Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “İstiklal Marşı’nı söylemeyenleri, Mehmetçiği şehit edenleri, onlarla omuz omuza olanları dinleyelim mi?” dedi.
TBMM Genel Kurulu, Meclisin açılışının 99. yıl dönümü ile 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla özel gündem ile toplandı.
Tayyip Erdoğan, HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan kürsüye çıkınca özel oturumdan ayrıldı.
Oturumdan ayrılan Cumhurbaşkanı Erdoğan gazetecilere açıklamalarda bulundu.
Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle konuştu;
Soru: Erken ayrıldınız…
“Nasıl ayrılmayalım. İstiklal Marşı’nı şu parlamentonun içerisinde okumayanları dinleyelim mi? Benim Mehmetlerimi şehit edenleri dinleyelim mi? Onlarla kolkola gezenleri, omuz omuza verenleri dinleyelim mi? Eğer bunlara sizler de olumlu bakıyorsanız diyecek birşeyim yok. Ama benim ne vicdanım, ne karakterim ne şu topraklar altında yatan şehitlerimin ruhunu ben muazzem edemem. Onun için de bunları dinleyemem.”
Soru: HDP’nin kapatılması için bir girişim olacak mı?
“Parti kapatmak ayrı birşey, suç irtikap edenler ayrı birşey. Parti kapatma konusu farklı ama suçu irtikap edenlerle ilgili hukukun çok farklı çalışması lazım. CHP Genel Başkanı hak hukuk adalet diyor hah… Hak hukuk adalet kimler için çalışacak onları da yargı kararını verecek.”
Soru: Sayın Kılıçdaroğlu’na saldırıyla ilgili bir yorumunuz…
“Şehit cenazesine giderken dikkat etmemiz gerekir. Ben şehit evi ziyaretine sorarak gidiyorum. Bunları istismara dönüştürmemize gerek yok. Burada bir gaz sıkışması var. Yorumumu yaptım daha neden arayayım?”
Soru: Türkiye ittifakı açıklamanızdan sonra bu saldırının gerçekleşmesini zamanlama açısından nasıl değerlendiriyorsunuz?
“Türkiye ittifakı saldırıya çağrı mıdır? Yoksa burada bir şehit var ve bu şehidin kimler tarafından yapıldığı belli işte PKK ile hangi siyasi örgüt el ele kol kola geziyor. Bunun yanında da Türkiye’deki siyasi partiler kol kola veriyorlar. Kol kola verdikten sonra oraya gidiyorlar. Burada artık bir gaz sıkışması var. Bu insanların birikmiş olan bir gaz sıkışması karşısında nereye gideceksin bunların hepsini etraflıca bir incelemek lazım. Bunun üzerinde de düşünmek lazım.
Herhangi bir şehit evi ziyaretinde öncelikle soruyorum; gidişim orayı rahatsız eder mi? Eğer edecekse gitmeyim derim. Dua yapacaksam duamı evimde yaparım bu kadar basit.
Erdoğan bir başka soru üzerine TBMM Başkanı Mustafa Şentop’un akşam vereceği resepsiyona katılacağını söyledi.”
ŞENTOP ÖZEL OTURUMDA KONUŞTU
Genel Kurul, TBMM Başkanı Mustafa Şentop’un başkanlığında açıldı. İstiklal Marşı’nın okunmasının ardından Şentop konuşmasına başladı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da izlediği Genel Kurul’a, liderlerden ilk olarak MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ardından CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu geldi.
Erdoğan’ı locaya gelişinde AKP Grubu ayakta alkışlarken, MHP Grubu da ayakta karşıladı.
