Yandaş medya, İBB’ye yönelik kara propagadansını tam gaz sürdürüyor. Aylık Le Monde Diplomatique dergisinin, “Manière de voir” (Görme Biçimi) adlı ekinde yer alan “Türkiye Yüzyılı, 1923-2023” başlıklı Ekim-Kasım 2023 özel sayısındaki bir makale çarpıtıldı. Fransız araştırma kuruluşu Institut de RelationsInternationales et Stratégiques (Uluslararası ve Stratejik İlişkiler Enstitüsü – IRIS) direktörü, Türkiye ve Ortadoğu uzmanı Didier Billion’un kaleme aldığı makalede NATO ve Türkiye ilişkisi ele alındı. Yazıda Sanatçı İhsan Oturmak ve farklı Türk sanatçıların tasarım ve çizimleri paylaşıldı
İBB’den yapılanb açıklamda, “İBB’ye yönelik yalan haber kampanyasını tam gaz sürdüren sürdüren Sabah ve A Haber, medya tarihine bir yalanla daha geçti. Fransa’da aylık yayınlanan ‘Le Monde Diplomatique’ dergisindeki NATO-Türkiye ilişkisini konu eden makale, İstanbul’a ait bir yazıymış gibi sunuldu. Makalede kullanılan görseller arasında yer alan sanatçı İhsan Oturmak’ın çalışması, yazıda İETT ve İstanbul kelimesi dahi geçmemesine rağmen iftira fırsatı olarak kullanıldı. Oturmak’ın aynı temada benzer tasarımları olmasına rağmen, sanatçının bir eseri, yalan habere malzeme yapıldı” denildi.
İBB, yaptığı açıklamaya şöyle devam etti:
1950’lerden günümüze NATO ilişkilerinin ve siyasi gelişmelerin irdelendiği yazıyı Sabah ve A Haber “İETT Fransız Basınında” diyerek paylaştı. Yazının gerçek içeriğine hiç değinmeyerek okuyucularını ve Türk halkını kandırmaya çalıştı. Makalede İETT ve İstanbul kelimesi dahi geçmemesine rağmen iftira fırsatı olarak kullandı.Sanatçı Sanatçı İhsan Oturmak’ın dergide yer alan ‘isimsiz’ adlı çizimi üzerinden kara propaganda yapıldı. Oturmak’ın aynı temada tasarımları olmasına rağmen, sanatçının bir eseri yalan habere malzeme yapıldı.
İstanbul ve İETT kelimesinin tek yerde geçmediği makalenin Türkçe çevirisinin tamamı şöyle:
NATO İLE ÇALKANTILI BİR İLİŞKİ
Ankara, 1950’ler hariç, Washington ile ayrıcalıklı bir ilişki sürdürürken ortaklarını çeşitlendirme arzusunu her zaman göstermiştir. Türkiye Cumhurbaşkanı’nın 2017 yılında Rusya’dan S-400 füzeleri satın alması başta olmak üzere ilişkiler zaman zaman gerginleşmiştir. Bununla birlikte Türkiye, tek Müslüman üyesi olduğu Atlantik İttifakı’nda önemli bir oyuncu olmaya devam ediyor.
Soğuk Savaş’ın başlangıcından itibaren Türkiye Batılı güçlerin yanında yer aldı ve Washington’un tercihlerini sistematik olarak destekledi – bu da bölgesel çevresinden radikal bir şekilde izole olması anlamına geliyordu. Türkiye’nin 1952 yılında Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü’ne (NATO) üye olması bunun en bariz simgesiydi. Tarihinin hiçbir döneminde ekonomik, sosyal, siyasi ya da kültürel alanlarda Batı bloğuyla bu kadar güçlü bir şekilde özdeşleşmemişti.
