Türkiye her yeni güne bir vahşetle uyanıyor. Üç gün içinde yaşananlar halkı şoke etti. Bir kişi annesinin başını kesip balkondan attı. Bir bayan 3 yaşındaki kızını öldürdükten sonra intihar etti. Bir konuta düzenlenen baskında derin dondurucudan 3 yaşında kız cesedi çıktı. Alanında uzmanlar isimler, hadiseleri ve çekincelerini SÖZCÜ’ye anlattı.
Annesinin başını kesen oğul, çocuğunu öldürüp kendi canına kıyan anne, ailesinden kaçırılıp bir derin dondurucuda cesedi bulunan üç yaşındaki kız… Bayanların cinayete kurban gittiği, akrabaların hiç uğruna birbirlerini öldürdükleri, en ufak kızgınlıkta silaha davranılan Türkiye’de son günlerde şiddetin dozu arttı.
Sosyolog Prof. Dr. Nilüfer Narlı, Psikiyatrist Prof. Dr. Sibel Mercan ve İsimli Tıp Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Şevki Sözen, son üç günde Türkiye’yi şoke eden kanlı hadiseleri SÖZCÜ’ye kıymetlendirdi.
KAFASINI KESİP BALKONDAN ATTI
25 Eylül günü akşam saatlerinde İstanbul Bağcılar’da ülkeyi şoke eden bir cinayet yaşandı. Uyuşturucu bağımlısı olduğu argüman edilen 26 yaşındaki Ali S., tartıştığı annesinin başını keserek balkondan sokağa fırlattı.
Görüntüleri internette yayımlayan üç kişi, “soruşturmanın saklılığının alenen ihlal edilmesi” suçlamasıyla gözaltına alındıktan bir mühlet sonra hür bırakıldı. Ali S. tutuklanarak cezaevine kondu, olayla ilgili haberlere yayın yasağı getirildi.
ÖNCE HİRANUR’A SONRA KENDİNE KIYDI
Türkiye “annesinin başının kesip balkondan atan caninin” şokunu atamamışken, duyanların içini sızlatan bir haber dün öğlen saatlerinde Adana’dan geldi. Bir müddet evvel boşanan 23 yaşındaki Eylül Yıldırım, ormanlık alanda eski eşine ilişkin tabancayla 3 yaşındaki kızı Hiranur’u öldürdükten sonra intihar etti. Anne-kız toprağa verilirken, bayanın eski eşi gözaltına alındı.
DERİN DONDURUCUDA ÇOCUK CESEDİ
“Artık daha ne olacak?” derken, dün gece tüyler ürperten bir olay da Gaziantep’te yaşandı. Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığı, kayıp iki kızını aramak için bir televizyon kanalında canlı yayına katılan anne M.İ. ve eski kocası A.E.’nin verdikleri bilgiler doğrultusunda soruşturma başlattı. 3 yaşındaki Lina Nazlı, Cinayet Ofis gruplarının bir işletmeye düzenlediği operasyonda derin dondurucuda meyyit olarak bulundu. Darp edilerek öldürüldükten sonra derin dondurucuya konulan çocuğun cesedi incelenmek üzere İsimli Tıp’a gönderildi, üç kişi gözaltına aldı.
Nilüfer Narlı: Güçsüzlük ve değersizlik hissinin bilediği insan, tabancası, bıçağı ya da kuvvetli bir yumruğu ile diğerlerinin ve kendisinin içindeki ömrü yok ederek bu cins hisleri aşacağını zanneder.