ÖZEL OTURUMDA KONUŞMALAR…
“TÜRKİYE’YE YÖNELİK DAYATMACI POLİTİKALAR BÜYÜK BİR HATADIR”
TBMM Başkanı Mustafa Şentop’un açıklamalarından satır başları şöyle;
“Sayın Cumhurbaşkanım siyasi partilerimizin genel başkanları milletvekilleri TBMM’nin kuruluşunun 99. yıl dönümünü anmak üzere bu özel oturumda bir araya gelmiş bulunuyoruz. Bu Meclis temeli milli irade olan bir yüce abidedir. Batı’da İslama karşı hastalıklı bir düşmanlık yükselmektedir. Türkiye’ye yönelik dayatmacı politikalar büyük bir hatadır. Çocuklarımızı ve gençlerimizi kendi ayakları üzerinde duran istiklal aşığı fertler olarak yetiştirmeliyiz. Çocukları hedef alan suçlarda bir artış gözükmektedir. Çocuklara yönelik suçlarla tavizsiz mücadele edilmelidir.
CHP Genel Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’na ve bazı milletvekili arkadaşlarımıza yönelik saldırı gerçekleşmiştir bu müessif saldırıyı kınıyorum. Bir daha bu tür hadiselerin yaşanmaması en büyük temennimizdir.
Türkiye için sivil siyasetin dışında zemin, demokrasiden başka çare, diyalog içermeyen bir söylem arayışında olmanın, ülkenin geleceğini baltalamak olduğunu belirterek,”Bu sebeple; hangi düzeyde olursa olsun, neyi amaçlarsa amaçlasın, ne tür bir kisveye bürünürse bürünsün, fikirlerini hakim kılmak veya rakiplerini zayıf düşürmek için şiddeti bir yöntem olarak benimseyenler, şiddet ile arasına mesafe koyamayanlar, bu ülkenin ve milletin aleyhine çalışmaktadırlar.”
“TOPLUMSAL KUTUPLAŞMANIN YERİNE KUCAKLAŞMA”
AKP Grup Başkanvekili Naci Bostancı’nın açıklamalarından satır başları:
“Zorlu şartlarda Meclis açılmadan bir yıl önce Mustafa Kemal Samsun’a çıkmış; Erzurum ve Sivas kongreleriyle ortak bir saf oluşturmaya başlamıştır. Hedef milli mücadeleyi yürütecek Meclis’tir. O yüzden TBMM merkezli Cumhuriyetin temellerinin atıldığı Kuvayi Milliye hareketini, Mustafa Kemal’in tarihi rolünü hepimiz tekraren takdir, minnet ve hürmet ile anıyoruz.
Tarihi olayları sadece anmak yetmez. Bizlere gösterdiği yolu her zaman hatırlatmak gerek. Tarihi mirasın en başında şüphesiz milletin istiklalini, milletin azim ve kararlılığı kurtaracak ilkesi vardır. Bu mandacılığı, acaba bu tür hamiliklerden siyasi fayda sağlar mıyım diye düşünmeksizin reddetmek anlamına gelir.
Ortak kaderimiz ve geleceğimiz için takip edilen milli politikaların sonu mutlaka selamete erişecektir. Çeşitli meydan okumalar karşısında, toplumsal hayata karşılık gelen hassasiyetleri iç siyasetin konusu yapmamak, kuvayi milliye ruhunun ve bu Meclis’in onurudur görevidir.
Bu millet imkansızı mümküne çeviren bir ruha, vefakarlığa ve dayanışma bilincine sahiptir. Bunu dün göstermiştir. Bugün o insanların torunları aynı düşüncededir. Bu millet bir imparatorluğun çocuklarıdır. O tarihi çizgiyi muhakkak en gerçekçi şekilde kararlılıkla geleceğe uzatacaklardır.
99 yıl önce Meclisimizde kalpaklılar, fesliler ve sarıklılar vardır. Onlar ortak bir dayanışma ruhunda bir araya gelmiş, her türlü müzakereyi milletin kurtuluşu istikameti yapmışlardır. Bize bırakılan miras, siyasi rekabeti aynı şekilde yapmak, ancak Türkiye’nin geleceğini bir üst değer olarak tutmaktır.
