Meral Akşener’den ‘sığınmacı’ çıkışı! Tarihi verdi

İYİ Parti Genel Lideri Meral Akşener, FOX TV’de katıldığı programda soruları
yanıtladı

“YEMİN MERASİMİ İLE İLGİLİ BİR SORUN OLDU”

*En fazla bayanlar ve gençlerle ilgili edinilmiş haklar kaçacak. Bu ülkede nefes almak müsaadeye tabi olacak. Zira kurallar onu getirecek. Burada benim ısrarla üzerinde durduğum şey, sistem. Yani öznem Sayın Erdoğan değil; daima örnek veriyorum.

*Sizlerden birini o sistemin içine seçelim koyalım altı ay sonra ya psikiyatrik durum ortaya çıkar ya da farklı bir insan tipi ortaya çıkar. Hasebiyle bir ayda Sayın Erdoğan’ın seçim olduktan sonra yaptığı atamalara dair kararları bunlar.

*Şimdi, inanılmaz bir güç ve o gücün kendisine de bir ışık üzere yansıması çabası içinde bir insan bölümü var. O denli olunca bir günde, bir gecede İstanbul Sözleşmesi’nden bu sistemin başında oturan kişi vazgeçti.

*Böyle bir kararname ile inanılmaz atamalar yapıldı. Bu türlü bir kararname ile sizi aldı öbürünü koydu falan filan. Artık, bu Meclis’e giren, seçilmeyi o kadar çok istiyor ki Erdoğan, o kadar alıştı ki bu güce.

*Bu gücü bırakmamak için bir sürü kusur, kusur, muhtemelen hukuksuzluk var. Bütün bunlara bir bütün olarak baktığınızda oradan ayrılmamak için her yolu denedi.

*Cumhur İttifakı’nı genişletti ve bayanın sahiplendirilmesinde ön gören, bunu söyleyen, dört unsurun değişmesine ait talebi olan, bayrağın Türkiye bayrağı denmesine yönelik talebi olan hem Hizbullah’ın hem PKK’nın terör örgütü olmadığını düşünen bir siyasi partiyi aldı Meclis’e getirdi. Yemin merasimi ile ilgili bir sorun oldu.

*Mazbataların geç verilmesinin sebebi seçim. Seçim öncesinde yemin merasimi yapılsaydı HÜDA PAR’ın bir milletvekili bu yemini gerçek bulmadığı tabir etmişti, tahminen de etmeyecekti. Bilmiyoruz, sonuçta bundan kaçınmak için yemin merasimini seçimden sonrasına bıraktılar.

*Yasağın bol olduğu, kayırmanın çok olduğu, 82 puan alsanız dahi şayet sizin AKP bünyesinde tanıdığınız yoksa 54 puanla yakın arkadaşınız atandığı, mülakatta elendiğiniz, keyfi bir sistemin, hukukun katledildiği, yargının yok olduğu bir sistemin içinde bir nefes alamaz. Evvel bayanlar, gençler sonra sıra size gelir. Bütün bunları kaybederiz.

*Özellikle AKP’lilere seslenmek isterim; Sayın Erdoğan’ın son devri. Burada da öfkenin kat be kat arttığı, yumuşak davransa onu seçenlerin onun üzerine hamle edeceği bir alan birikecek. Sonuç itibariyle bitmeyen bir rövanş. Buradan seçilecek bir lider da bu yetkilerin keyfini çıkara çıkara bu sefer de buradakilere karşı kullanacak.

*Benim demem o ki; bilhassa AKP’li seçmenler, Sayın Erdoğan’ı çok sevenler, bu seçimde Sayın Kılıçdaroğlu’na oy versinler ki; biz parlamenter demokrasiye geçiş yapalım ve artık şu rövanş işinden vazgeçelim.

*Türkiye Cumhuriyeti kuruluş ayarlarına dönsün, hukukun üstünlüğü, yargının bağımsızlığı… Bayanlarla ilgili söylüyorum en çok biz nefes alamıyoruz zira.”

