‘Kılıçdaroğlu’nu onore ederek değil, yaralı gönderdik’

Geçtiğimiz hafta sonu gerçekleşen CHP 38. Olağan Kurultayında Kemal Kılıçdaroğlu’nun karşısına çıkan Özgür Özel kazandı.

Kongre öncesinde yaptığı açıklamalarda ön plana çıkan CHP Elazığ Milletvekili Gürsel Erol, yeni idareye davet yaptı.

Anahtar listede olmayan milletvekillerin listeye delerek PM’ye girdiğini hatırlatan Erol, uyumlu bir çalışma ortamı sağlamak için meclis kümesinde da objektif görevlendirmelerin yapılmasını talep etti.

Kılıçdaroğlu’na verdiği takviyeyle bilinen ve değişimcilere “Fırsatçılar” diyerek reaksiyon göstermesiyle dikkat çeken dikkatleri üzerine çeken Erol, Kılıçdaroğlu’nun ayrılış biçimine de sitem etti.

Erol, “CHP tarihinde genel liderlerin genel başkanlıktan ayrılmaları nezaket, siyasi sorumluluk ve vefayla kendilerini onore ederek gerçekleşmiştir. Ancak ne yazık ki 38. Olağan Kurultay süreci bu türlü olmadı. Maalesef Sayın Genel Liderimiz Kemal Kılıçdaroğlu’nu onore ederek değil, yaralı gönderdik” sözlerini kullandı.

İlgili Makaleler

• 
  Türk demokrasisinin kara lekesi: 27 Nisan e-muhtırası

  1 gün önce
• 
  Hırvatistan’da yarın genel seçim yapılacak

  2 hafta önce
• 
  MHP Genel Başkanı Bahçeli, Alparslan Türkeş’in kabrini ziyaret etti

  2 hafta önce
• 
  İYİ Parti Grup Başkanvekili Dervişoğlu, olağanüstü kurultayda aday olacağını açıkladı

  3 hafta önce
• 
  Portekiz’de kurulan azınlık hükümeti göreve başladı

  4 hafta önce
• 
  AK Parti Tillo’da, CHP Urla’da en yüksek oy oranıyla ilçe belediye başkanını çıkardı

  4 hafta önce

Cumhuriyet Halk Partisi 38. Olağan Kurultayı’nda ikinci cinste 812 oy alan Özgür Özel Genel Lider seçildi.

“BİZE DÜŞEN PARTİMİZİN BAŞARISINA KATKI SAĞLAMAKTIR”

İşte, Erol’a yönelttiğimiz sorular ve yanıtları:

Uzun bir müddetin akabinde CHP’de genel lider değişimi oldu. Delegeler 13 yıldır Genel başkanlık misyonunu yürüten Kemal Kılıçdaroğlu’nun yerine Özgür Özel’i seçti bu kararı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Kurultay öncesi süreçle ilgili, arkadaşlarımızın siyasi duruşu, telaffuzları ve geleceğe yönelik tasalarımızı kamuoyuna açık bir biçimde paylaştım. Biz parti kültürünü ve tarihini bilen şahıslar olarak sorumluluğumuzun farkındayız.

Türkiye’de Cumhuriyet Halk Partisi dışında hiçbir parti demokratik yollarla genel başkanlık seviyesinde rekabetli kongre sonucu bir değişim sağlayamamaktadır. Cumhuriyet Halk Partisi kurultayları en ters görüşlerin dahi çoğulcu biçimde özgürce lisana getirilip tartışıldığı alanlardır.

Kurultay bitmiştir ve kararını vermiştir. Demokratik merkeziyetçilik unsuru gereği kurultayın iradesine hürmet göstermek ve o iradenin topluma umut olması için gayret etmek en temel vazifemizdir.

Kurultay iradesi bizler için her şeyin üzerindedir. Bize düşen partimizin birlik ve beraberliği için çalışıp Sayın Genel Liderimiz Özgür Özel’in münasebetiyle partimizin başarısına katkı vermektir.