Unutulmasın ki Meclis’in sözü, milletin nihai sözüdür. Bugün bizi burada özel oturumla bir araya getiren Meclis’e karşı duyduğumuz ortak saygı değil midir? Bu saygı, milletin kader birlikteliğinin neticesi olarak görmemiz değil midir? Öte yandan Cumhuriyet ve demokrasilerde kurallar bellidir. Yöneticileri halk seçer ve geri çağırır. Makamlar kimseye mülk değildir. Seçim sonuçlarına hukukun imkanları yönünde itiraz yolları elbette vardır. Şüphesiz ki altın oy yoktur. Kural her bir oyun hakkını korumak ahlakında kayıtlıdır. Siyasi rekabet tartışmalarını, diktatörlük kavramlarında yürütmek kendi içinde çelişkilidir.
Diktatörlükte makamlar el değiştiremez, bizde değişir. Diktatörlükte göstermelik seçimde hukuka ihtiyaç yoktur, bizde her türlü ihtiyaçtır. Diktatörlükte muhalefetin iktidar tasavvuru olmaz. Bizde her zaman böyle bir yol haritası olmuştur. Türkiye 16 Nisan referandumu ile sistemi değiştirmiştir. Artık Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi vardır. Bu sistem toplumsal açıdan bütünleştiricidir. Bugün sayın Erdoğan Cumhurbaşkanıdır. Yarın bu ülkenin başka evlatları göreve gelecektir. Berat gecesi 4 evladımızın teröristler tarafından şehit edilmesi bizi milletçe üzmüştür. Çubuk’ta şehidimizin cenazesinde gelen olay kabul edilemez. Sayın genel başkana ve CHP temsilcilerine bir kez daha geçmiş olsun diliyorum.
Cumhurbaşkanımızın ‘kızgın demiri soğutmak gerek’ dediği bir siyasi atmosferde bu olayın yaşanması dikkate değerdir. Toplumsal kutuplaşmanın yerine kucaklaşmanın yolu, siyasal dilin kollarını uzatmaktan geçer. Biz bu ülkenin ortak aklından faydalandık.
Bizim iddiamız, siyasetimiz, temel meselemiz, toplumumuzun vicdanıyla çağa tanıklık etmektir. Haksızlıklar adaletsizlikler karşısında Türkiye’nin sesi hepimizin onur kaynağıdır. Yüzümüz herkese dönüktür ama sırtımız kimseye dönük değildir.
Dünyadaki egemen merkez siyasetlerin, husumetin doğurduğu popülerlikten pay kapmaya çalışmaları endişemizi artırıyor. Yerimiz küresel ölçekte insanlığın, adaletin ve hakkaniyetin safıdır. Buradan aziz milletimize, sayın Cumhurbaşkanımıza, tüm partilerin genel başkanlarına, milletvekillerine hürmetlerimi sunarken, bu ülkenin siyasi yolculuğunun hayırlara vesile olmasını diliyorum.”
“EGEMENLİĞİ BİR KİŞİYE TESLİM ETTİĞİNİZDE, HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ YOK OLUR”
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun açıklamalarından satır başları:
“23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk bayramını kutluyoruz. Bu güzel günün bahar günlerinin ışıltısı ile taçlanmasını, ülkemizin aydınlık huzur dolu günlerin ücreti olmasını diliyorum. Sevgili çocuklar ve değerli milletvekilleri Mustafa Kemal Atatürk’ün 19 Mayıs 1919’da Kurtuluş mücadelesinin yüzüncü yılındayız. Mustafa Kemal için tek doğru yol ise milli iradeyi egemen kılacak TBMM’nin açılmasıdır. Türkiye Cumhuriyeti’nin temelinde her bir vatandaşın hakkını korumayı amaç edinen bir ruh vardır. Son anayasa değişikliği ile TBMM kendi yetkilerini kısıtlamış kuvvetler ayrılığı ilkesi fiilen ortadan kalkmıştır. TBMM’nin yetkileri kısıtlanmış denetimsiz bir yürütme organı yaratılmıştır. Cumhurbaşkanı kararnameler yoluyla Meclis’in yasama yetkisini ortak olmuştur. Partili cumhurbaşkanı devleti ve milleti temsil etmek yerine belli siyasi görüşün temsilcisi haline dönmüştür. Tek kişiye parlamentoyu fesih yetkisi verilmiştir. Meclis’in bütçe hakkı fiilen elinden alınmıştır.