“GÜÇLENDİRİLMİŞ PARLAMENTER SİSTEME GEÇİLECEĞİNE İNANIYORUM”

*Tüm yürütme yetkisi Cumhurbaşkanı’nda. Yürütme yetkisinin tamamı Cumhurbaşkanı’ndadır, bütün kararnameler ve yönetmeliklerle yönetebilir.

*Atama yetkilerinin tamamı Cumhurbaşkanı’nda. Bütçeyi Cumhurbaşkanı hazırlıyor. TBMM’ye sunuyor lakin TBMM değiştirmede son kelam hakkına sahip değil. Dış politikayı Cumhurbaşkanı belirleyici…

*Bu çok tuhaf bir yetki, diyorum ki; Cumhur İttifakı Meclis’i aldı, kanun vs. hususların aslında Meclis’in fonksiyonu yok fakat fonksiyonlu hale getirmenin yolu bu yetkilere sahip Cumhurbaşkanının seçildiği andan itibaren Meclis’in tümünün yan yana gelişiyle güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçileceğine inanıyorum.

*Çünkü bu, istikrar ve denetleme sistemi Erdoğan’ın ve arkadaşlarının hiç işine yaramayacak.

*AKP birinci parti olabilir fakat tek başına kuramıyor. Koalisyonlarda büyük partiler, yan yana gelir ve ortak nokta bulur ve sonuçta bu iktidarı alır, Meclis’te tıpkı formda denetleme ve istikrar sistemini oluştururlardı.

*Bu ucube sistemin getirdiği, pek çok enfekte olmuş alan var onlar sarfiyat. Bu bayanlarla ilgili konuda Sayın Kılıçdaroğlu seçildiği takdirde, onu Meclis’te iptal etmeleri mümkün olmaz. Sistem aksamaz fakat büyük yetkilere sahip bir şahısla yol yürümeyi Sayın Erdoğan ve arkadaşları istemeyecektir.

“HİÇBİR PARTİNİN YA DA KİŞİNİN SEÇMENİ MARABASI DEĞİLDİR”

*Biz 45 miting yaptık. Kendi seçmenimize Kılıçdaroğlu’na oy vermeye, sevk etmeye maksatlı, onları motive etme emelli CHP’den insan talebinde bulunmadık.

*Organik mitingler oldu. Bu 45 mitingin değerli bir kısmını Mansur Yavaş beyefendi ile katıldık biz. Artık bu alkışların artmasını gördüm. Son bir haftada heyecan oldu. Ben bunu Erzurum’daki hadiseye bağladım.

*Erzurum’da çocukların taşlanması, bayanların hali bir vicdan oluşturdu ve birinci çeşitte teze girdim. Birinci tıpta içtenlikle inandım.

*Alınmayınca ne olduğuna bakıyorsunuz, sonra nedir bu diye baktım. Sayın Erdoğan, 49.2 almış; 27 milyon 133 bin seçmen. Sayın Kılıçdaroğlu yüzde 44.88 almış, 24 milyon 595 bin seçmen. İştirak oranı yüzde 87. Geçersiz oy, 1 milyon 137; kayıtlı seçmen 64 milyon. Oy kullanana 55 milyon 856 diyelim.

*Şimdi, potansiyel seçmen 12 milyon. Bunun sandığa gitmemiş olanı var, geçersiz oy kullananlar var.

*Hem bizim için hem Sayın Erdoğan ve arkadaşları için fakat bizim alabileceğimiz şey, oy oranı 2,5 milyon. Artık bu türlü bakınca biz temelinde bu sonuçları yeğiz içinde karşılamamız lazım. Birinci tipe inandığımız için muhtemelen sarsıldık. Ancak öbür taraftan birinci kere AKP, 21 yılda 2002’deki oy oranına döndü.

*Şimdi bu referandum haline dönüyor ve sıfır sıfır başlıyor. Kim o farka ulaşabilirse o kazanacak. Bizim burada talihimiz yeterli.

*Sayın Oğan üçüncü bir aday olarak çıkmıştı, bu türlü olunca Sayın Kılıçdaroğlu bizimle görüştü biz kendisine yetki verdik, herkesle görüşebilir. Sonuç olarak Sayın Oğan ile bir görüşme yapıldı.