Bununla birlikte, 1964’ten itibaren Ankara’nın dış politikası çeşitlenmeye ve ardından daha özerk hale gelmeye başladı ve ulusal çıkarları olarak gördüğü şeyleri savunma kararlılığını yansıttı. Bu özgürleşme arzusu, örneğin Kıbrıs’taki siyasi krizler sırasında, ilk olarak 1964’te, ama özellikle de on yıl sonra, 1974’te, Türkiye’nin adanın bölünmesini zorla dayattığı ve 1975’ten 1978’e kadar Amerikan silah teslimatına ambargo uygulanmasına yol açan bir kriz sırasında ortaya çıkmıştır.
Dolayısıyla, Türkiye NATO üyesi olmaya devam ederken ve ABD ile yadsınamaz bir stratejik ortaklığı sürdürürken, müttefikleriyle olan ilişkileri uzun zamandır kritiktir.
1980’lerin sonunda liderler arasında büyük bir endişe baş gösterdi. Berlin Duvarı’nın yıkılması, Ankara’nın coğrafi konumunun sağladığı stratejik avantajı kaybetmesine neden olma tehdidi yarattı. Bu nedenle ülke, Ağustos 1990’da Kuveyt’in işgalinden sonra Saddam Hüseyin’in Irak’ına karşı kurulan koalisyona kararlılıkla katıldı. Amaç, çalkantılara gebe gibi görünen Orta Doğu’da nihayet vazgeçilmez bir bölgesel istikrar sağlayıcı olarak tanınmaktı. Ancak sonuçta Türkiye beklediği tanınmayı sadece sözde elde etti.
Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) 2000’li yılların başında iktidara gelmesi Ankara’nın ortakları için büyük bir endişe kaynağıydı: Bu partinin benimsediğini iddia ettiği siyasal İslam, dış politika paradigmalarında bir değişikliğe yol açacak mıydı? Türkiye’nin Mart 2003’te George W. Bush’un Irak’a kuzeyden saldırmak için 62.000 Amerikan askerini topraklarında konuşlandırma talebini reddetmesi Washington ile gerilimi keskinleştirdi.
Üstesinden gelinebilecek farklılıklar
Son yıllar, Türk dış politikasındaki gelişmelerle ilgili soru işaretleri ve yanlış yorumlardan nasibini aldı. Hatta Batılı askeri-güvenlik kompleksiyle bağlantılı çevrelerde Türkiye’nin geleneksel ittifak sistemlerinden, özellikle de NATO’dan ayrılacağına dair bir korku varmış gibi görünüyordu.
Ancak Türkiye’nin liderleri ile Batılı müttefikleri arasındaki farklılıklar, bu aşamada uzlaşmaz olmadıklarını göstermektedir. Sadece üç nispeten yakın tarihli olayı hatırlamamız yeterli olacaktır: Kasım 2010’da Lizbon Zirvesi’nde kararlaştırılan ve Eylül 2011’de uygulamaya konulan NATO füze savunma kalkanının erken uyarı radarının Türkiye topraklarına yerleştirilmesinin kabul edilmesi; İttifak’ın, Ankara’nın talebi üzerine ve NATO’nun kurucu anlaşmasının 4. Maddesi uyarınca, Ocak 2013’te Türkiye-Suriye sınırına Patriot füzeleri yerleştirmesi (NATO üyelerinden birinin kendini tehdit altında hissetmesi halinde bu üyelere danışılmasını öngören bu madde önleyici tedbirlere yol açabilir); Türkiye’nin 24 Kasım 2015 tarihinde bir Rus uçağının düşürülmesinden birkaç dakika sonra NATO’dan büyükelçi düzeyinde bir toplantı talep etmesi ve bu talebin transatlantik örgüt tarafından derhal kabul edilmesi. Bu örnekler, daha sonraki gelişmelerden bağımsız olarak, Türkiye’nin müttefiklerinden kopmaya niyeti olmadığını açıkça göstermektedir.