“BU 4 YIL HEPİMİZ İÇİN ARINMA DÖNEMİDİR”
Önümüzdeki 4 yıl tüm yurttaşlarımızın da katılımıyla hepimiz için yeni bir arınma dönemidir. Gerçeklerle yüzleşme, bu güzel ülkemizin temellerine kazınmış ve Türkiye’nin günümüzün sorunlarına da çözüm üretecek felsefeyi yeniden keşfetme dönemidir. Bu felsefeyi üç sözcükle özetleyebiliriz. Hak, hukuk ve adalet.
Mustafa Kemal Atatürk, TBMM’nin açılışından bir gün sonra Meclis’te yaptığı konuşmada müdafai hukuku anlatır. Atatürk’e göre; hakların müdafaası sadece işgal güçlerine karşı Türk milletinin haklarının müdafaası anlamına gelmez, egemenlik kayıtsız şartsız millete ait olması nedeniyle, her bir vatandaşın hakkının, hukukunun savunulduğu bir yönetim anlayışını ifade eder. Mustafa Kemal Atatürk için tek yol ise TBMM’nin açılmasıdır. Dolayısıyla şunu söyleyebiliriz.
1924 ANAYASASI TBMM’DE GÖRÜŞÜLÜRKEN VERİLEN ÖNERGE
Dünyada Gazi ünvanına sahip tek parlamento olan TBMM, kurulduğu ilk günden itibaren yetkileri konusunda titiz davranmıştır. Şu örneği vermem yeterlidir: 1924 Anayasası TBMM’de görüşülürken bir önerge verilir. Önergenin konusu şu; Meclis’in kendiliğinden seçimin yenilenmesine karar vereceği gibi, cumhurbaşkanı da seçime karar verebilir. Yani önergeyle Kurtuluş Savaşı zaferinin başkomutanı Mustafa Kemal Atatürk’e Meclis’i fesih yetkisi verilir. Mahmut Esad kürsüye çıkar ve Atatürk’e şunları ifade eder. “Dünyanın hangi köşesinde hakimiyetin milletin olduğu anlayışın tecellisi Meclis’i feshedebilmektedir? Bunu doğru bulmuyoruz” diye açıkça ifade eder. Şükrü Saraçoğlu, aynı şekilde bize tarih hukuk gösteriyor ki bugün TBMM kişiliğine toplanmış haklarından hiçbir şey döndürülemez diye açıklama yapar. Önerge oylanır ve yetkiyi reddeder. Gerek Mahmut Esad Bozkurt ve Şükrü Saraçoğlu’nun vurgu yaptığı olgu, egemelik kayıtsız şartsız milletindir…”
CHP’DEN KILIÇDAROĞLU’NA SALDIRI AÇIKLAMASI
CHP’li Engin Özkoç, Meclis’te söz alarak CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik saldırıya ilişkin konuştu. CHP’li Özkoç konuşmasında, “Birliğimizi bozan saldırılara karşı üzüntü ifadesi olarak söz alır ve dile getirirler. Arkadaşlarımızın kendisi kürsüde söyleyecek. Çubuk’ta katıldığı şehit cenazesinde linç girişiminde bulunulmuştur. Bunun adı linç girişimidir. Kınıyoruz. İtidal çağrısı yapılıyorsa Kılıçdaroğlu en itidal liderdir. Ülkenin birlik ve beraberliğe ihtiyacı varsa ortak olmak gereklidir. Bir şehidin cenazesinde bile ortak olunamıyorsa toplum olarak ortak bir şey yapamayız. Linç girişimini hukuki olarak takip etmeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