*Sonucunda Oğan, Cumhur İttifakı’na katıldı. Özdağ, Millet İttifakı’na katıldı ve bu türlü baktığınız vakit o üçlük seçmen de duruyor. Benim başından beri argümanım şudur; hiçbir partinin ya da kişinin seçmeni marabası değildir. Sahipli mal da değildir. Seçmen velinimettir.

*Türkiye uzun vakittir kutuplaşma üzerinden yürüyünce bu seçimde de konuşmaya çalışsak da beceremedik.

*Biz iktisada dair pek çok husus konuştuk, Sayın Erdoğan devamlı teröristler, PKK’lılar diye bağırdı, mecburen yanıt verildi çok iftira olunca. Sonuçta sizin o seçmenin gereksinimlerine dair önerdiğiniz her bir husus yerine ulaşmadı.

*O haneler benden öğreniyor, o gürültü seçmen üzerinde tesirli oldu olmadı bilmiyorum ben. Yorum yapamam lakin bizim söylediğimiz o seçmenin muhtaçlığı olan, olması gereken cümleleri onlara ulaştıramamışız. O gürültüden ötürü. Vaatleri duyuramamışız. Onu gördüm ben.

*Türkiye’de herkes ayakta kalmaya çalışıyor. Biz bu mevzudaki yapacaklarımızı anlatamamışız. Esasen siyaset, o seçmenin gönlünü almanın yolu, vizyonu yarıştırmaktır.”

“CUMHURBAŞKANININ BİR PALAVRA SÖYLEMESİ, KABUL EDİLEMEZ”

*Yaratmak mecburiyetinde oluyorsunuz. Ben 2018’de şöyle bir ün yumağına katıldım. Sayın Erdoğan’ın ağzından bugüne kadar bana ‘FETÖCÜ’ demedi.

*Ama bitmeyen bir senfoni biçiminde etraftakiler, montajla abu sabuk biçimde FETÖ’cü aşağı FETÖ’cü üst. Ben ne yaptım 2018’de? Ben ne yapacağımı anlatmak yerine en son Denizli’de avaz avaz bağırdım. Bir haksızlık hissediyorsunuz sonra ben onu gördüm ki bu bir yün yumağı…

*Sürekli bir masadan olmayan HDP üzerinden ona bağlı olarak PKK üzerinden çekiçle vuruldu başımıza. HDP, Sayın Kılıçdaroğlu’nu destekleyeceğini ilan ettiler ve dediler ki; rastgele bir alışveriş yoktur, kuralımız yoktur.

*Sadece bu sistemden kurtulmak için kendisine oy vereceğiz dediler. HDP’lilerin talebi olmamasına karşın bu arkadaşların ısrarlı bir biçimde o masaya oturtmak için uğraşları oldu. Ben bu kadar stratejiden uzak, bu türlü bir şeyi Türkiye’de gördüm.

*Dedim ki; Apo ile görüşülmeye gitti, yalanlanabildi mi? Hayır yalanlanmadı. Söylemeye çalıştığım şey şu; Millet İttifakı’nı desteklediğini sav eden ve orayı tanzim etmeye meraklı, dün de Erdoğan’ı tanzim etmeye düşünüp sonra Sayın Erdoğan tarafından kapının önüne konulmuş bir tayfa var Türkiye’de.

*Çok konuşan, çok çizen… Bu sistemin Sayın Erdoğan’ın eline daima bir imkan tanıdığını söylüyorum HDP’ye karşın. HDP masadan bir şey istemiyor. Durup dururken bir salvo yapıyor. Sonuç, montajların yapılmasının bir münasebetini oluşturdular. Gerisinden da montajlar yapıldı. O montajların etkilediği beşerlerle sokakta karşılaşıyorsunuz ve acı geliyor beşere.

*Hepimize bir tuzak kuruluyor lakin kaçamıyorsunuz. Tuzak olduğunu görüyorsunuz kaçamıyorsunuz. Her gittiğimiz yerde hem Mansur Beyefendi uzun uzun konuştu. Bakın, bana hem PKK’lı deniliyor hem de faili meçhulcü. Akla ziyan.

