odayı unutun artık. Olan oldu, giden gitti. Ben ÇUVALDIZ adıyla yazdığım kitabımda, siz de dâhil olmak üzere tüm komutanlarımız ve meslektaşlarımız adına aklımın erdiği ve kalemimin yettiği kadar bir özeleştiri yaptım. Gelin siz de üniformalı zamanınızdaki gibi gürleyerek, delikanlı gibi bir özeleştiri yapınız. Siz kitap yazmayı seviyorsunuz. Yüzlerce uzmanımızın bulunduğu Osmanlı İmparatorluğu, Kıbrıs ve Ermeni Davaları, Atatürk, Terör Örgütleri vb. konuları da a onlara bırakınız. Ben size samimiyetle başka bir konu öneriyorum. Yeni kitabınızı tümüyle özeleştiriye ayırınız. (Ben her türlü yardıma da hazırım. Her türlü külfete destek olurum.) İnanın böylece hem kendinize, hem de bu millete en büyük hayrı işlemiş olursunuz. Belki bu sayede sizleri o makamlara getiren, yücelten aziz Türk Milletine ve bizler gibi uğrunda vatan için can vermeye namus andı içmiş masum TSK mensuplarına vefa borcunuzu ödemiş ve tarihe boyunuzdan daha heybetli bir not düşmüş olursunuz. Ne dersiniz komutanım?”

İkrami Özturan

Jurnalci.com

Paylaş:

Sağlık İçin Kızılötesi Karbon Isı Boyası
Canlıların, özellikle de insanların sağlıklı yaşayabilmek için kızılötesi ışınlara ihtiyaçları vardır. Ancak bir aylık bir sürede yoğun bir şekilde alınan güneş ışınlarının depolanması mümkün değildir. On iki ay boyunca alınacak terapi kalitesindeki kızılötesi ışınlar ise sayısız fayda sağlar.

  • Hücre sisteminin yenilenme gücünü artırır,
  • Kan dolaşımını hızlandırır,
  • Kronik yorgunluğu azaltır,
  • Bağışıklık sistemini güçlendirir,
  • Astım, alerjik rinit gibi solunum yolu rahatsızlıkları olan hastalar için en sağlıklı ısıtma sistemidir,
  • Kas ağrıları, sırt ağrıları ve eklem rahatsızlıklarını azaltır,
  • Bazı kanser türlerinin gelişimini engelleme özelliğine sahiptir,
  • Şeker hastalıklarının yan etkilerini azaltır,
  • Fizyoterapi tıp merkezlerinde doğrudan kullanılır.

Tıbbi araştırmalar, uzun dalga boyundaki ışınların terapi etkisi yaptığını, hiçbir zararlı yan etkisinin olmadığını ve insan vücudu için en uygun sıcaklığı sağladığını göstermiştir. Uzun dalga boyunda, terapi kalitesindeki kızılötesi ışınlar ile ısıtma sistemi olarak geliştirilmiş olan SRN  Kızılötesi Isı Boyası, güneşin altında ısınma hissini on iki ay sağlamaktadır. SRN Kızılötesi Isı Boyası, uygulandığı ortamı sadece ısıtmakla kalmaz; aynı zamanda bir fizyoterapi merkezine çevirerek, içinde yaşayanların sağlığına katkıda bulunur.
Uzun dalga kızılötesi, radyan ısıdır; yüzünüzde güneşin veya odun ateşinin sıcaklığını hissetmekle aynı histir. Hatta kendi vücudumuzun da yaydığı ısı türüdür. İnsanlığın bildiği en temel ısınma şeklidir. Önce objeleri ısıttığı, ısınan objelerin de ısı yayarak çevreyi sıcak tuttuğu için binlerce yıldır tercih edilmiştir.
Bugün, yüksek enerji verimliliğine sahip SRN Kızılötesi Isıtma Teknolojisi, estetik ve konforlu bir şekilde radyan ısıyı çevre dostu olarak kolayca tekrar kullanabilmemizi sağlamaktadır.
Geçtiğimiz yüzyılda insanoğlunun konforlu olması sebebiyle tercih ettiği konvansiyonel ısıtma sistemlerinin (petek, klima vb.); yakın gelecekte yerini tekrardan kızılötesi ısıtma sistemlerine bırakması kaçınılmazdır.
SRN KIZILÖTESİ KARBON ISI BOYASI HAKKINDA BAZI BİLGİLER