CHP Elazığ Milletvekili Gürsel Erol kurultayın düzenlenmesi vazifesini üstlendi.

“KILIÇDAROĞLU’NU YARALI GÖNDERDİK”

Cumhuriyet Halk Partisi kurultaylarında  İsmet İnönü- Bülent Ecevit yarışından uzun yıllar sonra bir genel lider kongrede kaybetti bu sonuç hakkında ne söylemek istersiniz?

İsmet İnönü – Bülent Ecevit kurultay sonucu 38. olağan genel heyetimizin süreciyle birebir değil. Bülent Ecevit, kurultay tarihinden 1 yıl evvel, Nihat Erim hükümetine CHP’nin bakan vermesine reaksiyon göstererek genel sekreterlikten istifa etmiş, yeni bir ideolojik farklılık ve telaffuzla aday olmuştur.

Ayrıca İsmet İnönü, Bülent Ecevit karşısında aday olmamıştır. İsmet İnönü’nün Parti Meclisi listesi seçimi kaybedince, İnönü aday olmamıştır. CHP tarihinde genel liderlerin genel başkanlıktan ayrılmaları nezaket, siyasi sorumluluk ve vefayla kendilerini onore ederek gerçekleşmiştir.

Ama ne yazık ki 38. Olağan Kurultay süreci bu türlü olmadı. Maalesef Sayın Genel Liderimiz Kemal Kılıçdaroğlu’nu onore ederek değil, yaralı gönderdik.

“O SÖZ DEĞİŞİM İSTEYEN PARTİLİLERİMİZE YÖNELİK KULLANILAN BİR TABİR DEĞİLDİR”

Kurultay öncesinde değişimcilerle ilgili çok sert açıklamalarınız oldu, değişimcilere “Fırsatçılar” yorumunuz çok reaksiyon çekti. Hâlâ tıpkı fikirde misiniz?

Orada kullanılan söz değişim isteyen partililerimize yönelik kullanılan bir tabir değildir. ‘’Değişim” sözcüğünün ardına sığınarak kendilerinin değişmemesini garanti altına almaya çalışan bir avuç kişi için kullanılmıştır.

Bu tartışmayı devam ettirmeyi gerçek bulmuyorum. Az evvel de söylediğim üzere kurultay sürecinde konuşulması gerekenler konuşuldu, söylenmesi gerekenler söylendi. Artık partimizin lokal seçimlerde başarılı olması için çaba verme vaktidir. Yeni söylenecek sözlerimiz olursa bunları bir sonraki kurultayımızda söz ederiz.

“SON 48 SAATİ HİÇ UYUMADAN GEÇİRDİM”

Kurultayın düzenlenmesi ve denetiminden sorumluydunuz daha evvel sandalyelerin havada uçuştuğu kongrelerde bu sefer tansiyon yüksekte olsa berbat manzaralar ortaya çıkmadı. Bunun önünü almak için nasıl önlemler aldınız?

CHP tarihinin en yüksek iştirakin olduğu, en tezli ve tarafların fazlaca sertleştiği bir kurultay yaşadık. İştirakçi sayısı 50 bin, salonun kapasitesi 10 bin idi. kapalı alanda kitleleri denetim etmek, yönlendirmek, kitlelere tam manasıyla hakimiyet sağlamak çok mümkün değildir.

Salonun iç güvenliğinin emniyet mensuplarınca sağlamasına müsaade vermedim. Mümkün küçük düzensizliklerde emniyet çalışanı partililerimizi tanımadığı için küçük karışıklıklar bile çok farklı yere gidebilirdi. Salonun tüm dış ulaşım, güvenlik sorumluluğunu emniyet teşkilatı aldı. Salon içi tüm güvenlik sorumluluğunu ben aldım.

Salonun fuaye alanlarının güvenliğinin geçişleri genel merkezimizin güvenlik şirketleriyle, salon iç güvenliğinin tamamını partililerle sağladım. Her iki adayımızın taraftarlarından vazifeliler alarak sükûnet içerisinde geçen bir kurultay yaşadık.