Bu bir Cumhurbaşkanının bu türlü işlere tevessül etmesi, bu türlü işlere karışması, bu türlü bahisleri göstermesi, palavra konuşması hepimizin namusumuzun, onurumuzun, güvenliğimizin korunmasından da yükümlü olan Cumhurbaşkanının bir palavra söylemesi, tuzak kurması, iftira atması kabul edilemez. Bu müthiş bir şey. Öteki bir ülkede olsa mahkemelik olur.”

*Sayın Erdoğan yapmaz. Türkiye her şeyi hak ediyor. Geçmişi biz hasretle izliyoruz. Benden çok genç arkadaşlar var partimizde, Süleyman Demirel’in Özal’ın, Ecevit’in yani o periyodun insanlarının, Erbakan’ın hem kurşun üzere kelam lakin estetik, zeka eseri lisanını yeterli bilen bir siyasetçinin konuştuğu, sonradan düşündüren süper münazaralar var.

*Ben ısrarla bir şey söylüyorum; yüz sayfa coğrafya, yüz sayfa tarih, yüz sayfa edebiyat, yüz sayfa Türkçe, ideoloji, mantık okumazsanız konuşamazsınız. Ana lisanınızı üç yüz söz ile konuşuyorsanız esasen olmaz. Münasebetiyle dünya bu türlü masraf. Kılıçdaroğlu’nun karşısına kimse çıkmaz yani.”

“BEŞAR ESAD İLE ANLAŞACAKSINIZ”

*Sondan başlayayım, ben bizim partimizden ayrılan hiçbir arkadaşımızın prensip olarak tek söz bulamazsınız arkadaşlar hakkında. Karşı tarafı rencide edecek tek bir sözümü bulamazsınız.

*Bunun manası şudur; 30 yıldır etkin siyaset yapıyorum ben. O kadar çok şeye şahit oldum ki sonra mahcup olunur.

*Dolayısıyla Sayın Özdağ, Kavuncu için FETÖ’cü demişti. Sonra mahkemelik olundu, hakikaten Buğra Kavuncu ile ilgili rastgele bir irtibat bulunamadı. Şu anda Türkiye’de siyasi olarak istinatta bulunulmuş, asla bu türlü bir şey yok denilen tek siyasetçi olarak Buğra Beyefendi karşımızda duruyor.

*Genelde bana bağırırlar… Artık onu kapattık. Lakin artık yeniden bu işler olduğu vakit sığınmacı konusunda Özdağ, partimizdeyken de hassastı. Birinci çalıştayı onun önerisi ile çalıştılar.

*Hatta sonuç evrakını de onlar yazdı ben okudum. Biz o günden beri üzerinden çalışıyoruz. En son Tolga Akalın’ın ulusal göç doktrini diye hazırladığı ve kamuoyuna duyurduğumuz, hepimizin imzası bulunan bir doktrinimiz var. Münasebetiyle birebiriz. Bizim dediğimiz şey şu; birincisi, sığınmacılık, kaçak göçmen. Kaçakları her an dışarı çıkarabilirsiniz. Onun için milletlerarası bir hukuk yok.

*Onlar da karışık, net bir bilgi de yok. Derhal polis marifetiyle yakalayıp de port edebiliyorsunuz. Bu öbür bir şey. Bir de sığınmacı dediğimiz var, tartısı Suriye’den olmak üzere tıpkı lisanı konuşan, tıpkı kültüre sahip çıkıp gelmişler. Kimine nazaran 6 milyon, kimine nazaran 8 milyon…

*Ne kadar olduğunu kimse bilmiyor. Bu ortada devlete nazaran 4 milyon civarında, Suriyeliden bahsediyorum. Bu türlü bir sistemde Suriye’den buraya geçişinde bu iktidarın büyük bir cürmü var. Bunların gitmesi için Beşar Esad ile anlaşacaksınız, Avrupa Birliği’ni işin içine koyacaksınız. Onlar da kabahatti. Rusya’yı koyacaksınız, o da taraf.

*Amerika’yı koyacaksınız, o da taraf. Siz de gireceksiniz. Seçimi kazandık, eylül aydından itibaren başlayarak iki yılda tamamını Suriye’ye geri göndereceksiniz. Bizimki bu. Ortak Mutabakat Metni’nde de bu altı siyasi partinin anlaştığı buydu. Sayın Özdağ, bunu bir yıla almış, hasebiyle benim açımdan sorun yok.