İttifak’ın en büyük ikinci ordusu
Potansiyelinin farkında olan Ankara, çıkarlarını ve varlıklarını geliştirme niyetindedir. Nitekim ülke, asker sayısı bakımından Atlantik İttifakı’nın en büyük ikinci ordusuna sahiptir (Global Firepower web sitesine göre 425.000’i aktif görevde olmak üzere 775.000 kişi). Müttefiklerine Amerikan nükleer silahlarının depolandığı İncirlik üssünü sağlamakta, Karadeniz boğazlarını kontrol etmeye devam etmekte ve NATO üyesi olan tek kültürel olarak Müslüman devlet olmaya devam etmektedir. Kısacası Türkiye, ABD’nin bölgesel politikası için vazgeçilmez bir Avrasya “merkezi” olmaya devam etmektedir ve Washington’daki siyasi-stratejik nüfuz çevreleri bunun son derece farkında ve ikna olmuş durumdadır.
Batılı güçlerin bakış açısına göre Ankara’nın fiili merkez statüsü korunmalıdır. Güven sarsılmış olabilir, ancak karşılıklı çıkarlar güçlü kalmaya devam ediyor ve Türkiye bazen baş belası rolünü oynasa da Örgüt’te kalmaya devam edecek.
Ancak artık Türkiye’nin herhangi bir istifa ya da ikinci sınıf statüyü kabul etmesi söz konusu değildir. Ankara artık nüfuzunu 360 derece genişletmek istiyor ve diğer pek çok sözde “yükselen” devlet gibi uluslararası sahnede sesini duyurmaya kararlı.
Teslimatı 12 Temmuz 2019’da başlayan Rus S-400 füzeleri meselesi, Batılı güçlerle olan ittifaklarını bozma arzusuna mı işaret ediyor? Bu silahlar, örgütün bazı kodlanmış sistemlerine potansiyel olarak erişim sağladıkları için NATO standartlarıyla uyumsuz oldukları kabul ediliyor. Bununla birlikte Türkiye, hiçbir devletin ya da devletler grubunun kendisine Atlantik İttifakı’nın sağladığı güvenlik garantilerine eşdeğer garantiler sağlayabilecek konumda olmadığının farkındadır. Konuşlandırılmalarının üzerinden neredeyse dört yıl geçmesine rağmen bu sistemlerin hala aktif hale getirilmemiş olması önemlidir. Ukrayna’daki savaş bu sistemlerin muhtemelen hiçbir zaman aktif hale getirilmeyeceği anlamına gelmektedir.
Ayrıca, bir dizi Batılı güçle müzakere edilen çeşitli silah projeleri ve sözleşmeleri, bir yandan dış ortaklıklarını çeşitlendirmeye devam ettiğini, diğer yandan da kendi ulusal savunma kabiliyetlerini güçlendirme konusundaki kararlılığını yansıtmaktadır.
Donald Trump, S-400’lerin satın alınmasında Türkiye’nin sorumluluğunu küçümsemek ister gibi görünerek, Patriot sistemlerinin satın alınması için Türkiye’ye abartılı koşullar dayatmaya çalışmakla suçladığı Barack Obama’nın suçlu olduğunu söyledi. Bu durum, söz konusu Rus sistemlerinin parçalarının ilk teslimatı yapılır yapılmaz, F-35 uçak programına ilişkin zorlayıcı tedbirler almasını engellemedi: üretim hattından çıkarma, Türk pilotlara yönelik eğitim programının durdurulması ve Türkiye’nin bu uçakları edinmesinin imkansız hale getirilmesi. Öte yandan NATO Genel Sekreteri, S-400’lerin Türk topraklarında konuşlandırılmaya başlamasından beş gün sonra, 17 Temmuz 2019’da Aspen Güvenlik Forumu’nun açılışında Ankara’nın lehine bir savunma yapmaktan çekinmedi: “Türkiye’nin NATO’daki rolü F-35 veya S-400’den çok daha geniştir”.
Recep Tayyip Erdoğan ve Joseph Biden arasındaki ilişkilere gerçek bir güvensizlik damgasını vurmuş olsa da, Biden Türkiye Cumhurbaşkanı’nın 14 Haziran 2021’deki NATO zirvesinde yaptığı, Amerikan birliklerinin çekilmesinden sonra Kabil havaalanının güvenliğinin sağlanması önerisini büyük bir takdirle karşıladı. Taliban’ın şehri beklenenden çok daha hızlı bir şekilde ele geçirmesi bu niyeti boşa çıkarmış olsa da öneri masadaydı. Ankara nihayet İsveç’in 10 Temmuz 2023’te Atlantik İttifakı’na katılmasına yeşil ışık yaktığına göre, Biden yönetimi Türkiye’nin 20 milyar dolara satın almak istediği Lockheed Martin F-16’larının satışından yana. Engeller devam etse de Beyaz Saray bu işlemin NATO’nun birlikte çalışabilirliği açısından önemli ve stratejik çıkarlarına uygun olduğunu düşünüyor. Ukrayna’daki savaşın açtığı yol Ankara’yı yeniden bir dizi girişimin merkezine yerleştirdi ve kısa bir süre önce kendisini dışlayanlar tarafından kur yapılmasına neden oldu.
Sağlık İçin Kızılötesi Karbon Isı Boyası
Canlıların, özellikle de insanların sağlıklı yaşayabilmek için kızılötesi ışınlara ihtiyaçları vardır. Ancak bir aylık bir sürede yoğun bir şekilde alınan güneş ışınlarının depolanması mümkün değildir. On iki ay boyunca alınacak terapi kalitesindeki kızılötesi ışınlar ise sayısız fayda sağlar.
- Hücre sisteminin yenilenme gücünü artırır,
- Kan dolaşımını hızlandırır,
- Kronik yorgunluğu azaltır,
- Bağışıklık sistemini güçlendirir,
- Astım, alerjik rinit gibi solunum yolu rahatsızlıkları olan hastalar için en sağlıklı ısıtma sistemidir,
- Kas ağrıları, sırt ağrıları ve eklem rahatsızlıklarını azaltır,
- Bazı kanser türlerinin gelişimini engelleme özelliğine sahiptir,
- Şeker hastalıklarının yan etkilerini azaltır,
- Fizyoterapi tıp merkezlerinde doğrudan kullanılır.
Tıbbi araştırmalar, uzun dalga boyundaki ışınların terapi etkisi yaptığını, hiçbir zararlı yan etkisinin olmadığını ve insan vücudu için en uygun sıcaklığı sağladığını göstermiştir. Uzun dalga boyunda, terapi kalitesindeki kızılötesi ışınlar ile ısıtma sistemi olarak geliştirilmiş olan SRN Kızılötesi Isı Boyası, güneşin altında ısınma hissini on iki ay sağlamaktadır. SRN Kızılötesi Isı Boyası, uygulandığı ortamı sadece ısıtmakla kalmaz; aynı zamanda bir fizyoterapi merkezine çevirerek, içinde yaşayanların sağlığına katkıda bulunur.
Uzun dalga kızılötesi, radyan ısıdır; yüzünüzde güneşin veya odun ateşinin sıcaklığını hissetmekle aynı histir. Hatta kendi vücudumuzun da yaydığı ısı türüdür. İnsanlığın bildiği en temel ısınma şeklidir. Önce objeleri ısıttığı, ısınan objelerin de ısı yayarak çevreyi sıcak tuttuğu için binlerce yıldır tercih edilmiştir.
Bugün, yüksek enerji verimliliğine sahip SRN Kızılötesi Isıtma Teknolojisi, estetik ve konforlu bir şekilde radyan ısıyı çevre dostu olarak kolayca tekrar kullanabilmemizi sağlamaktadır.
Geçtiğimiz yüzyılda insanoğlunun konforlu olması sebebiyle tercih ettiği konvansiyonel ısıtma sistemlerinin (petek, klima vb.); yakın gelecekte yerini tekrardan kızılötesi ısıtma sistemlerine bırakması kaçınılmazdır.
SRN KIZILÖTESİ KARBON ISI BOYASI HAKKINDA BAZI BİLGİLER
- SRN Kızılötesi Isı Boyası havayı kurutmaz ve havayı değil sizi ısıtır.
- 24 V Elektrik ile çalışan Kızılötesi Isı Boyası sistemi yenilenebilir enerji kaynaklarıyla kombine çalışabilir. (Güneş ve Rüzgar enerjisi)
- SRN Kızılötesi Isı Boyası Üstüne duvar kağıdı,sıva ve boya gibi ürünler ile uygulanabilir özelliklere sahip bir üründür.
- SRN Kızılötesi Isı Boyası’nın boyandığı ortamda nem ve küf olmaz.
- SRN Kızılötesi Isı Boyası mekanik tesisat ve bakım gerektirmeye bir üründür.
- SRN Kızılötesi Isı Boyası anında ısınma ve homojen ısı dağılımı sağlar.
- SRN Kızılötesi Isı Boyası sağlıklıdır, nefes hastaları (bronşit vb) için en uygun ısıtma teknolojisidir.
- Su bazlı karbon kaplamalar ek veya ana ısıtma da mükemmel olarak kullanılabilir.
- Pars alüminyum tozu,pars bakır tozu,Pars Çinko Tozu,Pars Grafit Tozu,Pars Kurşun Tozu,Pars demir tozu,pars kurşun oksit,pars kurşun oksit sülyen,pars kurşun oksit mürdesenk,pars fire assay flux,pars nitrik asit,pars hidroklorik asit,pars sülfürik asit,pars hidrazin hidrat,pars kaolin,pars sepiyolit,sunsep,sundiyo,sunmag,pars zeolit,pars 67 mangan dioksit,pars85 mangan dioksit,hadjin yılan kovucu,parsvet yara tozu,pars lime sülfür,nanotozlar,yemkat.com,sunshield kaolin,sunshield sıvı kaolin,pars silisyum karbür,silisyum karbür,dmr74 mangan dioksit,pars magnezyum sülfat,pars magnezyum sülfat anhidrat,pars magnezyum sülfat monohidrat,pars magnezyum oksit,pars bakır sülfat,pars demir sülfat monohidrat,pars kalay sökücü,pars nikel sökücü,süren vollastonit tozu,pars volfram tozu,pars molibden tozu,pars antimon oksit,pars potasyum hidroksit,pars potasyum silikat,kimyadeposu.com,claypacks.com,demsil silikajel,demsil kil paketi,demsil nem alıcı,nemal nem alıcı,pars sodyum metabisülfit,pars sodyum bisülfat,pars magnezyum nitrat,pars sodyum persülfat,pars kalsiyum sülfat,pars kalsiyum sülfat dihitrat,pars hayvan altlığı,pars sodyum lignosülfonat,pars maden tozları,pars metal tozları,pars yem katkıları,pars nanotozlar,pars çinko oksit,sunshield sıvı kaolen,süren titanyum tozu,pars bakır oksit,demsil silikajel,süren otocam çizik giderici,pars seryum oksit,süren ferro vanadyum tozu,pars spekülarit,süren bit-pire kovucu,süren bakır tozu,süren teknoloji,bakır tozu,
- DMRSÜREN KİMYA LTD.ŞTİ
- 05523307100-05325466184
- www.kimyadeposu.com,www.claypacks.com,www.nanotozlar.com,www.netyerim.net
- www.potasyumsilikat.net,www.kursunoksit.com,www.parsman.com.tr,www.parsgrafit.com.tr
- www.parox.com.tr,www.sepiyolit.net,