Tabii bu süreçte ben günde 4 saat uyuyarak, son 48 saat hiç uyumadan geçirdim. Zira güvenlik açısından çok riskli bir kurultaydı.

“BİRLİK VE BERABERLİĞİN HER ORGANA YAYILMASI GEREKTİĞİ DÜŞÜNCESİNDEYİM”

Kurultay gününe kadar katılmış olduğunuz televizyon programlarında toplumda bir değişim beklentisinin olduğunu ve Ekrem İmamoğlu’nun aday olması durumunda kendisi için çalışacağınızı söylemiştiniz. Tekrar tıpkı fikirde misiniz?

Bu telaffuzlarımız ve değerlendirmelerimiz artık kararsızdır. Genel liderimiz Sayın Özgür Özel de İBB liderimiz Sayın Ekrem İmamoğlu da partimizin umudu olma argümanını ortaya koyarak kongremizin onayını almışlardır.

Bize düşen bu süreçten sonra kendilerine dayanak olmaktır. Ayrıyeten sayın genel liderimiz Özgür Özel kongre bana yetki verdi. Partideki MYK ve meclis kümesini istediğim üzere belirlerim fikrinde olmayarak partinin birlik ve beraberliğinin her organa yansıması gerektiği fikrindeyim.

Örneğin PM listesini delerek giren arkadaşlardan bir kısmını MYK’ya alınmalı. Meclis kümemizde birtakım arkadaşlarımızın davranışlarından ötürü kırgınlıklar var. Bu kırgınlıkları giderecek uyumlu bir çalışma ortamı sağlamak için meclis kümemizde da objektif görevlendirmeler yapılmalıdır.

Yerel seçime yeni bir idareyle gidiyoruz, var olan umudu ve beklentileri boşa düşürecek dar takımcı bir anlayışla hareket edemeyiz. Geride bırakacak bir partilimiz bile yok. Lokal seçimi seferberlik olarak görüp herkesin katkısına muhtaçlık duyacağız.

“BEN TOPLANTI ODASINDA OLSAYDIM O İSİMLER ODADA OLAMAZDI”

Kurultay’da seçimin ikinci cinse kalması sonrasında Kılıçdaroğlu’nun çekilme kararına  “çekilemezsiniz” diye bağıran ve danışmanı olduğu argüman edilen İmam Bakır Üküş, yaptığı bir açıklama da sizin Kılıçdaroğlu’na ihanet ettiğinizi sav etti. Bu kişinin vazifesi nedir partide bir karşılığı var mıdır?

Aslında bu süreç kamuoyuna eksik anlatılıyor. İkinci tıp başlamadan belediye lideri arkadaşlarla genel liderin çekilmesi gerektiği konusunda hemfikir olarak bu fikrimizi Sayın Kılıçdaroğlu’na iletmek üzere Engin Özkoç genel lideri aradı.

Ben de divan liderimiz Sayın Ekrem İmamoğlu’nu telefonla ulaşamayınca salonda aramaya başladım. Sayın genel lider gelinceye kadar oylamaya başlanmamasını seçim konseyine iletmesini söylemek için. Sayın Ekrem İmamoğlu’na ulaşmak istedim.

Bir mühlet sonra belediye liderleriyle toplandığımız odaya Sayın Ekrem İmamoğlu geldi. Bu kararı kendisine ilettik ama Sayın Kılıçdaroğlu salona çekilmek üzere gelirken oylama başlatılmış ve toplumsal medyada sürecin gelişimini farklı anlatan bir paylaşım olmuştu.

Sayın Kılıçdaroğlu paylaşımdan ötürü çok üzülmüş, salona geldiğinde delegenin yüzde 70’i zati oyunu kullanmıştı. Çekilmesiyle ilgili basına yansıyan imajların çekildiği ortamda ben yoktum ve artık çekilmesini manalı hale getirecek bir mühlet de kalmamıştı, aslında delegenin yüzde 70’i oyunu kullanmıştı.