Bahçeşehir Üniversitesi Sosyoloji Kısım Lideri Prof. Dr. Nilüfer Narlı: İster sözel, ister fizikî, ister duygusal, ister ekonomik şiddet… Hepsinde çaresizlik, güçsüzlük ve değersizlik hissinin çığlığı vardır. Bu cins hisler, toplumsal ve ekonomik krizlerde bilenebilir. Bu cins hislerin tahrip ettiği insan kendi içine dönüp kendine şiddet uygulayabildiği üzere, en kolay ulaşabileceği ve şiddet uygulanmasının toplumsal olarak yasal görüldüğü maksada yönelir, bayanlar ve çocuklar gibi…
ÇOCUKLAR ARTIK ŞİDDET DEĞİL CİNAYET HEDEFİ
Türkiye’de son yıllarda yalnızca bayana karşı şiddet ve cinayet olayları tırmanmıyor, çocuklar artık şiddet değil cinayet gayesi oluyor. Tıpkı vakitte yetişkinlerin anne ve babasını katletme hadiseleri karşımıza çıkmağa başladı. Misal biçimde çocuklarını öldürüp intihar eden baba hadiselerinde bir çeşit cinnet durumu var.
YAŞAMA DÜŞMAN, YARATMAYAN ACİZ İNSAN
Tıpkı Amok Koşucusu romanında olduğu üzere bir cinnet durumuyla karşı karşıya olduğumuzu düşündüren hadiselerle karşı karşıyayız. Bu cins cinnetlere sebep olan nedir? Ruhsal sorun kaynaklı mı? Yoksa çaresizlikten çökmenin sonucu mu ortaya çıkıyor? Erich Fromm’dan yola çıkarak, şiddet uygulayan insanın yaşama düşman, yaratamayan aciz insan olduğunu söyleyebiliriz.
ŞİDDET HAYAT SEVİNCİ OLMAYANA TATLI GELİR
Yaratmak bilgi ve marifet istiyor, hayatı yok etmek ise sırf şiddete başvurmayı gerektirir. Güçsüzlük ve değersizlik hissinin bilediği insan, tabancası, bıçağı ya da kuvvetli bir yumruğuyla diğerlerinin ve kendisinin içindeki hayatı yok ederek bu tıp hisleri aşacağını zanneder. Şiddet yaşayamayana, hayat sevinci olmayana tatlı gelir. Nazım Hikmet’in dediği üzere onlar yaşama düşmandır. İnsanı yaşama düşman eden şartları anlamak ise toplum bilimcilerin işi…
Sibel Mercan: Son devirde toplumun her kısmında bir gerginlik ve negatif güç var.
EKONOMİK KRİZ, GÖÇ VE SAVAŞ ŞİDDETE MEYLİ ARTIRIR
Psikiyatrist Prof. Dr. Sibel Mercan: Dertli devirlerde tolerans azalır. Depresyon, intihar hadiselerinin arttığını görüyoruz. Bunları tetikleyen alkol ve husus tüketiminin de arttığını göz gerisi edemeyiz. Savaş, göç, ekonomik kriz üzere çevresel faktörler şiddete meyli artırır ki şu periyotta bunların hepsinin olduğunu görüyoruz. Çaresizlik ve çözümsüzlük hissi sonrası çıkış yolu bulamayan, yolun sonunun geldiğini düşünen kişi “Ben ölürsem çocuk perişan olur” diyerek cinayet işleyip akabinde canına kıyıyor. Son periyotta toplumun her kesitinde bir gerginlik ve negatif güç var.
Mehmet Şevki Sözen: Bu cürümler ağır cezalık hatalar, bu uç örneklerin toplumsal tansiyona bağlandığını düşünmüyorum.
TOPLUMSAL TANSİYONLA İLİNTİLİ DEĞİL
Beykent Üniversitesi İsimli Tıp Anabilim Kolu Lideri Prof. Dr. Mehmet Şevki Sözen: Uç boyutta cinayet işlemelerinin sebebi (katillerin) ruhsal hastalıkları mı, suça hakikat yönelmeleri mi, bunu incelemek lazım. Bu kadar üst üste gelince, toplumsal olarak bakınca önemli oranlarda varmış üzere gözüküyor. Bu uç örnekleri her periyotta görebiliyoruz, hatta ABD ve Avrupa’da daha çok görüldüğünü söyleyebiliriz. Bu kabahatler ağır cezalık hatalar, bu uç örneklerin toplumsal tansiyona bağlandığını düşünmüyorum. Daha çok günlük yaralama ya da trafikte hengame üzere olaylar toplumsal tansiyonla ilintilidir.