*Yapıldığı takdirde bir yılda da gönderilebilir. Lakin ay ay, sayı sayı yazdığımız bir bahis. Orada hem fikiriz. Demografiyi bozar, bozuyor.

*Doğru dürüst entegrasyon kelam konusu olamıyor. Ucuz işçiliğin getirdiği bir müddet enfekte olma durumu var. Bizim o bütün bölgeyi; Kilis, Gaziantep, Urfa, Hatay bu bölgeye baktığınız vakit nüfusu, bizim vatandaşlara nazaran ileriye gerçek gidiyor. AKP’nin izlediği sığınmacı siyaseti hatadır dediniz…

“Biz, ‘Kardeşim Esad’tan’ ‘Katil Esed’e’ geçtik. Ne kazandık? Sıfır. Ne oldu, ne kaybettik? Saydığım milyonlarca insanın Türkiye’ye gelmesi.”

*Ümit Bey’in verdiği bilgi bugün, Göç Yönetimi’nden gelen bilgi dedi. 1,5 milyon Suriyeli’ye vatandaşlık verildiğini söyledi. Bu seçime bir referandum diyorsunuz ya sığınmacılar açısından da bir referandum olarak görüyorsunuz değil mi?

“Aynen o denli. Hırsızlık, liyakatsizlik, kayırmacılık, uyuşturucu, baronlar, sığınmacılar, kaçaklar üzerinden… Sığınmacılar konusu katiyetle 7’den 77’ye en yoksulundan en ekonomik durumu ortanın üstüne gitmeli diyorlar. Dün Esenler’de gittiğim meskenlerden 3 tane sokak gezdim.

*Ayrı başka bu türlü şeyde art sokaklar bunlar. Mesela işaret edip diyor ki, şurası şöyle tam diyor, Suriyeliler dükkan açmış.

*Beyaz eşya dükkan diyoruz ismine yani. Mağazalar işte beyaz eşya var. Dokuma atölyesi açmışlar. Büyükçe bir şey. O gittiğim meskende bayan dedi ki ‘Abla ben dedi, gittim.

*Yarım gün burada çalışabilir miyim?’ Dokumacılığa gitmek deniyor, ismine. Demişler ki biz Türk çalıştırmıyoruz. Sahibi de Suriyeli, biz Türk çalıştırmıyoruz, kusura bakma bacım demiş. Suriyeli, Suriyeli çalıştırıyor.

“AB, ABD, RUSYA, BEŞAR ESAD VE TÜRKİYE BİR ARADA OTURUP GÖNDERMELİDİR”

*Hükümet biriket konutlar yapıyor oraya ve işte 500 bin gitti, 1 milyon daha gidecek diyorlar fakat sayılar ortada 3 buçuk milyon resmi sayılara nazaran. Bu proje fiyat mı? Briket meskenler formülüyle buna tahlil bulunabilir mi?

*Hayır, mümkün değil. AB, ABD, Rusya, Beşar Esad ve Türkiye birlikte oturup göndermelidir. Bu memleketler arası hukuka nazaran mümkün. Daha enteresanı Beşar Esad her sene af ilan ediyor. Temel sorun, milletlerarası hukuka nazaran can güvenliği. Yani oraya gönderdiniz, adamları öldürdüler, o sizi hatalı yapıyor. Ancak her af ilan ettiğinde insanları gönderme yetkiniz var. Hele kaçakları anında deport etme imkanınız var. Bu Geri Kabul Muahedesi’nden derhal vazgeçmek var. Geri Kabul Mutabakatı’nı derhal kısmı benim şahsi bir görüşüm.”

*Göç demek yalnızca göç değil. Göç demek uyuşturucu, eli kanlı terör örgütleri, silah, illegalite, bayan satışı demek. Bu iktidar yalnızca eli kanlı terör örgütlerini Meclis’e sokmakla yetmedi. Cumhuriyet gazetesi de bir haber yaptı.