Ben toplantı odasında olsaydım kamuoyunda tartışılan o isimler o odada olamazdı. Odaya en son ben girdiğimde genel lider dışarı çıkıyordu. İmambakır Üküş denilen kişi bağırarak yürüyordu, kendisine müdahale ederek ortamı germemesini sesimi yükselterek söyledim. Husus bundan ibarettir.

“ADAY OLSAYDIM YENİDEN YÜKSEK OY ALIRDIM”

Delegede önemli karşılığınızın olduğunu biliyoruz. Oğuz Kaan beyefendiden yahut yeni genel liderde size liste için teklif geldi mi? Şahsi olarak girseydiniz listeyi deleceğinizi bilmenize karşın neden aday olmadınız?

Gelen teklifleri anlatmayı etik olarak gerçek bulmuyorum. Biz kurultay sürecinde Sayın Kılıçdaroğlu ile anılan isimler olduk. Seçilmiş bir genel lidere karşı vakit zaman sert reaksiyon vermiş ve telaffuzlarda bulunmuşum.

Benim PM adaylığım bir muhalefet hareketi olarak değerlendirilebilirdi. Bu da yeni seçilen genel liderimize karşı hakikat olmazdı. Ne adaylığımla ne de seçilmemekle ilgili bir sorun yaşamazdım.

Ben bir evvelki kurultayda hiçbir listede olmadığım halde 824 oy almıştım. Aday olsaydım tekrar en yüksek oyu alabilirdim. Ancak siyasetteki sonuç çekilmeniz değil, olduğunuz yerdeki siyasi duruşunuzdur. Siyasette değerli olan her şey mubah deyip seçilmek değil prensiplerinden taviz vermeyerek dik durmaktır ve hayat siyasetten ibaret değildir.

Alacağın siyasi tutum rakibinin yüzüne baktığında pişmanlık ve utanma hissini yaşamaman gerekir. Siyasetin sonucunu sırf seçilmeye endeksli değil duruşunla iz bırakabilmektir.

“BİZİM ÖNCELİĞİMİZ PARTİMİZİN GELCEĞİDİR”

Kongreyi kazanan mevcut idarenin izleyeceği siyasetler toplumda arzulanan değişimi gerçekleştirememesi durumunda sorumluluk alıp müdahale eder misiniz?

Bizim aile olarak CHP ile bağımız 100 yıllık bir süreçtir. Cumhuriyetimize ve devlete sadakatle, partimize sorumlulukla bağlıyız. Partide unvanımız, sıfatımız ne olursa olsun hiç kimse Cumhuriyet Halk Partisi’nin kurumsal kimliğinin üstünde değildir. Parti bizlerle var olmadı, bizden sonra da yok olmayacak.

İsimlerin hiçbir değeri yok, bireyler gelip süreksiz partimiz kalıcıdır. 100 yaşında bir parti olan cumhuriyet halk partisi geleceğin öncüsü bir partidir.

Sosyal demokrasinin manası tam da budur aslında. Bizim önceliğimiz de partimizin geleceğidir. Olmamız gereken her yerde olur, partimiz için gerçek olduğuna inandığımız her tutumu demokratik yollarla sergileriz.

“İŞTE BU DEDİRTEBİLİRİZ”

Partinizdeki değişim sonrasında kamuoyunda CHP’ye karşı ümitsizliğin bir nebzede olsa değiştiğine dair değerlendirmeler yapılıyor. Değişim sizce topluma umut olacak mı?

Bunu vakit gösterecek, doğal olarak her değişim yeni bir umut yaratır. Şu an sayın genel lider ve takımlar değişti. Bu, toplumda yeni bir umudu, heyecanı yaratmaya yönelik bir beklenti yarattı.

Yeni telaffuzlar, yeni siyaset lisanımız, yeni takımlar, ideolojik farklılıklar ve tahlil odaklı politikalarımızla lakin umut için ‘’işte bu” dedirtebiliriz. Bu da vakit alacak bir süreç. Bu sürece her bir partilimiz katkı sunacaktır.