Kılıçdaroğlu, Aylin Nazlıaka’nın ihracı hakkında konuştu

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CNN Türk’te Ahmet Hakan’ın sunduğu Tarafsız Bölge programında, Bülent Arınç- Cumhurbaşkanı Erdoğan arasındaki polemiği, Atatürk resminin indirilmesiyle ilgili yaşananları, Kurultay sonrası Yeni CHP’nin kadrosunu değerlendirdi.
Partiden ihraç edilmesi için disiplin kuruluna sevk edilen Aylin Nazlıaka ile ilgili açıklamalarda bulunan Kılıçdaroğlu, “Bu kadar dürüst, kendi iç dünyamız açısından şeffaf bir soruşturma oldu. Bir rapor ortaya çıktı ve Aylin Hanım disiplin kuruluna sevk edildi. Benim bundan sonra yapacak bir şeyim yok. Parti Meclisi’nde görüşülecek ve ‘ihraca gerek yoktur’ kararı da verilebilir” dedi.
Kurultaydaki 104 kişilik anahtar listesi içinde Kılıçdaroğlu, “Benim anahtar listem 104 kişiden oluşuyordu. 104 kişiden 52 kişiyi seçin değişimi siz yapın dedik. Liste delinirse ne olur, hiç bir şey olmaz” diyerek sözlerini şöyle sürdürdü: “Atilla Taş, keşke Parti Meclisi’ne gelebilseydi, mutlu olurdum. Atilla Taş partili.”
İşte Kılıçdaroğlu’nun Tarafsız Bölge programda yaptığı o açıklamalar:
“(Bülent Arınç’ın açıklamaları) “Bana sorarsanız, Erdoğan’ın mı dediği doğrudur? Bülent Arınç’ın dediği mi doğrudur?” diye. Bana kalırsa, Arınç dedikleri doğrudur. Bazı şeyleri samimi olarak dile getiriyor fakat eleştirdiğim yönleri de var. Özellikle, “Ankara’yı parsel parsel sattılar” dedikten sonra hiçbir açıklamada bulunmadı.
AKP’nin kendi içinde güneş görmemiş gerçekler var. Bu olaylar açık açık konuşulsa, belki biz iktidarın gerçek yüzünü görebileceğiz.
AKP’nin tek bir yöneticisi var, o da Recep Tayyip Erdoğan’dır. Atılacak her adımda ona danışılıyor. Dolmabahçe’deki görüşmeden Erdoğan’ın haberinin olmaması mümkün değil.
AKP’de farklı sesler çıktı ama baskıyla sözlerini geri çektiler. Arınç’ın AKP’de özgül bir ağırlığı var. Arınç bile patlama noktasına gelmiş, vicdanen rahatsız olmuş demek ki.
(Eski AKP’liler yeni parti kuracak mı?) AKP’de ihaleleri, rantları dağıttığı sürece herhangi bir ayrışma olmayacaktır. Geçmişte de böyle durumlar oldu fakat bir süre sonra sular duruldu.
(Arınç’ı dürüst buluyor musunuz?) Eleştirdiğim yönü de bu. Arınç çok şey biliyor ama söylemiyor. Arınç’ı rahatsız eden birçok unsur var. Daha önce de buna benzer çıkışları oldu. Sayın Bülent Arınç’a bildiklerini söylememek yakışmıyor. Kul hakkı yiyene karışmıyorsanız o suça ortak oluyorsunuz demektir. Arınç gün yüzü görmemiş hakikatleri söylemeyecekse hiç konuşmasın.
Arınç-Erdoğan arasındaki gerilim sadece ikisini değil tüm devleti ilgilendiren bir konudur.
Arınç bakanlık döneminde TRT’yi kendi yayın organı gibi kullanmıştır.