*El Nusra tugayları diye bir örgüt var. Bu eli kanlı terör örgütünün yöneticilerine vatandaşlık verilmiş. Bütün bunlar beka diye tutturan bir iktidar vaktinde oluyor. Bu nasıl gözü karalık, neye bağlıyorsunuz? Bunla nasıl uğraş edeceksiniz?

*Mücadele işi kolay. Değerli olan bu seçimi kazanıp bu sistemi değiştirmek. Nitekim kolay. Kararlılıktır temel olan. Kayırmacılığın ortadan kalkmasıdır. Hukukun üstünlüğüdür. Ben uyuşturucu konusunda çok hassastım. Uyuşturucunun en büyük özelliği bizde üretilmezdi.

*Ağırlıklı PKK üzerinden, Afganistan’dan gelir, bizden geçerdi. Birazı kalır daima. O vakit valileri toplayıp demiştim ki fiyat ucuzlarsa ihmal var. İhmal yoksa uyuşturucu çok değerli olur. Buraya gelmiyor demektir.

*Şu anda bahsettiğim çocukların, o konutların çocuklarının annelerinin anlattığını söyleyeyim size. Devlet okullarından bahsediyorum. Bıçak, alkol ve hap giriyor. Bütün bunlarla gayret etmenin yolları var. Evvel devlet üzere devlet olacaksınız. Devletin ciddiyetine sahip çıkacaksınız.”

* Kılıçdaroğlu’nu izam eden palavra, kurgu bir görüntü orada oynatıldı. Bir vatandaş buna inansa ve terör örgütüyle iltisaklı olarak görse ve bir atakta bulunsa bunun azmettiricisi sayın Erdoğan’dır.

*Kimse ne yaptığının farkında değil. Gayrı ciddiliğin getirdiği sonuç bunlardır. Sokakta insanların birbirine olan davranış biçimi değişti bu ülkede.”

“ERKEKLER ORTASINDA, CAMİ CEMAATİ ÜZERİNDE TESİRLİ OLMUŞ”

*Kadınlarda yok fakat cami cemaati üzerine olmuş. Onun yayılması lazım. Tabi müddet çok az, ne kadar olacak. Kaç kanalda sayın Kılıçdaroğlu ve bizler görüş bildirebiliyoruz? Ben bu 10 günlük müddette iki televizyona çıkabiliyorum.

*Sayın Kılıçdaroğlu ve başka arkadaşlar da gibisi. Münasebetiyle daima boca edilen bir sistemde işimiz sıkıntı. Erkekler ortasında, cami cemaati üzerinde tesirli olmuş. Bayanların tencere kaynatmakla, çocukların durumuyla ilgili ciğeri yanıyor. Münasebetiyle bayanlarda rastlamadım.”

“ÖFKELERİN ÇATIŞTIĞI, BİR TÜRKİYE’DEN BIKTIK”

*Hukuk, adalet, yargının bağımsızlığı üzere mevzuların şayet kamil bir demokrasinin uygulanması isteniyorsa, bir kesim bunu istek ediyor. Bu arkadaşlarımız bunu istiyorsa çocukları için gitmeleri gerekiyor. İki, gençlerin gitmesi gerekiyor, gitmeyen gençler varsa.

*O gençler bu ülkede nefes alamayacaklar. Bir daha biz parlamenter sisteme geçişe dair bir konuşma yapamayacağız. AK Parti’yi, Erdoğan’ı seven insanların daha fazla gidip sayın Kılıçdaroğlu’na oy vermeleri gerekiyor.

*Çünkü son seçim, Erdoğan bir daha aday olamayacak. Partisinde de damatları dışında yerini tutacak kimse yok.

*Öfkelerin çatıştığı, rövanşların havada uçuştuğu bir Türkiye’den bıktık. Bitmeyen bir rövanş, bitmeyen bir öfke, bitmeyen bir huzursuzluk. Bunların artık bitmesi gerekiyor. Bunu daima birlikte sandığa giderek yapmalıyız. Ben içtenlikle Kılıçdaroğlu’nun hak yemeyeceğine, harama, kul hakkına el uzatmayacağına, terör örgütleriyle yan yana gelmeyeceğine inanıyorum.