CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce, Diyarbakır İstasyon Meydanı’nda yurttaşlara sesleniyor.
İnce’nin konuşmasından satır başları:
https://twitter.com/vekilince/status/1006181596175597568
Merhaba Diyarbakır… Cahit Sıtkı Tarancı’nın hemşehrileri, Ziya Gökalp’in torunları, Ahmet Arif’in kardeşleri… Ne diyordu Cahit Sıtkı Tarancı; ‘Memleket isterim… Gök mavi, dal yeşil, toprak sarı olsun… Olursa bir şikayet ölümden olsun… Kardeş kavgası son bulsun’ diyordu Cahit Sıtkı…
Ne diyordu Ahmet Arif; ‘Haberin var mı taş duvar… Demir kapı kör pencere, yastığım ranzam zincirim… Uğruna ölümlere gidip geldiğim zulamdaki mahsun resim haberin var mı… Görüşmecim yeşil soğan göndermiş… Karanfil kokuyor cigaram… Dağlarına bahar gelmiş memleketimin’ diyordu…
İşte ben 15 yaşında Yalova’da liseye giderken… Diyarbakırlı Ahmet Arif’in ‘hasretinden prangalar eskittim’ şiir kitabını o yaşımda ezberlemiştim. Yani 15 yaşında ezberlediğim şiiri, bir Diyarbakırlının yazdığı şiiri 40 yıl sonra, Diyarbakırlılara cumhurbaşkanı adayı olarak okudum.
Ben buraya sizi kandırmaya, aldatmaya gelmedim, Ramazan şerbeti içmeye geldim. Türkiye’nin çok ciddi sorunları var. 55 milyar dolarlık cari açık var. Gençlerin yüzde 20’si işsiz. Türkiye kuşatılmış durumda. Şu anda Türkiye’yi yönetenler Ankara’dan yönetmiyor Brüksel’den yönetiyor, Washington’dan yönetiyor.
Başından beri söyledim 3B: bir barışacağız, iki büyüyeceğiz, üç bölüşeceğiz.
Bedava kekle zaman dolmaz. Kıraathaneye gittik gündüz kek beleş, akşam evine gittin yemek ne olacak?
Bu kardeşiniz ilkeli siyasetçidir. Zaman zaman kendi partisiyle de ters düşmüştür. Parti rozetini çıkardım. Artık Türk bayrağı taktım. Sonra, Sayın Akşener’e gittim. Sayın Karamollaoğlu’na gittim. Demirtaş’a gittim, başarılar diledim. Sonra Sayın Erdoğan’a gittim. (Meydandan yuh sesleri, İnce, yuhalama istemedi)
Dört adayı da ziyaret ettikten sonra Hakkari’ye gittim. Ve dedim ki: Sevgili Hakkarıliler, Akşener’in, Karamollaoğlu’nun, Demirtaş’ın ve Erdoğan’ın selamları var dedim.
(Meydandan yuhh sesleri gelince İnce ‘Ben bunu istemiyorum’ diyerek, “Sürekli yuhh yaparsanız derdimi anlatamam. Televizyonu izyleyenler beni yuhaladığınızı zanneder. Yapmayın böyle”)
Saklım gizlim yok. Birini ziyaret ederken Erdoğan’dan izin alacak halim de yok. Seni bile ziyaret ettim. Daha ne istiyorsun?
Adını koyalım Kürt surunu
Kürtler diyor ki: Kürtler onore edilmek istiyor. Kürtleri onore edeceğiz, Türklerin kaygılarını gidereceğiz.
Gizli kapaklı görüşme yok çözüm yeri TBMM
TRT’nin kanallarından birini bu işe ayıracağım. Zaten bir işe yaradığı yok. 24 saat yayın yapacak. Tartışacak insanlar. Dil meselesini tartışacak.
Kendi aranızda da anlaşamıyorsunuz. Ama anlaştığınız yerlere beni de yazın. Ben oy değil sorunu çözmek istiyorum.
“Kinder nesil istemem”
Kinder nesil istemmem. Sizin çocuklarınıza matematik, kuantum, endüstri 4.0 öğretmek istiyorum.
Gelelim dil meselesine. 2 bin dil 200 devlette kullanılıyor. Bunu korumak lazım.
81 milyona resmi dilimiz Türkçe’yi öğreteceğiz. Anasıyla babasıyla konuştuğu bir dil var. Bu Kürtçe ise Kürtçe, Arapça ise Arapça, Çerkezce ise Çerkezçe. Evinde konuştuğu dili öğreteceğiz.
Yetmez. Dünye dili öğreteceğiz… İngilizce, Fransızca, Japonca, İtalyanca… Bunları öğreteceğiz.
Erdoğan, otomobilin kaportasına talip, ben beynine talibim. Dün şöyle konuşuyor: ‘Bana bak Muharrem diyor’ Bu usluba yanıt vermek istemiyorum ama… Eee sana baktım. Ya sana dedim, her kuşun eti yenmez, ben senin yanındakilere benzemem dedim.
Bakıştık bunları bırakalım. Diyarbakır ‘dan da sesleniyorum sayın Erdoğan’a: Bugün Bursa’da 15.30’da konuşacaktın. Toplayamadın milleti 18.00’a aldın.
CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu ve Diyarbakır İl Başkanı Mehmet Sayın, dün bir basın toplantısı düzenledi. Tanrıkulu, “Bütün Diyarbakırlıları, mitinge çağırıyoruz” dedi. Sayın ise, İnce’nin Demirtaş’ı cezaevinde ziyaret etmesi ile Diyarbakır halkının sempatisini kazandığını söyleyerek, “Muharrem Bey’in gelecek olması insanlarımızda heyecan yarattı” dedi.