(CHP Milletvekili Aylin Nazlıaka partiden ihraç edilecek mi?) Bu olay ortaya çıktıktan sonra kamuoyunda yazıldı çizildi ama biz olayı araştırmak istedik. Duyarlılık gösteren vekiller vardı. Baştan herkesin hakkını teslim edeyim. Böyle bir olay dolayısıyla kamuoyunun gösterdiği tepkiye çok teşekkür ediyoruz. CHP’nin tüzüğü çerçevesinde bu olay çözülecektir. İlgili arkadaşlarla konuşuldu. Bu kadar dürüst, kendi iç dünyamız açısından şeffaf bir soruşturma oldu. Bir rapor ortaya çıktı ve Aylin Hanım disiplin kuruluna sevk edildi. Benim bundan sonra yapacak bir şeyim yok. Parti Meclisi’nde görüşülecek ve ‘ihraca gerek yoktur’ kararı da verilebilir.
(Atatürk resmini asmayan birinin varlığını kabul eder miydiniz? ) Asla… Atatürk’ü sadece CHP ile özdeşleştirmek doğru değil. Atatürk bir dünya lideridir. İndirildiği iddia edilen tablo zaten bir demirbaş. Bu fotoğraf önceden böcek araması dolayısıyla indirildi. Bir CHP milletvekilinin Atatürk resmini indirmesi mümkün değildir. Şu anda bütün milletvekilleri töhmet altında. Çok ayrıntıya girmeyi doğru bulmuyorum.
Bu çok saçma bir tartışma. Bir CHP milletvekili Atatürk tablosunu niye indirsin? “CHP’yi Atatürk üzerinden vurabilir miyiz” amacı var şu an. Atatürk resmini indiren bir kişi CHP’nin kapısından içeri giremez.
Siyasette dedikodunun yeri yoktur. Atatürk üzerinden dedikodu yapılabilir mi? Bizim en hassas olduğumuz noktada, siz Mustafa Kemal’in fotoğrafını dedikodu malzemesi yapabilir misiniz?
(CHP’nin kurultay sonrası yeni yönetimi) Benim anahtar listem 104 kişiden oluşuyordu. 104 kişiden 52 kişiyi seçin değişimi siz yapın dedik. Liste delinirse ne olur, hiç bir şey olmaz. Atilla Taş, keşke Parti Meclisi’ne gelebilseydi, mutlu olurdum. Atilla Taş partili.
104 kişilik liste PM ve MYK oluşturacağım bir listeydi. O listede 1-2 kişilik bir fire oldu. MYK’da alanlarında son derece yetkin isimler var. Medyatik değiller fakat yakın sürede gündeme gelecekler. Olayları sadece kişilere endekslersek, en büyük yanlışı yapmış oluruz. Örneğin İsrail konusunda, Ortadoğu konusunda son derece uzmanlaşmış arkadaşlar ve biz bu arkadaşlardan görüş alıyoruz. Rahatlıkla şunu söylüyorum, CHP dış politikası, Türkiye’yi aydınlığa çıkaracak bir politikadır. Biz Ortadoğu’ya da barışı getirecek partiyiz. Rusya ile barışı yapacak partiyiz. Biz bu alanlardaki en yetkin isimleri davet ettik görüştük. Biz bir politikayla ilgili, bir ismi çağıralım o işi yürütsün demiyoruz.
Biz sosyal demokrat partiyiz. Birisi alevi kimliği ya da başka etnik kimliği nedeniyle CHP’li olayım diyorsa, CHP’li değildir. Keşke bütün aleviler CHP’ye oy verse. Sandıklara baktığımız zaman çoğu alevi vatandaşımızın bize oy vermediği apaçık ortada…
(‘Diktatör’ sözleri tartışması) Benim namus ve şeref kavramlarını vurgulamam gerekiyordu. Eğer bir insan namus ve şeref üzerine yemin edip gereğini yapmıyorsa, bunu benim dile getirmem gerekiyordu. Ben Erdoğan’ı muhatap almayacağım derken, Erdoğan’ı küçümsemek için söylemedim ama kalkıp kendisi muhalefeti hedef alırsa biz de tepki gösteririz. Çok önemli kavramların içini boşaltarak, toplumu yozlaştırıyor. Sayın Abdullah Gül seçildiğinde biz karşıydık ama seçildi ve tarafsızlığını mümkün olduğunca korudu. Fakat Erdoğan, ‘beni millet seçti istediğimi yaparım’ diyor. Sen tarafsızlık için yemin ettin ama sözünü tutmuyor.”