  • SRN Kızılötesi Isı Boyası havayı kurutmaz ve havayı değil sizi ısıtır.
  • 24 V Elektrik ile çalışan Kızılötesi Isı Boyası sistemi yenilenebilir enerji kaynaklarıyla kombine çalışabilir. (Güneş ve Rüzgar enerjisi)
  • SRN Kızılötesi Isı Boyası Üstüne duvar kağıdı,sıva ve boya gibi ürünler ile uygulanabilir özelliklere sahip bir üründür.
  • SRN Kızılötesi Isı Boyası’nın boyandığı ortamda nem ve küf olmaz.
  • SRN Kızılötesi Isı Boyası mekanik tesisat ve bakım gerektirmeye bir üründür.
  • SRN Kızılötesi Isı Boyası anında ısınma ve homojen ısı dağılımı sağlar.
  • SRN Kızılötesi Isı Boyası sağlıklıdır, nefes hastaları (bronşit vb) için en uygun ısıtma teknolojisidir.
  • Su bazlı karbon kaplamalar ek veya ana ısıtma da mükemmel olarak kullanılabilir.
  • Pars alüminyum tozu,pars bakır tozu,Pars Çinko Tozu,Pars Grafit Tozu,Pars Kurşun Tozu,Pars demir tozu,pars kurşun oksit,pars kurşun oksit sülyen,pars kurşun oksit mürdesenk,pars fire assay flux,pars nitrik asit,pars hidroklorik asit,pars sülfürik asit,pars hidrazin hidrat,pars kaolin,pars sepiyolit,sunsep,sundiyo,sunmag,pars zeolit,pars 67 mangan dioksit,pars85 mangan dioksit,hadjin yılan kovucu,parsvet yara tozu,pars lime sülfür,nanotozlar,yemkat.com,sunshield kaolin,sunshield sıvı kaolin,pars silisyum karbür,silisyum karbür,dmr74 mangan dioksit,pars magnezyum sülfat,pars magnezyum sülfat anhidrat,pars magnezyum sülfat monohidrat,pars magnezyum oksit,pars bakır sülfat,pars demir sülfat monohidrat,pars kalay sökücü,pars nikel sökücü,süren vollastonit tozu,pars volfram  tozu,pars molibden tozu,pars antimon oksit,pars potasyum hidroksit,pars potasyum silikat,kimyadeposu.com,claypacks.com,demsil silikajel,demsil kil paketi,demsil nem alıcı,nemal nem alıcı,pars sodyum metabisülfit,pars sodyum bisülfat,pars magnezyum nitrat,pars sodyum persülfat,pars kalsiyum sülfat,pars kalsiyum sülfat dihitrat,pars hayvan altlığı,pars sodyum lignosülfonat,pars maden tozları,pars metal tozları,pars yem katkıları,pars nanotozlar,pars çinko oksit,sunshield sıvı kaolen,süren titanyum tozu,pars bakır oksit,demsil silikajel,süren otocam çizik giderici,pars seryum oksit,süren ferro vanadyum tozu,pars spekülarit,süren bit-pire kovucu,süren bakır tozu,süren teknoloji,bakır tozu,
  • DMRSÜREN KİMYA LTD.ŞTİ
  • 05523307100-05325466184
  • www.kimyadeposu.com,www.claypacks.com,www.nanotozlar.com,www.netyerim.net
  • www.potasyumsilikat.net,www.kursunoksit.com,www.parsman.com.tr,www.parsgrafit.com.tr
  • www.parox.com.tr,www.sepiyolit.net,

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu