Yaşam

Şeytanın neye benzediğini resmettiler. Tarihin en ünlü 8 şeytan tasviri…

Paylaş:

Cennetten kovulmuş bir melekten, boynuzları olan yaşlı ve kırmızı suratlı bir adama, Karanlıklar Prensi yıllar içinde birçok farklı şekilde tasvir edildi. Günümüzde anlaşıldığı şekliyle bu şeytani figür, aslında yüzyıllar süren sanat, edebiyat ve tiyatronun sentezlenmesiyle bugünkü halini aldı.

Şeytanın tarih boyunca gerçekten nasıl göründüğünü anlamak için, İtalya’daki Messina Üniversitesi’nden Orta Çağ Tarihi Profesörü Marina Montesano ve Birleşik Krallık’taki Cardiff Üniversitesi Erken Modern Tarih Bölümü’nde kıdemli eğitmen olan Jan Machielsen önemli açıklamalar yapıyor.

Her ikisi de şeytanın tarihi ve doğaüstü uygulamalar konusunda uzman olan bu bilim insanları, insanların tarih boyunca Şeytan’a olan farklı bakış açılarını şu sekiz maddede sıralıyor:

Antik İbranice: Yılan

Fransa’nın Strazburg kentindeki Saint-Pierre-le-Jeune Protestan Kilisesi’nde yer alan bu vitray, Adem ve Havva’nın İyilik ve Kötülüğü Bilme Ağacı’nın meyvesini yemeleri için şeytan tarafından ayartılmalarını tasvir ediyor. C: Getty Images

Eski Ahit’in Yaratılış Kitabı’nda Adem ile Havva’yı cennetin yasak meyvesini yemeleri için ayartan yılan, genelde şeytan ile ilişkilendiriliyor. Aslında orijinal İbranice metinde, “İyilik ve Kötülüğü Bilme Ağacı”nın meyvesini yemeleri için onları ikna eden yaratığa böyle bir isim verildiğine dair bir ifade yer almıyor.

Marina Montesano’ya göre İbranice İncil’de şeytana yapılan yalnızca birkaç atıf var; “rakip”, “engel” veya “düşman” anlamlarına gelen bu atıfların insani düşmanlara mı yoksa doğaüstü varlıklara mı işaret ettiği ayırt edilemiyor. Şeytana apaçık bir şekilde yılan olarak atıfta bulunulduğu ise çok daha sonraları Yeni Ahit’te görülüyor. Buna rağmen günümüzde yılanlar sıklıkla şeytan ile özdeşleştiriliyor.

Erken Orta Çağ: Düşmüş Melek

Asi melekleri Tanrı tarafından cennetten kovulmasını gösteren bir tasvir. Pek çok kişi, Yeşaya 14:12’de cennetten kovulan düşmüş melek Lucifer’in şeytanı tanımladığını düşünüyor. C: Getty

İncil’de, Yeşaya Kitabı 14:12 şöyle diyor: “Ey Lucifer (parlak yıldız), seherin oğlu, göklerden nasıl da düştün! Ey ulusları ezip geçen, nasıl da yıkıldın!” Bu cümleler, Tanrı’nın şeytanı cennetten kovmasına doğrudan atıf yapıyor.

Montesano, “Sabah yıldızı anlamına gelen ‘Lucifer’ ifadesi ile Yeşaya, gelecekteki bir Babil kralını tanımlıyor.” diyor. “Erken Orta Çağ kilisesinin rahipleri Lucifer figürünü İncil metninden çok daha karmaşık şekilde ele alıyorlar, onu asi bir melek yapıyorlar ve en büyük günah olan gururun bir örneği haline getiriyorlardı.”

6. yüzyıldan kalma bu mozaik, Tanrı’nın Krallığı ve Son Yargı meselini betimliyor. Sağdaki mavi meleğin şeytanın bilinen en eski tasviri olduğuna inanılıyor. Mozaik günümüzde İtalya’nın Ravenna kentindeki Yeni Aziz Apollinare Bazilikası’nda yer alıyor. C: Getty Images

Şeytanın böyle betimlendiği bilinen en eski tasvir, İtalya’nın Ravenna kentindeki Yeni Aziz Apollinare Bazilikası’nda, 6. yüzyıldan kalma bir mozaikte yer alıyor. Montesano’nun söylediğine göre tasvir, “Şeytanı göksel mavi bir melek olarak göstermesine rağmen hayvansal özelliklere sahip daha şeytani bir görünüme kavuşturulmuş.”

Geç Orta Çağ: Bir Canavar Olarak Şeytan

Cenevre’deki Notre-Dame Bazilikası’nda yer alan ve bir meleğin şeytan ile mücadelesini gösteren bu vitrayda şeytan, bir ejderha olarak resmedilmiş. Bu tür ejderha tasvirlerinin Orta Çağ sırasında yaygın olduğu biliniyor. C: Getty

Montesano, Orta Çağ sırasında şeytan tasvirlerinin genelde ejderhaya benzediğini söylüyor. Örneğin Klasik Bilimler Profesörü Hans A. Pohlsander’ın “The Emperor Constantine” (İmparator Konstantin) (Routledge, 2004) adlı eserinde aktardıklarına göre Aziz Sylvester adlı eski bir papanın şeytani bir ejderhayı öldürdüğü, bir grup pagan rahibi damgaladığı ve bu yolla Roma İmparatoru Konstantin’in Hristiyan inancını doğruladığı aktarılıyordu.

Bununla birlikte Orta Çağ döneminde efsanevi canavarlar kadar gerçek hayvanlar da şeytanla ilişkilendiriliyordu. British Library’e göre Orta Çağ’a ait olan ve şeytanı tasvir eden betimlemelerden birçoğu hayvansı özelliklere sahipti: çatal tırnaklar, kuyruklar, pençeler, perdeli eller…

14. yüzyılın ilk yarısına ait bu resimli el yazması, “Smithfield Kararnameleri” ya da “IX. Gregory Kararnameleri” adıyla biliniyor. El yazmasının bu sayfası pençeleri, kanatları ve bir kuyruğu olan şeytanın melekler tarafından uzaklaştırılışını gösteriyor. C: The British Library/Royal 10 E. IV, f.223

14. yüzyıldan kalma “Smithfield Kararnameleri” adlı Fransız el yazmasına ait illüstrasyonlar, hayvansı vücut parçalarına sahip şeytanı devasa bir yaratık olarak resmediyor. “Betimlenen tilkiler, ayılar, aslanlar ile diğer pek çok hayvanın şeytanla ilişkilendirilebilecek çağrışımlarda bulunduğunu görüyoruz.” diyor Montesano.

Dante’nin Inferno’su: Kanatlı Şeytan

Dante Alighieri’nin İlahi Komedya’sında tasvir edildiği şekliyle tüysüz, kanatlı yaratık. Şeytanın bu tür tasvirleri Babil mitlerine dayanıyor olabilir. C: Heritage Images

Dante Alighieri tarafından “İlahi Komedyanın bir parçası olarak yazılan “Inferno” adlı 14. yüzyıl şiiri, başkahramanın şeytanın ta kendisiyle yüz yüze gelmeden önce cehennemi oluşturan yedi kat boyunca yaptığı kurgusal yolculuğu konu alıyor. Dante şeytanı betimlerken şeytanın “Ancak bir kuşa yakışabilecek olan, kendisinin daha önce hiç görmediği türden büyük bir yelkenliye benzeyen kanatlara sahip olduğunu fakat bu kanatların tıpkı bir yarasanınki gibi tüysüz olduğunu” (Kıta: 34: 49-51) söylüyor.

Montesano’ya göre şeytanın kanatları, iblisin Lilith figürü ile bağlantısı nedeniyle Babil mitolojisinde ortaya çıkmış olabilir: “Lilith, antik Babil Lilitu şeytanlarından geliyor: Gece boyunca uçan, erkekleri baştan çıkaran ve bebekler ile hamile kadınlara saldıran kanatlı kadınlar.”

Dante ayrıca Greko-Romen mitolojisine ait bazı ögeleri de geleneksel Hristiyan ilmine dahil ediyor. Brandeis Üniversitesinden İtalyanca Çalışmaları ve Karşılaştırmalı Edebiyat Profesörü Richard Lensing tarafından yazılan “The Dante Encyclopedia” (Dante Ansiklopedisi) (Routledge, 2000) adlı kitaba göre Dante, Romalı yer altı tanrısı Dis Pater’den yola çıkıp “Dis” ismini kullanarak şeytana ve “Dis’in Şehri”ne atıfta bulunuyor. Dante’nin “Infernosu şu kelimelerle devam ediyor: “Bu nedenle en küçük çemberde, Kainat’ın bir parçası olan noktada, Dis’in oturduğu yerin üstünde, kim ihanet ederse sonsuza dek yanıp kül olur.” (Kıta: 11: 64-65)

Boynuzlu Şeytan

Francesco Maria Guazzo’nun Compendium Maleficarum adlı eserine ait 1608 tarihli bu ahşap baskı, şeytanı bir cadı ayinine cadıyı götüren uçan bir keçi olarak gösteriyor. C: UniversalImagesGroup

Şeytan ile keçiler arasındaki bağlantının eski ve net örneklerinden biri, 6. yüzyılın sonlarında İtalya’da inşa edilen Yeni Aziz Apollinare Bazilikası’ndaki mozaikte yer alıyor. Mozaikte İsa’nın sağındaki melek üç koyun ile birlikte dururken İsa’nın solundaki melek üç keçinin arkasında duruyor.

Bu sanat eseri, Matta İncili 25: 31-46’da yer alan bir meseli temsil ediyor: “İnsanoğlu kendi görkemi içinde bütün melekleriyle birlikte gelince, görkemli tahtına oturacak. Ulusların hepsi O’nun önünde toplanacak, O da koyunları keçilerden ayıran bir çoban gibi, insanları birbirinden ayıracak.” Meseldeki keçiler, senette giremeyecek olan insanlarla ilişkilendiriliyor. BBC’den Alastair Sooke gibi bazı sanat tarihçiler, şeytan ve şeytanın yardakçılarının bu mesel nedeniyle boynuzlu tasvir edilmeye başladığını iddia ediyor.

İtalya’nın Napoli kentindeki Ulusal Arkeoloji Müzesi’nde yer alan MÖ 1. ya da 2. yüzyıla ait bu heykelde Tanrı Pan, bir keçi ile boğuşuyor. Bilim insanları şeytanın ilk olarak ne zaman keçilerle ve/veya Tanrı Pan ile ilişkilendirildiği ya da o şekilde resmedildiği konusunda fikir birliğine varamıyor. C: Getty

Diğer uzmanlar ise bu fikre katılmıyor. “Orta Çağ’a dek şeytan bilimi ile pek de ilişkilendirilmeyen keçi, o dönemde yeni bir rol üstlenmiş oldu.” diyor Montesano. Bazı bilim insanlarına göre bu yeni rol, keçinin Nordik mitlerle olan bağlantısından kaynaklanıyor; diğerleri, bu durumun pagan tanrısı Pan’dan evrildiğini düşünüyor. İngiliz Tarihçi Ronald Hutton ise bunun Orta Çağ’la bir ilgisi olmadığını, daha çok modern zamanların neopaganizm akımıyla ilgisi olduğunu belirtiyor.

Jeffrey Burton Russell, “The Devil: Perceptions of Evil from Antiquity to Primitive Christianity” (Kötülük: Antik Dönemden İlkel Hristiyanlığa Şeytan Algısı) (Cornell University Press, 1987) adlı kitabında şeytan ile keçi arasındaki bağlantının kötülüğün Hristiyanların şeytan olarak nitelendirip reddettiği yer altı doğurganlık tanrıları ile bağlantısından türediğini ileri sürüyor. Diğer pagan tanrılarıyla birlikte bu boynuzlu idollerden özellikle de ıssız yerler ve cinsel taşınlık ile olan bağlantıları nedeniyle korkuluyordu.

Kayıp Cennet: Adonis Olarak Şeytan

William Blake’in 1808 tarihli ve “Şeytan Asi Melekleri Harekete Geçiriyor” başlıklı bu illüstrasyonunda şeytan, Yunan tanrılarının klasik tasvirlerine benzer şekilde insan formunda resmedilmiş. C: Art Media/Print Collector/Getty Images

Pek çok modern izleyici, tıpkı Netflix’in 2016 tarihli yapımı “Lucifer“deki gibi şeytanı bir heykeltıraşın elinden çıkmış kadar yakışıklı bir adam olarak görmeye alışkın. Şeytanın bu şekilde bedenleşmesi, ilk olarak 17. yüzyılda ortaya çıktı. 1667 yılında John Milton, “Kayıp Cennet” adlı epik şiirini yayımladı; şiir, şeytanın cenneten çıkarılmasını ve Aden Bahçesi’nde Adem ve Havva’yı ayartmasını konu alıyordu. Nancy Rosenfield’ın “The Human Satan in Seventeenth-Century Literature” (On Yedinci Yüzyıl Edebiyatında İnsansı Şeytan) (Ashgate Publishing, Ltd., 2013) adlı kitabına göre Milton, şeytanı “efsanevi bir ordu komutanı” olarak tanıtıyor ki bu tasvir “17. yüzyıl edebiyatının en çekici şeytani karakterlerinden birini” oluşturuyor.

18. yüzyılda ve 19. yüzyılın başlarında “Kayıp Cennet“e olan ilgi canlandı. Sanatçı William Blake, Milton’ın şeytan karakterini o kadar güçlü bulmuştu ki kendisi de “Kayıp Cennet”in çıplak şeytanın tamamen insani özelliklere sahip yakışıklı, tanrısal bir figür olarak gösterildiği bir versiyonunda kullanılması için birkaç illüstrasyon üretti.

Kırmızılara Bürünmüş Bir Şeytan

1900’den kalma oy hakkı karşıtı bu İngiliz kartpostalında şeytan, “Kadınlar İçin Oy Hakkı” yazılı el ilanı taşıyan bir eylemciye yakalanma korkusuyla koşuyor. C: Ken Florey Suffrage Collection

19. yüzyılda ve 20. Yüzyılın başlarında şeytan imajı reklamlarda ve hicivsel karikatürlerde kullanılıyordu. 1900’den kalma bir karikatürde şeytan, kadınların oy kullanma hakkını savunan bir eylemci tarafından kovalanıyordu; boynuzlarının yanı sıra keçi sakalı vardı, bir yaba taşıyordu ve vücudu baştan ayağa kırmızıydı.

Şeytanın kırmızılığının kökeni aslında tiyatro prodüksiyonlarına dayanıyor. 1859 yılında Besteci Charles Gounod, Marlowe’un daha önceki tarihli “Dr. Faustus” adlı oyununun da operaya çevrilmesine ilham veren “Faust” adlı halk hikayesini uyarladı; bu uyarlamada şeytani karakter Mephistopheles, şoset adı verilen ve iki kırmızı külotlu çorabın olduğu bir Rönesans Dönemi kostümü giyiyordu.

Burton Fisher, “A History of Opera: Milestones and Metamorphoses” (Operanın Tarihi: Dönüm Noktaları ve Başkalaşımlar) (Opera Journeys Publishing, 2003) adlı kitabında şunları aktarıyor: “Marcel Journet Faust’un Mephistopheles’ini binlerce kez söyleyerek opera karakterlerinden şeytanın kırmızı çorap giymesi beklentisini doğuran kalıplaşmış imajı oluşturdu.” Bu tiyatral giysinin farklı yorumlamaları, günümüzün Cadılar Bayramı kostümlerinde yaşamaya ve popülerliğini korumaya devam ediyor.

20. Yüzyıl Şeytanı

1976 yapımı “The Omen” (Kehanet) adlı filmde genç aktör Harvey Stephens’in Damien Hawthorne adlı karakteri canlandırması, şeytanın bir canavar ya da yetişkin bir insan olarak değil de bir çocuk olarak tasvir edilmesi ile eğlence sektöründeki şeytan anlayışında önemli bir değişim yarattı. C: Stanley Bielecki Movie Collection

20. yüzyılda şeytan, yazarlar ve film yapımcıları tarafından yeniden şekillendirilmeye devam etti ve kimi zaman gizemli yabancılar, kimi zaman akıllı iş adamları ve hatta kimi zaman da 1976 yapımı korku filmi “The Omende (Kehanet) olduğu gibi çocukların kılığına büründü.

Mikhail Bulgakov’un “Usta ile Margarita” isimli romanında şeytan, yanında konuşan bir kedi olan zeki fakat gizemli bir yabancı olarak görünüyor. Benzer şekilde 1987 yapımı “Angel Heart” isimli filmde Robert de Niro, Louis Cyphre (Lucifer) isimli iyi giyimli fakat gizemli bir iş insanını oynuyor.

1936 yılında Amerikan Yazar Stephen Vincent Benet, “The Devil and Daniel Webster” (Şeytan ve Daniel Webster) isimli kısa öyküyü yazdı; öyküde, Bay Scratch (Şeytan) adlı karakter, hukuk mahkemesinde bir adamın ruhuna sahip olmak için mücadele veriyordu. Benzer şekilde 1997 yapımı “The Devil’s Advocate” (Şeytanın Avukatı) filminde de Al Pacino, New York’taki üçkağıtçı bir avukatlık bürosunun patronu Lucifer rolünü üstlenmişti.

Fakat Lucifer’in modern tasvirlerde böyle avukat olarak canlandırılmasının kökeni bile Orta Çağ’a dayanıyor. La Revue de l’histoire des religions adlı dergide yayımlanan bir makalede Wisconsin Üniversitesinden Tarihçi Karl Shoemaker, Orta Çağ mahkemesi dramasını anlatıyor; bu dramada “İblis ve onun cehennem heyeti, hukuk alanında bilgili bir şeytanı seçiyor ve onu insan ırkına dava açması için cennet mahkemesine gönderiyor.”

Kaynak: arkeofili.com

Paylaş:

Sağlık İçin Kızılötesi Karbon Isı Boyası
Canlıların, özellikle de insanların sağlıklı yaşayabilmek için kızılötesi ışınlara ihtiyaçları vardır. Ancak bir aylık bir sürede yoğun bir şekilde alınan güneş ışınlarının depolanması mümkün değildir. On iki ay boyunca alınacak terapi kalitesindeki kızılötesi ışınlar ise sayısız fayda sağlar.

  • Hücre sisteminin yenilenme gücünü artırır,
  • Kan dolaşımını hızlandırır,
  • Kronik yorgunluğu azaltır,
  • Bağışıklık sistemini güçlendirir,
  • Astım, alerjik rinit gibi solunum yolu rahatsızlıkları olan hastalar için en sağlıklı ısıtma sistemidir,
  • Kas ağrıları, sırt ağrıları ve eklem rahatsızlıklarını azaltır,
  • Bazı kanser türlerinin gelişimini engelleme özelliğine sahiptir,
  • Şeker hastalıklarının yan etkilerini azaltır,
  • Fizyoterapi tıp merkezlerinde doğrudan kullanılır.

Tıbbi araştırmalar, uzun dalga boyundaki ışınların terapi etkisi yaptığını, hiçbir zararlı yan etkisinin olmadığını ve insan vücudu için en uygun sıcaklığı sağladığını göstermiştir. Uzun dalga boyunda, terapi kalitesindeki kızılötesi ışınlar ile ısıtma sistemi olarak geliştirilmiş olan SRN  Kızılötesi Isı Boyası, güneşin altında ısınma hissini on iki ay sağlamaktadır. SRN Kızılötesi Isı Boyası, uygulandığı ortamı sadece ısıtmakla kalmaz; aynı zamanda bir fizyoterapi merkezine çevirerek, içinde yaşayanların sağlığına katkıda bulunur.
Uzun dalga kızılötesi, radyan ısıdır; yüzünüzde güneşin veya odun ateşinin sıcaklığını hissetmekle aynı histir. Hatta kendi vücudumuzun da yaydığı ısı türüdür. İnsanlığın bildiği en temel ısınma şeklidir. Önce objeleri ısıttığı, ısınan objelerin de ısı yayarak çevreyi sıcak tuttuğu için binlerce yıldır tercih edilmiştir.
Bugün, yüksek enerji verimliliğine sahip SRN Kızılötesi Isıtma Teknolojisi, estetik ve konforlu bir şekilde radyan ısıyı çevre dostu olarak kolayca tekrar kullanabilmemizi sağlamaktadır.
Geçtiğimiz yüzyılda insanoğlunun konforlu olması sebebiyle tercih ettiği konvansiyonel ısıtma sistemlerinin (petek, klima vb.); yakın gelecekte yerini tekrardan kızılötesi ısıtma sistemlerine bırakması kaçınılmazdır.
SRN KIZILÖTESİ KARBON ISI BOYASI HAKKINDA BAZI BİLGİLER

  • SRN Kızılötesi Isı Boyası havayı kurutmaz ve havayı değil sizi ısıtır.
  • 24 V Elektrik ile çalışan Kızılötesi Isı Boyası sistemi yenilenebilir enerji kaynaklarıyla kombine çalışabilir. (Güneş ve Rüzgar enerjisi)
  • SRN Kızılötesi Isı Boyası Üstüne duvar kağıdı,sıva ve boya gibi ürünler ile uygulanabilir özelliklere sahip bir üründür.
  • SRN Kızılötesi Isı Boyası’nın boyandığı ortamda nem ve küf olmaz.
  • SRN Kızılötesi Isı Boyası mekanik tesisat ve bakım gerektirmeye bir üründür.
  • SRN Kızılötesi Isı Boyası anında ısınma ve homojen ısı dağılımı sağlar.
  • SRN Kızılötesi Isı Boyası sağlıklıdır, nefes hastaları (bronşit vb) için en uygun ısıtma teknolojisidir.
  • Su bazlı karbon kaplamalar ek veya ana ısıtma da mükemmel olarak kullanılabilir.
  • Pars alüminyum tozu,pars bakır tozu,Pars Çinko Tozu,Pars Grafit Tozu,Pars Kurşun Tozu,Pars demir tozu,pars kurşun oksit,pars kurşun oksit sülyen,pars kurşun oksit mürdesenk,pars fire assay flux,pars nitrik asit,pars hidroklorik asit,pars sülfürik asit,pars hidrazin hidrat,pars kaolin,pars sepiyolit,sunsep,sundiyo,sunmag,pars zeolit,pars 67 mangan dioksit,pars85 mangan dioksit,hadjin yılan kovucu,parsvet yara tozu,pars lime sülfür,nanotozlar,yemkat.com,sunshield kaolin,sunshield sıvı kaolin,pars silisyum karbür,silisyum karbür,dmr74 mangan dioksit,pars magnezyum sülfat,pars magnezyum sülfat anhidrat,pars magnezyum sülfat monohidrat,pars magnezyum oksit,pars bakır sülfat,pars demir sülfat monohidrat,pars kalay sökücü,pars nikel sökücü,süren vollastonit tozu,pars volfram  tozu,pars molibden tozu,pars antimon oksit,pars potasyum hidroksit,pars potasyum silikat,kimyadeposu.com,claypacks.com,demsil silikajel,demsil kil paketi,demsil nem alıcı,nemal nem alıcı,pars sodyum metabisülfit,pars sodyum bisülfat,pars magnezyum nitrat,pars sodyum persülfat,pars kalsiyum sülfat,pars kalsiyum sülfat dihitrat,pars hayvan altlığı,pars sodyum lignosülfonat,pars maden tozları,pars metal tozları,pars yem katkıları,pars nanotozlar,pars çinko oksit,sunshield sıvı kaolen,süren titanyum tozu,pars bakır oksit,demsil silikajel,süren otocam çizik giderici,pars seryum oksit,süren ferro vanadyum tozu,pars spekülarit,süren bit-pire kovucu,süren bakır tozu,süren teknoloji,bakır tozu,
  • DMRSÜREN KİMYA LTD.ŞTİ
  • 05523307100-05325466184
  • www.kimyadeposu.com,www.claypacks.com,www.nanotozlar.com,www.netyerim.net
  • www.potasyumsilikat.net,www.kursunoksit.com,www.parsman.com.tr,www.parsgrafit.com.tr
  • www.parox.com.tr,www.sepiyolit.net,

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

Başa dön tuşu