
2017 yılında Türkiye’de yeni bir hayata başlamak için memleketinden kaçmıştı ve Suriye doğumlu erkek arkadaşıyla evlenmeyi planlıyordu.
Fakat babası, Tiba al Ali’nin Türkiye’de yalnız yaşama kararından memnun değildi.
Yerel basında çıkan haberlere göre genç kadın, annesiyle Bağdat’taki bir arkadaşının evinde buluşmak için sözleşti, fakat buluşmaya tüm ailesi birden geldi.
Genç fenomenin burada uyuşturulduğu ve ailesinin yaşadığı eve götürüldüğü söyleniyor.
Kimse o kadınların aslında ne yaşadığını bilmiyor. Ne mücadeleler verdiklerini, yaşamla nasıl baş ettiklerini kimse aklına getirmiyor. Tiba al-Ali işte bu yaşamı, yaşadıkları, neyin mücadelesini verdiği bilinmeyen ama mutlaka bilinmesi gereken simge kadınlardan biri.
O bir savaş ülkesi kadınıydı. 2017 yılında henüz 17 yaşındayken, alt üst edilmiş yurdundan Türkiye’ye gelerek kendisine bir yaşam kurabilmiş, kimseye muhtaç olmadan yaşamını sürdürmüştü. Tek başına, üstelik kimsenin yardımı olmadan sadece “hayata tutunmak”la kalmayıp, en azından kendi hayatına o yön verir hale gelmişti. Onca zorluğun ardından tüm yaşamını birlikte geçirmeye kararlı olduğu nişanlısını da bulmuştu.
Genç, canlı ve neşeli bir YouTuber’dı Tiba al-Ali. Kendi hayatıyla ilgili yayınladığı eğlenceli videolarıyla çok sayıda takipçi edinmiş, hatırır sayılır bir hayran kitlesi yaratmıştı.
Videolarında ne ailesini ne de herhangi bir yakınını mahçupedecek bir içerik yoktu. Gencecik bir kızın ilgilenebileceği ne varsa onlar vardı sadece. Makyaj nasıl yapılırdan tutun da nişanlısına kadar tüm bildiklerini, sahip olduklarını paylaşıyordu. Her gün videolar yayınlayarak Türkiye’nin kendisine açtığı yeni yaşam tarzının tadını çıkarıyordu.
Ocak ayında Divaniye’deki ailesini ziyaret etmek için Irak’a gitti Tiba. Babası Tayyip Ali, Tiba’nın hem İstanbul’a taşınma kararını hem de orada birlikte yaşadığı Suriye doğumlu nişanlısıyla evlenmesini kabul etmiyordu.
Bu yüzden babası tarafından uykusunda boğularak öldürüldü. Erkekler için hazırlanmış yasalar babasının imdadına yetişti tabii. Önceden planlanmış olmadığı gerekçesiyle altı ay hapis cezasının ardından, namusunu da kurtarmış (!) olarak hapisten çıktı.
Uluslararası Af Örgütü ‘korkunç’ cinayeti kınadı ve ‘Irak ceza kanununun saldırı ve hatta cinayet gibi şiddet içeren eylemleri kapsayan ‘namus suçları’ olarak adlandırılan suçları “hoşgörüyle” karşıladığını açıkladı.